Kef
Osmanlıca yazılışı: kef - كف
"Kef" dilimize Farsça`dan girmiş, Farsça kökenli bir sözcüktür. Sözlük anlamları: Köpük: avuç içi, aya (Elin iç tarafı), avuç, ayağın altı, tabanı, avuç dolusu. vb anlamlarındadır. Sözcüğün edebiyatımızda kullanılmayan birçok anlamı daha vardır.
Kef, şiir dünyamızda köpük anlamında kullanılmışsa da sağar, mey, kadeh ile vb ve keyf ile tevriyeli şekillerde de karşımıza çıkar. Bu tip kullanımlarda şarabın üzerindeki kabarcıklar kastedilmiştir. Şarabın vb üzerindeki bu habbeler ve aynanın yüzündeki gubarlar vb kef ile alakalı kullanılır.
Kef, kelimesinin avuç içi manası ile Hatt-ı Kef Nedir El Falı, Keff-i Hadîb Yıldızı ve Kınalı El tabirleri de oluşmuştur. Kef el veya avuç içi manasında kullanılınca bolluk, bereket, rızk, hatta mücevher dağıtan padişah, şeyh vb eli söz konusudur. Kef el ve avuç içi manalarında kullanılınca bereket, ihsan, bağış, inayet, söz konusudur. Avuç içi ve el manasında kullanılan kef memduhun ihsanlarını, cömertliklerini inayetlerini ifade edecek şekilde karşımıza çıkar. Bu durumda memduhun eli yüceltilmiş; cömertlik denizi, bahr-i kef (köpük denizi) haline gelmiş olur.
Kesb-i yeddir denilir başa gelen insanın
Safha-i kefte hat-ı cebhesi mersûm gibi Nedim.
Hep kisb-i yedindir başına her ne gelirse
Nakşolmuş ezel-i hat- cebin nakşi kef üzre Nedim
Eyle rengînî-i ma'nâ ile çün keff-i hadîb.
Nokta-i kilkümi zîb-i ruh-i matlab yâ Rab. Arpaeminizade Sami
Bana el verdi devlet diye şems-i sagar-ı meyden
Niçin bezm-i felek peymanesin keff’ül hadib etmem Kastamonulu Sa’di
Bahr-i kef (köpük denizi) "Kef geçmek" ise takati kesilmek manasına gelir. Kef kelimesi bazen Cebrail’in eli olarak da karşımıza çıkar. kef-i. Cibrîl. Kef sözcüğü Şeyhten, Cebrailden veya memduhtan, el almak şeklinde de karşımıza çıkmaktadır
Palâs-pâre-i rindî-be-dûş u kâse-be-kef.
Zekât-ı mey verilir bir diyâre dek giderüz
Bahrün urmazdı sabâ suratına hışm ile kef.
Dost cân nakdini çaldurdugımı andı meger. Zati
Ter-dâmen olanlar bizi âlûde sanır lîk.
Bizi mâil-i bûs-ı leb-i câm ü kef-i destiz BAĞDATLI RUHİ-
Yüzüne kefler urup yire sürüp acıttılar
Bilmezin derya-yı ummanı benim nem sandılar Necâtî
Meğer her taki bir dergâh imiş kim ana gelmekle
Hababından kefin Pür-gevher etdi nehr olup sail Nâdirî
Bela bezminde esrar-ı gamı-ı lalinle kef geçtik
Rakibin ey şeker güftar halvasında hayranız Aşkî
Sâgar-be-kef o dil ki ola bî-gam-i sabâh
Âyînesinde zâhir olur ‘âlem-i sabâh Arpaeminizâde Sâmî Şiirleri
Kef üstünde kefimize
Gelip çıktı meşe beyi
Buyur dedim attan düştü
Bardaş kurdu meşe beyi İslam Rızayev - Azerbaycan 19