Hayreti Hayatı Edebi Kişiliği

18.06.2011

 

 

HAYRETİ  HAYATI

Hayreti (d. ? - ö. 1534) Türk Divan edebiyatı şairi. Doğum tarihi bilinmese de Hayreti'nin Vardar'da doğduğu bilinmektedir. Gerçek ismi Mehmet’tir. Çok genç yaşlarda tasavvufla ilgilenmiş, çeşitli tarikatlarla yakın temasa geçmiştir. Ömrü boyu tasavvufi bir yaşam anlayışını benimsemiş ve anlayışını şiirlerine de yansıtmıştır.  Hayreti, Mevlevî şeyhi Yûsuf-ı Sîneçâk’in kardeşidir. Caferî mezhebine bağlı bir Şiî-Alevî olan Hayretî, şiirlerinde sık sık on iki imamı övmüş, “Caferî-mezheb safayî canlaruz” mısraıyla Caferi ve Alevi olduğunu açıkça ifade etmiştir.[1]Buna rağmen Hz Muhammet ve Dört Halife’ye olan sevgisini dile getiren beyitleri ve şiirleri de vardır.

Düzenli bir tahsil görmediği halde Arapça, Farsça ve tasavvufi bilgiler vakıf biridir. Yazdığı âşıkane şiirlerle dikkati çektiyse de hemşerisi Hayali Bey  'in onu tok gözlü, kimsenin önünde eğilmeyen biri olarak tanıtması üzerine küçük bir tımar ihsanıyla geçiştirilmiş,  Yenice Vardar ve Belgrat akıncı beylerinin yardım ve ihsanları ile ayakta durmaya çalışmıştır. Hayatının son yıllarında kör olmuş, gözlerini kaybetmiştir. 1534 yılında vefat etmiştir.

16. yüzyılın en önemli şairlerinden biri olsa da bugün pek bilinmemektedir. Divanı 1981 yılında Prof. Dr. Mehmet Çavuşoğlu ve M. Ali Tanyeri tarafından yayımlanmıştır.

16. Yüzyılın iyi şairlerin den Yusuf Sine-çâk Dede'nin kardeşidir. [2] Vardar Yenicesi Rumeli abdallarındandır. Vardar Yenicesi, Üsküp ve Belgrad gibi kültür kentlerinde Usuli ,  Garibi ve Hayali Bey  ile dost meclislerinde bulunmuştur.

Tezkirelerde, tımar sahibi bir sipahi olduğu da kayıtlıdır. Fakat kaynaklar bu tımarı reddettiğini belirtmektedir.  Muhitinde şair olarak tanınınca İstanbul’a gelerek  devrin ileri gelenlerinden ihsanlar görmeyi ummuştur. Hemşehrisi Hayali Bey ‘den yardım göreceğini umarak ve kardeşi Şeyh Yusuf Sineçk’ın da desteği ile  bir şeyler elde edeceğine güvenmiş, Yenice Vardar’dan İstanbul’a kadar gelmiştir.

Hayreti, Mohaç Savaşının muzaffer veziri İbrahim Paşa'ya bir kaside yazar. Bu bahariyeyi beğenen ibrahim Paşa, ona değerli ihsanlarda bulunmayı düşünür. Pargalı İbrahim Paşa, Hayreti gibi Yenice Vardarlı bir şair olan Hayali'den Hayreti hakkında bilgi almak ister. Hayreti ise İbrahim Paşa'ya " Hayreti'nin ne mevki, ne Paşa'ya hizmet, ne de Padişah’a mülâzemet sevdasında olmadığını” belirttikten sonra Hayreti’nin şu beytini Paşaya okur.”[3]

Ne Süleymâna esîrüz ne Selîmüñ kulıyuz
Kimse bilmez bizi bir şâh-ı Kerîmüñ kulıyuz Hayret [4] ( bkz Ne Süleymân’a esirüz ne Selîm’in kulıyuz)

Ona büyük bir ihsanda bulunmak isteyen, . Pargalı İbrahim Paşa, Hayali’nin bu sözleri üzerine Hayreti' ye küçük bir tımar verir.[5] Aşık Çelebi ve Kınalızâde Hasan Çelebi, şairin, verilen tımarı reddettiğini belirtir. [6]

Nitekim Hayreti işte vesile ile bir müddet  İstanbul’da yaşamış daha sonra, bu değersiz ihsanı reddederek Yenice Vardar’a dönmüştür. Vardar Yenicesine dönünce Mihailoğlu ve Yahyalı akıncı ocaklarıyla, Beylerine sığınır. Belgrad ve Yenice için yazdığı Şehrengizleri bu dönemde yazmış olmalıdır.[7]

 

Hayali ve Usuli ile hemşeri olan şair, kalenderi bir derviş gibi yaşamış ve ölmüştür. Hayretî bu yörede bulunan Evrenos Beylerine saygı ve minnetlerini, yazdıkları abartısız ve az sayıdaki kasidelerle dile getirmiş, onlardan aldığı ihsanlarla yaşamını sürdürmeye çalışmıştır.

İstanbul’dan Yenice Vardar’a dönen Hayreti, Yahya Paşazade Balî Bey ve oğlu Mehmed Bey’in vermiş oldukları bahşişlerle geçimini sağlamaya çalışır. [8]Belki de İstanbul’da yaşadığı sukutu hayalinde etkisi ve Kalenderi -meşrep, alevi-mezhep eğilimleri nedeniyle padişaha ve beylere ağır ithamlar da içeren, hatta küfre de vardıran şiirler yazmıştır.  Şüphesiz ki bu küfürlü manzumelerin altında İstanbul'da Hayali ve Pargalı İbrahim Paşa' dan dolayı hayal kırıklığı ve reddetmiş olduğu küçük ikramlara duyduğu kızgınlık yatmaktadır. 

Biraz da yaşadığı olaylar ve yoksulluktan kaynaklanan gerekçelerle insanlar arasındaki eşitsizliğe değinen şiirler dile getirmiştir.

Ömrünün sonlarına doğru kör olan Hayreti, Yahya Paşazade Balî Bey ve oğlu Mehmed Bey’in vermiş oldukları bahşişlerle hayatını devam ettirmeye çalışırken gözlerini kaybetmiş bu halde dahi şiir söylemeye devam etmiştir. ( Şener Demirel, agy, shf, 2) Kaynaklar onun gözleri görmez olunca dost meclislerine Kardeşi Yusuf Sinecak’ın yetiştirmesi olan Şair Günahi’nin yardımıyla gidip geldiğini yazmaktadır.

İhtiyarlık zamanlarında Kardeşi Yusuf-ı Sineçak’ın talebesi olan Günahi’nin sayesinde şairler meclisine gidip gelen Hayreti ömrünün son dönemlerinde yazdığı şiirlerinde kör olduğunu ifade eden beyitler yazmıştır.[9] H. 941/ M. 1534'de ölmüş ve doğduğu şehirde kendi kurduğu zaviyeye gömülmüştür. Lâtifi, şairin mezarının ziyaretgâh olduğunu ve onun mezarı başında fala bakıldığını da kaydetmektedir.

Şairin naşının İstanbul'da olduğuna ve kardeşi Yusuf’u Sinecak ile İstanbul Sütlücedeki hazirede [10]birlikte gömülü olduklarına dair kayıtlar bulunuyorsa da mezarının Vardar Yenicesindeki zaviyesinde olduğu kesinlik kazanmıştır.

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Hayretî'nin gerçek kişiliği onun rintliğinde, yiğitliğinde; samimî, coşkun, pervasız ve oldukça sade bir dille yazdığı şiirlerindedir.

Tezkirelerde “derviş meşrep caferi mezhep”, diye tanımlarken Hayreti'nin kendisini Ha “Abdâl”, “Rûmili abdâlı”, “bende-i Âl-i Abâ”, “Dervîş”, “Kalender” ve “Bektaşi  ” olarak tanımladığı görülür. Bir beytinde Şeyh Şeyh İbrahim Gülşeni’den himmet beklemesi, bir ara Gülşeniliğe intisap ettiğini gösterir.

Hayreti, Vardar Yenicesi’nin, Tasavvufi havasından kaynaklanan özelliklerini kişiliklerine ve eserlerine yansıtmıştır. Kalender -meşrep ve alevî-mezhep, İslâmı heterodoks eğilimleri doğrultusunda yaşayan, beylere ve paşalara yaptıkları haksızlıklar nedeniyle baş kaldırabilen bir dünya görüşüne sahiptir. Şiirlerinde mala, mülke, tamah etmeyen, çıkar için insanların önünde eğilmeyen isyankâr ve tok gözlü bir şair edası vardır.

 

Hayretî, biraz da küskünlükten kaynaklanan bir öfke içinde padışaha ve yönetime yönelik en şiddetli eleştirisini “si. . . m” redifli gazeliyle yapmıştır. Bu şiirinde  Hayretî, ilim ve  irfan sahiplerini avutan,  âlimlerin ve şairlerin kıymetini idrak etmeyen beylere ve paşalara küfreder. Belki de  bu şiirinde umduğunu vermeyen Pargalı İbrahim Paşa’ya duyduğu öfkeyi de açığa çıkarmakta, umduğu tımarın da hesabını sormaktadır.[11]

Şimdiki begler mürüvvetden dem urup her nefes
Ehl-i dil ‘âriflere itdügi ikrârın si. . . m

Ehl-i ‘irfâna kuru tahsîndür ihsânları
Bu zemâne beglerinüñ cümle etvârın s. . . m

Kala ben bîmâruñuz bu gûşe-i iflâsda
Vâz geldüm bunlaruñ itdügi tîmâruñ s. . . m

Bî-vefâdur kahbe dünyâ gibi bunlar bunlara
Kulluk eyleyen gidilerüñ perestârın s. . . m [12]

Hayreti'in "Cana " redifli gazel tarzındaki devriyesini analiz eden Yrd. Doc. Dr., Şener Demirel, aynı yazısında hayretinin edebi kişiliği hakkında şu tespitlerde bulunmuştur. " Hem âşıkâne ve güzel hem de halkın zevkine uygun olmasından dolayı şiirlerinin halk arasında haklı bir üne sahip olduğu ve divanının beğenildiği dönemin tezkirecileri tarafından dile getirilmiştir. Hayretî’nin şiirlerinde dikkat çeken özelliklerden biri de, değişik deyimler kullanması ve yerel tasvirleri mısralarına yerleştirmesidir. Şiirlerinde Rumeli şehirlerinin özelliklerini gayet açık bir biçimde terennüm ettiği de görülmektedir. Hayretî’nin şiirleri akıcı ve ince manalarla yüklüdür. Sanat endişesi taşımadan söylemiş olduğu şiirleriyle, okuyanlar üzerinde bir etki bırakmayı başarmıştır. Bunların yanı sıra asıl şahsiyetini sanatlı ve mazmunlarla yüklü şiirlerinden çok dervişane ve rindâne yolda söylediği samimî şiirleri yansıtır." Hayretî, beyleri kadir bilmez olarak niteleyip onlara baş eğmezken saltanat makamını da “künc ü mihnet” olarak kabul eder. [13]

Işk şâhına kul olup ihtiyâr ile bu gün
Dôstlar baş egmeyen sultâna göñlümdür benüm

Kul olan ‘ışka cihân beglerine egmedi baş
Başka sultân-ı cihânuz gör e kimüñ kulıyuz (219

Hayretî’ye göre, siyasî otoriteyi temsil eden padişah, dünyevî işlerle ilgilendiğinden aşkın herkesi eşit kılan yüceliğine ulaşamamıştır.

Hayretî başumdaki key tâc-ı zerrînüm durur
Şâh-ı ‘ışkam ben ne müflisdür yanumda Keykubâd (160)

Pâdişâh olmak dilerseñ Hayretî
Eylegil bir tekye küncin ihtiyâr (445)

 

Görüldüğü gibi Hayretî, sıkıntı köşesi olarak gördüğü saltanat makamındakikişileri, gönül ehlinin değerini bilmedikleri ve âdil olmadıkları gerekçesiyle eleştirir.Hayretî’ye göre üstün insan, bu dünyaya baş eğmeyen insandır ve bu kişiyi“mert”/ “erkek” olarak görüp yüceltir:

Virmedüñse zînetine zâl-i dünyânuñ göñül
‘Işk meydânında Rüstemden dahi merdânesin (Hayretî-Dîvan 369)

Vakti geçmiş bir ‘acûze kahbedür dünyâ-yı dûn
Cüft idinme kendüñe merdâne ol merdâne ol (290)

Hayretî, yazdığı iki şehrengizde ve Dîvan’ında yer alan hemen her tür şiirinde mahbuplarına methiyeler düzmüş; onlardan vefat edenler olduğunda ise üzüntüsünü mersiyeler yazarak dile getirmiştir. ( HİCLÂL DEMİR, a.g.y. )

Hayretî, dünyaya ve feleğe yönelik eleştirilerinde olduğu gibi sosyal eşitsizliğe tepkisini de çoğunlukla kaside ve musammat tarzındaki şiirleriyle dile getirmiştir. Gazellerinde de yalnız aşktan söz etmeyen Hayretî, insanlara, sosyal yaşama dair kimi öğütler vermiştir. Bu gazeller genellikle beş beyitten uzundur. Hayretî, , yarın için endişelenmektense bugünün kıymetini bilmek gerektiğini savunmuş ve bir psikolog edasıyla insanları yönlendirerek mutluluğa ancak bu şekilde ulaşabileceklerini söylemiştir. Verilen mutluluğun sürekli olmadığı dünyada insan için en önemli erdem, onurlu bir yaşam sürmektir.

Ey göñül ‘ârif iseñ söyleme nâdânlar ile
İhtilât eyleme bir lahza ahiryânlar ile 

(Hayretî-Dîvan 385) diyerek arif olmayanlarla sohbetten kaçınılması gerektiği fikrindedir.

Serdâr-ı dehr olursa da baş eğme câhile
Ey mülk-i gamda bî-ser ü sâmân olan başum (299)

Hayali, Usuli ve Hayreti gibi Yenice Vardarlı olan, aynı çağlarda doğan yaşayan bu üç şair şairin şiirlerindeki Kalenderlilik bağlantıları ve sosyal eleştirileri hakkında mastır tezi hazırlayan Hiclal Demir, Hayreti’nin şiirlerindeki çağdaş, düzen, adalet ve yönetime başkaldırı niteliğindeki unsurlara değinirken Hayreti’nin mahbupları hakkında yazdığı şiirlere ve mersiyelere de değinmiştir. Bu üç şairi bu yönden değerlendirirken Hayreti’nin mahbupları hakkında yazdığı şiirlerin daha ziyade olduğunu da ifade eder. “ Şiirlerinde Toplumsal eleştirilerinde, insanlar arasındaki eşitsizliği “padişah-geda” karşıtlığını kurarak dile getirmişler; gönül zenginliği nedeniyle asıl padişahın geda olduğunu belirtmişlerdir. Hayretî bu eşitsizliği halka indirmiş; aynı unsurlardan yaratılan insanların aynı koşullarda yaşamamalarını eleştirmiştir. Zühd ve takvayı bir kenara iten şairler, insan sevgisini Tanrı sevgisine eşit kılmışlardır. Kalenderîliğin bir özelliği olan cemâlperestlik şairlerde mahbupperestlik halini almıştır.” ( HİCLÂL DEMİR, a.g.y.)

Hiclal Demir Yenice Vardarlı bu üç şairin Melâmilik  ve Kalenderilikten gelen görüşlerinin şiirlerinde sosyal yaşama ve düzene karşı gelmelerindeki rolünü şu şekilde ifade eder: “Hayretî, Usûlî ve Hayâlî, sosyal yaşama yönelik duyarlılıkları nedeniyle daha onurlu ve mutlu bir yaşam için insanlara yüce duygular aşılamak istemişlerdir. İnsanlığın ancak bu şekilde iyiye ve güzele doğru gideceğinin bilincinde olan şairler, bu amaçla verdikleri öğütlerde, alçakgönüllü ve gururlu olmayı, ârif olmayan insanlardan uzak durmayı tavsiye etmişler; kula kul olmayı, aç gözlülüğü ve kibiri yermişlerdir.” (  HİCLÂL DEMİR, a.g.y.)

Hayreti, kasideleri, şehrengizleri ve gazelleri ile tanınan ve dikkat çeken bir şairdir. Özellikle Şehrengizlerin de kendi hayatından ve zevklerinden izlenimler sunmaktadır. Onun  but tip şiirleri onun kalender, eğlenceye ve mahbuplarına düşkün haytaından izler barındırmaktadır.  Alevi, Kalenderi bir anlayış ile batını tarikatlere uyan tasavvufi düşüncelere sahip olan şairin  şiirlerinde bu anlayışarı bariz bir şekilde ortaya çıkar.

"Hayretî, vahdet-i vücûda dayanan bir tasavvuf  anlayışına sahiptir. O ilâhî aşk deryasına dalan bir rinttir. Engin ve kararsız bir gönle sahip mutasavvıflardandır. Şiirlerinde dikkat çeken tasavvuf, çoğu divan şairinin aksine, estetik kaygılardan çok, normal bir hayat tarzının yansıması olarak yer almıştır [14]

Hayreti, Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaşamış, Kalenderi bir şairdir. Kalenderilik, Melamilik, hatta Bâtınilikten gelen tasavvufi ve heteredoks unsurlar şiirlerine yansımış, devrindeki adalecisizliğe başkaldıran, düzeni eleştiren, mala, mülke tamah edenleri, eleştiren, dünya malı, mülküne rağbet etme yerine kalenderi yaşamayı  (Ocak, A. Yaşar, Osmanlı İmparatorluğunda Marjinal Sûfîlik: Kalenderîler. Ankara: TTKYayınları, 1992.) tercih eden bir şairdir. Kalenderi dervişi olma yolundaki hayat anlayışı şiirlerine de yansımıştır. Sosyal hayata dair öneriler getirmesi, kibre, kula kul olmaya karşı gelmesi, alçakgönüllü olmayı ve gururu önermesi, onurlu yaşamayı, dürüstlüğü ve kimseye minnet etmeden yaşamayı arzu etmesi, konu bakımından diğer divan şairlerinden farklı konular işlemiş bir Şairdir. Şiirlerinde edebi sanatlaraa fazla değer vermeyen şair, rindane, akıcı ve duru bir dille yazdığı şiirlerinde başarı göstermiştir.

Hayreti divanı abdalların giyiniş, düşünüş, yaşayış şekilleri ile ilgili birçok malzeme ile doludur.[15] Sade, samimi, rindane şiirleri vardır. Şiirlerinde mahalli deyişler, sosyal hayattan alınmış somut kesitler, mahalli tasvirler, halk zevkine uygun sade gazelleri ile dikkati çeker. Şiirlerinde  Kalenderi ve Melamiliği yansıtan Tasavvufi unsurları ustaca kullanmıştır. Tasavvufla ilgili terimleri ustaca kullanmıştır. Zevkine düşkün, rindane, bazen de şikâyetlerini dile getiren özgün bir Divan Şairidir.

ESERLERİ:

DİVANI: 

Hacimli ve Mürettep bir divandır. Klasik tertibe uygun divanında 20, Kaside, 35 musammat, 1 müstezat, 487 gazel ve 7 kıta vardır. Divanı Üzerinde. Mustafa Tatçı, Mehmet Sarı, Mehmet Temizhan, Ahmet Arı, Nihat Öztoprak çeşitli açılardan çalışmalar yapmışlardır. Divanı 1981 yılında Prof. Dr. Mehmed Çavuşoğlu ve M. Ali Tanyeri tarafından yayımlanmıştır.

Hayreti, Divan Edebiyatın da yalnızca övgü şiiri haline gelen kaside nazım şeklini daha farklı olarak ele almıştır. Divan’ında yer alan 21 kasidenin içeriğine bakıldığında, ilk kasidelerin Tevhîd, Na‘t, Hz. Ali, Hz. Hüseyin ve 12 imam övgüleri içerdiği, dolayısıyla klasik kaside düzenine uyduğu görülür. Daha sonra, dönemin padişah ve paşalarına yönelik övgülerin gelmesi gerekir; ancak Hayretî bu konuda çok az kaside yazmıştır. Kanûnî Sultan Süleyman’a sunduğu düşünülen “âb” redifli kaside, Vardar Yenicesi’ndeki akıncı beylerinden Abdi ve İshak Beylere yazılmış birer kaside, Sadrazam İbrâhim Paşa’ya yazdığı olaylı kaside ve yine kim olduğu bilinmeyen bir paşaya yazdığı kaside dışında bir kişiyi övme amaçlı kaside yazmamıştır. Diğer kasidelerinde Hayretî, felekten şikâyet etmiş, insanın dünyadaki halini, dünyanın geçiciliğini dile getirmiş (Hayretî-Divân 341 )

BELGRAT ŞEHRENGİZİ: 

261 Beyitten oluşan, söz sanatları ile süslü bir eserdir. Memduh ve mahbuplarını tanıtarak, İlahi aşka müptela olamayışından yakınır. Bosna Sancak Beyi Gazi Hüsrev Bey’i de Memduhları arasında sayar.

YENİCE ŞEHRENGİZİ:

73 beyitten oluşur. Bu eserinde de Memduhlarından ve mahbuplarından söz edilir. Şehirler hakkında pek bilgi yoktur. Bu eserler Mehmet Çavuşoğlu tarafından birer inceleme ile yayımlanmıştır.

Bazı Şiirleri

·         Ben bu bâzrun ne bazerganı ne bezzaâzıyam

·         Ne âteş ü bâd ü ne âb ü gil idüm cânâ

·         Ne Süleymân’a esirüz ne Selîm’in kulıyuz

·         Ey hâce sanma sen bizi şehvet esîriyüz

·         Şimdiki begler mürüvvetden dem urup her nefes

FAYDALANILAN KAYNAKLAR


[1] Yard. Doç. Dr.Şener Demirel, Hayreti’nin Devriyye Benzeri Bir Gazeli’nin Açıklaması, turkoloji.cu.edu.tr/ ESKI shf,1

[2] Ocak, A. Yaşar, Osmanlı İmparatorluğunda Marjinal Sûfîlik: Kalenderîler. Ankara: TTK

[3] Şahamettin Kuzucular, Hayali Bey'in Hayatı ve Edebi Kişiliği, www.edebiyadvesanatakademisi

[4] Mustafa Tatçı, Hayreti, İslam Ansiklopedisi, TDV. Yay., C.17, Shf. 61 )

[5] Yard. Doç. Dr.Şener Demirel, Hayreti’nin Devriyye Benzeri Bir Gazeli’nin Açıklaması, turkoloji.cu.edu.tr/ ESKI , shf,1

[6] Mustafa Tatçı, Hayreti, İslam Ansiklopedisi, TDV. Yay., C.17, Shf. 61 )

[7] Mustafa Tatçı, Hayreti, İslam Ansiklopedisi, TDV. Yay., C.17, Shf. 61 )

[8] Yard. Doç. Dr.Şener Demirel, Hayreti’nin Devriyye Benzeri Bir Gazeli’nin Açıklaması, turkoloji.cu.edu.tr/ ESKI

[9] Çamuroğlu, Reha. Tarih, Heterodoksi ve Babailer. İstanbul: Metis Yayınları, 1992.

[10] Dr. ?smail GÜLEÇ, Türk Edebiyatında Cezîre-i Mesnevî şerhleri, turkoloji.cu.edu.tr/E (2004), s. 159–179.]

[11] HİCLÂL DEMİR, ÇAĞLARINI ELEŞTİREN DÎVAN ŞAİRLERİ: HAYRETÎ - USÛLÎ - HAYÂLÎ, Master Tezi,Bilkent Üniversitesi, Ankara,2001 https://www.thesis.bilkent.edu.tr,

[12] Tatçı, Mustafa. Hayretî’nin Dinî-Tasavvufî Dünyası. Ankara: KBY, 1998. 341)

[13] HİCLÂL DEMİR, ÇAĞLARINI ELEŞTİREN DÎVAN ŞAİRLERİ: HAYRETÎ - USÛLÎ - HAYÂLÎ, MasterTezi,Bilkent Üniversitesi, Ankara,2001 https://www.thesis.bilkent.edu.tr,

[14] Tatçı, Mustafa. Hayretî’nin Dinî-Tasavvufî Dünyası. Ankara: KBY, 1998., shf.7).

[15] Mustafa Tatçı, Hayreti, İslam Ansiklopedisi, TDV. Yay., C.17, Shf. 61

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar