Avni Fatih Sultan Mehmet Hayatı Şairliği

18.06.2011

 

Nakkaş Sinan, Gül koklayan Fatih Minyatürü

Avnî (Fatih Sultan Mehmed) 

FATİH’İN TARİHİMİZDEKİ ÖNEMİ

I.Mehmed veya sık kullanılan unvanıyla Fatih Sultan Mehmed, ( (d. 29 Mart 1432– ö. 3 Mayıs 1481 yedinci  Osmanlı padişahıdır. Sultan II. Murad ve Hüma Hatun'un oğludur. İstanbul’u fethetmesinden sonra "Fatih" lakabıyla anılmıştır. İstanbul'un fethi, Orta Çağ'ın sonu Yeni Çağ'ın başlangıcı olmuştur. Bundan dolayı Fatih, "çağ açan hükümdar" olarak da tanınır. İstanbul’u fethetmesinden sonra Caesar (Sezar, Kayser) unvanını da kullanmaya başlamıştır. İstanbul'un fethiyle  bin yıllık  Bizans İmparatorluğu son bulmuştur. Fatih, çıkardığı yasalarla devleti önemli ölçüde yeniden biçimlendirmiştir.

Üniversite anlamında Osmanlı tarihinde ve dünya tarihinde bilinen en eski eğitim kurumlarından olan Sahn-ı Seman'ı kurmuştur. Sahn-i Seman İstanbul'un ilk Türk yükseköğretim kurumudur.[1] Bilime, tarihe ve felsefeye özel ilgi gösterdi. Türkçe’ den başka Arapça, Farsça, Latince ve Yunanca kitaplardan oluşan özel bir kütüphanesi vardı. "Avni" takma adıyla  Şiirler  yazdı. Şiirleri Fatih Divanı (1944), Fatih’in Şiirleri (1946), Fatih ve Şiirleri (1959) gibi adlar altında basıldı. Bilim adamlarını ve   edebiyatçıları destekleyen Fatih, nesir ustası Sinan Paşa  ile şair Ahmet Paşa 'yı vezirliğe kadar yükseltti. Necati’yi de kollamış ona da gelir tahsis ederek koruması altına da almıştı. ( bkz Necati Bey Hayatı ve Edebi Kişiliği ) Aynı zamanda bacanağı şair, Adni Mahmut Paşa’yı da  veziri yapmıştı. Ünlü matematikçi ve astronomi bilgini Ali Kuşçu'nun İstanbul'da kalmasını sağladı. Fatih, İtalyan ressam Gentile Bellini'yi 1479'da İstanbul'a getirterek resimlerini yaptırdı.

Fatih, Osmanlı Devleti’ne düzenli ve sürekli bir yapı kazandırmak için önemli düzenlemeler yaptı. Yönetim, maliye ve hukuk alanında koyduğu kuralları içeren Fatih Kanunnamesi, sonraki dönemde de yürürlükte kaldı. Fatih Külliyesi’ni kurdurdu.

FATİH’İN HAYATI FETİHLERİ VE ZAFERLERİ

İki yaşına kadar Edirne'de kaldıktan sonra 1434'te sütninesi ve küçük ağabeyi Ali ile birlikte 14 yaşındaki büyük ağabeyi Ahmet'in Rum sancakbeyi olduğu Amasya'ya gönderildi. Burada Ağabeyi Ahmet'in erken yaşta ölmesi üzerine Mehmet altı yaşında Rum sancakbeyi oldu. Mehmet’in eğitilmesi kolay olmadı. Sonunda babası heybetli ve otoriter bir âlim olan Molla Gürani'yi görevlendirdi. II. Murat 1444 yazında doğuda ve batıda barışı sağladığını düşünerek tahttan çekilip tahtı Fatih'e bıraktı.[2]

Ancak kısa süren ilk padışahlığı sürecinde Haçlılar çocuk Fatih’in tahta çıkmasını fırsat bilerek saldırıya geçmişlerdi. Kral Ladislas önderliğindeki Hıristiyan ordusu Tuna'yı aşarak  Edirne’ ye doğru yürürken bir Venedik filosu da Çanakkale Boğazı'nı kapattı. Fatih, bunun üzerine babasına şu mektubu yazdı. “Eğer padişah iseniz kâfirlerin hücumu üzerine gelmeniz vaciptir. Eğer padişah ben isem emrimiz üzre gelmeniz yine vaciptir.” [3] Diyerek babasını ordunun komutasına çağırmıştı. Sadrazam Halil Paşa'nın çağrısıyla II. Murat,  Anadolu Hisarı'nın bulunduğu noktadan Rumeli'ye geçerek Edirne 'ye geldi ve 10 Kasım 1444'te Hıristiyan ordusunu Varna'da ağır bir yenilgiye uğrattı. Varna Savaşı sırasında ve sonrasında Mehmed tahttan çekilmemişse de fiilen padişah II. Murat'tı. Halil Paşa bir yeniçeri isyanı düzenleyerek Mehmed ve yandaşlarını iktidardan uzaklaştırdı. [4] Murat'ın yeniden tahta geçmesi üzerine Mehmed Manisa'ya çekildi.  II. Kosova Savaşı'nda babasına Anadolu birliklerinin önderliğinde eşlik ederek ilk defa bir savaşta yer aldı. 17 yaşına geldiğinde Gülbahar Hatun ile birlikteliğini tasvip etmeyen babası tarafından Dulkadir hanedanından Süleyman beyin kızı Sitti Hatun ile evlendirildi.[5]

Arnavutların milli kahramanı İskender Bey, çocuk yaşta iken babası Con tarafından barış ve Osmanlıya bağlılık güvencesi olarak II. Murad’a rehin olarak verilmişti. Osmanlılar tarafından yetiştirilen İskender Bey, Osmanlı idaresinde Subaşı makamına kadar yükselmişti. Bazı tarihçilere göre İskender Bey babasının ölümü üzerine Arnavutluktaki toprakların hâkimi olmak istemiş ancak Arnavutluk ve Makedonya’daki uç beyi bun karşı çıkmıştı. 1443 yılında Hunyadi Yanoş’un kazandığı Morava Muharebesinde emrindeki askerlerle yenilen Osmanlı Ordusundan ayrılıp bağımsız hareket etme kararı almıştı.

Saltanatı boyunca Fatih’i en çok uğraştıran ve Fatih’in bir türlü mağlup edip eline geçiremediği  kişi olan İskender Bey, kaleye komutan olarak atandığını yazan sahte bir ferman ile Kruşevaç (Akçahisar) kalesini hile ile teslim almıştı. Hunyadi Yanoş, emrindeki Haçlı birliği İzladi geçidinde de Osmanlıyı mağlup etmiş ancak Meriç Nehrine yaklaşan Haçlılar yaklaşan kış mevsimi nedeni ile çekilmek zorunda da kalmıştı. Bu yenilgi akabinde II. Murad ertesi bahar yeniden Kosova ve Arnavutluk üzerine yürümüş, bu sefere tahtın varisi olan oğlu Şehzade Mehmed’i de getirmişti.

1448’de yapılan Varna Savaşında, Osmanlı ordusunun sağ kanadını ve Anadolu Eyaleti askerlerini yöneten Fatih, merkeze saldıran haclı ordularının tümüyle imha edilmesini sağladı. Ateşli silahların öneminin ortaya çıktığı bu savaş İstanbul’u fethetmesi için ona çok çeşitli fikirler sağlamış olmalıydı. Nitekim bu sayede babasının Mora’da Heksimillian Duvarlarını yıkan toplarının gücünü ve Haclıların tabor birlikleri tekniklerini nasıl bertaraf edebileceğini iyice anlamıştı. Fatih, Kosova ve Varna  savaşlarının anısına olsa gerek Kosova savaşlarının yapıldığı alana yakın yerdeki Piriştine’de babası adına bir cami yaptırmış oldu.  

1450 yılında II. Murad’ın Sırbistan ve İskender Bey üzerine yaptığı Arnavutluk seferindeki başarısızlıkla sonuçlanan Kruşevaç -Akçahisar kuşatmasına katılmış, saltanatı boyunca bir türlü bertaraf edemeyeceği İskender Bey’in askeri zekâsı ve taktikleri ilk defa karşılaşmıştı.  

Babasının Edirne’de ölümünden sonra Mehmed 19 Şubat 1451’de Edirne'de ikinci kez tahta çıktı. Çandarlı Halil Paşa'yı sadrazamlık makamında tuttu, İshak Paşa'yı da Anadolu beylerbeyi olarak atadı ve babasının cenazesine eşlik etmek üzere Bursa'ya gönderdi. Daha sonra babasının İsfendiyar oğulları beyinin kızından olan sekiz aylık oğlu Küçük Ahmet Çelebi'yi boğdurttu. Bu şekilde kardeş katli yasası da uygulamaya konmuş oldu.[6]

Mehmed'in amacı Tuna'nın güneyindeki Balkan toprakları ile Fırat'ın batısındaki Anadolu topraklarını alarak büyük dedesi Yıldırım Bayezid'in oluşturmaya çalıştığı merkeziyetçi imparatorluğu kurmaktı. Ancak Bayezid'in aksine bunu yapmak için önce Konstantinopolis'i alması gerektiğini düşünüyordu.1451'in yazında Anadolu'ya geçti ve Karamanoğullarının başlattığı isyanı bastırdı.

II.Mehmed kuşatma hazırlıklarına 1451 sonlarında İstanbul’u kuşatma planlarını uygulamaya başladı. Boğaz'ın Anadolu yakasında büyük dedesi Bayezid'in yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı'nın karşısına o dönemde Boğazkesen adı verilen Rumeli Hisarı'nın inşa emrini verdi. Hisar 1452'nin Ağustos ayında tamamlandı. Böylece boğazın kontrolü Osmanlıların eline geçmiş oldu. Boğazdan geçen gemilerden ücret alınmaya başlandı.1452 sonlarında ödeme yapmayı reddeden bir Venedik gemisi batırıldı. Erdelli Urban adında bir top dökümcüsü tarafından yapılmıştı. Mehmed kendisinden Konstantinopolis'in surlarını yıkabilecek güçte bir top yapıp yapamayacağını sormuş Urban da "Ne Konstantinopolis, ne de Babil'in surlarının karşı koyabileceği bir top yapabileceğini" söylemişti.[7]

 Osmanlı ordusu 23 Mart'ta Edirne'den hareket etti ve 2 Nisan’da Konstantinopolis'e vardı. Aynı gün Haliç'in girişi zincirle kapatıldı. Karargâhını Romanus kapısının karşısına Maltepe'ye kuran Mehmed, son kez teslim çağrısında bulundu ama imparator reddetti. 6 Nisan sabahı ilk saldırı başladı. Kuşatma, aralıklı çatışmalarla 53 gün sürdü. İmparator Konstantinos, Giustinani ile birlikte Romanus kapısını savunuyordu. Bugünkü Dolmabahçe'den Kasımpaşa'ya uzanan güzergâha kalaslar döşendi ve 70 kadar gemi silindirler üstünde 22 Nisan sabahında Haliç'e indirildi.

Osmanlılar son taarruzu üç dalga halinde gerçekleştirdiler. İlk iki saat boyunca başıbozuklar surlara saldırdılar, ardından Anadolu birlikleri onların yerini aldı. Son olarak öldürücü darbeyi vurmak üzere yeniçeriler devreye girdi. Bu sırada yaralanan Giustiniani'nin savaş alanından ayrılması şehri savunanların arasında büyük moral bozukluğuna neden oldu. Nihayet sabah saatlerinde Osmanlı askerleri Kerkoporta adlı kapıdan içeri girmeyi başardılar ve kapının üzerindeki burca Osmanlı sancağını diktiler. Şehir zorla alınmıştı bu yüzden dinî hukuka göre yağmalanabilirdi. Yağma üç gün sürdü. İmparator Konstantinos'un akıbeti meçhuldür. Kimi kaynaklar cesedinin bulunamadığını söylerken, Babinger gibi bazı tarihçiler imparatorun cesedinin mor ayakkabılarından teşhis edildiğini yazar. Şehzade Orhan ise keşiş kılığında şehri terk etmeye çalışırken yakalanıp idam edildi. [8]Fatih, İmparatorun sarayına gitti orayı sessiz ve harap görünce

“Perdadari mikünend der kasrı kayser ankebut” Demekten kendini alamadı.[9]

Fetihten sonra Galata’dan kaçmış olan Rumların ve Cenevizlilerin dönmesini sağlamış, İstanbul’un fethine muhalif olan ve Bizans ile irtibatlı olduğundan şüphelendiği Çandarlı Halil Paşa’yı gözlerine mil çektirerek idam ettirmiş yerine lalası Zağanos Mehmed Paşa’yı veziri azam yapmıştı. Rum Patrikhanesi’nin yeniden açılmasına izin verdi; ayrıca bir Yahudi hahambaşılığı ile bir Ermeni Patrikhanesi kurdurdu. II. Mehmed İstanbul’u, farklı dinlerden insanların bir arada yaşadığı, ticaret ve kültür merkezi olan bir başkent yapmayı amaçladı.

Theodosius Forumu'nun olduğu yerde ilk sarayının inşasını başlattı. Daha sonraki yıllarda Sarayburnu'nda Topkapı Sarayı'nın inşa ettirdi. [10] İstanbul’un fethinden sonra Bizans İmparatoru XII. Konstantin'in oğulları, rakipleri Kantakuzen ailesine karşı Mora'da, Osmanlıların yardımını istemişlerdi. Turhanoğlu Ömer Bey, akıncıları ile duruma müdahale etti ve muhalifler bertaraf edildi. Fakat bu sefer iki kardeş arasında mücadele başlamıştı.

1454 -1457 arasında üç kez peş peşe Sırbistan'a sefer düzenlendi. ( Scander ) İskender Bey 1455 yılında Osmanlıya ait  Berat kalesini kuşatmış, geri çekilirken Ohrid’den yetişen Evranosoğlu İsa Bey’in süvarileri İskender Bey’in askerlerini kıyıma uğratmış ancak İskender Bey, sağ kalmayı başarmıştı. Fatih, 1457 yılına kadar Belgrad dışındaki bütün Sırp toprakları ele geçirilmiş ancak Akçahisar halen İskender Bey’in kontrolü altındaydı. İskender Bey’in kurduğu Arnavut Leç birliği Venedikliler ile Fatih’in sorunu olmaya devam etmişti.

İskender Bey’in yeğeni Hamza Kastrioti, İskender Bey ile ters düşmüş Fatih’i yeni bir sefere razı etmişti. Fatih, 1457 yılında İskender bey’in yeğeni olduğu halde İskender Bey’e muhalefet eden Üsküp ve Ohrid civarlarını kontrol eden Evranosoğluy İsa Bey’i tehdit oluşturmaya devam eden İskender Bey’i bertaraf etmesi için görevlendirdi

 İsa Bey, 70. 000 asker ile İskender Bey’in üzerine yürümüş ve Leç birliğinin topraklarını talan etmiş ancak Ordularını üç yönden dağlara sevk eden İskender Bey, takip etmekten yorulan ve Tumenişi dağı yanında kamp kurmuş olan  Osmanlı ordusuna 2 Eylül 1457 yılında olan ani bir baskın yapmıştı. Albulena Muharebesi denilen bu baskında İsa Bey geri çekilmiş ancak Hamza Kastrioti, Leç birliğine esir düşmüştü.

Mora seferinde bulunan Fatih, Sırp meselesine son verilmesini emretti. Mahmut Paşa, 1459'da başkentleri Semendire'yi ele geçirilerek Semendire Sancakbeyliğini oluşturdu. Böylece Sırbistan'da 350 yıl sürecek Osmanlı hâkimiyeti başlamış oldu.

Bölge ülkelerinin Mora'yı istilâ niyetlerini bilen Fatih 1458'de harekete geçti. Korent'i ele geçiren Fatih, Mora'nın bir kısmını merkeze bağlayarak, burada bir sancak oluşturdu. Atina ve diğer bölgeler ise Osmanlı yönetimini kabul etti. 

Akabinde Anadolu seferine çıkan Fatih Cenevizlilerin önemli üslerinden Amasra’ya yönelmişti. Veziri Adni Mahmut Paşa,  150 parça gemi ile Amasra’yı abluka altına almış Fatih ise karadan ilerlemiş “ Cihanın göz bebeği olarak görüp çok beğendiği Amasra’yı fethetmişti. Akabinde Candaroğulları'nın elindeki Sinop'u aldı. [11]

1461'de Pontus Devleti'nin Trabzon imparatorluğu başkenti Trabzon önlerine ilerledi.  Rumeli Beylerbeyi Adni Mahmut Paşa’nın Hem halkı hem de imparatoru ikna edecek olan yüksek ikna gücü ile şehri kan dökmeden ele geçirmeyi başarmıştı.  ( Bkz Adni Mahmut Paşa Hayatı Edebi Kişiliği) .

1462'de yeniden Rumeli seferine çıktı. 1462 yılında Fatih, Eflâk'a bir sefer düzenledi. Boğdan'dan da yardım alan Osmanlı kuvvetleri voyvodayı uzun süre takip etti. Neticede, sığındığı Macarların, Osmanlılarla yaptığı anlaşma üzerine Vlad'ı esir etmeleri ile mesele çözüldü. 1463 yılındaki seferle Bosna Kralı Osmanlı hâkimiyetini yeniden tanıdı. Ancak şeyhülislamın da fetvasıyla sonra öldürüldü ve bu topraklarda Bosna Sancakbeyliği oluşturuldu.

Beş yıl süren sessizlikten sonra Venedikliler ile anlaşan İskender Bey, Kosova, Üsküp, Güney Arnavutluk ve Ohrid’deki Osmanlı beyleri ile yeniden çatışmalara girmeye başlamıştı. 1465 yılında gerçekleşen I. seferde,  Leç Birliği ve İskender Bey takip edilmiş anacak bu defa da kesin bir sonuç alınamamıştı. Akçahisar’ı kontrol altında tutmak için İlbasan Kalesi'ni yaptırıp, içine asker yerleştiren Fatih, Balaban Paşa'yı bölge için görevlendirerek, geri döndü

 Fatih, Balaban Paşa’ya mağlup olmasına rağmen sorun çıkarmaya devam eden İskender Bey’in merkez karargâhı olan Akçahisar’ı 1466,’da 30. 000 kişilik kuvvetle kuşatma altına aldı. Ancak babasın da alamadığı kaleyi kendisi de düşüremedi. Kış yaklaştığı için Kuşatmayı Balaban Paşa’ya bırakmış ancak Balaban Paşa’nın arkebüzcü ateşi ile şehit olması sonrasında kale yine düşmemişti.

1467 ‘de Boğdan'a girdi.Fakat  Papa ve diğer devletlerden aldığı kuvvetlerle Türklere saldıran İskender Bey, İlbasan Kalesi’ni kuşatmıştı. Bunun üzerine Fatih II. Arnavutluk Seferi'ne çıktı. 1467. İlbasan Kalesini muhasaradan kurtardı ise de Akçahisar’ı yine düşürememişti.

1477'de Kırım Hanlığını Osmanlı Devleti'nin egemenliği altına aldı. 1479'da bir antlaşma yaparak Venedik'le 16 yıllık savaşa sona verdi. Venedik Arnavutluk'taki kaleleri Osmanlılara bıraktı. Karşılığında Mora'daki bazı iskelelerden yararlanma hakkı elde etti. Fatih Venedik'le anlaşmaya varınca, İtalya'nın öteki önemli kent devletlerine savaş açtı. 1480'de İtalya'nın güneyindeki Otranto limanını ele geçirdi. 

Ele geçirilen topraklarda yeni garnizonlar oluşturuldu. İskender Bey’in ölümünden sonra Leç Birliği de dağılmış 1479'da Arnavutluk da bir Osmanlı vilayeti haline gelmişti. 1483 yılında Bonsa Hersek de tamamen Osmanlı toprağı hâline geldi. Bosna ve Hersek halkı idare ve dini hoşgörüye uyarak Müslümanlığı seçti. Bu Müslüman Bosnalılara "Boşnak" denilmektedir

11 Ağustos 1473'te Otlukbeli Savaşı’nda Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ı ağır bir yenilgiye uğrattı. Ertesi yıl da Karamanoğulları beyliğini tamamen ortadan kaldırdı.

Fatih 1481’de, Anadolu’ya doğru yeni bir sefere çıktı. Ama daha yolun başında hastalandı ve 3 Mayıs 1481’de Gebze'de Hünkâr çayırı denen ordugâhında öldü.[12]

Gut hastalığından öldüğü sanılmakla birlikte, zehirlendiği de söylenir. Ölümünden sonra oğlu II. Bayezid tahta çıktı.


Edebî Kişiliği

Fatih Sultan Mehmed, Avni mahlâsıyla şiirler yazmış, divanı olan ilk Osmanlı padişahıdır. Fatih’in şiirlerinde önemli bir harp adamı olması ile tezata düşen hassas bir ruhun izleri gözükür. Devrinin önemli şairlerine taş çıkartacak derecede  şiir bilgisi olan Fatih’in  şiirlerinde kuvvetli bir lirizm ve ahenk gözükür. Fatih bilim ve sanatın  her dalını seven âlim ve sanatkârları himaye eden, musikiye ve şiire ve güzel sanatlara düşkün bir padişahtır.  Resme de ilgi duymuş  resimlerini yaptırtmak için Venedik’ten ressamlar ar getirtmiştir. [13]Fatih'in divanı, bir içerisinde gazellerin bulunduğu bir divançe niteliğindedir. Onun devrine göre iyi bir şair olduğunu bu divançedeki şiirler açıkça ortaya koymaktadır. Fatih daha on iki yaşında Manisa da vali iken şiirler yazıyordu.

Avni’nin altı dil bildiği rivayet edilmekle beraber Arapçayı ve Farsçayı eserlerin aslını okuyup anlayabilecek derecede iyi bilmektedir. Avni, devrinin diğer şairlerine göre daha sade ve daha duru bir dille şiirler yazmıştır. Kimi beyitlerinde konuşma dili rahatlığı içindedir.

 

Avni’nin rindane ve âşıkane bir tarzı tercih eden şairin a hükümdar kimliğinden yansıyan söyleyişlere de rastlamak da mümkündür. [14]Ölüm korkusu, dünyanın gelip geçiciliği, Yüce irade karşısında duyulan çaresizlik gibi divan şairlerinin yazmaktan usanmadığı klasik konulara ve benzetmeler şiirlerinde karşımıza çıkan unsurlardır. Avni’nin bazı şiirlerinde buluş değerinde hayallere ve zengin fikirlere sık sık rastlamak mümkündür. Divan şiirinin geleneklerine uygun olarak gerçek dost bulmanın zorluğundan, anlaşılamamaktan, ayrılıktan, güzellerin eziyetlerinden, gönülden, felekten şikâyet eden şiirler yazmıştır. [15]  Şeyhi ve Ahmet Paşa ile Şirazlı Hafız ve Sa'di Şirazi gibi lirik ve didaktik Türk ve Iran Divan Şairlerinin etkisinde kalmış olduğu söylenebilir. Necati Bey’i de çok beğendiği bilinen Fatih, gazellerdeki didaktik eda ve atasözlerine yakın söyleyişler  Sa'di Şirazi ve Hafız’dan gelen etkiler altında şiirlerini yazmıştır.

Avni’nin etkisinde kaldığı Ahmet Paşa’nın” Vay Gönül “ redifli şiirine yazdığı nazire ile çok belirgindir.

Sevdim ol dilberi söz dinlemedin vay gönül
Eyledin kendini âleme rüsva ey gönül
Sana cevr eylemede kalmaz o perva gönül
Cevre sabr eylemezsen nideyim hay gönül
Gönül, ey vay gönül, vay gönül, ey vay gönül      “ Avni- / Fatih Sultan Mehmet )

Avni Fatih Sultan Mehmet  Şiirleri

Bir güneş yüzlü melek gördüm ki âlem mâhıdur

Gönül Redifli Naziresi

Ağlasa âşık belâ-yı hicr ile nâlân olup

Âhiret kesbeylemektir dâr-ı dünyâdan garaz

Aşk ile viran iden gönlini ma'mûr istemez

Sâkiyâ mey sun ki bir gün lâlezâr elden gider

Dolsa 'âlem ta'n degül dûd-ı siyâhumdan benüm

Bâde-i nâb ile buldu rûh-ı cânân revnak

Ağlasa derd-i derûnum çeşm-i giryânım sana



FAYDALANILAN KAYNAKLAR

 

[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/II._Mehmed)

[2] İnalcık, Halil (2008). Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300–1600). İstanbul: Yapı Kredi Yay.

[3]  Enver Behnan Şapolyo, Osmanlı Sultanları Tarihi, Rafet Zaimler, Yay.1961, İst. S.102

[4] .wikipedia.org/wiki/II.Mehmed)

[5] Enver Behnan Şapolyo, Osmanlı Sultanları Tahi, Rafet Zaimler,Yay.1961, İst. S.98-121)

[6] .İnalcık, Halil (2008). Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300–1600). İstanbul: Yapı Kredi Yay.

[7] Enver Behnan Şapolyo, Osmanlı Sultanları Tarihi, Rafet Zaimler,Yay.1961, İst. S.111 )

[8] Babinger, Franz (2003). Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı. İstanbul: Oğlak Yayınevi.)

[9] Enver Behnan Şapolyo, Osmanlı Sultanları Tahi, Rafet Zaimler,Yay.1961, İst. S.98-116

[10] . Babinger, Franz (2003). Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı. İstanbul: Oğlak Yayınevi.

[11] wikipedia.org/wiki/II._Mehmed ) - İskender Beğ-

[12] Enver Behnan Şapolyo, Osmanlı Sultanları Tahi, Rafet Zaimler,Yay.1961, İst. S.98-116

[13] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/osmanli-miyatur-sanati-ve-donemleri/112396

[14] muhteva.com/15-yuzyil-divan-edebiyati-ve-sanatcil

[15] muhteva.com/15-yuzyil-divan-edebiyati-ve-sanatcil

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar