KASİDE NEDİR?
Osmanlıca yazılışı kasîde / قصيده / قَص۪يدَه
Kaside kelimesi Arapçadaki kasd kökünden gelir bu kelimenin anlamı ise : “kastetmek, yönelmek”tir.
Kaside kelimesinin Sözlüklerdeki anlamı: En az on beş beyitten oluşan ilk beyti kendi arasında kafiyeli, sonraki beyitlerin ilk mısraı serbest, ikinci mısraları ilk beyitle kafiyeli, önemli kimseleri, din büyüklerini, bir yeri bir şeyi, övmek, medh ü senâ etmek, eleştirmek, hicvetmek vb amaçlı yazılan manzume, nazım biçimi, nazım şeklidir.
Kasideler, övgü, yergi, mersiye ve betimleme yapmak amacıyla yazılan bir Divan Şiiri türüdür.
Kaside, daha çok din veya devlet büyüklerini övmek veya övermiş gibi yaparak hicvetmek gayesiyle yazılmışlardır. İllaki farklı bir tanım vermek istersek “Kaside, bir kişiyi övmek ve genellikle karşılığında yardım istemek için yazılan şiirlere verilen isimdir” [1]Divan Edebiyatı Nazım Türlerini değişmeyen konular ve şekli özellikleriyle düşünen Divan Şairleri kasidelerin konularını övgü ile yergi, doğa veya özel gün ve zamanları betimleyen şiirleridir.
Kaside şairlerine kaside-gü (kaside söyleyen), kaside-sera ya da kaside-perdaz (kaside yazan) denir.
KASİDE HAKKINDA GENEL BİLGİLER VE TARİHÇESİ
Arap Edebiyatından edebiyatımıza giren Kaside 13. Yüzyıldan itibaren Divan Şiirinde görülmeye başlamış, Tanzimat Edebiyatının sonlarına kadar şairlerimiz tarafından yoğun olarak kullanılmıştır.
Arap şiirinde sevgilinin mekânının ve kabilesinin tasviri ( büka) , sevgilinin ve aşkın anlatıldığı, (nesip),sevgiliye kavuşmak için çekilen çilelerin anlatıldığı ( nahil, sevgilin medh edildiği bölüm olan ( methiye gibi dört bölümden oluşan kasideler Sâmânoğuları, Gazneliler ve Azerbaycan Atabeyleri saraylarında himaye gören şairler vasıtasıyla gelişip zenginleşerek divan şiirimize de girmiştir. [2]
Kaside, Fars Edebiyatındaki hali ile Divan Şiirimize girmiş ama şairlerimiz tarafından da milli bir özelik kazandırılmıştır. Kaside aslında beş ana bölümden oluşur.. “ Kasidenin ilk bölümü olan nesib, felekten yakınılan, bahardan, bayramdan, kıştan, temmuzdan, eğlenceden bahsedilen ve bunların tasviri yapılan; kimi zaman da aşktan, aşkın acılarından, sevgilinin güzelliğinden, içkiden veya yapılan yeni bir köşkün, bahçenin, camiin, herhangi bir savaşın ya da savaş hazırlığının, nadir olarak da felsefi bir düşüncenin dile getirildiği, bir anlamda şairin sanat gücünün gösterildiği bölümdür. Şair, bu bölümde hayal gücüne, söyleyişinin parlaklığına ve başarısına göre değerlendirilir.” Fahriye ve Tegazzül bölümü her kasidede olmaya bilir.
KASİDE NAZIM TÜRÜNÜN ÖZELLİKLERİ
Kafiye şeması gazele benzeyen kasidelerin nazım birimleri beyittir. Kasidelerin ilk beyti kendi arasında sonraki beyitleri ise ilk mısra serbest ikinci mısraları ise ilk beyitle kafiyelidir. Kasidelerin beyit sayısı çağdaş edebiyattaki tariflere en az 33- en fazla 99 beyit olarak gösterilir. Fakat divan şairlerinin divanlarına bakıldığında pek çok kasidenin 33 beyitten az olabildiği hatta 15- 16 beyitlik çok sayıda kaside yazılmış olduğu da görülür. Tahir'ül Mevlevi'ye göre kasidelerin en az 33 beyit olması değil, on beş beyitten fazla olması gerekir. [3] Şu halde kasidenin en az 33 beyit olacak ifadesinin yanlış olduğu divanlardaki kasidelerin beyit sayıları ile örtüşmemektedir.
Kasidenin ilk beytine matla beyti denir ve kaside musarra bir beyitle başlar. Kaside başlangıçta direk olarak medhi sena ile veya bir mevsim tasviri, afakî bir konu, âşıkane bir mevzu ile de başlayabilir. Veya şair şairane bir mukaddime ile kasidesine bir giriş yapabilir.
Kaside de mukaddime denilen bölüm bahardan, yazdan, kıştan vb bahsediyorsa " TEŞBİB" , eğer âşıkane duygular ifade ediyorsa " Nesip " bölümü adını alır. ( bkzNESİP BÖLÜMÜNE GÖRE KASİDELER)
Şair kasidesi içinde matlayı tekrar ederse tecdid-i matla denir. Matlayı birden çok tekrar ederse bu zat-ül metali veya zül metalidir. Kasidenin son beyitine makta, şairin mahlasının bulunduğu beyite taç beyit denir. Kasidenin en güzel beyiti beyt-ül kasid olarak isimlendirilir.
Dize ortalarında kafiyeli olan kasidelere musammat kaside denir. Fahriye ve tegazzül dışında diğer bölümler her kasidede olması gereken bölümlerdir. Tegazzül ve fahriye şairin arzusuna göre kasidesinde olmayabilir. Her bölümün olduğu kasidelere tam bir kaside denir.
Kasideler nesip, methiye veya rediflerine göre de adlandırılır. Nesip ve medhiye bölümünde işlenen konulara göre veya övülen yerilen kişiye göre adlandırılabildiği gibi bazı kasideler “ Örneğin: “ Fuzuli'’nin, SU KASİDESİ Gül Kasidesi, Kerem kasidesi gibi adlar da alabilir. ( bkz Fuzuli Şiirleri https://edebiyatvesanatakademisi.com/categories )
Kasidelerin devlet büyüklerine yazılmalarında belirli bir amaç vardır. Divan Şairleri göze girmek, ihsan elde etmek, hamilerine şükranlarını belirtmek, şan elde etmek, devlet adamlarını överek onların ihsanlarda bulunmalarını sağlamak, yermek veya din büyüklerine olan sevgilerini dile getirmek amaçları ile kaside yazmışlardır.
Divan Şairlerinin devlet adamlarının yakınlarında bulunmasını sağlayan en önemli silahları kasideler olmuşlardır. Bu sayede divan şairleri devlet adamlarının gözlerine girmiş, saraya yakın olabilmişler,, çeşitli görevlere gelebilmişler, ihsanlar ve ikramlar almışlardır. Öyle ki Nedim hamisi olan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’ya yazdığı kaside ve şiirleri okurken rivayete göre Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın Nedim ’in ağzına mücevher doldurmuştur. ( bkz Nedim Seçilmiş Şiir Örnekleri - Nedîm Divanı Hakkında Bilgiler - Nedim Hayatı ve Edebi Kişiliği - Nedim Şiirleri https://edebiyatvesanatakademisi.com/categories )) Divan Şairleri kasideleri sayesinde tımar, makam, mevki mal, mülk ve maş sahibi olmuşlardır.
Şairler yazdıkları kasideler karşılığında mükâfat olarak caize adı verilen mükâfatlar almışlardır. Kimi şairlerin bu işte bir hayli engin oldukları ve çok rahat bir hayat yaşadıkları bilinmektedir. Sözgelimi Ahmet Paşa , Bâkî , Nedim , Hayali Bey, Taşlıcalı Yahya gibi pek çok şairimizin yazdıkları kasideler sayesinde sefahat içinde yaşadıkları hayli zengin ve müreffeh oldukları bilinmektedir. Nitekim Gazneli Sultan Mahmut’un Saray şairi Usuli’nin tabaklarını ve kaşıklarını altından ve gümüşten yaptırdığı söylenir. [4]
Buna mukabil, bazı şairlerin yazdıkları kasidelerden umdukları sonucu bulamadıkları da vakidir. Söz gelimi Yenice Vardarlı, Şair Hayreti , Pargalı İbrahim Paşa' ya bir kaside takdim etmiş, karşılığında verilen tımarı küçük ve kıymetsiz bularak küsüp yurduna dönmüştür. Fuzuli’nin “ Şikâyetnamesi” de Kanuni Sultan Süleyman Muhibbi tarafından bahşedilen caizesini alamamaktan kaynaklanan şikâyetlerle doludur.
14.yüzyıldaAhmedi (Ö.1412) ile ilk ciddi örneklerini gördüğümüz kaside, 15. yüzyılda Şeyhi (Ö.1431) ve Ahmet Paşa (Ö.1497) Fuzuli, Baki, Taşlıcalı Yahya, Nedim, Nabî , Nefi şairlerimiz tarafından en güzel örneklerini görmüştür. Nedim, Nazîm (Ö.1726) Şeyh Gâlip , HAYALİ, Hayreti, Enderunlu Fâzıl gibi daha pek çok şairimiz yazdıkları kasidelerle dikkatleri çekmişlerdir.
Kasidenin Bölümleri
1. Nesip (Teşbib)
2. Girizgâh
3. Methiye
4. Tegazzül
5. Fahriye
6. Tac
7. Dua
1.Nesip (Teşbib:
Kasidelerin, mukaddime bölümüdür. ( b kz Nesib Bölümü Nedir ve Nesib Örnekleri )
Kasideler de nesib – teşbib bölümü direkt olarak medh-i sena ile başlamayan kasidelerin başlangıç yani mukaddime bölümüdür.
Kimi kasideler nesib bölümüne göre adlandırılır. Nesib – teşbib bölümü eğer bahardan hazandan mevsimden kış tasvirinde bayramdan vb başlayarak konuya giriyorsa buna teşbib denir. Yok, eğer kasideye âşıkane bir mevzu ile başlangıç yapılıyorsa bu bölüme nesib adı verilir.
Kasidenin giriş bölümünde şair mevsim veya özel günlerin tasvirlerini yapmışsa bu kaside Teşbib ile başlamış demektir. Eğer şair kasidesine âşıkane duygular dile getirerek başlamışsa bu kaside nesib ile başlamış demektir. Aslında nesib de, teşbib de kasidenin yazma amacını oluşturan methiye bölümü için bir giriş faslı özelliği taşımaktadır.
Şair bu bölümde kaidesinin yazdığı mevsimin özellikleri ile ilgili çeşitli betimlemeler yapar. Mukaddime- giriş faslı eşbilb olarak adlandırılan bu bölümde tabiat manzaraları, çiçekler, günün bir ânı, gece, gündüz, eğlence, meclis, kuşlar güller bülbül, âşıkane duygular, zevk sefa işret eğlence gibi akla gelebilecek her şey tasvir edilebilir. Ya da bu bölümde özel günler, betimlenebilir.
Kimi kaideler nesip ve teşbib bölümlerinde işledikleri konulara göre adlandırılırlar, Bahariye ( bahar) , Şitaiye,( kış) , Iydıyye( bayram), temmuziye, şehrengiz ramazaniye, gibi. Nesip bölümünde kadın, kış, at, bahar, şehir, atlar, hamamlar, meclis, eğlence, şehirdeki mahdumlar ve mahbublardan da söz edilebilir.
Baharın tasviri yapılıyorsa: Bahariye, kışın tasviri yapılıyorsa: Şitaiye, temmuzun tasviri yapılıyorsa: Temmuziye, ramazanın tasviri yapılıyorsa: Ramazaniye, atın tasviri yapılıyorsa: Rahşiye, hamamın tasviri yapılıyorsa: Hamamiye… Değişik tasvirler yapılır. Yani kasidenin tasvir bölümüdür.
2. Girizgah
Girizgâh Farsça da “ Kaçacak yer” anlamına gelir.( bkz Girizgâh Nedir Güriz Gürizgâh Örnekleri- SEMÂCET- ÜT TAHALLÜS NEDİR EDEBSİZCE GİRİZGÂH )
Nesip bölümünden methiye bölümüne geçerken söylenen ve basamak görevinde olan, kasidenin esas bölümü olan methiyedeki konuya geçişi sığayabilecek uygun bir söz düşürme bölümüdür. Eski dildeki tarifi : “ Bir bahisten diğer bahse, mukaddimeden maksada intikal için bir münasebet te'sis eden söz. “[5] şekilndedir.
Nesip- Teşbib bölümü ile asıl bölüm olan Methiye bölümü arasında münasebet kurulmak için oluşan bir bölümdür. Şair methiye bölümündeki konuya geçiş yaratabilmek için bir fırsat oluşturmak üzere bir ila iki beyitllik bir geçiş yaparak methiye bölümündeki hicvine veya methine başlayacağını nükteli bir söz düşürerek haber verir.
3. Methiye
Kasidenin sunulduğu kişinin övüldüğü, hicvedildiği veya yakarılıp ihsan istenildiği bölümdür. Bu bir devlet büyüğü, padişah, Sadrazam, Allah, Peygamber, dört halife, ( Çehar yar-ı güzin ) veli, evliya, tarikat büyüğü olabilir. Kasidelerin pek çoğu medhiye bölümünde övülen veya hicvedilen konuya veya kişilere göre adlandırılır. Kasidedeki övgüler ve yergiler, doğal sınırlarda değil aşırı ve abartılıdır. Övülen ve yerilen kişi aşırı ve abartılı olarak övülür, yerilir veya hicvedilir.
“Şair bu bölümde, övdüğü kişinin bulunduğu makama göre, o makamın gerektirdiği özellikleri abartılı bir üslupla dile getirir. Övülen kişi sultan ise adaleti, lütfu, cömertliği, savaşçılığı, hışmı ve gazabı, olumlu görüşleri, aklı, hüneri, tedbiri, fermanı, irfanı gibi özellikleri çoktan aza doğru sıralanır.” [6]
Methiye bölümü kasidelerin esas bölümüdür. Diğer bölümler de bu bölüme yardımcı olan bölümlerdir. Methiyedeki konulara göre de kasideler adlar alır:
Konularına göre de kasideler
· Tevhit: Allah’ın birliğini anlatan kasidelerdir.
Münacat: Allah’a yalvarmak, dua etmek amacıyla yazılan kasidelerdir.
Naat: Peygamberimizi övmek için yazılan kasidelerdir.
Methiye: Devrin ileri gelenlerini övmek için yazılan kasidelerdir.
Hicviye: Devrin yöneticilerini eleştirmek için yazılan kasidelerdir.
· Cihar yar-ı güzin: Dört halifeyi anlatan ve öven kasideler
· Mersiye: Devlet büyüklerinin ölümünden duyulan acıları anlatan kasidedir. Baki’nin Kanuni Mersiyesi, Taşlıcalı Yahya’nın Kanuni’nin oğlu Şehzade Mustafa için yazdığı mersiye, edebiyatımızda en ünlü mersiyelerdendir.
4. Tegazzül
Methiyeden sonra şair bir fırsatını düşürüp aynı ölçü ve uyakta bir gazel söyler, buna tegazzül denir. Bütün kasidelerde olması zorunlu değildir.
5. Fahriye
Şairin kendini övdüğü, kendisi hakkındaki düşüncelerini söylediği bölümdür. En fazla 2-3 beyit uzunluğundadır. Şair, şiirdeki kudretini, yeteneğini, nazmını, nesrini, kalemini, kendisine eş ve benzer olamayacağını vb dile getirir.
6. Dua
Sadece birkaç beyitten oluşan Kasidenin son bölümüdür. Şair burada övdüğü kişinin başarılı, uzun ömürlü, talihinin iyi olması için dua ederek kasidesini bitirir. Tevhid ve na’at konulu kasidelerde şair kendisine de dua edebilmektedir.
7. Hatime-i kaside / Hâtime-i kaside
Kasidenin son kısmı.
KASİDE VE BÖLÜMLERİNE ÖRNEKLER
Bahariyye Örneği-
Kaside - Nedim
Bu şehr-i Sitanbûl ki bî-misl ü behâdır
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır
Bir gevher-i-yekpâre iki bahr arasında
Hurşîd-i cihân-tâb ile tartılsa sezâdır
Altında mı üstünde midir cennet-i a’lâ
Elhak bu ne hâlet bu ne hoş âb u hevâdır
İnsâf[ı] değildir anı dünyâya değişmek
Gülzâr[ı]ların cennete teşbîh[i] hatâdır
İstanbul’un evsâfını mümkün mü beyân hiç
Maksûd[ı] hemân sadr-ı kerem-kâra senâdır
Ez-cümle Nedîmâ kulun ey Âsaf-ı devrân
Müstağrak-ı lütf u kerem ü cûd u atâdır NEDİM
Örnek Kaside ( Fuzuli )
Kasîde-i Bahâriyye : Kasîde-i Râi'yye Der-sıfat-ı bahar ve midhat-i Alî Paşa-yı kâmkâr
Matla'
1. Rûh-bahş oldı Mesîhâ-sıfat enfâs-ı bahar
Açdılar dîdelerin hâb-ı ademden ezhâr
Nesîb veya Teşbîb
2. Taze cân buldı cihan erdi nebatata hayât
Ellerinde harekât eyleseler serv ü çenâr
3. Döşedi yine çemen nat'-ı zümürrüd-fâmın
Sîm-i hâm olmış iken ferş-i harîm-i gülzâr
4. Yine ferrâş-ı sabâ sahn-ı ribât-ı çemene
Geldi bir kafile kondurdı yüki cümle bahar
5. Leşker-i ebr çemen mülkine akın saldı
Turma yağmada meğer niteki bagi Tatar
6. Farkına bir nice per takmur altun telli
Hayl-i ezhâra meğer zanbak olupdur serdâr
7. Dikdi leşgergeh-i ezhâra sanavber tuğırt
Haymeler kurdı yine sahn-ı çemende eşcâr
8. Döşedi mihr-i felek yolları dîbâlar ile
Etdi teşrîf çemen mülkini sultân-ı bahar
8. Subhdem velvele-i nevbet-i şâhî mi degül
Savt-ı murgân-ı hoş-elhân u sadâ-yı kûhsâr
9. Çemen etfâlinün uyhuların uçurdı yine
Subhdem gulgule-i fâhte gülbânk-i hezâr
10. Dâye-i ebr yine goncelerün şebnemden
Başına akça dizer nite ki etfâl-ı sıgâr
11. Mevsim-i rezm degüldür dem-i bezm erdi deyu
Sûsenün hançerini tutdı serapa jengâr
12. Semenün sîne-i sîmînin açup bâd-ı seher
Çözdi gülşende gülün tügmelerin nâhun-ı hâr
13. Pîrehen berg-i semen gûy-ı girîbân şebnem
Gülsitân oldı bugün bir sanem-i lâle-izâr
14. Zîb ü fer virmek içün rûy-ı arûs-ı çemene
Yâsemen şâne sabâ mâşita âb ayinedâr
15. Dürr ü yâkût ile bir nahl-i murassa sandum
Ergavân üzre dökülmüş katarât-ı emtâr
16. Şîşe-i çarhda gör bunca rrjurassâ nahli
Nice ârâste kılmış anı sun'-ı Cebbar
17. Berg-i ezhârı hevâ şöyle çıkardı feleğe
Pür kevâkib görünür günbed-i çarh-ı devvâr
18. Dem-i İsâ dirilür bûy-ı buhûr-ı Meryem
Açdı zanbak yed-i beyzâyı kef-i Mûsâ-vâr
19. Zanbakun goncasidur bağa gümüş bâzûbend
Za'ferân ile yazılmış ana hatt-ı tûmâr
20. Câm-ı zerrini tolu bâde-i gülreng almış
Gül-i ra'nâ seheri kılmak içün def'-i humar
21. Dehen-i gonca-i ter dürlü letâ'if söyler
Gülüp açılsa aceb mi gül-i rengîn-ruhsâr
22. Güher-i fursatı aldırma sakın devr-i felek
Sîm ü zerle gözini boyamasun nergis-vâr
23. Câm-ı mey katreleri sübha-i mercan olsun
Gelünüz zerk u riyadan edelüm istiğfar
24. Lâle sahrayı bugün kân-ı Bedaşân etdi
Jale gülzâra nisâr eyledi dürr-i şehvâr ( Fuzuli )
Iydiyye Nedir Bayramiyye Örnekleri
Kaside Nedir ve Kasidenin Bölümleri
Nesib Bölümü Nedir ve Nesib Örnekleri
Girizgâh Nedir Güriz Gürizgâh Örnekleri
SEMÂCET- ÜT TAHALLÜS NEDİR EDEBSİZCE GİRİZGÂH
KAYNAKÇA
[1] TÛBÂ IŞINSU İSEN, DİVAN ŞİİRİNDE FAHRİYE, Bilkent Üniversitesi, Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Master Tezi, Ankara, 2002
[2] Metin Akar, Su Kasidesi Şerhi, Diyanet Vakfı Yayınları, s.97-101
[3] Tahir’ül Mevlevi, age., shf 86)
[4] Tahir’ül Mevlevi, age., shf 86)
[5] https://www.luggat.com/kaside/2/2
[6] TÛBÂ IŞINSU İSEN, DİVAN ŞİİRİNDE FAHRİYE, Bilkent Üniversitesi, Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Master Tezi, Ankara, 2002