Kasideci Zahîr-i Faryâbî Ve Kızıl Aslan
Osmanlıca yazılışı:
فاريابى ظهير
Büyük Selçuklu devletinin İran ve Afganistan yakınlarındaki hâkimiyeti sırasında yaşamış olan Divan şairlerimizi de tesiri altına bırakan divan şairlerimiz tarafından kaside ustası olarak görülen bir şairdir. Günümüz Afganistan sınırları içindeki Cûzcân bölgesi ( Ürgenç )[1] Belh şehri yakınlarındaki Fâryâb’da (bugünkü Devletâbâd) dünayay geldiği için Zahîr –i Faryâbî olarak anılmaktadır.
Zahîr –i Faryâbî, İranlı büyük şair Selmân-ı Savecî işe birlikte kaside türünde en mühim ve üstat kabul edilen bir şairdir. ( bkz SELMÂN-ı FÂRİSÎ KİMDİR ) Genceli Nizami ile Sultan Sencer büyük saray şairi Enveriile çağdaş, Enverî ve Hâkânî ikadar büyük bir şair olarak kabul edilen ve Büyük Selçuklu devrinin İran’daki en mühim ve meşhur şairlerinden biridir.
Türk ve İslam edebiyatının en önemli kaside şairlerinden birisi olan Zahîr –i Faryâbî’in kaderi Nefi’ye benzer. Her iki büyük kaside şairi de yazdıkları kasideler yüzünden boğularak ve asılarak idam edilmişlerdir. [2]
Zahîr –i Faryâbî, 1156 yılı civarında Cûzcân bölgesi ( Ürgenç ) Belh şehri yakınlarındaki Fâryâb’da doğmuş,Faryab’taki ilk eğitiminden sonra Nîşâbur’da “Arap edebiyatı, felsefe, matematik ve astronomi öğrenimi “ [3] görmüş, Nîşâbur Emîri Adudüddin Doğan Şah b. Müeyyed’in ihsan ve ikramlarına nail olarak methiye türündeki ilk kasidelerini de ona ithaf etmiştir.
Nîşâbur Emîri Adudüddin Doğan Şah’ın rakibi Enveri“581 (1185) yılında, tarih belirterek beş veya yedi gezegenin Mîzan (Terazi) burcunda bulunmasından dolayı büyük bir fırtına kopacağı iddiasına karşı” çıkar. Doğan Şah onun bu görüşünü benimsemeyince Doğan Şah’a şikâyet mahiyetinde bir kaç manzume yazmış, 16 Eylül 1186 ‘da Enveri’nin bu iddiasına benzer olaylar meydana gelince de Nişabur’dan ayrılmak zorunda kalmıştır. [4] Mazenderan ve Azerbaycan’a geçen ve Selçuklu melikleri ve atabeylerinin saraylarında yaşamış ola
Hakkında bilgi veren kaynaklar Zahir’in önce Mâzenderan Hükümdarı Hüsâmeddin Erdeşîr b. Hasan’ın himayesine girmiş onun methiyecisi olmuştur. Daha sonra Azerbaycan’da İldenizliler’den Atabek Muzafferüddin Kızılarslan Osman’ın sarayına gelmiş, Selçuklu Sultanı II. Tuğrul’u da metheden şiirler de yazmıştır. Kaynaklara göre ömrünün sonlarına doğru şiir söylemekten vazgeçip Tebriz’de inzivaya çekilmiş ve Tebriz’in Surhâb denilen şairler mezarlığına defnedilmiştir. 598/1201)
Ahmet Talat Onay, Sadi Şirazi’nin Bostan adlı eserini kaynak göstererek Selçuklu Atabeylerinden ( bkz Sa'di Şirazi Hayatı Bostan Gülistan ve Şiirimize Tesirleri ) Kızıl Aslan şehzade iken onun musahibi nedimi olduğunu yazar. A.T.Onay’ın Sadi Şirazi’ye dayanarak vediği bilgilere göre Kızılaslan, melik olunca Zahir ile ilgilenememiş bu neden le Zahir de Mazenderan melikinin yanına gitmiş, ama on yol sonra bizzat Kızıl Aslan’ın isteği işe yeniden onun sarayına gelmiştir. Ancak ikinci kez dönüşüne saraydakiler pek razı olmamış en sonunda Zahîr –i Farabi’nin, hatta kendilerinin de idam edilmesine neden olacak fitneler çıkarmışlardır.
Ahmet Talat Onay, Sadi Şirazi’nin Bostan adlı eserine dayanarak Zahîr –i Faryâbî’nin yazdığı bir kasideden dolayı Kızıl Aslan tarafından idam ettirildiğini anlatır. Diğer kaynaklar tarafından doğrulanmamış olan bu bilgiye göre Zahîr –i Faryâbî, Kızılaslan’a yazdığı bir kasidenin bir beytinde “ Felek dokuz kürsüsünü ayağının altına kor. Ki böylece yükselerek Kızılaslan’ın ayağının altını öpebilir” , “ Layık mıdır sana on yıl hizmetten sonra Mazenderan şahı bana ekmeğimi vere “diye yazmıştır. Kızılaslan’nın bir ayağı kısadır ve Kızılaslan sarhoş ilken Zahir’i çekemeyenler senin bir ayağının kısa olması ile alay ediyor, seni övmek yerine senin hasisliğini tariz ediyor diye hünkârı dolduruşa getirirler. Sarhoş halde iken Kızılaslan, sinirlenerek Zahir’i idam ettirir. Ancak sabah uyandığında olayların aslını öğrenip onu idam ettirenleri de astırmıştır. [5]
Divan şairleri şiirlerinden genellikle Selmân ve Zahir’den birlikte söz ederler. Bu iki şair divan şairlerinin sanatlarına hayran oldukları usta olduklarını kabul ettikleri şairler olmaktadır. Zahîr sözcüğü görünüşte ve açıkça görülen anlamına geldiği için Zahîr’i şiirlerinde kullanırlarken tevriyeli ve kinayeli olarak da kullanırlar. Divan şairleri Selmân ve Zahir ile kendi şairlik düzeylerini kıyas edebildikleri gibi bu iki şairi üstat olarak da görürler. Divan şairlerinin fözünde Zahîr, Selmân, ,Enveri, Hafız, Molla Camî ve Sadi büyük Acem şairleridir. Kimi şairlerimiz kendilerini bu acem şairleri ile mukayese edip onlardan daha büyük şairler olduklarını da ima ederler.
Nazmım görünce rûh-ı Zahîr ü Senaî’ye
Peyk-i neşât müjde-i râhat – resân verir Nedim
Hüsrevâ Bâki kulun nazm içre Selmân olmada
Hep senin lütfun muin olmuştur ihsanın Zahir Baki
Zuhur etti Zâhir’in sırrı tab’ı nüktedanımda
Akıttı kendüye şi’iri revân pâk-i Selmâni Baki
Görse anı rûy-mâl iderdi
Bin kerre Zahîr-i Faryâbî Hâletî,
Fahr eder kevkebe-i tab‛ım ile Hâkânî
Cân verir lehçe-i pâkizeme Selmân u Zahîr Nefi
Husûsâ ol sühan pür-zûr üstâdem ki eş‛ârum
Gören tercîh ider nazm-ı Ẓahîr-i Faryâb üzre Neşati
Şi‘r ü inşâmı müsellem tutdı yârân-ı ‘Acem
Nazm u nesrüm oldı reşk-endâz-ı Vassâf u Zah Nevizade Atai
Fâris-i meydân-ı nazmum pâymâlümdür bugün
Eşhed-i tab‛umla Selmân ü Züheyr i Fâryâb Sabrî,
Belki Cevrî gibi vasfında olurdu kâsır
Olsa devrinde eger nice Zahîr u Selmân Cevrî[6]
KAYNAKÇA
[1] Ahmet Talat Onay, Türk Edebiyatında Mazmunlar, NEB, 1996, S. 431
[2] Ahmet Talat Onay, Türk Edebiyatında Mazmunlar, NEB, 1996, S. 431
[3] MEHMET ATALAY, https://islamansiklopedisi.org.tr/zahir-i-faryabi
[4] MEHMET ATALAY, https://islamansiklopedisi.org.tr/zahir-i-faryabi
[5] Ahmet Talat Onay, Türk Edebiyatında Mazmunlar, NEB, 1996, S. 431
[6] M. Nurefşan KAPAL, T.C.FATİH ÜNİVERSİTESİSOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜTÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI17. YÜZYIL DİVANLARINDAİSMİ GEÇEN ŞAİR ve ESERLERİN BEYİTLERE YANSIMASIYÜKSEK LİSANS TEZİ, FATİH ÜNİVERSİTESİSOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, İstanbul –2013