21.07.2019
Mİ’RÂCİYYE Osmanlıca yazılışı, معراجيّه
Hz. Muhammed’in mi’râc mucizesini konu alan manzumelere "miracnâme" veya mi’raciye adı verilir. Miracnâme veya mi’raciyeler mi’râç konusunu işleyen manzum veya nesir eserlerin genel bir adı olmaktadır. ( Bkz Mirac Nedir Şiirler İle Mirâc)
Hz. Peygamber’in nübüvvetinin on üçüncü yılında, hicretten bir yıl önce 621 yılının Recep ayının 27. gecesinde[1] gerçekleştirdiği Allah katına yükselmesi ilk önce Mescid-i Haram’a daha sonra Kudüs ve Mescid-i Aksâ’ya gitmesi oradan da Cebrail ile Sidret’ül müntehâ’ya kadar gitmesi, Sidret’ül müntehâ’dan sonra ise tek başına Refref adlı bineği ile devam etmesi ve Allah katına kadar yükselmesi şeklinde olmuş; Mi’râçnameler de işte bu konuyu bölümler halinde ele almışlar ve anlatmışlardır.[2] Müslüman milletlerin hemen hepsinde edebiyat, mûsiki, minyatür ve hat sanatlarında yer alan bir konudur. Edebiyatta ise Miraç konusu hem mensur hem de manzume olarak ele alınmış, müstakil bir eser olarak işlenmediği vakitler de de mesneviler, siyer kitapları, mevlitler, mu‘cizât-ı nebî, münşeat, divanlar ve şiir mecmualarında bir bölüm halinde yer almışlardır. Hatta bunlardan başka ve çok farklı konularda yazılmış eserlerin içinde dahi Miraç konusuna ayrı bir bölüm halinde rastlamak mümkün olabilmekledir.
Müstakil eser halinde veya eserlerin içinde bölümler halinde yazılan Miraç namelerin bazıları minyatürlerle süslenmiş, bazıları beste haline gelerek Miraç kandillerinde Miraç-hânlar tarafından okunmuşlardır.
Miraçnameler genellikle kaside veya mesnevi nazım şekilleri ile yazılmışlardır. Müstakil Miraçnameler çoğunlukla mesnevi nazım şekilleri yazılmıştır.
MÜSTAKİL Mİ’RÂCİYELER
Mi’râc hadisesini anlatan ilk eserler İslamiyet’i kabul ettiğimiz 9. yüzyıldan itibaren görülmeye başlanmıştır. Türk edebiyatında miraçname konusuna ilk kez Satuk Buğra Han Destanı’nda rastlanılır.[3] XII. yüzyılda Çağatay sahasında Hakîm Ata tarafından yazıldığı kabul edilen 122 beyitlik Mi‘râcnâmetü’l-hazret ise bu türün ilk müstakil örneği[4] Türk Edebiyatının Anadolu sahasında ilk müstakil mi‘râciyye Ahmedî (808/1405) tarafından yazılmıştır. Tahkīk-i Mi‘râc-ı Resûl. [5]
Diğer müstakil miraçnamelerden bazıları ise Melik Bahşî tarafından, Uygur harfleriyle kopya edilen (1436) M irâcnâme (bs. Paris, 1882), Nâyî Osman Dede ve Mi'râciye'si, “Erzurumlu Şair Muhammed Lütfî'nin Mi'râcü'n-Nebî'si, Abdülbâkî Ârif Efendi’nin Mi’râciyyesi, Aşkî Mustafa Efendi ve Mi’râc-nâmesi, Nâbî’nin Mi‘râc-nâme’si,[6] Seyyid Nizamüddin Seyfullah'ın (öl. 1601) Mi'râcü'l-Mü'minîn'ı, Kerküklü Seyyid Abdüssettar Ef.nin Mirâciye Divânı adlı eseri (bs. 1910),[7]
Mİ’RÂCİYE TÜRÜNDE KASİDELER
Edebiyatımızda mi’raç konusunu işleyen müstakil olarak yazılmış eserler Miracnâme" veya Mi’raciye adlarını alırlar . Buna mukabil başka eserler içinde ayrı bir bölüm halinde yazılmış olan Miraç konulu manzum ve nesir bölümlerine de bu adlar verilmiştir. Örneğin bir divan içinde yer alan mi’râç konulu kasideye de Mi’râçnâme adı verilebilmektedir. ( bkz Kaside Nedir Tüm Özellikleri Konuları Türleri Bölümleri Örnekler- Kaside Nedir ve Kasidenin Bölümleri)
Bu nedenle miraç konusu edebiyatımızda en çok kaside olarak yazılmış, Nesip bölümlerinde mi’râç konusunu işleyen kasidelere de mi’râçnâme denmiş, bu tip kasideleri özel bir ezgi ile okuyanlara mi'râc-hân denir. Nesip bölümlerinde mi’raç konsunu işleyen kasidelerin pek çoğu “fâilâtün fâilâtün fâilün” ve “mefâilün mefâilün feûlün vezniyle yazılmışlardır. Bu tip kasideler genellikle elli-altmış beyitten oluşur.
MESNEVİ TÜRÜNDE Mİ’RÂCİYELER
Türk ve İslam edebiyatında müstakil olarak mi’râç konulu mesneviler yazılmıştır. Mesnevi şeklinde yazılan mi’râciyeler 2000 beyite kadar uzanan hacimlere sahip olabilmektedirler. Bu bakımdan mesnevi tarzı ile yazılan mi’râciyeler oldukça tafsilatlı şekilde yazılırlar.
DİVANLAR İÇİNDE Mİ’RÂÇNÂMELER
XVI. yüzyıldan itibaren divanların içinde ve ayrı bir bölüm halinde mi‘râciyyeler yazmaya başlamışlar, Lâmiî Çelebi (ö. 938/1532 ) den başlayarak XVII ve XVIII. yüzyıllarda yazılan hemen hemen her divanın içinde mutlaka mi‘râciyye konusunu ele alan bir manzume bulunmaya başlamıştır.
TÜRK EDEBİYATINDA ÖNEMLİ Mİ’RÂÇNÂME YAZARLARI
Süleyman Nahifi (öl. 1738, 1142 beyit, mesnevî şeklinde). Ganizâde Nâdiri (öl. 1626,73 beyit). Nev'izâde Atayî (öl. 1635, 84 beyit), Neşatî (öl. 1634, 53 beyit), Sâbit (öl. 1712, 54 beyit), Nazîm (öl. 1726, 81 beyit), Seyyid Vehbî (öl. 1726, 81 beyit), Seyyid Vehbî (öl. 1736, 66 beyit), Halimî (öl. 1824, 31 beyit) ve îzzet Molla (öl. 1829, 36 beyit)
Seyyid Nizamüddin Seyfulla(öl. 1601) Mi'râcü'l-Mü'minîn (bs. 1871), Kerküklü Seyyid Abdüssettar (bs. 1910) Abdullah Azmi Yaman'm (1936)
KAYNAKÇA
[1] Melek DİKMEN, SON MÜSTAKİL MİRACİYELERDEN BİRİ: MEHMED BAHÂEDDİN VE MİRACİYE’Sİ, EKEV AKADEMİ DERGİSİ Yıl: 20 Sayı: 67 (Yaz 2016, s.237-259
[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/mirac-nedir-siirler-ile-mirac/109574
[3] MUSTAFA UZUN, Mİ‘RÂCİYYE, https://islamansiklopedisi.org.tr/miraciyye
[4] Kemal Eraslan, “Hakîm Atâ ve Mi‘râcnâmesi”, EFAD, Ahmet Caferoğlu Özel Sayısı, sy. 10 [1979], s. 243-304).
[5] Yaşar Akdoğan, “Mi’râc, Mi’râcnâme ve Ahmedî’nin Bilinmeyen Mi’râcnâmesi”, Osm.Ar., IX [1989], s. 263-310).
[6] Emrah GÜLÜM, TÜRK EDEBİYATI’NDA Mİ’RÂCNÂMELER ÜZERİNE HAZIRLANMIŞ ÇALIŞMALAR HAKKINDA BİBLİOGRAFYA DENEMESİ, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 7 Sayı: 35
[7] İskender Pala , Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın