Rû Nedir Çehre Yüz
Osmanlıca yazılışı: rû [y] : [ی] رو
Rû veya ( rûy ) sözcğ Farsça kökenlidir. Osmanlıca ve Türkçeye de Farsçadan girmiştir. Sözcüklerdeki anlamları Yüz, çehre, cihet sebep anlamlarına gelir. Farsçadaki dîdâr sözcüğü ile de eş anlamlıdır. Ancak didar sözcüğü daha ziyade sevgilinin güzel yüzü manasını kapsamaktadır.
Rû sözcüğü ile pek çok tamlama ve terkip yapılır. Terkip kurulurken de Rû ‘dan sonra – y-, yi sesleri türer.
rû-yi derya: denizin yüzü.
rû-yi hûb: güzel yüz.
rû-yi lâle-reng: kırmızı, sıhhatli yüz, lâle renkli,
rû-yi nigâr: sevgilinin yüzü; pembe taneli bir cins üzüm; bir çeşit zambak.
rû-yi zemîn: Yeryüzü, Dünya.
rû-yi zerd: sarı, solgun yüz.
rû-yi zerd-i sefalet: sefaletin sarı yüzü.
rû-yi zişt: çirkin yüz.
hod-ru: Kendiliğinden olan
gül-rû : gül yüzlü
peri- ru: peri yüzlü,
meh - rû: Ay yüzlü olan
varak-ı rûy-ı tâze: Taze yaprakların yüzü
rû-yi ırak : Türk müziğinde bir mürekkep makamıdır..
rû-yi aşîrân: Türk müziğinin en az beş, altı asırlık mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur.
rû-yi hicaz: müz. Türk müziğinin yeni mürekkep makamlarından biri.
R’u sözcüğü gerek sevgilinin yüzü, gerekse diğer nesnelerin yüzü, çehresi; gerekse sözlüklerdeki manaları, kurulan terkip ve tamlamaları ile manalarında eski edebiyatta ve şiirde oldukça sık geçmektedir.
Bâgda dîdeme sanmañ gül-i hod-rû görinür
Kanda baksam o gül-i `ârız-ı hoş-bû görinür AHMET NÂMÎ (17. Yy)
Dolâb-ı gülşeni rû sanma bir karâra döner
Döner o gül varak-ı rûy-ı tâze hâra döner SA’İD-GİRAY-1
Éşitdüm bir cefâ-kâra o meh-rû mübtelâ olmış
Bi-hamdi ’llâh benüm gibi o dahı mübtelâ olmış Ahi Benli Hasan
Hoy-kerde-rû iderse o gül-berg-i ter zuhûr
Gözden be-cây-i eşk ider âb-i güher zuhur ARPAEMÎNİ-ZÂDE MUSTAFA SÂMÎ
Kim nazar etdi hemân ey büt-i gül-rû sana
Âşık-ı zâr oldu çün bülbül-i hoş-gû sana Meşhuri d. Selânik
Ol perî-rû âşıka râm olsa da mâni‘ değil
Gündüzün olmazsa ahşam olsa da mâni' değil Nedim