Monografi Nedir Biyografik Monografi Monografi Türü Eserler

24.05.2011

Biyografi sözcüğü Fransızca kökenlidir ve Fransızca “bio” yaşam ve “graphie” yazı kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir.  İngilizceye “biography “şeklinde geçen sözcük bizim dilimize de İngilizceden girmiştir. [1]

Biyografiler bir meslek alanında meşhur bir kişinin hayatını doğumundan ölümüne kadar kronolojik bir sıra ile anlatan yazılardır.  Bu yazılar kişinin hayatını her yönden ele alıp, almaması ünlü kişinin kendi hayatını kendi yazması veya bir başkasının yazması gibi yönlerden türlere ayrılmaktadır. Monografi, oto biyografi, portre ve nekroloji ünlü kişilerin hayatlarını ele alışları yönlerinden biyografi ile ilgili türlerdir.

BİYOGRAFİK MONOGRAFİLER

Monografi  : Bilim, tarih sanat, edebiyat vb alanlarında özel bir konu yada kimse üzerinde yapılan ayrıntılı çalışma olarak tarif edilebilir.  Bir kişinin,  bir sanat anlayışının, bir edebi topluluk, edebi hareket veya bir eserin yalnızca bir yönünü anlatan yazılardır. Monografi, tek bir konun derinlemesine araştırılmasıdır. Mesela, bir köy hayatını her yönüyle derinlemesine incelenmesi monografiye girer.

Eger tek bir kişinin hayatı hakkında derinlemesine ve detaylı çalışma yapılmış ise buna da “Biyografik Monografi “denilir.[2]Biyografik monografiler kapsamlı biyografilerdir. Bir kişiyi özel yaşamını, yaşadığı çevre, yaptığı işler ve yapıtlarıyla birlikte kendi çağı içinde ayrıntılı olarak ele alan yapıtlar olmaktadır. Edebiyatımızda biyografik monografi çok kapsamlı biyografi olarak algılanmış ve uygulanmış,  kapsamlı biyografilere veya detaylı inceleme yazılarına biyografik monografi denmiştir.

Monografi:  Herhangi bir yönü ile ünlü olmuş bir kimsenin hayatının başkaları tarafından çok kapsamlı şekilde incelenmesidir.  Monografiler ele aldığı kişiyi, fiziki ve ruhi her yönden ele alır.  Konu edilen kişinin bir sakınca görülmeyen özel taraflarını, özel hayatını dahi irdeler.  Doğumundan ölümüne kadar kamuoyunca bilinmesinde fayda olan hemen her ayrıntıyı tespit edip yazmayı amaçlar. Bu tür yapıtların yazılması için o kişiyle ilgili tüm bilgi ve belgelerin toplanması varsa yapıtlarının incelenmesi ve kişiliğinin çeşitli yönlerinin bilimsel bir tutumla anlatılması gerekir.Monografisi yazılan kişinin o ana kadar gizli kalmış yönleri, tarafları belirlenir ve ortaya konur. Bu nedenle monografi yazarı yazdığı incelediği konuya dair her detayı öğrenmek, ilgili her belgeye ulaşmak, ilgili kaynakları tek tek incelemek zorunda kalır.

Bir meşhur hakkında yazılmış bir monografi sanki o meşhur kişi hakkında yazılacak hiçbir şey kalamayacak kadar geniş kapsamlı olabilmeyi amaçlar. Bu nedenle de monografinin tek yazı anlamına gelen sözlük anlamı ile de irtibatlı olmuş olur.

 

Biyografik monografiler, standart biyografi yazılarının kapsamlı şekli halinde yazılabileceği gibi roman gibi de yazılır.

EDEBİYATIMIZDA MONOGRAFİK ROMANLAR

  • 1-Şevket Süreyya Aydemir: Tek Adam, İkinci Adam
  • 2-Tahir Alangu: Ömer Seyfettin- Ülkücü Bir Yazarın Romanı
  • 3-Nezihe Araz: Dertli Dolap-Yunus Emre
  • 4-Oğuz Atay: Bir Bilim Adamının Romanı

Genel konulu monografilere örnek verecek olursak, Fuat Köprülü’nün Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, 1918, Pertev Naili Boratav, Köroğlu Destanı , 1931 M. Nihat Özön, Türkçede Roman , 1936 bu tip monografilere örnek eserlerdir.  ( GENİŞ BİLGİ İÇİN Monografi Biyografik Monografi Nedir Özellikleri Monografi Eserleri )

NEKROLOJİ:

Nekroloji kelimesinin sözlüklerdeki karşılığı “ taziye için yazılmış olan anma yazısı” ,  “ölmüş birisinin anısına yazılan yazı” ,” ölüm ardı yazılar” şekillerindedir.

Nekroloji  ölen ünlü bir kişinin hemen ölümünden sonraki günlerde o kişinin bir yakını, yakın dostu biri tarafından yazılan bir anma yazısıdır.  Bu tip yazılar geneler olarak ölen ünlü kişinin  ölümlünden birkaç gün sonra süreli yayınlarda çıkan yazılar şeklindedir. Bu yazıları gazetelerin köşe yazarları veya ölen kişin yakın dostları yazar. 

Bu yazılardaki amaç ölen kişinin vasıflarından söz etmek, anısına duyulan saygıyı ifade etmek onun üstün niteliklerin, erdemlerinin, çalışmalarının ve diğer özelliklerini anı üslubuyla anlatmaktır. Bu tip yazılar doğal olarak ölen kişinin hayatı, hizmetleri öenmi, anılarından vb söz edeceği için biyografi ile ilgili bir yazı çeşidi haline gelir.

Bu yazılarda ölen kişinin yakınlarından alınan alıntılara, hatırlara veya ölen kişinin meziyetlerini ortaya koyan anılara yer verilir. Onunla ilgili yaşanmış özel hatıralar hatırlatılır. Bu anlamda da biyografinin öğretici, ciddi ve tarafsız amacından koparak duygusal bir havaya bürünmüş olur. Nekrolojilerde ölen kişiyle ilgili tarihe yansımamış, özel hayatta yaşanıp yaşayan kişilerin arasında kalmış anılar hatırlanıp yazılabilir. Diğer anlamıyla hayatın yaşamdan ölüme kadar ki tarihsel çizgisi de bilimsel bir yaklaşımla veya alıntılara başvurularak da anlatılabilir.

Bu yazılar bir anlamda öleni çok seven birinin öznel açıklamalarıdır. Bu yazılar bir anlamda öleni çok seven birinin ölene karşı duyduğu sempatiyi ağıtları, duygusal, öznel ve sıcağı sıcağına içinden geçenleri içeren açıklamalarıdır. Bu tür yazarlara örnek olarak Yahya Kemal'in ölümü dolayısıyla kaleme alınmış şu yazıları verebiliriz:

  • Vehbi Cem Aşkun, "İstanbul Aşığını Kaybetti" (Dünya, 5 Kasım 1958);
  • Nimet Behsuz, "Büyük Şairin Arkasından" (Yeni Gün, 3 Kasım 1958);
  • Cenap Gedikoğlu, "Bir Dev Şair Göçtü" (Yeni Gün, 5 Kasım 1958).


NEKROLOJİDEN ÖRNEK BİR BÖLÜM

O, biraz kilolu biriydi. Hayatı otel odalarında geçmiş, bu yüzden de düzensiz beslenmişti. Hazır cevaplı oluşu kadar, tanımadığı insanlara dahi bazen çok güzel, çok sıcak espriler yapabilirdi. Bir gün, Yahya Kemal, bir yokuşun sonundaki lokantanın önündeki sandalyeye kendini zar zor atıp nefes nefese kalıp oturmuşken içeriden çıkan garson: 
” Buyurun beyim,” diye atılıp: “ Ne alırsınız? “ diye sorunca ,Yahya Kemal, tebessüm edip: 
” Evlât, demiş. Müsaade edersen biraz nefes alacağım.

………

Otel odalarında yalnız yaşamaktan, gündelik aile hayatının içinde olmayı zaman zaman çok arzu ediyor olmalıydı. Dostlarının evlerine ziyarete gitmeyi çok severdi. Bazen da bunu zoraki olarak yaptırttığı da oluyordu.

YAHYA KEMAL, bir gün dostlarından birine: 
-Bu akşam yemeği benimle yer misin? Diye sorunca, arkadaşı: 
-Hay hay! Der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok! 
YAHYA KEMAL gülümseyerek karşılık verir: 
-İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum. 


PORTRE

Bir kimseyi karakteristik özellikleriyle okuyucuya tanıtmak amacıyla yazılan edebî yazılara portre denir. Kişinin sadece dış görünüşünün (boyunun, yüzünün, giyinişinin, hareketlerinin...) anlatıldığı portreye fizikî portre; iç dünyasının, alışkanlıklarının, duygularının, fikirlerinin, zayıf taraflarının... Anlatıldığı portreye ruhî portre (tinsel, moral portre) denir. Çoğu zaman fizikî portre ile ruhî portre iç içe verilir.


Fizikî portre; kişiyi diğer insanlardan ayıran dış özellikleri iyi bir gözlemle belirlendikten sonra, uygun sıfatlar kullanılarak özgün bir şekilde yazılır.

İç dünyanın anlatıldığı ruhî portrede ise; kişinin ahlâkı, alışkanlıkları, düşünceleri ilginç bir üslûpla yazılır. Portreye konu kolan kişiye ait, düşünceleri ve anlayışları daha etkili olarak ortaya koymak için onun sözlerine de yer verilebilir.

Romanda olay kahramanları değişik bölümlerde (yeri geldikçe) gerek dış görünüşleriyle gerekse karakter özellikleriyle okuyucuya tanıtılır. Okuyucunun roman kahramanlarını hayalinde canlandırması sağlanır. Bu yönüyle portre bölümlerine, romanlarda daha çok rastlanabileceği gibi bağımsız bir edebî tür olarak yazılmış portreler de vardır.


Portre örneği

ATATÜRK

Atatürk her şart içinde kendisini empoze edenlerdendi. Bakışında, jestlerinde, ellerinin hareketinde, kımıldanışlarında ve yüzünün çizgilerinde bütün bir dinamizm vardı. Bu dinamizm etrafını bir çeşit sessiz sarsıntı ile dolduruyordu. Öyle ki birkaç dakikalık bir konuşmadan sonra bu mütevazı ve rahat adamın, bu öğreticinin anında bir uçtan öbür uca geçebileceğini, meselâ en rahat ve kahkahalı bir sohbeti keserek en çetin bir kararı verebileceğini ve daha gücü bu kararı verdikten sonra yine aynı noktaya döneceğini düşünebilirsiniz. En iyisi istim üzerinde bir harp gemisi gibi çevik, harekete hazır bir dinamizm diyelim.

A.Tanpınar, Beş Şehir’den

 

İlgili linklerimiz

KAYNAKÇA 

Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com 

 

 

 

 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar