Halili Firakname Alıntılarla Özeti

29.07.2015
 

HALİLİ FİRAKNAME  ADLI ESERİ  ALINTILARLA ÖZETİ

Firakname mesnevisi 15 yy. Azerbaycan Sahası şairi olarak kabul edilen Diyarbakır doğumlu ama Azerbaycan’da eğitim görüp Anadolu ve İznik’e gelen Halili’nin otobiyografik bir eseridir.  

 Şairin  Firakname adlı eseri yazdığı döneme kadar şairin otobiyografisi niteliğinde yazılmış bir mesnevidir. Firâk-nâme, Âşık Çelebi Tezkiresi’nde  “Dîvân-ı Halîlî “ şeklinde de anılır.  Devrin kaynakları ve Halili’nin belirtiğine göre Halili bu eserini 1471-72 yıllarında tamamlamıştır.[1]

Gelibolulu Âlî’ye göre Halili ,Firkatnameyi “ henüz çâr-ebrû bir civanken geldiği İznik’te on dört yaşında bir şuha âşık olup onun visali hatırasıyla okuma yazma sevdasından vazgeçmiş.. Bu hasbihalini/sergüzeştini bu mesnevîsinde dile getirmiştir.” [2]Ancak bu bilgi onun Azerbaycan’da eğitim görüp Anadolu ve İznik’e gelişi ile çelişen bir bilgi olmaktadır. Zaten Ali Emiri, bu bilginin yanlış olduğunu Firkatname adlı eserini ileriki yaşlarda yazdığını eserinde anlatılan aşk macerasının ise mecazi değil beşeri [3]olduğunu belirtir.

Halili bu eserinde daha ziyade gönül işlerini dile getirmiş, kendi hayatının diğer kesitleri ile ilgili olarak da bilgiler vermiştir.  Bu eser  büyük bir ihtimalle Türk Edebiyatında yazılmış ilk manzum otobiyografi olma özelliği taşır. [4]

 Firakname arruzun “mefâîlün mefâîlün feûlün” kalıbıyla yazılmış 1334 beyitten oluşan [5] bir eserdir.  V.M. Kocatürk bu eserin adını  “Firkatname “ olarak okumuş veya yazmıştır. [6] Bu eser aynı zamanda onun bir hayat hikâyesi olduğu için Halili hayatı hakkındaki bilgileri bu eserinde dile getirir. Şair Firakname adlı eserinde Allah’a ve Peygambere övgüler dile getiren şiirler yazmış sonra eserinin asıl bölümünde kendi başından geçenleri anlatarak  güzel bir eser yazmak istediğini dile getirmiştir.

Halili’nin bu eseri   V. Mahir’e göre “ Devrin  değerli mesnevileri evsafında orijinal bir mesnevidir. Şair bu eserinden baştan sona  başından geçenleri anlatmış ve ben dilini kullanmıştır. ” [7] Bu eser şairin kendi başından geçenleri şairin ağzından  ve birinci tekil şahsı kullanarak anlatması yönünden divan şiirindeki ilk örneklerden biri olmakla dikkati çeker.

 

Firakname’nin Konusu Özeti

Şair bu eserinde kendi hayat hikâyesini de anlatmış olur. Hikâyedeki anlatılanlara göre Azerbaycan’dan tahsil görmüş ve diyar-ı ruma gelmiştir.  İznik’te gezerken bedestende bir güzel görmüş ve ona âşık olmuştur. Bu aşk onu bir takım sıkıntılara düşürür.  Şair üzerine düşen bu sıkıntılı durumdan kurtulmak için İstanbul’a gider. Fakat sevgilisinden bir mektup alır ve yeniden umutlanır. Sevgilisi bu mektubunda onun aşkına ve içtenliğine inandığını yazmıştır.  

Böylece şair yeniden İznik’e döner. Ancak ilk önce ona içtenlikle yaklaşan sevgilisi daha sonra aniden kaybolur. Yeniden kederlenen şair derdini dökmek için kurda kuşa rüzgâra derdini dökmeye başlar.  Bunsan sonrasında şaire sahrada bir ışık gözükür.

Eserde anlatılan bu olayın arasına iki kaside, bir murabba, bir muhammes, bir terciibend ve yirmi altı gazel serptirilmiştir.  Şairin bu eserinde anlatılan olayların İlahi mi beşeri bir aşk mı olduğu tartışma yaratmıştır. Ancak Halili bu eserini altmış yaşını geçkin bir sırada yazmış eserinde bazı olayları sembollerle anlatmış, ayrıca bu eserini yazdıktan kısa bir müddet sonra da tekkede şeyh olmuştur. Bu bakımdan eserindeki aşk olaylarının tasavvufi olması daha yakın ihtimaldir.

 

  “V.M . Kocatürk bu eserin adını  “Firkatname “ olarak okumuş veya yazmıştır. [8]Bu eser aynı zamanda onun bir hayat hikâyesi olduğu için Halili hayatı hakkındaki bilgileri bu eserinde dile getirir. Şair Firakname adlı eserinde Allah’a ve Peygambere övgüler dile getiren şiirler yazmış sonra eserinin asıl bölümünde kendi başından geçenleri anlatarak  güzel bir e ser yazmak istediğini dile getirmiştir.

 

Acem mükünde idim ilme meşgul

Okurdum gah nucum u gah  makul

Yerim ki medrese idi cami idi

Dilimde nuru kudret lami idi

 

Benim var idi bir yar-i eniism

Ol idi kune-i halvette celisim

Anınla bile okurdum ul’umu

Gehi ma’kul u gah i nucumu

 

Gelip  vakt-i seherde ol vefadar

Didi tahsil olunmaz bunda ey yar

Dur imdi ta sefer azmin kılalım

Varalım Ruma  hoş meşgul olalım [9]

 

Dizlerinde çocukluk ve ğeitim yıllarını anlatarak Makul ve nucum ilimlerinde gelişme gösterdiğini , bir müderristen ders aldığını daha sonra da hocası ile birlikte Anadolu’ya geldiğini , Anadolu’ya gelince bir güzele vurulup ilmi ve tahisle boş vermeye başladığını anlatmıştır.  

 

Dile dedim ki ey gönlüm ne oldun

Ki böyle dopdolu kan ile doldun

Gözüm gönlüm elinden  dad u feryad

Ki bir lahza bunlardan olmadım şad

 

Halili’nin bu eseri   V. Mahir’e göre “ Devrin  değerli mesnevileri evsafında orijinal bir mesnevidir. Şair bu eserinden baştan sona  başından geçenleri anlatmış ve ben dilini kullanmıştır. ” [10] Bu eser şairin kendi başından geçenleri şairin ağzından  ve birinci tekil şahsı kullanarak anlatması yönünden divan şiirindeki ilk örneklerden biri olmakla dikkati çeker.  Şairin şiirlerinin  devrin ve kendinden sonraki pek çok şaire etkisini göstermesi bakımından şu murabbası  çok önemlidir. [11]

 

Cürmünü gördü gören zülf ü semensay gönül

Eyledi her suhenin derdini  bir cay gönül,

Seveme didüm nitekim eslendim hay gönül

Vay gönül ey vay gönül vay gönül ey vay gönül

 

Bu şiiri büyük bir ihtimalle  ilk önce Halili yazmış  ve bu şiiri  Ahmet Paşa'nın  özgün bir şiiri olarak  tanınmış olmalıdır. Çünkü Halili ile  Ahmet Paşa'nın ölüm tarihleri arasında bir hayli zaman farkı vardır.  Halili'nin ölüm tarihi 1485 olduğu halde Ahmet Paşa Halili'den  12 yıl sonra vefat etmiştir. 

 Halili sevdiği için bir aracı koyar. Aracı ona kötü bir habwer getirir. “ Ben sultanlara layığım o da kim oluyor, haddini bilsin der. Mektup yazar ve  hakaret dolu bir cevap alır. Bunun üzerine oradan göçerek İstanbul’a gelir.

 

İçi dopdolu bağ-ı gülistandır.

İki deryası rahat bahş-i candır.

 

Hususa ol binalar kim yapılmış

Anın lutfuna can u dil kapılmış

 

Kamunun  sakf u divarı  müzehhep

Be küli şehri mermerden  mürettep

 

Neye baksan görürsün nakş u çini

Ki fharfin yazamaz nakkaş-ı çini

 

Eğerçi cümle bağı gülşen idi

Çu yar anda değildi külhan idi

 

İstanbul’ a hayran olan şairin rüyasına sevdiği gire ve ondan bir şiir yazmasını ister. Sonra sevdiğinden bir mektup gelir Şair hemen oraya gider ama sevgilisi onu tanımaz ve kara yüzlü birisi ile birliktedir. Şair oradan gider  intiharı düşünmeye başlar.  ama  tekrar haberleşirler. En sonunda şair sevgili ile buluşur  o gün yer içerler ama sevgili  ertesi gün çekip gider.

 

 Firkatname Yazmaları

Fürkatnâme’nin İstanbul (İÜ Ktp., TY, nr. 3770; Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, Manzum, nr. 1063), Ankara (TDK Ktp., nr. 263; DTCF Ktp., nr. A/334), Manisa (Muradiye Ktp., nr. 3201/2), Berlin (Pertsch, VI, 370), Londra (Rieu, s. 210) ve Paris’te (Blochet, I, 120) çeşitli nüshaları mevcuttur. Ayrıca Günay Kut eserin bir nüshasının kendisinde bulunduğunu bildirir (TDAY Belleten [1977], s. 335). Fürkatnâme üzerinde Orhan Kemal Tavukçu bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır (bk. bibl.)[12]

 

KAYNAKÇA 

[1] DR. ÖĞR. ÜYESİ GÜLÇİÇEK AKÇAY, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/halili-halil-ibrahim

[2] DR. ÖĞR. ÜYESİ GÜLÇİÇEK AKÇAY, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/halili-halil-ibrahim

[3] Ali Emîrî (1328). Tezkire-i Şuarâ-yı Âmid. İstanbul.

[4] https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/

[5] DR. ÖĞR. ÜYESİ GÜLÇİÇEK AKÇAY, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/halili-halil-ibrahi

[6] V.M . Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, MEB,1996, shf. 229

[7] V.M . Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, MEB,1996, shf. 229

[8] “V.M . Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, MEB,1996, shf. 229

[9] “V.M . Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, MEB,1996, shf. 229

[10] “V.M . Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, MEB,1996, shf. 229

[11] https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/tin-K

[12] MUSTAFA ÖZKAN, MUSTAFA İSEN, https://islamansiklopedisi.org.tr/halili

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar