FIKRALARININ
ÖZELLİKLERİ
Nasreddin
Hoca'nın fıkralarında fakir bir köylü,
eşeği ve karısıyla yaşayan bir
halk adamı, fakir olduğu halde halinden şikayet etmeyen yoksul bir köylü, köylüler, imamlar, mollalar ile oturup kalkan mütevazi bir insan olarak
karşımıza çıkmakta bu betimlemeler de biyografisi ile birebir
örtüşmektedir. "Doğruyu bildirirken,
cemiyetteki bozuk yönlerin düzeltilmesi için meseleyi halkın anlayacağı bir dil
ile gayet manidar lâtifeler halinde kısaca dile getiren” Nasrettin Hoca saf, uyanık, temiz kalpli
hazırcevap bir kimlik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Onun ibret ve hikmet dolu fıkralarına zamanla pek çok fıkra karışmış pek
çok abes ve edepten uzak fıkra da ona
mal edilmiştir. Onun fıkralarının
temelinde köy, köylü, köy yaşamı, edep,
ve darb ı meseller vardır. Onun fıkraları
günümüze kadar binlerce fıkraya ulaşmış tamamen ona ait fıkraların ayırt
edilmesini de güçleştirmiştir. Buna
rağmen Nasrettin Hoca’ya ait olan fıkraların
karakterisitik bir özelliği
olduğundan gerçek fıkraları büyük ölçüde ayıklana bilmektedir.
Nasreddin Hoca’nın değeri, anlam, yergi ve alay ögelerinin inceliğiyle ölçülür.
Onun olduğu ileri sürülen fıkraların
çoğunu ona özgü fıkralardan ayırmak çok da zor olmamaktadır. Onun fıkralarının
temelinde sevgi, yergi, övgü, alay, kendini dahi gülünç düşürme, din ile çelişkiye
düşmeyen ince bir nükte ve hoşgörü vardır.
İLGİLİ LİNKLERİMİZ
FIKRALARINDAN SEÇMELER
Kimin İçi Yanıyor?
Bir bayram günü Nasreddin Hoca komşusuna ziyarete gidince
komşusu her misafire olduğu gibi hocaya da bal ikram ediyor. Bir tepsi içinde
gelen koca bir petek baldan her gelen misafir bir iki kaşık alır çekilirmiş.
Komşusu bakar ki hoca kaşığı daldırdıkça daldırıyor. Peteğin yarısına gelmiş
daha duracağa da benzemiyor. Dayanamayıp:
- 'Aman hoca fazla yeme yoksa için yanar.' deyince hoca cevabı yapıştırır:
- 'Kimin içinin yandığını Allah bilir.'
Konya ile Akşehir Havası
Bir gün, Nasrettin Hoca, Konya’ya gitmiş.
Camide vaaz verirken:
-Ey Müslümanlar demiş, sizin kentinizin havasıyla bizim Akşehir'in havası
birdir.
Vaazı dinleyenlerden biri:
-Nereden biliyorsun Hoca’m? diye sormuş.
Nasrettin Hoca:
-Akşehir'de ne kadar yıldız varsa, Konya' da da o kadar var, yanıtını vermiş.
Hazır Para
Hoca birinden borç istemiş, adam sormuş -hocam borcunu ne
zaman ödeyeceksin hoca başlamış anlatmaya -senden aldığım parayla diken alacağım
onları koyunların geçtiği yerlere dikeceğim, dikenler büyücek oradan koyunlar
geçerken yünleri dikenlere takılacak, ben yünleri toplayacağım sonra onları ip
yapıp pazarda satacağım. Kazandığım parayla sana olan borcumu ödeyeceğim demis
Adam başlamış gevrek gevrek gülmeye hocada demiş ki; -Eeee bak hazır parayı
bulunca nasıl da gülüyorsun
Eşşeğin İstediği Yere
Nasreddin Hoca bir gün eşeğine binmiş. Eşeğin inadı tutmuş.
Bir türlü eşeğin başını gideceği yöne çevirememiş. Bunu gören komşusu:"-
Nereye gidiyorsun Hocam ?", diye sormuş. Hoca’da:"-Eşeğin istediği
yere.", demiş.
Yas Tutuyorlar
Hocanın tavuğu ölmüş. Civcivlerin de başıboş kalmış. Hoca
kaybolmalarından korkmuş. Boyunlarına siyah bezler bağlamış. Sonra da
içlerinden ip geçirip birbirlerine bağlamış. Meraklı bir komşusu sormuş: -Hoca
o civcivlerin boynundaki de nedir? Komşusunun merakına içerleyen Hoca, cevabı
yapıştırmış:- Anneleri öldü de yas tutuyorlar.
Hocanın Ardı
Nasreddin Hocaya sormuşlar: - Niçin insanlar sabahleyin
kalkınca hep farklı yönlere dağılıyor da aynı yöne gitmiyorlar. Hoca
cevaplamış: - Herkes aynı yöne gidecek olsa dünyanın dengesi bozulurdu.
Kim Daha Büyük
Hoca'ya:
- "Efendi" demişler, "padişah mı büyük, yoksa çiftçi mi ?"
- "Çiftçi büyük elbet" demiş Hoca ve eklemiş;
"Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse pâdişah acından ölür."
Gönlüm razı olmadı
Nasreddin Hoca, kasabadan Kur'an-ı kerim, tefsir ve ilmihal
gibi bazı kitaplar almış. Bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı sırtına almış,
eşeğine binmiş köyüne doğru gidiyor.
Yolda Hoca'yı görenler :
- " Bre Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın ?" diye sormuşlar.
- "Ne yaparsın" demiş Hoca, "zavallı
hayvan zaten benim bütün kahrımı çekiyor. Kendi bindiğim yetmiyormuş gibi
çuvalı da ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı."
Ya Tutarsa
Nasreddin Hoca azığını heybesine koyup yola çıkmış. Öğlen
vakti Akşehir gölü kenarında, bir ağacın altında oturmuş. Ekmeğini, zeytinini
ve bir çanak yoğurdunu gölgede keyifle yemiş. Yoğurt çanağını gölde çalkalarken
birisi görüp sormuş.
- "Ne yapıyorsun Hoca ?"
-"Göle maya çalıyorum" demiş Hoca.
Adam üstelemiş :
- "İlâhi Hoca, göl maya tutar mı hiç ?"
-"Ben de biliyorum tutmayacağını, ammaaa ya tutarsa
!..."
Sesimin Arkasından Koşuyorum
Hoca ikindi ezanını okumağa başlamış. O sırada bazı
komşuları evlerinin önlerinde birbirleriyle konuşuyorlar, sanki ezan sesini
duymuyor gibi davranıyorlarmış. Aslında O komşular camiye de pek sık
gelmiyorlarmış. Hoca sesini biraz daha yükseltmiş, amma bakmış ki fark eden bir
şey yok. O tarafa doğru koşmaya ve koşarken de ezanı okumaya devam etmiş.
O komşulardan birkaç kişi Hoca'ya bir şey olduğunu düşünerek
yanına koşuşup sormuşlar :
- "Ne oldu Hoca Efendi, niçin koşarak ezan okuyorsun.?"
- "Sesimin nerelere kadar gittiğini merak ettim de;
arkasından koşuyorum" demiş.
Hanımla Muhabbet
Hoca bir gün karısına :
- "Hatun" demiş, "Şu bizim komşu, çarıkçı, Mehmet ağanın adı
neydi ?"
- "Kendin söyledin ya, efendi" demiş karısı,
"Mehmet ağa."
- "Canım, dilim sürçtü işte... Ne iş yapar diyecektim." demiş Hoca.
- "A efendi" demiş karısı, "kendin çarıkçı
demedin mi?"
- "Anlasana işte" demiş Hoca, "nerede
oturuyor demek istedim."
- "Efendi, bugün sana ne oluyor?" demiş karısı
"Komşu" dedin ya..."
Hoca birden sinirlenmiş.
- "Aman be karı... Seninle de bir türlü konuşulmaz ki!"
FİLOZOF HİNDİ
Nasreddin Hoca pazarda dolaşırken, bir papağanın on iki
altına satıldığını görünce şaşıp kalarak yanındakilere sormuş:
- "Bu kuş neden bu kadar para ediyor ?"
- "Bu papağandır" demişler, "konuşur."
Hoca doğru evine gitmiş. Hindisini koltuğunun altına alıp pazara getirmiş.
- "Kaça hindi ?" diye sormuşlar.
- "On beş altın" demiş Hoca.
- "Bir hindi on beş altın eder mi ?" demişler.
- "Görmüyor musunuz !" demiş Hoca; "yumruk
kadar papağanı on iki altına satıyorlar."
- "Onun marifeti var, insan gibi konuşur. Ya seninki ne
yapar ?" diye sormuşlar.
- "O düşünmeden konuşur" demiş Hoca ; "Bu da
insanlar gibi düşünür."
Bindiği dalı kesmesi
Nasreddin Hoca, köy meydanındaki koca çınar ağacının üzerine
çıkmış, elindeki balta ile bindiği dalı kesmeye başlamış.
Görenler :
-"Aman Hocam, bindiğin dalı kesiyorsun, düşeceksin!" diye bağırmağa
başlamışlar.
Hoca kesmeye devam ederek seslenmiş:
-"Bu dalı kesenin yere düşeceğini hepiniz akıl ettiniz de, ben size
yıllardır ahiretin dalı olan dünyanızı keserseniz cehenneme düşersiniz diyorum,
neden hâlâ akıl edemiyorsunuz!!!..."
0
0
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın