27.11.2021
Kaside
Ramazaniyye Berây-ı Baltacı Mehmed Paşa
Yevm-i şek sohbetine şîre sıkarken yârân
Sık bogaz itdi basup şahne-i şehr-i ramazân
Kaldurur keffe-i mîzânını nâr-ı şeytân
İhtisâb emrine bed’ itdi mübârek ramazân
Çilleye vesvesesiz girdi kapandı zâhid
Habs olur tâ ramazân âhir olınca şeytân
Dehen ü destini meyhâre yudı sahbâdan
Kûze-i bâdeyi ibrîk-i vuzû‘ itdi hemân
Döndi bahtı gibi levni yine ‘ayyâşlaruñ
Şimdi tevhîde giren şeyhlerüñdür devrân
Âteş-i hardal-ı teşnî‘i virüp rind-i meyüñ
İçdügi bâdeyi burnından iderler rîzân
Yılduzı düşdi siyeh-kâre-i mînâ-nûşuñ
Sanma kandîl uçurur kayyim-i seyyâre-feşân
Alınur mı ramazân sôfilerinden Mushaf
Rahlenüñ nevbetini beklemeyince insân
İtdi mâhiyye berât-ı hasenâtı tezhîb
Sıganup girdi zerefşânluga kandîlciyân
Kubbe kandîlleridür dâire-i halkârî
Zû‘-i kâşâne-i tâ‘ate zer-endûde tavân
Oldı her câmi‘-i zîbende birer hırmen-i nûr
Silme mikyâli kanâdîl-i zücâc-ı rahşân
Kalb-i mü’min gibi mescid mütesellî ma’mûr
Dil-i fâsık gibi meyhâne harâb u vîrân
Donanup âl akîdeyle şeker tablaları
İtdi her gûşe-i İstanbulı sûk-ı Mercân
Cân virür râhat-i hulkûma esîr-i helvâ
Gelse efsürdegî-i savm ile hulkûmına cân
Biri rindüñ mütevazzâda kamış helvâsın
Şâh-ı misvâka bedel eyledi idhâl-i dehân
Elde işkenbe fenâr arkada zenbîl-i sahûr
Gice faslında şikem-hârelerüñdür seyrân
Vakt-i imsâkdeki micmere-i ‘anberden
Hôşdür âlüfteye iftârda bir lûle dühân
Kadeh-i rıtl-ı girân mertebesi neş’e virür
Kahve-âşâme agır kahve ile bir fincân
Her makâm üstine iftârda tercîh olunur
Nagme-i nerm ile âheng-i dügâh-ı dendân
Bu da bu şehr-i ‘azîmüñ berekâtındandur
Fukarâsında da ârâste hân-ı elvân
Matbah-ı rûzeyi miftâh-ı ‘akîdeyle açar
Feth-i rûzîye bakan agzı mühürlü yârân
Bu kadar şevket-i İslâmı görüp şem‘-i künişt
İtmede mescide îmân getürüp ref‘-i benân
Her menâr oldı birer şâtır-ı zerrîne-kemer
Sadr-ı a‘zamla ola tâ ki terâvîhe revân
Kıble-i kubbe-nişînân Mehemmed Paşa
Leyletü’l-Kadr-i kerem ‘ıyd-i sabâh-ı ihsân
‘Ahdinüñ bir günidür mevsim-i ‘ıyd-i ekber
Güninüñ her gicesidür şeb-i kadr-i ramazân
Âb-ı in‘âmı hayât-ı ‘ulemâ-yı a‘lâm
Bâb-ı ikrâmı medâr-ı vüzerâ-yı zîşân
Şîve-i şâhid-i ihsânına dünyâ meftûn
Rütbe-i dâniş ü irfânına ‘âlem hayrân
Lutf ü ikbâli ile hüsn-i teveccühleridür
Kıbleden kendüye mihrâbı iden rû-gerdân
Şeref-i cûdda Hâtim gibi ma‘rûf-i enâm
Hüner-i tîrde Rüstem gibi meşhûr-i cihân
Vardı bir menzile kim Toz Koparan merhûmuñ
Şöhret-i nâmını basdurdı gubâr-ı nisyân
Çeşm-i hışm ile nigâh itse eger mercâna
Kehrübâ gibi olur haste-i renc-i yerekân
Kehrübâya nigeh-i ‘âtıfet itse ammâ
Beñzinüñ kanı gelüp kesb ide reng-i mercân
Genc-i Husrev kef-i cûdında bir avuç mankır
Tâc-i Cem dîde-i kadrinde külâh-ı fincân
Hân-ı lutfından alur kâse-i hasret vâye
Havz-ı cûdında olur kûze-i hâcet mel’ân
Şâ‘ire hüsn-i teveccühleri in‘âma delîl
Lutf-i mazmûna tebessümleri ihsâna nişân
Hôş kumâş-ı suheni zîver-i bâzâr idelüm
Hîç söz satmaga girmez ele bir böyle zemân
Pâdişeh fâzıl ü ehl-i dil ü mazmûn-şinâs
Vüzerâ kâmil ü sâhib-hüner ü nâdiredân
Ne zemân görse gerek hayr-ı metâ‘-ı suheni
Bu revâyicde iden kizb ile da‘vâ-yı ziyân
Böyle bâzârda da eylemeyen istiftâh
Ne zemân açsa gerek sûk-i me‘ânîde dükân
Dîde-i bahtı açıldı yine erbâb-i dilüñ
Eyledi kevkeb-i dürrî gibi çeşmi leme‘ân
Ey harîdâr-ı hüner sadr-ı ahâlî-perver
Sensin eyyâm-ı telâfî-i zemân-ı hüsrân
Kasd-ı ecr ile seni sâim iken medh itdüm
Şevklendirdi derûnuñdaki nûr-ı îmân
Sende âsâr-ı verâ sende nişân-ı takvâ
Sende envâ‘-ı edeb sende sunûf-i erkân
Her ser-i mûyuña dîbâ-yı vezâret lâyık
Her bir engüştüñe bir mühr-i vezâret şâyân
Pôstuñ sahibini çekdi kadîmî sadra
Kutbü’l-aktâb-ı velâyet mi degül Ahmed Han
Sadr-i dîvâna şu ârâyişi kim virmişdür
İşte eslâf-ı kirâm işte kibâr-ı devrân
Tutalum ikisi bir hil‘atüñ eczâsı imiş
Çıkamaz sadr-ı girîbâna tırâz-ı dâmân
Tutalum ikisi bir kârda şirketde imiş
Bir midür kesmede sikkîn ile tîg-i bürrân
Cevher-i saykalı var ikisinüñ de ammâ
Safha-i âhene âyîne virür mi meydân
Sen harîdâr-ı tefârîk-i kemâl olduguña
Bu yeter ârif-i âgâha delîl ü bürhân
Yükledüp tâze kumâş-ı Haleb-i ma‘nâyı
Geldi İstanbul’a şehbender-i mülk-i ‘irfân
Mûcid-i vâdî-i nev muhteri‘-i tarz-i cedîd
Mû-şikâf-ı kalemi nâdire üstâd-ı cihân
Farzdur rûze gibi mükrem ü mer‘î tutmak
Geldi bir kadri büyük zâtı mübârek mihmân
Şi‘r-i yârândan el kesmek içün sârikler
Düzdi teftîşe buyur ustaya kat‘î fermân
Şu‘arâdan müteşâ‘irleri temyîz eyler
Ayrılur gayri ısırgan dikeninden reyhân
Kaldırım taşları altında birer şâ‘ir var
Dâmen âlûde-i çirk-âb-ı dehân-ı hezeyân
Tartılur bulsa Odun İskelesi hammâlı
Bir sebük-magz agır şâ‘ir-i sencîde-beyân
Rezm-gâh-ı hezeyâna gelicek her birinüñ
Gürzi var dest-i tasallüfde beşer yüz batman
Vezn olındukda devâvîn-i sakîl-süheni
Rûz-i mahşerde neler çekse gerekdür mîzân
Bu da ammâ sühan erbâbına ihsânuñdur
Bî-nevâlar düşeler pâyüñe üftân hîzân
Bu da dânâlara bir lutf-i firâvânuñdur
Ma‘rifet semtine ölçümlene şahs-ı nâdân
Vâ‘iz-i müksir-i kürsî gibi bir söz kaldı
Diyelüm soñra du‘â eyleyelüm bî-pâyân
Esb-i hırsı çekerüz âhûr-i istignâya
Semt-i cerre boşanur eylesek irhâ-yı ‘inân
Köstegi kırsa da ma‘zûrdur ol ma‘nâya
Köhne pâ-bend-i tevekkülde durur mı hayvân
Kocalıkdan silinüp arpalıgı nâçâruñ
Kaldı ıstabl-ı riyâzetde ne arpa ne saman
Sâbitâ şimdi mübârek ramazân günleridür
Aç da‘vâcı gibi eyleme feryâd ü figân
Rûze-i fakr ‘akîbinde gelür ‘ıyd-i gınâ
Fıtre-i vâcibe-i himmete yok mı imkân
Nitekim her sene ziynetle gelüp mâh-ı sıyâm
İde her gûşe-i dünyâyı çerâgân-ı cinân
Sadr-ı ‘âlî-i kerem-kâruñ ola hemvâre
Güni ‘ıyd ü gicesi leyle-i kadr-i ramazân
Kendü her fıtr ü her adhâda selâmetde olup
Düşmeni var ise koç başına olsun kurbân
(Karacan, 1991)
Bosnalı Sabit Hayatı Edebi Yönü Şiirleri
Bosnalı Sabit Zafername Ve Diğer Eserleri
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın