Mavi Karanlık Vedat TÜRKALİ Hakkında Konusu

15.11.2016

Mavi Karanlık  Vedat TÜRKALİ Hakkında Konusu

 

KİTAP HAKKINDA NOTLAR 

Mavi Karanlık, Vedat Türkali’nin  ilk Yayınlanma Tarihi 1983 olan bir eseridir. Günümüz yazarlarından olan  Vedat Türkalibu eserinde 12 Eylül 1980 Darbesi öncesinde Bodrum’u merkez alarak, 12 Eylül 1980 ve öncesindeki ülkenin durumu, ülkenin kargaşa ortamını,  Bodrum’daki aydınların yaşamlarından ve bakış açılarından hareketle ülkede yaşanan terör ve anarşi ortamını dile getirmiştir.

 Roman kargaşadan kurtulmak için Bodrum’a gelen aydınların yarı aydınlar ile kurdukları diyaloglar üzerinden kaçamadıkları kargaşayı mavi olarak kastedilen Bodrum’da da yaşadıklarını ortaya koymaktadır.

Dümdüz mavi boşluğunda rüzgâr, 
taşırken aklımı uzaklara
balıkçı teknelerinin sesine uyandım, 
çınladı kulaklarımda.

DİL VE ANLATIM

Romanın başında anlatım tarzı olarak en çok dikkatimi çeken husus, başlangıçta iki anlatıcı olduğuna inanmamdı. Çünkü özellikle kitabın başından itibaren Nesrin ve babasının (Muhtar) ağzından anlatılan olayların her iki anlatıcının kendi görüşüyle açıklamaları mevcuttu. Daha sonra bu anlatım, Nesrin karakterinin üzerinde yoğunlaşarak noktalandı. 
Her iki anlatımın yaşanılan olay ve konuşmaları içsel konuşmalar ile birleştirmeleri, anlatım tarzı olarak düşünce ile ağızdan çıkanın farklılıklarını ortaya koyması açısından daha önce görmediğim bir farktı. 

Romandaki karşılıklı konuşmalar ve bu karşılıklı konuşmaların yapıldığı esnada ortaya çıkan içsel sorgulamaların yapıldığı satırlar, bazen tam olarak açık, net olmadığından anlaşılır olmaktan uzaktı. Özellikle Nesrin karakterinin anlatımı altında gelişen bu durumun altında ben, hep karşısındaki insanı ve kendini bulmaya çalışan bir insanın ve kadının var olduğunu düşündüm.

Romanda bazı cümlelere göründüğünün aksine yoğun duygusal tepkimelerin yüklendiğini gördüm. Örneğin, Sayfa:33 
" Koca teknenin ardında sallanıp duruyor filika " gibi..

KİTABIN ANA FİKRİ VE KONUSU

Roman, askeri darbe öncesi memleketin içine düştüğü çıkmazın içerisinden kaçmak için bir deniz kenarı kasabasını seçen insanların (Aydınlar!) gerçekte sorunlardan kaçamadıklarını ispatlıyor.

Roman Türkiye’deki ortamı Bodrum gibi dar bir mekanın özelinde ortaya koyarken, bu sosyal kargaşayı  üçlü bir aşk çıkmazı içerisinde aktarmaya çabalamıştır. Korhan'la Özgür arasında  yapmak istediği seçim  nedeni ile bocalayan  Nergis'in aşkı;  aynı zamanda gerçek bir aydın ile  yarı aydın mukayesesi arasında kalınan bir çıkmaz eşliğinde toplumsal çıkmazların da gerekçesi olarak ortaya konulmak istenmiştir.

Roman, ülkedeki kargaşanın kaçmakla çözülmeyeceği, sorunu çözmek için sorunla çatışmak ve yüzleşmek gerektiği mesajını verecek bir kurguyla, sorunlarla yüzleşme cesaretini öneren bir fikri atmosfere sahiptir.

Bodrum, Datça’nın güzelliği doğa ve  deniz manzaralarına ters düşen  fiziki ve  içsel çatışma mekanlarında  seyreden roman  ülkemizdeki siyasi ve sosyal çatışmaları  ve sosyal çarpıkları da böylece netleştirmiş oluyor.  Fiziki güzellik içinde yaşamak, enfes bir doğa ile iç içe bulunmak, kaçılan sorunlardan kurtulmaya yetmiyor.


Yani yüreğimin bir köşesinde emekli olunca umudumun çiçekleneceği yosun kokan, balıkçı teknelerin mavinin ufkunda kaybolduğu ve yüreğimi teknelerin çapasına takıp gittiği o masmavi deniz ile yeşilin aşkını anlatacak sandım, yanılmışım. Mavi tamamda... karanlığına takıldım..”  Romandaki bu çarpıklı ve çatışan unsurlar "Mavi"  ve "Karanlık"  renklerle ifadesini buluyor.

Roman “Balıkçı usta hükümet zoruyla gelmişti.”   İbaresi ile Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’e de işaret ederek,  Bodrum’a kürek mahkûmu olarak gelen Cevat Şakir’in mahkûmiyetinin sonrasında da Bodrum’dan ayrılamayışı konusuna da değinmiş,  eserinde sanatın ve sanatçının toplumsal sorunlara kayıtsız kalamayacağı mesajını da vermek istemiştir.

KİTAPTAKİ ŞAHISLAR

Sözde aydınlar: memleketinin sorunlarından kaçan  kendini aydın zanneden yarı cahiller

Korhan: Memleketin içinde bulunduğu durum ile yüzleşmekten kaçmayan, bu sorunlarla yüzleşen ve çatışmayı göze alan aydın bir genç. Sorunlardan kaçmak kendi benliğinden kaçmaktır diye düşünen mücadeleci bir ruha sahip   

Nesrin :  Özgür ve Korhan  arasında seçim yapmaya çalışan sosyal çatışmaların yansımalarını bireysel bir aşk sorunu olarak yaşayan genç bir kız.  Hangi karakteri seçmek  konusunda karasız .
Özgür : Kendini ve sevdiğini bulmaya çalışan biri. 
Muhtar:  Zamane adamı çıkarına göre davranan eski mesleği avukat olan  bir tip  
Kambur Kaptan :  Beli kırık olduğu halde  teknesinden ayrılmayan sözde aydınlardan bile  daha aydın gözüken,  inandığı değerlerden vazgeçmeyen bir balıkçı.

ESERDEN ALINTILAR

Sayfa 280 "Bakma böyle durduğuna, diye ekledi. Geceleri bağlıyorlar çocukları. Karada öleceğim diye korkup kaçıyormuş." Allahım bak şu kulunun ettiğine; kimisi denizde öleceğim diye korkar, kimisi de karada öleceğim diye denize koşar..
Beni denize koşanlardan et Allahım.. 

Sayfa 172
Burundaki otelden çevredeki gazinolardan lokantalardan fışkıran alaturkalı, alafrangalı kadın erkek cırlamalarıyla yüklü çeşitli saz hoparlör sesi birbirinin gırtlağına sarılıp boğuşarak içine devrildikleri öndeki güzelim koyu da dayanılmaz biçimde çirkinleştiriyordu. Çirkinlik sadece manzarada mı? Sanmam !

İbraam'ın elindeki kayalara çarpılarak öldürülmüş bir ahtapotu görünce küfreden Özgür'ün davranışını anlamlandıramayan psikoloji mezunu Nergis beni şaşırttı. Çünkü kayalara çarpılarak öldürülmüş ahtapot, Özgür'e kendi gördüğü işkenceler neticesinde hayatının geldiği noktayı hatırlattığını nasıl anlamaz... 

Her şeyden önce romanın sonu çok ilginç ve düşündürücü! Nesrin'in karmaşık duygular içerisinde iken romanın sonundaki "YOLCULUK" bölümünde İstanbul'a beli kırık bir tekneyle; yanında gözleri 5 metre uzağı göremeyen kambur kaptan ve yine aynı kendisi gibi duygusal ve düşünsel karmaşıklık içerisinde olan Özgür olduğu halde istemesi ben de bile bile ölüme gitmek istediğini düşündürdü!

Tekne ile local Bodrum körfezinde bile kaza yapan kaptanın açık denizde, İstanbul yolunda bu arızalı tekne ile daha büyük bir kaza yapacağı ve kıyıdan uzakta bu kazanın bedelinin kesinlikle bir veya birkaç can olacağı muhakkak. 

Peki, bile bile Nesrin neden tekne ile bu kazayı ve ölmeyi istedi? Bu soruyu çok düşündüm. Bu ancak mükemmeliyetçi bir ruhun kendisini çıkmazda hissetmesi ile Demokles'in keskin kılıcını başı üstünde at kılına bağlaması ile açıklanabilir! Ölümü bile bile istemek, yaptığı hataların bedelini yaşarken canı ile ödemek cesaretini gösterebileceklerin ancak en acımasız özeleştirisidir! 

Can vermeyince canan bulunmuyor mu yoksa? 

Vedat Türkali Hayatı Edebi Kişiliği

Bir Gün Tek Başına Roman İnceleme ve Özeti Vedat Türkali

Mavi Karanlık Vedat TÜRKALİ Hakkında Konusu



0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar