27.09.2015
Her gördüğünü Hızır bil, her geceyi kadir bil."
"Herkes yahşî (güzel, iyi) biz yaman, herkes buğday biz saman."
Hâkim Süleyman Ata
Hâkim Süleyman Ata Hoca Ahmet Yesevi’nin dergâhından yetişen ve Ahmet Yesevi’nin üçüncü ve “Türkler arasında en çok tanınan halifesi” şairi ve Yesevi Tarikatı Şeyhidir.
Hâkim Süleyman Ata, Şeyhi ve Hocası Ahmet Yesevi gibi Türkistan (Yesi) şehrinde doğmuştur. Doğum yeri ve tarihine dair kaynaklarda kesin bilgiler bulunmamaktadır. Süleyman Bağırganî adıyla da bilinen Hakîm Ata’nın, Süleyman Ata ve Hakîm Ata adında iki ayrı şahıs olduğunu iddia eden araştırmacılar da vardır. [1]
Ancak genel kabul gören bilgilere göre asıl adı Süleyman’dır ve şeyh olduktan sonra yerleştiği yer dolayısıyla Bâkırgānî namı ile de anılmıştır. Hayatı hakkındaki bilgiler, Kazan’da yazılmış olan ancak yazarı bilinmeyen Hakîm Atâ Kitâbı (Kazan 1846) adlı menkıbelere ve Ali Şir Nevai’nin yazmış olduğu bilgilere dayanır.[2] Ancak bu kitapta yer alan bilgiler menkıbe olmaktan ziyade Hâkim Süleyman Ata’nın gerçek hayatını anlattığını ortaya koyacak hatta bundan şüphe duyulamayacak kadar tarihi kişiliği ile örtüşen bilgiler olmaktadır.
Nitekim Ali şir Nevai’nin verdiği bilgiler ile bu menkıbedeki bilgiler birbirleri ile örtüşmektedir.
“Kur’ân-ı kerîmi boynuna asmaz, eliyle altından tutarak hürmetle taşırdı. Allahü teâlânın kelâmı olan Kur’ânı kerîme çok hürmet gösteren bu küçük çocuk, okuduğu mektebe de sırtını dönmezdi. Yüzünü mektebe, arkasını eve dönmüş olarak eve giderdi.” Menkıbeye göre “ derse giderken arkadaşları gibi Kur’ân-ı Kerîm’i boynuna asmayıp başının üstünde taşıması” Ahmed Yesevî’nin dikkatini çekmiş, ailesi ve hocasının iznini alarak onunla ilgilenmeye başlamıştır. Ahmet Yesevi onu yanına almış. On beş yaşına gelinceye kadar onu eğitmiş, yetişkin biri haline gelince de, Hoca Ahmet Yesevi ’ye mürid olmuştur. [3]
Menkıbeye göre Süleyman Ata’ya “ Hakim” de denemsinin nedeni Nevai tarafından şu şekilde anlatılır. Ahmet Yesevi , yağmurlu bir günde talebelerini odun toplamaya göndermiş ancak talebelerin getirdiği ıslak odunlar yanmamış ancak odunları ıslanmasın diye elbiselerine sardığı için sadece Süleyman Ata’nın getirdiği odunlar yanmıştır. Bu nedenle Ahmet Yesevi ona “Hakîm” adını da vermiştir. [4] Bu iltifattan sonra Hâkim namın da kazanan Süleyman Ata hikmetli şiirler söylemeye başlamıştır. [5]
Ahmet Yesevi'den Kur'an-ı Kerim okumayı öğrenen Süleyman Ata, Yesevi dergâhında yetiştikten sonra, yine Yesevi’nin işaretiyle Harezm'e gönderilir. Menkıbeye göre Ahmet Yesevi onu halifesi yaptıktan sonra tarikatın ilkelerini yayması için görevlendirilir. Gideceği yön bulabilmesi için de devesini serbest bırakır. Süleyman Ata’nın hakkında pek çok menkıbe oluşmuş, hayatında dair ayrıntıların birçoğu bu menkıbelerdeki gerçek olması kuvvetle muhtemel olan ara bilgilerden çıkarılmıştır.
Menkıbelere göre; Hoca Ahmet Yesevi, Süleyman Ata'yı, bir deveye bindirerek devenin götürdüğü yerde kalmasını söyler. Ertesi sabah Süleyman Ata, devenin ipini salıvermiş kendisi de deveyi takip etmeye başlamıştır. Deve, Harezm ülkesinde adı sonradan Bakırgan ( veya Bağırgan olacak ) yere kadar gelerek orada çöker ve yerinden kalkmaz. Süleyman Ata'nın kaldırmak için bağırmasına rağmen deve yerinden kalkmayıp bağırmaya başlayınca Hâkim Ata, devesinin çöktüğü Harezm’de Akkurgan (Bağırgan- Bakıgan ) denilen bu yere yerleşmeye karar verir. Menkıbe ve kaynaklardan çıkarılabilecek sonuca göre Süleyman Ata, Yesevi’nin işareti veya yönlendirmesi ile Harezm’e gelmiş, buraya yerleşerek irşat faaliyetlerinde bulunmuş, kazandığı saygınlık sayesinde de Harezm Hükümdarının kızı Anber Hatunla da evlenmiştir. [6]
Menkıbeye göre bu olay şu şekilde olmuştur. “Çobanlar, Buğra Han’a ait hayvanların otlağı olan bu yöreden Hakîm Ata’yı çıkaramaz ve bu durumu Buğra Han’a bildirirler. Buğra Han, Hakîm Ata’nın Ahmed Yesevî’nin müridi olduğunu öğrenince Anber adlı kızını ona nikâhladığı gibi kendisi de onun müridi olur.”
Menkıbelerden çıkartılan bilgilere göre Anber adındaki bu eşinden Muhammed Hoca, Asgar Hoca, Hubbi Hoca adlarında üç evlâdı dünyaya gelir. Menkıbelerden çıkarılabilecek sonuçlara göre oğlu Hubbi Hoca genç yaşta hayata veda etmiştir.
Anber Hatun, kimi menkıbelere göre Süleyman, Bugrahan'ın kızı bazı kaynaklara göre Barakhan'ın kızıdır.
Ali Şir Nevayî "Nesâyîmü'lMahabbe" adlı eserinde Hâkim Süleyman Ata ve oğlu Hubbi Hoca hakkında bir takım menkıbevi bilgiler verir. Nevai’nin verdiği bilgiler daha çok Hâkim Süleyman Ata ve aile efradı etrafında oluşan menkıbelere dayanmaktadır.
"Tiki turgan tübedür,
Barganlarnı yutadur,
Barganlar kelmes boldı,
Meğer menzil ondadur." [7]
Ali Şir Nevai Şi’nin kaydına göre “Oğullarından Hubbi Hoca, Harezm vilayeti veya nahiyesinde doğmuş, yiğitlikte herkesi geçmiş, ona yiğitler yiğidi Hubbi Hoca demişlerdir." [8]
Harezm ülkesinde Bakırgan’da irşad faaliyetleri gösteren Hâkim Süleyman Ata’nın pek çok müridi olduğuna şüphe yoktur. Nitekim birçok mürit yetiştirmiş, halk tarafından çok sevilmiş, veli mertebesinde görülmüş, hakkında pek çok menkıbe oluşturulmuştur. . Halîfeleri arasında ise Zengi Ata oldukça meşhur olmuş, menkıbelere göre öldükten sonra eşi Anber hanım kendisinin vasiyeti üzerine Zengi Ata ile evlenmiştir.
Hâkim Süleyman Ata, Yesevi'nin Hikmetlerini takip ve taklit eden bir eda ile şiirler yazmış, şiirlerinde Hece vezni ile halk şiiri biçimsel özelliklerini kullanmış, Yesevi’nin hikmetlerinde olduğu halkı irşada çağıran konulara değinmiştir. Divan’ı Hikmet'teki şiirlerin ruhunu taşıyan şiirlerinde Kul Süleyman, Hâkim Süleyman, Hâkim Hoca Süleyman ve Hâkim Ata gibi mahlaslar kullanmıştır. Şiirlerinde Ahmed Yesevî’nin dil ve üslûb özelliklerine sahiptir. Şiirleri Yesevi’nin dil konu, şekil ve üslup özelliklerini taşır. Tıpkı Yesevi gibi dörtlüklerin sonunda söz ve mısra’ tekrarları yapmaktan hoşlanmıştır. Şiirlerinde şeyhinin izinden giderek , “ dünyanın faniliği ahrete hazırlanmak gerektiği, Peygamber efendimizin miracı ve vefatı, Cennet ile Cehennem ‘in münazarası, Cennet'te akan dört nehirden ancak tövbe edenlerin içebileceği, kıyametin ahvali, dervişlerin ve dervişliğin faziletleri ve dünyanın fâniliği vb anlatılmıştır.
Bakırgan Kitabı
Hâkim Süleyman Ata, eserlerini “Süleyman”, “Kul Süleyman”, “Süleyman Bakırganî”, “Hâkim”, “Hâkim Süleyman”, “Hâkim Hoca”, “Hâkim Hoca Süleyman” gibi mahlaslar ile yazmıştır.
Hâkim Süleyman Ata ‘nın Bakırgan Kitabı, Mirac-name, İmam-ı Azam Kıssası, Bibi Meryem Kıssası, Ahir-zaman Kıssası adlı eserleri vardır.
Bakırgan Kitabı ilk baskısı (Kazan 1846) da yapılmıştır. Bu kitabın 1877, 1848, 1901 tarihli Kazan baskıları da vardır. Bakırgan Kitabı Özbek âlimleri İbrahim Hakkul ve Seyfeddin Refiddin tarafından 1991 yılında Kril alfabesi ile de basılmıştır.
Bakırgan Kitabı, Divan-ı Hikmet gibi İslami destanlardan, ilahilerden, didaktik amaçlı dini ve tasavvufi hikmet ve ilahilerden meydana gelmiştir. Eserin içinde Ahmed Yesevî’nin ve diğer şairlere ait olan manzumeleri de yer almıştır. Bakırgan Kitabında Hakîm Atâ’nın ve 14 değişik şaire ait 124 manzume ile 8 manzum hikâye vardır. Bakırgan kitabında hepsi de Divan-ı Hikmetin, dil, konu şekil ve ruh hususiyetlerini taşıyan Şems-i Özkendî, îkânî, Ubeydî, Ahmed-i Yesevî, Şerîf, Hudâdâd, Şuhûdî, Gazâlî, Şeyhî, Fakîrî, Kasım ve Gari-bî gibi şair ve mutasavvuflara ait şiirler de bulunur. Bu mecmuadaKİ 44 şiir ile iki manzum hikâye’nin Hâkim Süleyman Ata’ya ait olduğu tespit edilmiştir.
Âhır zaman Kitabı ve Hazret-i Meryem Kitabı Bakırgan kitabının içinde bulunan ve müstakil eserler halinde olmayan kitaplarıdır. Bu iki diğer eseri Bakırgan kitabının içine ilave edilmiştir. Âhır zaman Kitabı on altı sahifelik küçük bir risaledir. Kıyâmet-nâme adı ile de bilinmektedir. Dünyanın sonundan ve kıyamet gününden, kıyamet gününün alâmetleri ve tasvirinden bahsetmektedir. Bu eser Bakırgan Kitabın baskıları içinde yer almaktadır. “ Âhir Zaman Kitabı ilk baskısı 1847’de olmak üzere farklı tarihlerde Kazan’da basılmıştır. E. A. Malov, Âhir Zaman Kitabı’nın1847 ve 1860 Kazan baskılarını karşılaştırarak nüsha farklarını vermiş ve eseri Hıristiyanlık inancı açısından tenkit ederek Rusça çevirisiyle yayımlamıştır. bk. Malov: 1897-1, 27.” [9]
“Kıyamet günü hakkında gelecekte vuku bulacak bazı olayların kesin tarihlerini veren eser bu bilgileri kabul edenlerle hurafe olarak bakanların arasında XIX. yüzyılda büyük tartışmaların çıkmasına yol açmıştır (Arat: 1993- 103)” [10]
Hazret-i Meryem Kitabı, Hazret-i Meryem’in vefatı hakkında küçük bir risaledir. Eserde Hz. Meryem’in vefatı manzum olarak ve destanî bir üslûpla anlatılmıştır. “ Vefât-nâme-i Bibi Meryem” adıyla da bilinen bu eser, Münevver TEKCAN’ tarafından da yayına hazırlanmaktadır. [11]Aruz ölçüsü ile kaleme alınan ama hece ölçüsü ile yazıldığını düşündüğümüz, içinde çeşitli hurafelerin yer aldığı bu eser, Bağırgan kitabının içinde bir bölüm olarak Kazan 1848 ve diğer baskılarının içinde yer almaktadır.
Yazma nüshaları çok olan bu eser, 1877, 1848, 1901 yıllarında Kazan'da üç kez basılmış, 1991 yılında İbrahim Hakkul ve Seyfeddin Refiddin tarafından hazırlanan "Bakırgan Kitabı" 1848 Kazan baskısı ile diğer eski baskıları esas alınarak yeniden basılmıştır.
Süleyman Ata, 1186'da vefat etti ve Harezm ülkesindeki Akkurgan (Bağırgan) Bakırgan Köyüne defnedildi. Mezarı halen yöredeki Bakırgan köyünde [12] Özbekistan’ın Kongırat kentindedir.[13]
İLGİLİ LİNKLER
Sa'di Şirazi Hayatı Bostan Gülistan ve Şiirimize Tesirler
Sadi Şirazi ve Bostan'dan Seçmeler
Sadi Bostan ve Gülistan'dan Seçmeler
Sadi Şirazi ve Bostan'dan Seçmeler
Hoca Mesud Süheyl ü Nevbahar ve Ferhengnâme-i Sa'di
HOCA MESUD SÜHEYL Ü NEVBAHAR HAKKIND
Mahmut Şebusteri Elvan-ı Şirazi Gülşen-i Raz,
MAHMUT ŞEBUSTERİ - GÜLŞEN-İ RAZ' DAN ÖRNEKLER
Seyfi Sarayi Gülistan Tercümesi ( Memluk Sahası)
Harezmi Muhabbetname Harezm Sahası
Şeyh Şeref, Cevahirü'l Esrar ( Harezm Sahası)
İrşadü'l-Mülük Ve's-Selatin Berke Fakih- Memluk Sahası
Codex Comanıcus Kuman Kıpçak Kitabı Sözlüğ
Et-Tuhfetü'z-Zekiyye fi' l-Lûgati't-Türkiyye ve Memluk Sahası Eserleri
Kitâbü'l _idrâk li-Lisâni' l Etrâk Ebu Hayyam
Mu'înü'l-Mürîd Hakkında Bilgiler ve Şeyh Şeref
Halili Firakname Alıntılarla Özeti
Kaşgarlı Mahmud Divan-ı Lügat-üt Türk Deyim Atasözü Şiir Örnekleri
Hakim Süleyman Ata Hayatı ve Bakırgan Kitabı
KAYNAKÇA
[1] MUSTAFA KARA, HAKİM SÜLEYMAN ATA,İslam Tarihi Ansiklopedisi 5. Cild
[2] MUSTAFA KARA, HAKİM SÜLEYMAN ATA,İslam Tarihi Ansiklopedisi 5. Cild
[3] Süleyman Bakırganî (Yesi - Bakırgan, 1186), Eklenti/12033
[4] A.Nevayi, "Eserler", Taşkent, 1969, C.15 154. sayfa, 384
[5] PROF. DR. NODİRKHON KHASANOV, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/hakim-ata-suleyman-bakirgan
[6] HAKİM SÜLEYMAN ATA, İslam Tarihi Ansiklopedisi 5. Cild, A.Nevayi, "Eserler", 15 ciltlik, 15. dit, 154. sayfa, Taşkent, 196
[7] A.Nevayi, "Eserler", Taşkent, 1969, C.15 154.
[8] A.Nevayi, "Eserler", Taşkent, 1969, C.15 154. sayfa, 155
[9] Araş. Gör. Münevver TEKCAN, Hakîm Ata’nın Ahir Zaman Kitabı, https://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%2
[10] Araş. Gör. Münevver TEKCAN, Hakîm Ata’nın Ahir Zaman Kitabı, https://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TUR
[11] Araş. Gör. Münevver TEKCAN, Hakîm Ata’nın Ahir Zaman Kitabı, https://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%
[12] Özbek Edebiyati Tarihi - Taşkent, 1976, shf.159. )
[13] PROF. DR. NODİRKHON KHASANOV, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/hakim-ata-suleyman-bakirgan
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın