Nakşibendİlik Nedir Kelimât-ı Kudsiyye ve Nakşi Şairler

20.05.2020

 

 

Nakşibendİlik Nedir Kelimât-ı Kudsiyye ve Nakşi Şairler 

(Osmanlı Türkçesi: Nakşbendi : ینقشبند

XIV. yy. da Buhara’da Muhammed Bahüddînü'l-Buhârî Nakşibend ( ölümü 1456)tarafından kurulan ve Abdulhalik-ıl Güjdevani tarafından sistemli bir tarikat haline gelen ama Muhammed Pârsâ ve Alâeddin Attâr’ sayesinde kabul gören ve yayılan i Melamilik etkilerine rağmen, Sünni akidelere daha çok bağlı tasavvufi bir tarikattır.

Yoğun olarak Türklerin yaşadığı Buhara ‘da ortaya çıktığı için Türkler arasında çok yayılan bu tarikat, Buhara’dan Anadolu ve Rumeli’ye kadar yayılmış, zamanla Anadolu ve Osmanlı coğrafyasında en çok müridi olan tarikatlar arasına girmiştir. Nakşibendîlik, İslâm dünyasında ise Kādiriyye’den sonra en çok yayılan ikinci tarikattır. [1]

Nakşibendîlik düşüncesi bir tarikat haline dönüşünce Ortaasya ve batı Türkleri arasında hızla yayılmış, kısa bir zaman içinde Yesevi tarikatının da yerini almıştır.

Tarikat ismini Şah-ı Nakşıbendi olarak zikredilen Muhammed Bahauddin Şah-ı Nakşibendi'den almıştır. Nakşıbendi, nakış yapan, bakış işleyen anlamana gelmektedir. [2]( bkz Nakş Bağlamak Nakş Bend Nakş Besten ( Beste-   Nakş Nakış Nakkaş Nakşetmek Nedir- Nakkaş Nedir Divan Şiirinde Nakkaş) Buna mukabil, tarikatın silsilesi Hâce Yûsuf el-Hemedânî’ye ve onun halifesi olan Abdülhâliḳ-ı Gucdüvânî’ye dayanır. Bahâeddin Nakşibend’i aslında bir taikat kurmak istememiş veya teşebbüs etmemiş ,Hâce Yûsuf el-Hemedânî’nin müridi olarak yetimiş bir mutasavvuftur fakat onun açtığı çığır Abdülhâliḳ-ı Gucdüvânî’ tarafından tarikat sistemi haline dönüştürülmüş, tarikatın ilkeleri Bahâeddin Nakşibend’inin zikr, ibadet, düşünce ve öğretileri esas alınarak meydana getirlmiştir. Bu açıdan bakınca Nakişbendiye tarikatının membaı Hâce Yûsuf el-Hemedânî ‘ye kadar uzanır.

Nakşibendî tarikatının şeyhleri Farsça konuşan halklardan olmasına rağmen Türk Şeyhleri denilen Yesevi tarikatı ile çok yakın irtibatlar kurmuş, bu sayede Nakşibendîlik Türkler arasında en çok yayılan tarikatlardan birisi olmuştur. [3] Zaten Yesevilik tarikatını kuran Ahmet Yesevi ‘nin de mürşidi de Hâce Ebû Yakûb Yûsuf el-Hemedânî'dir.[4] Bu bakımdan Nakşibendîlik ile Yesevilik  aynı mürşidin oluşturduğu tefekkür ve inanç ekolünden gelmektedir. [5] Kısaca Yesevilik ve Nakişbendilik Haceganlar denilen Yusuf El Hamedani’nin kurduğu Hâcegânlar silsilesinden gelmektedir.

Aslında pek çok yönden mürşitlerinin izinden giden Bahâeddin Nakşibend’i Hâcegân silsilesi içinde hâkim bir konuma gelince zikre daha çok önem veren bir tutum sergilemiş onun ölümünden sonra da yerine geçen Abdulhalik-ıl Güjdevani tarikatı kurmuştur. Nakşibendilik, Şeriata bağlılığı vurgulayan, zikri önemseyen, Sünni akidelere daha çok bağlı ama Melami akidelerden de tam olarak kopamamış, İbnü’l-Arabî’nin vahdet-i vücûd görüşünü benimsemiş[6]  iman ve ahiret inancına sahip,  Kur’anı rehber kabul eden, namaz ve oruç gibi farzlardan kaçınmayan Hatm-i hâcegânî okumaya önem veren ve zikri gizleyen , “imametin nass ve tayinle olduğu, Ali’nin soyuna tahsis edildiği[7] inancına sahip olmayan bir tarikat olarak şekillenmiştir.


NAKŞİBENDÎLERDE MERTEBELER

Nakşıbendi tarikatı tepeden aşağı olarak ( Şeyh)mürşid,  halifeler ( Mürşidin temsilcileri ) müridler ( dervişleri)  muhibler  ( öğrenciler ) veya muhlisler  olarak sıralanır.


NAKŞİBENDİLER DE KELİMAT-I KUDSİYE VE ONBİR İLKE

Nakşibendîlerin gündelik hayat ve zikr esnasına uyması gereken on bir temel ilkesi vardır. Nakşibendîler bu on bir temel ilkeye  “kelimât-ı kudsiyye” adını vermiştir. [8]


1) Vukûf-ı Zamanî: ( Huş dem)   her an kendini yokla ve zamanı değerlendir.

2) Vukûf-ı Adedî : Zikir sayısına dikkat et  ve uy. Dersin adedini ve gerçek manasını düşün.

3) Vukûf-ı Kalbî :  Kalbin daima zikr-i ilâhî ile meşgul olsun.

4) Hûş der-dem:  Alınan her nefeste manen de uyanık ol. Hiçbir an gaflette kalma! Her an halinin farkında ol

5) Nâzar ber-kadem : Başın eğik, gözlerin ayak ucunda olsun ayak fuzûli yerlere bakma, başkasına değil, kendine bak!

6) Sefer der-vatan : Halktan ayrılıp Hakk'a gitmeyi düşün.

7) Halvet der-encümen :  Ahali içinde dahi halvet hali içinde  ol.

8) Yâd kerd : kalp ile  zikri birleştir. Şeyhin verdiği zikri her an  kalb ve dil ile birleştir.

9) Bâz geşt: Matlub ve maksadın Allah rızası olsun! Zikirle Allah'a dönüşü ve vuslâtı düşün.  “İlâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî”

10) Nigâh-daşt : nefsani ve şeytani vesveselerden korun! Kalbinden ve aklında nefsanıi ve şeytani düşünceler geçirme.

11) Yâd-daşt: Kendini her zaman Allah'ın huzurunda bil Masivâyı bırak, sadece Allah'ı düşün!  içinde olduğun halin bilincinde ol! [9]

Nakibendiler, Râbıta ile Teveccüh; hatme ve zikre çok önem vermişler, “Tarikimiz sohbet tarikidir”  ilkesiyle sohbeti önemsemişler, yukarıdaki on bir ilkeyi de bunlar için tesis etmişlerdir. Nakşibendîlik müritlerine güzel ve temiz ahlaki öğütlemiş, dürüstlük ve iyi kalpli olmayı en makbul vasıflar olarak göstermiştir.


NAKŞİBENDİ ŞAİRLER

Nakşibendîlik Türkler ve Tatarlar arasında çok yayılmış bir anlamda milli bir Türk tarikatı gibi görülmüştür. Divan şairlerimiz arasında da bu tarikata girmiş olan çok sayıda şair vardır. İran’da Abdurrahman Cami  ( Ö. 1414)  Şevket-i Buhârî' en ünlü Nakşibendi şairler arasındadır. 16. Yy da , Şemseddin Buharî, Atâ, Rızâyî ,Sûzî, Zaîfî Mehmed Çelebi; Âhî , Niğbolulu  Benli Hasan (16.yy)[10]

Edirneli Vâlihî ( 16.yy ) Azerbaycan’ın Karabağlı şairi Niğari ( ö. 1815), Kilisli Abdullah Sermest ( 19 yy) Süleyman Neş'et Efendi ( 19. Yy) Hocazade Ahmed Kamil Efendi ( 19. Yy) Saz şairi Sivaslı Ruhsatî ( 20.yy) Necip Fazıl Kısakürek 

KAYNAKÇA

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar