Gönül Redifli Naziresi

06.04.2016
 
 
Sevdün ol dilberi söz eslemedün vây gönül
Eyledün kendüzüni âleme rüsvây gönül
Sana cevr eylemede kılmaz o pervây gönül
Cevre sabr eyleyimezsin nideyin hây gönül
Gönül ey vây gönül vây gönül ey vây gönül
 
Çâk olan dest-i cefâ-y-ile girîbânundur
İlişen hâr-ı gam u mihnete dâmânundur
Dökilen yirlere belâ tîgı-y-ıla kanundur
Her dem ağıza gelen mihnet-ile cânundur
Gönül ey vây gönül vây gönül ey vây gönül
 
Tâli‘ün yüzi gülüp olmadı handân nideyin
Yüregün derdine bulınmadı dermân nideyin
Kasduna yâr çeker hançer-i bürrân nideyin
Virisersin bu gam u mihnet-ile cân nideyin
Gönül ey vây gönül vây gönül ey vây gönül
 
Işk-ı dildâr-ıla niçe idesin nâle vü zâr
Eyledün sabr u karârı bu hevâlarda nisâr
Zülfi sevdâsı ider âlemi çün başuna dar
Fâ’ide ne tutalum eyleyesin terk-i diyâr
Gönül ey vây gönül vây gönül ey vây gönül
 
Vasl-ı dilberle nasîb olmadı dil-şâd olmak
Dest-i cevr ile yıkılan dilün âbâd olmak
Dâm-ı gamdan dil ü cân bülbüli âzâd olmak
Niçeye dek işün efgân-ıla feryâd olmak
Gönül ey vây gönül vây gönül ey vây gönül
 
Çünki dildâr niyâzun görüben nâz eyler
Nâleni işidicek şîveye âgâz eyler
Bezm-i gamda kaddüni çeng yüzün sâz eyler
Nâlişün perdesini Zühre’ye demsâz eyler
Gönül ey vây gönül vây gönül ey vây gönül
 
Bilmedüm derd-i dilün ölmek-imiş dermânı
Öleyin derd-ile tek görmeyeyin hicrânı
Mihnet ü derd ü gama olmagıçun erzânî
Avniyâ sencileyin mihnet ü gam-keş kanı
Gönül ey vây gönül vây gönül ey vây gönül
 
Doğan, Muhammed Nur (2004), Fatih Divanı ve Şerhi, İstanbul. 
 
 
Günümüz Türkçesiyle:
 
1. Söz dinlemeyerek o dilberi sevdin, vay gönül! Kendini âleme rüsvâettin. Fakat o sana eziyet etmekten çekinmez. Eziyete de sen dayanamazsın,ne yapayım. Gönül! Eyvay gönül! Vay gönül! Eyvay gönül!
 
2.Cefâ eliyle yırtılan yakandır. Gam ve mihnet dikenine ilişen eteğindir.Belâ okuyla yere dökülen canındır. Mihnetle her zaman ağzına gelen canındır.Gönül! Eyvay gönül! Vay Gönül! Eyvay gönül!
 
3.Bahtın gülüp handan olmadın, ne yapayım. Yüreğinin derdine dermanbulunmadı, ne yapayım. Ne yapayım ki seni öldürmeye sevgili keskin hançerçekerek, (neticede) canını vereceksin. Gönül! Eyvay gönül! Vay gönül! Eyvaygönül!
 
4.Sevgilinin aşkıyla ne zamana kadar ağlayıp inleyeceksin. Sabrı, kararıda bu arzu ile tükettin. Onun saçının sevdası madem ki dünyâyı başına dâretti, tutalım bu diyârı terk edesin, ne faydası var? Gönül! Eyvay gönül! Vaygönül! Eyvay gönül!
 
5.Sevgiliye kavuşmakla gönlün şâd olması, eziyetle yıkılan gönlünonarılması, gam tuzağından gönül ve can bülbülünün kurtulması nasipolmadı. Ne zamana kadar, senin işin ağlayıp inleme olacaktır. Gönül! Eyvaygönül! Vay gönül! Eyvay gönül!
 
6. Sevgili senin yalvarmanı görerek naz eder. Ağlamanı işittiğin de,başka bir edaya başlar. Gam meclisinde senin boyunu büker, yüzünü sarartır.(Burada ayrıca bir musiki meclisinde çeng ve saz da hatırlatılıyor) Senin
ağlamanın perdesini Zühre yıldızına arkadaş yapar (Zühre yıldızına kadarçıkartır.) Gönül! Eyvây gönül! Vay gönül! Eyvay gönül!
 
7. Gönül derdinin dermanı ölmekmiş, anlamadım. Tek ayrılığıgörmeyeyim de öleyim, mihnete, derde, gama lâyık olmak için ey Avnî, seningibi mihnet ve gam çeken nerede? Ey gönül! Eyvay gönül! Vay gönül! Eyvaygönül!
 
 
 

0

1

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar