08.04.2013
KOŞMA NEDİR VE ÖZELLİKLERİ
Koşma, Türk Halk Edebiyatının bir dalı olan ve söyleyeni bilinen Âşık Edebiyatında doğa, aşk, ölüm, ayrılık, yiğitlik, toplumsal olaylar gibi konuların işlendiği âşık edebiyatımızın en sık kullanılan şiir türüdür. Koşma İslamiyet öncesi edebiyatının en önemli nazım şekillerinden birisi olan koşukların İslami devirdeki halidir. Koşmalar koşukların devamıdır. Koşma teriminin koşmak (eklemek, katmak) fiilinden türemiş olup “güfteye beste ilâvesi” demektir. ( bkz : Nurettin Albayrak ,” Koşma “https://islamansiklopedisi.org.tr/kosma )
Koşmalar 11 heceli dörder dizelik bentlerden oluşur. Koşma en az 3, en çok 5-6 dörtlük olur. Buna rağmen dörtlük sayısı 6' dan çok olan koşma ve koşma türleri bulunmaktadır.
Koşmalar Hece Ölçüsü nün 6+5 veya 4+4+3 duraklı 11'li kalıbıyla yazılan kendine özgü kafiye şeması olan lirik konulu şiirlerdir. Koşmalar İslami dönemde oluşan halk şiir nazım şekilleridir. İslamiyet öncesi dönemdeki Koşukları devamı olan koşmalar İslami Dönemde şekil özelliğini büyük ölçüde korurken yeni konular işlemeye başlamış, konuları, ezgileri ve yapıları bakımından türlere ayrılmıştır. Koşmalar dile getirilen duygular ve söylenişlerine göre koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt gibi isimler almıştır. Bu yüzden Âşık Edebiyatındaki Anonim Halk Edebiyatı Türlerinden olan âşık edebiyatının önemli bir kısmı koşma türlerinden oluşmaktadır.
Koşmaların türlere ayrılmalarındaki en önemli kıstaslar ele aldıkları konuların özelliği ile ilgilidir. Mesela Âşıklık Geleneğinde yiğitlik kahramanlık, savaş konulu koşmalar koçaklama olarak adlandırılır. Koşma türlerinin ortak yanı ise durak sistemi ve ölçü sayısıdır. Üstelik koşmaların konuları aşk, doğa, kahramanlık, tabiat konularını işlemiş olmalarıdır. Koşma ve türlerinin kafiye şemaları da aynıdır. İlk dörtlüğün kafiye örgüsü xaxa ya da aaab biçiminde olur. Diğer dörtlüklerin ilk üç dizesi kendi arasında; dördüncü dize birinci dörtlüğün son dizesiyle kafiyelidir. cccb, dddb[1]
Ozan koşmanın son dörtlüğünde ismini ya da tapşırmasını söyler. Tapşırma, halk şairinin şiirlerinde kullandığı takma addır. Tapşırm divan halk şiirinde de kullanılan "mahlas" teriminin eş anlamlısıdır[2]
Ezgi ile söylenen koşmaların 7'li ve 8'li biçimlerine de rastlanır. Konusu lirik duygulardır. Aşk, üzüntü, acı, hasret, sitem, doğa ile ilgili konular koşmanın başlıca içerikleridir. Koşmanın güzelliği anlatan türüne güzelleme kahramanlığı anlatan türüne koçaklama, Toplumsal yergi ve eleştiriyi içeren türüne taşlama, ölen bir kişinin arkasından duyulan üzüntüyü dile getiren türüne Ağıt denir. ( Bkz Ağıt Yakma Geleneği ve Ağıtlar )
KOŞMA TÜRLERİ
MÜRÂCAA KOŞMA
Dedim, dedi şeklindeki söylenen ve yazılan koşmalara denir Bu şekil divan şirinde de bulunmaktadır. Soru cevap şeklinde de düzenlene bu koşma tipinde bir mısra soru, bir mısra cevap şekilde olabileceği gibi aynı mısra içinde hem soru hem cevap da olabilmektedir. Bu tip koşmalar sanıldığından da fazla olarak kullanılmıştır. Örneğin Erzurumlu Emrah’ın bu tip koşmaları çok meşhurdur. [3]
TECNİS KOŞMA
Bu tarz koşmaların bütün kafiyeleri cinaslı olur. Tüm kafiyeleri cinaslı olarak koşma dizmek tahmin edilebileceği gibi hayli zor olan ve hayli ustalık isteyen bir şeydir.
Koşmalar ezgilerine göre ve yapılarına göre olmak üzere ikiye ayrılır.
a-Ezgilerine göre koşmalar: Özel bir zegiyle okunurlar ve hece sayısı dikkate alınmaz. Ankara koşması, Kerem, Kesik Kerem, Bayındır koşması, Acem koşması, Gevheri, Elpük Koşması, Yelpük Koşması, Sümmâni koşması, Sivrihisar koşması, Sümmânî, Bülbül koşması, Cem koşması, Topal koşma ezgilerine göre koşma tüürleri olmaktadır.
b-Yapılarına göre koşmalar: Koşmalar yapılarına göre 7'ye ayrılır.
Yapılarına göre koşmalar:
1-Düz koşma: Âşık edebiyatında en sık kullanılar tür. Adi koşma olarak da adlandırılır.
2-Yedekli koşma: İki şekli vardır. İlki koşma-mani halidir. Koşma bendlerinin arasına aynı kafiyede bir bayati bendi ya da 7 heceli bend girer. İkincisi yedekli 5'li koşma diye adlandırılır. 8'li hece ölçüsüyle yazılır. İlk bend 5, ikinci ve yedek sayılan bend 4 dizelidir
3-Musammat koşma Divan Edebiyatı ındaki musammat gazele benzer. İç kafiyeli koşmalardır. Her dizenin birinci ve ikinci kısımları kafiyelidir. 6+5 duraklı kalıpla yazılır.
4-Ayaklı koşma: İlk bendin dize sonlarına, diğer bendlerin ise sadece son dizelerine ziyade eklenerek oluşturulur. Ziyadeler 5 hecelidir. Genellikle musammat koşma şeklinde yazıldıklarından musammat ayaklı koşma da denir
5-Zincirleme koşma: Bendlerinin dördüncü dizesinin kafiyesi bir sonraki bendin ilk dizesinin başında tekrarlanan koşmalardır. Genellikle destanlarda kullanılır.
6. Zincirleme Ayaklı Koşma:
Ziyadelerin zincirleme tipindeki koşmalar ilavesiyle meydana gelen koşma tipidir.
7. Koşma Şarkı
Bu tür koşmaların dördüncü mısraları her mısranın sonunda kavuştak- nakarat- olarak tekrarlanır. Kuruluş olarak şarkıya benzeyen bu tip koşmalara Türkü dendiği de olmaktadır.
KONULARINA GÖRE KOŞMALAR
Koşmalar konularına göre dört çeşittir:
1. a) Güzelleme
Âşık edebiyatında insan ve doğa güzelliklerini işleyen koşmalar. Genellikle aşık olunan kadın, kız, gelin, dağ ağaç, hayvan, çiçek gibi unsurlar işlenir.
1. b) Koçaklama
Konusu savaş, yiğitlik, kahramanlık, olan koşmalardır. Coşkun ve yüksek tempolu söyleyişleri vardır. Halk edebiyatımızda bu türün en güzel örneklerini Köroğlu ile Dadaloğlu vermiştir.
1. c) Taşlama
Bir kimseyi yermek veya toplunun bozuk yönlerini iğneleyici bir dille eleştirmek için yazılan şiir. Âşık edebiyatı nazım türüdür. Hiciv eleştiri, alay, yergi, ironi konulu koşmalardır.
1. d) Ağıt
Doğal afet, ölüm, hastalık vb. çaresizlik, korku, heyecan, üzüntü, isyan gibi duyguları ifade eden ezgili koşma veya anonim şiir türüdür. Genek olarak ölümden duyulan üzüntüyü ve ölenin arakasından söylenen duyguları dile getirir. İslamiyet öncesi dönemdeki saguların devamı hatta sagu kelimesinin ağıt kelimesine dönüşmüş şeklidir. Ağıt söyleme işine ağıt yakma, ağıt söyleyenlere ise ağıtçı denilmektedir. [4]Ağıt türü aşık edebiyatı ve koşma türlerinden birisi olduğu gibi anonim ağıtlat da vardır. Anonim ağıtlarla aşık edebiyatının ağıtlar söyleyenin belli olup olamaması, söyleyen kişinin halk ozanı olup olmaması ve son dörtlükte mahlasın veya tapşırmanın olup olmaması ile anlaşılır veya ayırt edilir.
YAPILARI VE KONULARINA GÖRE KOŞMA ÖRNEKLERİ
Koşma Örneği
Eğer benim ile gitmek dilersen
Eğlen güzel yaz olsun da gidelim
Bizim iller kıraçlıdır açılmaz
Yollar çamur kurusun da gidelim
Karac’oğlan der ki buna ne fayda
Hiç rağbet kalmadı yoksula bayda
Bu ayda olmazsa gelecek ayda
On bir ayın birisinde gidelim Karacaoğlan,
MÜRÂCAA KOŞMA ÖRNEĞİ:
Uykudan uyanmış şahin bakışlım
Dedim sarhoş musun söyledi yok yok
Ak ellerin elvan elvan kınalım
Dedim bayram mıdır söyledi yok yok
Dedim ne gülersin dedi nazımdır
Dedim kaşın mıdır dedi gözümdür
Dedim ay mı doğdu dedi yüzümdür
Dedim ver öpeyim söyledi yok yok
Dedim aydınlık var dedi aynımda
Dedim günahım çok dedi boynumda
Dedim meh-tab nedir dedi koynumda
Dedim ki göreyim söyledi yok yok
Dedim vatanın mı dedi ilimdir
Dedim bülbül müdür dedi dilimdir
Dedim Nesimi Şah dedi kulumdur
Dedim satar mısın söyledi yok yok KUL NESİMİ
ÖRNEK TECNİS KOŞMA:
Derd-i dilim arttı yârimin derdim
Seksende doksanda yüzde seyr eyle
Gonca güllerini yârimin derdim
Gerdanda dudakta yüzde seyr eyle
Sel gelince yıkılırmış yar dedim
Al hançeri vur sineye yâr dedim
Yeter cevr ü cefa etme yâr dedim
Cism ü bedenimi yüz de seyr eyle
Çeşmîyâ bin gazel yazdım dîvâne
El bağladım yâre durdum dîvâne
Dedi var yıkıl git behey dîvâne
Aşkın deryasında yüz de seyr eyle (Çeşmi)
ÖRNEK MUSAMMAT KOŞMA: Miratî
Ey cemâli parlak kadi toparlak
Lebleri bal kaymak sükker misin sen
Boynuma lâle tak hele bir yol bak
Bu kadar yalvarmak ister misin sen
Lebler kırmızı la'l kaşları hilâl
Gözler âhû misâl bulunmaz emsâl
Bilmem bu ne hayâl bilmem bu ne hâl
Bu ne parlak cemâl ülker misin sen
Mir'âtî hem-vâre yanıktır yâre
Yüreğimde yâre oldu bin pâre
Gönül başka yere düşmez ne çâre
Bir başka nigâre benzer misin sen
ÖRNEK AYAKLI KOŞMA:
Ey benim cânânım can içre canım
Şûh nev-civânım olma bî-vefa rahm eyle bana
Ben sana kurbanım gel kes gerdanım
Dök yerlere kanım tek ol aşina olma bî-vefa
Nar-ı aşkın serde düştüm yek derde
Şeklin perilerde yoktur kişverde
Ellerin hançerde zerrin kemerde
Her gördüğün yerde gel bakma kıya can sana feda
Sevdim sen dil-beri hûblar serveri
Gördüm şeklin peri oldum müşteri
Çeksen de hançeri kessen bu seri
Gayri şimden geri sen şah ben Gedû kul oldum sana AŞIK GEDAİ
ÖRNEK ZİNCİRLEME KOŞMA
O ki yaratıldık turab-ı Tûr'dan
Perverdigâr Hak Subhan'ı biliriz
Turabın aslını yarattın nurdan
Nurdan evvel bir mekânı biliriz
Mekanda var iken nice bin şeher
Anı ziynet kıldı murg-u meher
Günde yetmiş kere eyledi teher
Ekl ettiği rızk u nânı biliriz
Rısk-u nâne visâl eyledi Hûdan
Yoktan var edildi o zaman Âdem
Cinandan cihana bassan da kadem
Anı nisbet dü cihanı biliriz
Du cihanda yer gök çarh u felekler
Hesaba muntazır suda semekler
Arş-ı Alâ Mühteha'da melekler
Ne zikirde kelâm kânı biliriz
Kelâm kânı zikir ederler gayet
Yalan değil günü bugün bir hayat
Altı bin altı yüz altmış âyât
Emr-i haktan biz Furkan'ı biliriz
Furkan'da nice âyet yerince
Nice sinek nice murg u karınca
Mağrip meşrik kûh-ı Kaf'a varınca
Hükmeyleyen Süleyman biliriz
Zülâlî şevketten ummaz hiç bac'ı
İzhar eder günahkara ilacı
Başına örterler mürüvvet tacı
Fahr-î âlem şah sultanı biliriz Zülalî
KOŞMA ŞARKI ÖRNEĞİ
İki dilber gördüm güller içinde
İkisi de nazlı cana uygundur.
İsmini gizlerim diller içinde
Biri nazlı ceylan biri toygundur.
Kaçan bir naz ile eylese reftar
Kemendi zülfünü eyleyip etvar
Şehr-i melahatte o şiirn güftar
Biri nazlı ceylan biri toygundur.
…….
Gevheri nedendir kadı tûbalar
Eyleme aşıka hoş hoş abalar
Eynime giydirdi gitti abalar
Biri nazlı ceylan biri toygundur. GEVHERİ
GÜZELLEME ÖRNEĞİ
Evvel sen de yücelerden uçardın
Şimdi enginlere mi indin gönül
Derya deniz dağ taş demez aşardın
Kara menzilini aldın mı gönül
Yiğitliğim elden gitti yel gibi
Damağımda tadı kaldı bal gibi
Hoyrat eli değmiş gonca gül gibi
Bozulmuş bağlara döndün mü gönül Karacaoğlan,
Güzelleme
Dinleyin ağalar medhin eyleyim
Elma yanaklımın kara kaşlımın
O gül yüzlerine kurban olayım
Dal gerdanlımın da sırma saçlımın Noksanî
ÖRNEK KOÇAKLAMA:
BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE
Benden selam olsun Bolu Beyi'ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Köroğlu düşer mi yine şanından
Ayırır çoğunu er meydanından
Kırat köpüğünden düşman kanından
Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır Köroğlu,
………………………….
Yiğitler silkinip ata binende
Derelerden boz kurtlara ün olur
Yiğit olan döne döne döğüşür
Kötüler kavgadan kaçar dön olur Köroğlu,
ÖRNEK TAŞLAMA:
Bir vakte erdi ki bizim günümüz
Yiğit belli değil mert belli değil
Herkes yarasına derman arıyor
Devâ belli değil dert belli değil
Fark eyledik ahir vaktin yettiğin
Merhamet çekilip göğe gittiğin
Gücü yeten soyar gücü yettiğin
Papak belli değil Kürt belli değil
Adalet kalmadı hep zulüm doldu
Geçti şu baharın gülleri soldu
Dünyanın gidişi acayip oldu
Koyun belli değil kurt belli değil
Başım ayık değil kederden yastan
Ah ettikçe duman çıkıyor baştan
Harâba yüz tuttu bezm-i gül-istan
Yayla belli değil yurt belli değil
Çark bozulmuş dünya ıslah olmuyor
Ehl-i fukaranın yüzü gülmüyor
Aşık Ruhsatî dediğini bilmiyor
Yazı belli değil hat belli değil Deliktaşlı Ruhsat
…………………..
Ormanda büyüyen adam azgını
Çarşıda pazarda insan beğenmez
Medrese kaçkını softa bozgunu
Selam vermeğe dervişan beğenmez Kazak Abdal,
Nesini söyleyim canım efendim
Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim
Arzuhal eylesem deftere sığmaz
Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim. Serdarî
ÖRNEK AĞIT:
Yurt yuva kıldığın tenli mereği
Düzüp koşmak idin tepir eleği
Şu kavdan yaptığın tecir tereği
Divan-ı Bâri'ye yadigâr götür
Elinde ördüğün çöpür ağını
Kâhan eylediğin kelem bağını
Şu kabal biçtiğin sap orağını
Al ulu Tanrı'ya bergüzar götür
Yetim gömleğini diken iğneyi
Her gün yal verdiğin topal ineği
Ayran topladığın şu ak küleği
Mahşer yığnağına sakla, sar götür
Üç kot arpa, beş kot çavdar ekerdik
Kesmik ekmeğine hasret çekerdik
Namertlere ağı merde şekerdik
Sözünü tekrar et iftihar götür
İle kısmet balsa bize pay taştı
Yokluktan derdimiz deryalar aştı
Açlıkla uğraşmak hayli savaştı
Çektiğin mihnetten ah ü zâr götür
Yetim kalmış idin emzik tavında
Gamınla kardeştin gençlik çağında
Bir gül yeşertmedi vuslat bağında
Gönül yaraların hep berat götür
De ki Kadir Mevlâm bize ilişme
Dünyada sızıyan çıbanı deşme
Celâli Baba'dan sorma, söyleşme
Bu dertli çobandan bir selam götür Celâli Baba
………………….
Can evimden vurdu felek neyleyim
Ben ağlarım çelik teller iniler
Ben almadım toprak aldı koynuna
Yârim diye bülbül diller iniler Dadaloğlu,
KAYNAKÇA
[1] Dr Doğan Kaya, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/asik-siirinde-ayakla-ilgili-problemler-dr-dogan/113470
[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/anonim-halk-edebiyati-urunlerinin-ortak/74039
[3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/ercisli-emrah-hayati-ve-sairligi/74026
[4] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/ercisli-emrah-hayati-ve-sairligi/74026
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın