Ahmet Paşa Hayatı Edebi Kişiliği

13.07.2013

 

AHMET PAŞA HAYATI
 
 
Şair Adlî II. Bayezit ve Fatih dönemlerinde kazaskerlik, vezirlik, sancak beyliği ve kadılık gibi devlet görevlerinde yükselmiş, Fatih’in öğretmenliğini de yapan, devrin önemli ulemalarından ve 15. Yy ın en önemli şairlerindendir.
 
XV. yüzyılın en usta şairi sayılan Ahmet Paşa , II. Murat devrinde Kazaskerlik yapan Kazasker Veliyüddin bin İlyas’ın oğludur. Kaynaklardan şairin doğum tarihi ve yeri hakkında bilgi kesin bir bilgi bulunmaz. Bu nedenle Ahmet Paşa’nın nerede ve ne zaman doğduğu konusunda  kaynakların sunduğu cevaplar birbirlerinden çok farklıdır. Böyle olunca Ahmet Paşa’nın doğum yeri ve tarihi muallakta kalmaktadır. Latifi' Tezkere'sinde ve Gelibolulu Ali'nin Kühnü'l-ahbar adlı eserinde Bursa'da doğduğu yazılıdır. Sehî Tezkeresi ve Güldeste yazarı Beliğ ise onun Edirne'de doğduğu bilgisini vermişlerdir. Aşıkpaşa Tezkeresinde ise, Edirneli olduğu bildirilir.[1] Buna rağmen şairin Edirne veya Bursa da doğmuş olabileceği rahatça söylenebilir.
 
Âşık Çelebi, tezkiresinde şairin Edirneli olduğunu yazar. Ayrıca Edirne’de Veliyüddin oğlu adını taşıyan bir mahalle ve mescidin olduğu kayıtlarda geçmektedir. Şairimiz, Kazasker Veliyüddin bin İlyas’ın oğlu olduğuna göre şairin Edirne ’de doğduğu Edirneli olduğu neredeyse kesinlik kazanmış olur
Ahmet Paşa’nın ne zaman doğduğu da bilinmemektedir.[2] Fuat Köprülü, İslâm Ansiklopedisin de “Edirne’de yaptırılan cami ve imaret vakfiyesinin Veliyüddin tarafından tanzim edildiği ve şairimizin memuriyet hayatı hakkındaki kayıtlar düşünülürse, bu tarihten (830/1426) biraz evvel ya da biraz sonra doğduğu” fikrini ileri sürmüştür. [3]

Latîfî ile Âlî’nin onu Bursalı göstermelerinin nedeni, şairin ömrünün çoğunu Bursa’da geçirmesi ve orada ölmüş olması yüzündendir. Şairin Bursa’da çok yaşaması onun Bursalı kabul edilmesine veya zannedilmesine sebep olmuştur.

Ahmet Paşa, II. Murat zamanında Edirne’de okumuş, devrin geçerli bilgilerini Arapça ve Farsça’yı öğrenmiştir. Medrese eğitimini tamamladıktan sonra Bursa’da Sultan Murad Medresesi’nde (Muradiye Medresesi) müderris olarak atanmış daha sonra 855/1451’de Edirne’ye kadı olarak tayin edilmiştir. Fatih’in tahta geçmesinden sonra kazasker olan Ahmet Paşa, Fatih’in musahibi görevine getirilmiş ve Fatih’in öğretmenliğini de yapmıştı.[4] Fatih onu paşalığa hatta vezirliğe kadar yükseltmiş olduğuna göre sadece şiirleri ile değil kişiliği ve devlet adamlığı ile de oldukça beğenmiş olmalıdır. 
 
İstanbul’un fethi sırasında padişahın Ahmed Paşa‘yı gerek askerin maneviyatını yükseltmesi, gerekse her konuda kılı kırk yaran bir kişiliğe sahip olması sebebiyle hemen hiç yanından ayırmadığı görülür. Ken­disine bu devrede “Sipâhî Müftüsü” dendiği bilinmektedir. “  (Anonim, Ahmet Paşa, .cokbilgi.com/yazi/ahmet-pasa-kimdir-hayati-biyografi/, son erişim, 11-07 2013)
 
Paşa, unvanını da bu vezirliği sayesinde elde etmiş olur. Ahmet Paşa, Fatih’in hocalığını da yapmış olması münasebetiyle Fatih'in hem şair, hem de devlet adamı olarak yükselmesinde ona destek olduğu aşikârdır. Nitekim devrin kaynakları Fatih'in hocasına her zaman saygı duyduğunu ve Ahmet Paşa'yı sohbetlerinin vazgeçilmez simalarından biri haline getirdiğini de yazmaktadır.
 
Nitekim Kendisi de  şair olan ve Avni Mahlası ile şiirler yazan Fatih Sultan Mehmet 'in şiirler konusunda sık hocası ile sohbet ettiği, şuara cemlerinde sık sık şiir üzerinde konuşmuş olduklarını belirtmek de gerekir.
Lakin Ahmet Paşa' nın padişah ile bu denli yakın olması onun başına felaketlerin de gelmesine  sebep olacak, Ahmet Paşa, pek çok kişinin kıskançlığını da üzerine çekecektir. 
 
İşte bu nedenlerle Vezirlik Rütbesini basit bir olay veya bir iftira ile kaybettiği, Fatih’in gözünden düştüğü hatta Fatih’in gazabına uğradığı da anlaşılmaktadır. 
 
Sehî, Latîfî, Tezkireleri ile diğer başka kaynakların ifadelerine göre; Ahmet Paşa, Fatih’in hizmetkârlarından birine laf atmış veya Fatih’in gözdelerinden birisine göz koymuş; bu olay derhal Fatih’e derhal gammazlanmıştır. Fatih Sultan Mehmed, bu hadiseyi affedememiş, bu nedenle çok sevdiği veziri ve hocası Ahmet Paşa'yı vezirlikten de azl edip onu Yedi Kule Zindanlarına veya sarayın kapıcılar odasına kapattırmıştır
 
Fatih’in onu vezirlik makamından azledip onu hapsettirdiği pek çok kaynak tarafından bildirilmektedir.[5] Âşık Çelebi ise Ahmet Paşa’nın birkaç fesatçının iftirasına uğradığı kanaatindedir. Bu olay sonucu hapse düşen şair en meşhur kasidelerinden birisi olan Kerem Kasidesini yazarak padişaha yollar. Kısaca bu hadise onun vezirlikten etmiş olsa da Kerem Kasidesini yazmasına – ihtimal ki- büyük bir vesile olmuştu.

Ey muhît-i keremün katresi ummân-ı kerem 
Bâğ-ı cûd ebr-i kefünden tolu bârân-ı kerem [6]
Ayağı toprağıdır cevher-i iksir-i hayat
Asitanı tozudur sürme-yi ayan-ı kerem
Kul hata etse nola aff-ı şehinşah kanı
Tutalım iki elim kandayımış hani kerem
Ahmedim gam makası kesti dilim şem' gibi
Sana ruşen diyemez halini sultan-ı kerem

Beyitleri gibi beyitler içeren 35 beyitlik bu meşhur Kerem kasidesini padişaha yollar ve affedilmesini rica eder. Bunun üzerine ölümden kurtulduğu tahmin edilen Ahmet Paşa, üstelik yevmiye otuz akçelik bir gelir ile Bursa’ya tayin edilmiştir. Fakat Ali Nihat Tarlan "Kerem" redifli kasidenin bir başka nedenle yazılmış olduğu, bu kasidenin anlatılan bu olaylarla alakadar olmadığı görüşündedir. [7]
 
Bursa'ya tayin edilen Ahmet Paşa, Orhaniye, Muradiye ve Emir Sultan medrese vakıflarının mütevelliliği ile görevlendirilmiştir.[8]Bundan sonra bir daha İstanbul’a dönemeyecektir. Ama Bursa’daki görevinden sonra sırasıyla Sultanönü (Eskişehir), Tire ve Ankara sancak beyliği görevlerinde bulunur.[9]Şair, Sultanönü (Eskişehir) Tire ve Ankara’da sancak beylikleri vazifelerinin hiçbirinden memnun kalmayacaktır.
 
Fatih'in 1481'de ölümü ve II. Bayezid’ın tahta çıkmasından sonra yeniden itibar kazanıp Bursa'ya sancak beyi olarak tayin edilir. Bu tayin onun son görevi ve son görev yeri olacaktır. Bursa sancak beyi olarak ölünceye kadar Bursa’da kalacaktır. Ahmed Paşa’nın Bursa’da evi edebî toplantı yeri hâline gelir. Harîrî, Resmî, Mîrî, Çağşırcı, gibi şairler evine gidip gelen simalardan bazılarıdır.
 
Şair bu görevindeyken Muradiye Camii yanında bir medrese de yaptırtmıştır. Yaptırdığı bu medrese onun mezarı olacak Bursa Sancak Beyi iken vefat edecek ve bu medreseye daha sonra ilave edilen türbesinde ebedi istirahatına kavuşmuş olacaktır.
Ahmet Paşa,1496 (hicri 602) yılında Bursa'da ölmüş, Muradiye Camii yanında kendi yaptırdığı medresenin yanına gömülmüş, gömüldüğü yere daha sonra bir türbe yapılmıştır.


EDEBİ KİŞİLİĞİ 
 
Ahmed Paşa, zeki, zarif, nüktedan ve hazır cevap bir şairdir. Gazel, kaside, şarkı ve murabbaları İLE tanınmış, yaşadığı zamanın en mühim şairi kabul edilmiş, devrinin en büyük şairi olarak saygı görmüş, kendi çağında “şuarâ-yı Rûm“, “şairlerin sultanı" diye anılmıştır.
Divan şiirinin söz ve anlam özelliklerini, mazmunlarını ustaca kullanmıştır. Şiirlerinde din dışı konular işleyen şairin şiirlerinde tasavvuf bir tür çeşni olarak kalır. Beşeri aşk konusunu yoğun olarak işleyen şairin şiirleri ustaca benzetmeler, ahenk ve anlam oyunları ile bezelidir.
Ahmet Paşa, ikilemeleri çok kullanan, redifleri ve değişik kafiyeleri ile dikkat çeken, ritim ve ahengi çok güçlü bir şairdir. 
Devrinin şairlerine göre daha sade, çok daha anlaşılır sade bir şiir dili kullanmış, çağdaşlarının aksine halkın da zevkine hitap eden bir çizgi de kalmıştır. 
Dinî ve tasavvufî konulara rağbet göstermeyen şairin şiirleri ahenği ve vezni ustaca kullanması ile dikkati çeker. Tezkerecilerin Ahmed Paşa'nin şiirlerinden takdirle bahsettikleri dikkati çekmektedir.
Ahmet Paşa’nın çok beğenilen bir şairi olduğunun en önemli kanıtları kendisinden sonra gelen pek çok şairin ona nazire yazmış olmalarından da anlaşılabilir. Avni Fatih Sultan Mehmet, Ahi, Lamii, Necati, Zati ve Baki ona nazireler yazmışlardır. Avni Fatih Sultan Mehmet’in Ahmet Paşa’nın Gönül redifli şiirine yazdığı nazireden bir bölüm şu şekildedir.
 
Bizi hak etti heva yoluna sevda nidelim
Pay -mal eyledi bu zülfü seman-sa nidelim
Kul edinmezdi güzeller bizi illa nidelim
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vay gönül..
                                                    Avni Fatih Sultan Mehmet
Ahmed Paşa, Necati ve Zati ile birlikte bu yüzyılda "Türki suhana temel koymuş" yetişen en önemli şairlerden biri olarak kabul edilmiştir. Ahmet Paşa "Şeyhi ile Necati arasında yetişen sairlerden en büyüğü" olduğu kabul edilir. Ahmet Paşa, Farisi şairlerden intihalde bulunduğu iddia edilse de Türkçe sözler, redifler, benzetmeler ve ikileme ve Türkçe tamlamalar ile sevimli bir eda oluşturmuştur. Diğer divan şairlerden daha ziyade Türkçe söyleyişe önem veren bir üslup geliştirmiş bu üslubu Baki’ye kadar etkili olmuştur.
 
Ahmet Paşa’nın şiirlerinde lirizm ve ahenk oldukça önemli bir yer tutmaktadır.
Ahmet Paşa, nazirelerle edebiyatımızda bir nazirecilik çığırı açmış, pek çok şair de kendisine nazire yazmıştır. Ahmed Paşa edebiyatımızda tarih düşürme geleneğini başlatan ilk şairlerdendir. Tarih düşürmede oldukça başarılı olmuş bu geleneğin oluşmasında ön ayak olmuştur. “Ahmed Paşa’nın toplam yirmi sekiz tane manzum tarihi vardır.”[10]

 
 
DİVANI
Ahmed Paşa'nın tek eseri hacimli Divanıdır. Divanı, 40 kaside, 351 gazel, 2 tercî-i bend, 1 terkîb-i bend, 1 murabba, 48 kıt’a, 47 müfred, Arapça, Farsça, Türkçe bazen karışık, çoğunlukla ayrı yazılmış 28 tarih manzumelerin den oluşur. Mesnevî tarzında yazılmış toplamı 154 beyti geçmeyen üç şiir vardır. Bunlardan 120 beyitlik olanı dibacedir. Eserde muhtelif şekillerde 9 Arapça, 28 Farsça; kasîde ve gazel kısımlarının başında yine Arapça olmak üzere ikişer beyitlik iki şiir bulunur. 

Ahmed Paşa Dîvân’ı Ali Nihad Tarlan tarafından yeni harflerle yayımlanmıştır (Ahmed Paşa Divanı, İstanbul 1966, Ankara 1992). Harun Tolasa, divanın tahlilini neşretmiştir (Ahmet Paşa ‘nın Şiir Dünyası, Ankara 2001)
 
 
Ey fitnesi çok kavli yalan yandum elünden (Gazel)
 
Ey fitnesi çok kavli yalan yandum elünden
Bir nâz ile bin gonül alan yandum elünden

Sen şem' gibi gayr ile meclisde gülersin
Ben akıduram yaş ile kan yandum elünden

Ney gibi delindi ciğerüm ışkun elinden
Her dem iderem âh ü figaan yandum elünden

Yandı dü cihân âteş-i ahumla ve lîkin
Ben senün eyâ şâh-ı cihân yandum elünden

Şol sunduğun âteş midür ey sâki bana kim
Sen aldun ele cam hemân yandum elünden

Her hâr ile sen sohbet idersin dün ü gün ben
Derdün iderem mûnis-i cân yandum elünden

Ahmed çeke cevrüni ve lûtfun göre agyâr
Ey şefkati az şâh-ı cihân yandum elünden

 Mef'ûlü mefâîlü mefâîlü faûlün
 
Ahmet Paşa Şiirleri
 

Kaynakça
 
[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmed_Pa%C5%9Fa_(%C5%9Fair)
[2] Cengiz, Halil Erdoğan, Divan Şiiri Antolojisi, Bilgi Yayınevi Ankara 1972
[3] İslâm Ansiklopedisi Ahmet Paşa maddesi, TDV Yayınları,
[4] Cengiz, Halil Erdoğan, Divan Şiiri Antolojisi, Bilgi Yayınevi Ankara 1972
[5] Cengiz, Halil Erdoğan, Divan Şiiri Antolojisi, Bilgi Yayınevi Ankara 1972
[7] Cengiz, Halil Erdoğan, Divan Şiiri Antolojisi, Bilgi Yayınevi Ankara 19724
[8] Cengiz, Halil Erdoğan, Divan Şiiri Antolojisi, Bilgi Yayınevi Ankara 1972
[9] İslâm Ansiklopedisi Ahmet Paşa maddesi, TDV Yayınları,
[10] PROF. DR. TURGUT Karabey, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ahmed-veliyyuddinzade-ahmed-pasa
 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar