Kaside Der-medh-i Sultan Mehemmed Hân
Sâye-bân duttı şukûfe sebze vü âb üstüne
Sâkiyâ sun leblerün nuklin mey-i nâb üstine
Çiçek, yeşilliğin ve suyun üstüne gölgelik etti. Eysâki! şarabın üstüne dudaklarının mezesini sun
Mutribün gül-gûn yüzinde perde-i evtâr-ı çeng
Çekdi mısdar safha-i hurşid ü mehtâb üstine
Çalgıcının gül renkli yüzünde çeng tellerinin perdesi güneş ve mehtabın üstüne mısdar çekti
Gitdi ol gün kim bulutdan rûz-ı şeb pîr-i felek
Cübbe-i ezrak giyerdi kürk-i sincâb üstine
O güneş ki buluttan gitti. Gece gündüz ihtiyar felek sincap kürkü üstüne yeşil cübbe giyerdi
Geldi oldı kim ider ihyâ-yı emvât-ı nebât
Bu dem için çok döner eflâk aktâb üstine
Dudağına niyet ettikçe, gözlerin öfkelİdir. Sarabın üstünde kavga eksik olmaz
Gün yüzinde âferîn ol zülf-i ‘anber-sâye kim
Müşgden ser-pûş asar kandîl-i mehtâb üstine
Güneşe benzeyen yüzüne anber kokulu saç yakışmış, Mehtap kandilin üstüne müşkten başlık asar
Zülfün altında ne hindûdur ‘izârun hâl kim
Sümbül örtinmüş yatur gül-beng-i sîrâb üstine
Yanağındaki ben, zülfünün altında hindudur. Suda gül yaprağı üstüne sümbül örtünmüş yatar.
Çekdi zülfün kûşe-i ebrûsına dilber didi
Yaraşur Ka’be örtisi asılsa mihrâb üstine
Kaşının köşesine saçını indiren sevgili dedi;“mihrabın üstüne Ka’be örtüsü asılsa yaraşır”.
Cân u tenden geçmeyen ‘aşkun libâsın giymesin
Giymeye hâcı olan ihrâmı esvâb üstine
Canından ve teninden vazgeçmeyen, aşkelbisesini giymesin; hacı olan kişi elbise üstüne ihram giymez.
Dürc-i gaybun perdesinden sırr-ı cân olırdı fâş
Perde-dâr olmasa la’lün dürr-i hoş-âb üstine
Senin dudağından, parlak incinin üstüne perde-dar olmasa gayb kutusundan can sırrı yayılırdı.
Gözlerim yaş akıdur ben ağlarım dolâb-vâr
Billâh ey serv-i sehî seyr it bu dolâb üstine
Gözlerim yaş akıtır, ben dolap gibi inlerim. Allah içiney serv-i sehî dolap üstüne seyret.
Kûze-i yâkutdan kevser saçardı âftâb
Reng-i la’lün ‘aksi düşse çark-ı dolâb üstine
Dolaba benzeyen çarka dudağının rengi aksetseydi, güneş yakut testiden Kevser suyu dökerdi
Aks-i hüsnün dillere düştü boyunda nitekim
Nûr-ı feth itdi livâ-yı şehden ahsâb üstine
Yüzünün güzellik aksi gönüllere düştü. Fetih nuru padişahın bayramından tebasınadüştü
Ebr-i zülfün çetr-i sultân gibi ey şâh-ı cemâl
Sâyebânlar kurdı hûrşîd-i cihân-tâb üstine
Ey yüz güzelliğinin şahı! Senin saçının bulutu sultan çadırı gibi cihanı aydınlatan güneşe gölgelik etti.
Sâye-i Yezdân Mehemmed Hân ki ebr-i şefkati
Sâyebân-ı izz ü devlet kurdı ashâb üstine
Allah’ın gölgesi olan Mehmet Han’ın şefkat bulutu, halkının üzerine yüce ve zengin bir gölgelik kurdu.
Berk-i tîġından ol a’da üzre âteş yağdıran
Ebr-i cûdından der efşân oldı ahbâb üstine
Mekteb-i devletde almış rûh-ı kudsîden sebak
Ma’rifet dersinde söz kor kutb-ı aftâb üstine
Devlet mektebinde kutsal ruhtan ders almış Marifet dersinde kutuplar üstü kutba söz koymuştur
Cenneti ol denlü ta’zim itdi Nakkâş-ı ezel
Kim senün nâm-ı şerifün yazdı ebvâb üstine
Tanrı, cenneti o kadar yüceltti ki, kapılarının üstünde senin adın yazılıdır.
Gördi dinârındaki elkâbı çeşm-i âftâb
Yüzi zerd oldı ki yazıla ol elkâb üstine
Güneşin gözü, senin dinarındaki tuğrayı gördü ve yüzü sapsarı oldu. Senin lakabın onun üzerine yazılır
Sen sa’âdet burcuna her giz güneş bulmazdı râh
Yüz sürüp kapunda zerd saçılsa bevvâb üstine
Sen saadet burcunda iken güneş, senin kapının eşiğine yüz sürüp kapıcı altın saçmasa yol bulmazdı.
Râyetünde şol kerâmet vâr ki yâd itse hatîb
Yazulur feth âyeti fi’l-hâl mihrâb üstine
Sancağında nasıl bir keramet var ki hatip senin sancağını hatırlasa, mihrap üstüne fethayeti yazar.
Bunca kâfir kim müselmân itdi tîġın mu’cizi
Gâlib oldı üccetü’l-a’câm u ‘arâb üstine
Senin kılıcının mucizesi kâfiri Müslüman etti. Senin fermanın Acemler ve Araplar üstünehakim oldu.
Heybetünden gıybet idüp bîşede yatmazdı şîr
Râh-ı tıgun uğrasa bir kez eger gâb üstine
Eğer senin kılıcının yolu aslan yatağına uğrasa,senin heybetinden ormanda aslan yatmazdı.
Çarh yağma itsen ey şeyh leşkerün ılduz gibi
Şeb kemendiyle çıkarak burc-ı mehtâb üstine
Sen gökyüzünü yağma etsen, askerin yıldızlar gibi gecenin kemendiyle ay burcunun üstüne çıkarlardı.41
Rûy-ı tîġından görünen şekl-i zerrîn-dâîre
‘Aks-i hûrşîd-i zaferdir düşmüş ol âb üstine
Senin kılıcının üzerinde bir altında daire varmış. Bualtın daire, zafer güneşinin aksidir. Suyun üzerine
düşmüş, yansımaktadır.42
Yiridir rây-ı refî’ın gözlese pîr-i felek
Kim müneccim meyl ider daîm süturlâb üstine
Yüceltilmiş hükmünü feleklerin piri gözlese yeridir. Kimüneccim süturlabın üstüne meyl eder.43
Hüsrevâ ‘âlem nizâmına kefîl olub kefün
Hakk vekîl itmiş seni erzâk u esbâb üstine
Dünya nizamını sağlamak senin elindedir. İnsanlar,rızıklarını ve hayatını devam ettirebilmek için Tanrı
seni onlara vekil tayin etmiştir.44
Midhatun sevdâsun ise Ahmedi ‘ayb itme kim
Cân virür miskîn meges gördükçe cüllâb üstine
Ahmet seni övmek sevdasında olursa onu ayıplama.Aciz, miskin sinek ne zaman gül şerbeti görse can
verir.45
Eşigün topragına yüz sürdügün ma’zûr dut
Ki kadimi resmüdür tezhîb olur bâb üstine
Kapının üstünde süs bir adet ise, beni eşiğinin toprağına yüz sürdüğümde mazur gör.
Bir senâ dürrin çıkardı bahr-i tabım mevc kim
Cân verir gavvâs olan ol dürr-i nâyâb üstine
Benim şairlik denizim bir inci örgüsü çıkardı. Eşibenzeri olmayan inci üstüne dalgıç can verir.46
Nice kim âbın ola dolâbda hükmi revân
Ab- tîġun hâkim olsun çarh-i dolâb üstine
Senin kılıcının suyu dönen gökyüzüne hakim olsun.
Dest-i tîġı bî-karârunla karâr itsün cihân
Nice kim ola kararu ‘âlemin âb üstine
Kılıcının suyunu kararsızlığınla dünya karar versin.Nasıl ki alemin kararı su üzerine oluyorsa.
Pâyidâr olsun hıyâm-ı devletin atnâb kim
Mürg-i devlet âşıyân olsun ol atnâb üstine
Senin devlet çadırın ilelebet devam e etsin. Devletkuşu da çadır üstüne yuva kursun.47