17.06.2011
HAYALİ BEY - Hayatı
(Ölümü 1556)
Asıl adı Mahmud olan Hayalî Bey, Bekâr Memi diye anılmıştır. Selanik yakınında, pek çok şâirin yetiştiği Vardar Yenicesi'nde doğmuş, başıboş ve derbeder bir gençlik hayatı yaşamıştır. Bir ara Vardar Yenicesine uğrayan Baba Ali Mest adlı bir kalenderi dedesiyle dervişlerine katılarak, İstanbul'a gelmiştir. İstanbul kadısı Sarı Gürz'ün korumasıyla öğrenim yapan Hayâli, bir yandan da şiirleriyle kendini tanıtmağa başlamış, defterdar İskender Çelebi, sadrazam İbrahim Paşa ve sonunda Kanunî Sultan Süleyman'ın dikkatini çekmiş ve takdîrini kazanmıştır. Devlet büyüklerinin takdîrleri, yardımları ve ihsanlarıyla hem meslek hem de edebî hayatında hızla ilerleyen Hayâli Bey, Âşık Çelebinin deyimiyle "pâdişâhın kolunda gezip, onun elinden yem yiyen bir doğan kuşu" olmuştur.
Pâdişâhın yanında Bağdad seferinde bulunan Hayalî Bey'in tali'î, sefer dönüşünde koruyucuları İskender Çelebi' ile İbrahim Paşanın öldürülmelerinden sonra birden tersine dönmüş, Rüstem Paşanın sadâretinde Kanûnî'nin de ilgi ve yardımlarını kaybetmeğe başlamıştır. Çabuk ilerleyişinin, şiirdeki ününü çekemeyen düşmanlarının da tesiriyle rahatı kaçan Hayalî Bey, Rumeli'de bir sancak isteyerek İstanbul'dan ayrılmış, ömrünün son yirmi yılını saraydan uzakta geçirmiş, 964/1556 yılında Edirne'de ölmüştür.
Hayalî Bey, başta pâdişâh olmak üzere bütün devlet büyüklerince korunmuş, ihsanlara gark olmuş bir şâir olduğu halde gözü yükseklerde olmamış, rind ve kalender yaradılışıyla basit ve derbeder bir hayat sürmüştür. Büyük bir serveti olması gerekirken parasına, malına mülküne sahip çıkmamış, eline geçeni cömertçe dağıtmıştır. Derbederliği yüzünden şiirlerini bile oraya buraya dağılmaktan kurtaramamıştır.Ölümünde, pâdişâh Dîvânını istediği zaman, Vefalı Şeyh-zâde Ali Çelebinin toplayıp tertîb ettiği nüshayı bulup verebilmişlerdir.
Hayalî Bey, çok genç yaşta şiir söylemeğe başlamış ve kısa sürede kendini tanıtmıştır. Tezkireciler ondan hep parlak sözlerle Sultânü'ş-şu'-arâ, Melik'üş-şu'arâ, Rum-ili şâirlerinin serdârı, Hayâlî-i meşhur, Rûm'un Hafız-i Şîrâzî'si olarak söz etmişlerdir. Şiirlerinde parlak, ince hayaller, yeni buluşlar, renkli tasvirler, akıcı bir söyleyiş vardır. En büyük özelliği de rind edası ve dünyâya kalenderce bakışıdır. Tasavvufî şiirlerinde bile rindlik ve kalenderlik sezilir. Birçok bakımdan Bakî ile aynı derecede başarılı şiirlerinde tasavvufu işlemesi yönünden ondan da üstün bir şâir sayılabilir.
Hayâlı Bey Dîvânı. Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan tarafından yazma nüshalar karşılaştırılarak yayınlanmıştır. (İstanbul 1945)
Gazel- HAYALİ BEY
Cihân-ârâ cihân içindedür arayı bilmezler
O mâhîler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler
Harâbat ehline dûzah azâbın anma ey zâhid
Ki bunlar ibn-i vakt oldu gam-ı ferdâyı bilmezler
Şafak-gûn kan içinde dâgını seyr etse âşıklar
Güneşde zerre görmezler felekde ayı bilmezler
Hamîde kadlerine rişte-i eşki takub bunlar
Atarlar tîr-i maksûdu nedendür yayı bilmezler
Hayalî fakr şâlına çekenler cism-i uryânı
Anunla fahr ederler atlas ü dîbâyı bilmezler
Gazel- HAYALİ BEY
Eğerçi kim cigerler kanıdır aşk
Bana sor kim ne canlar cânıdır aşk
Sa'adet mülkü şâhı bir gedâsı
Melãmet tahtının sultânıdır aşk
Bugün gülzârıdır merdân-ı derdin
Tekellüf ehlinin zindânıdır aşk
Cüneydin Bâyezidin hun-ı dilden
Elinde sübha-i mercânıdır aşk
Hayâlî gâh olur sultân benem der
Ki anın bende-i germânıdır aşk
Yâr ile hem-halvet ol cisminde cânın duymasın
Hâlet-i aşkı hikâyet kıl zebânın duymasın
Ger dile bir nâvek ursa ol kemân-ebrû sakın
Zahm-ı tîrin görmesin bağrında kanın duymasın
Kâkülünde nice yıl dil mürgü kılsın nâleler
Ârızında turra-i anber-feşânın duymasın
Hâkte olsun Hayâlî sayenin hem-sâyesî
Bile seyrân eylesin serv-i revânın duymasın
Aşk bir şem'i ilâhidir benem pervânesi
Şevk bir zencirdir gönlüm anun dîvânesi
Kanda bilsin şâh-ı aşkın dergehi âdâbını
Kûh-ken bir dâğ eri Mecnûn yaban dîvânesi
Kell-i uşşâk satılamaz kesâdı var kati
İşlemez oldu mahabbet şehrinin ser-hânesi
Murg-ı dil dâ'im hevâ-yi aşk ser-gerdânıdır
Bülbülün gülzârı var bûmun olur vîrânesi
Sâgar-ı Cemde bu beyt-i dil-güşâ mersûm imiş
Ateş-i bâdeyle germ â germ iken kâşânesi
Rind oldur kim götürdü bezm-i kesretden ayak
Sâkî-i devrân elinden dolmadan peymânesi
Şîr ü şekker gibi alıştı Hayâlînin bugün
İltifât-ı Şâh ile bu vaz'-i dervîşânesi
GAZEL
(fâ i lâ tün/ fâ i lâ tün/ fâ i lâ tün/ fâ i lün)
Bülbül-i gülzâr-ı mihnetdir dil-i gamnâkimiz
Ana gûyâ kim kafesdir sîne -i çâkimiz
Fürkat öldürse beni âhım yeliyle haşre dek
Gird-i bâd olup ser-i kûyun dolanır hâkimiz
Varmışız bir mâh-rû şevkiyle gayrı âleme
Dûd-ı âh-ı pür-şererdir encüm-i eflâkimiz
Her boyu servin düşüp ayağına yüzler sürer
Bir akar sudur bizim gûya ki kalb-i pâkimiz
Bulmayaydın ehl-i nazm içre Hayâlî imtiyâz
Dûr-bîn olmazdı böyle dîde-i idrâkimiz
Gazel-
(me fâ î lün/ me fâ î lün/ me fâ î lün/ me fâ î lün)
Ciğer hûnâbesin nûş etmeği aşk içre benden sor
Hadîs-i lâ'l-i Şîrîn-zebân-ı Kûhkenden sor
Mahabbet cûyibârı kim ser-i âşık habâbıdır
Geçit vermez anun yolunu başından geçenden sor
Peleng-efken gözün havfile ol şirâne gamzenden
Ne kanlar yuttuğun âhû-yı Çîn müşg-i Hotenden sor
Hayâlin şahı gam ceyşin çekip dil mülkünü yıktı
Eğer teftîş-i zulm etsen şehâ ehl-i vatandan sor
Hayâlî tabhını şâir geçenlerden su'al eyle
Hücûm-ı şâhbâzı bir nice zâğ u zegandan sor
GAZEL
(me fâ î lün/ me fâ î lün/ me fâ î lün/ me fâ î lün)
Dilâ Mecnûn-sıfat uryân-ı aşk ol pîrehenden geç
Belâ meydânının gerçek şehîdiysen kefenden geç
Yürü her serv-i bâlâya akıtma su gibi gönlün
Fenâ gülzârının el çek gülünden gel dikenden geç
Çekilmiş dûd-i hasrettir bu bağın serv-i dilcûsu
Dökülmüş zehr-i mihnettir ruh-ı hâke çemenden geç
Gönül şehbâzını sîmurg-ı Kâfa hem-cenâh eyle
Bu alçaklara pervâz eyleyen zâğ u zegandan geç
Hayâlî câme-i zer-beft ü atlastan olup fâriğ
Libâs-ı müste'ârîden geçip belki bedenden geç
GAZEL - HAYÂLÎ BEY
Nedür cân kim anı sen nâzenîn cânâna virmezler
Sana âşık olanlar yoluna cânâ ne virmezler
Lebi sevdâsı gönlümde yaraşur zâhidâ yârun
Bu bir lâ’l-i musaffâdur anı her kâna virmezler
Harâbât erleri bir sengi bâlin itseler anı
Serîr-i devlet üzre mesned-i sultâna virmezler
Zelîhâsın şu kim tuğyân-ı nefsinden cüdâ kıldı
Anun Mısr-ı vücûdı Yusufın zindâna virmezler
Hayâli ışk-ı Leylâya heves kıldun velî anı
Belâ deştine her Mecnûn-ı ser-gerdâna virmezler
Gazel / Eyleyem
Ben bir ednâ cür'adan kim aklı bî-hûş eyleyem
Vây eger bezm-i mahabbetde kadeh nûş eyleyem
Acı yaş dökdükde çeşmüm üstüne zahmum dedi
Sanma ey hem-dem nemek haklan ferâmuş eyleyem
Eylesem merguule-i zülfün görüb bir gulgule
Ey nice bülbülleri gül-şende hâmûş eyleyem
Cûy-bâr ey serv ayagun öpse dûd-ı âh ile
Çeşme-i Hayvan gibi anı siyeh-pûş eyleyem
Ey Hayâli her bahâr-ı hüsne karşu nice bir
Bulanub ırmağ-veş deryâ gibi cûş eyleyem
Gazel / Oldular
Lâleler sahn-ı gül-istânda kadeh-nûş oldular
Güft-ü-gûy-i bülbüle güller kamu gûş oldular
Üstühân-i sineden emvâc peydâ etdiler
Her riyâzet ehli bir deryâ-yi pür-cûş oldular
Hakkı biz bulduk deyu zann etmesün ashâb-ı kaal
Cûylar çün erdiler deryaya hâmûş oldular
Askeri nefs ü hevâya çekdiler âhı livâ
Halka halka dâglar birle zırıh-pûş oldular
Ben Hayâli bir şikârın alıcı şeh-bâz idüm
Kapdı serverler beni nâ-geh karakuş oldular
GAZEL
(fâ i lâ tün/ fâ i lâ tün/ fâ i lâ tün/ fâ i lün)
Sen yüzü gülsün cihân gülzârı zindândır bana
Halk-ı âlem gül gibi her gece handândır bana
Gamzenin cellâdını gönder ki teslîm eyleyem
Çün hicâb olan arada ey sanem cândır bana
Rûz-ı hecrinde beni tenhâ görelden dostum
Müstedâm olsun gamın her gece mihmândır bana
Terkin urdu deyu iğvâ eylemiş bî-dîn rakîb
Sevdiğim vallâhi billâhi bu bühtândır sana
Ey Hayâlî çekmezem firdevs-i ferdâ gussasın
Kim bu gün cennet cihânda vasl-ı cânândır bana
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın