Şahdaru Nedir Hz Nuh ve Cem ile Şâhdârû

20.12.2022

 

 

 

 

Şahdaru Şâhdârû Nedir

 

Osmanlıca yazılışı: Şâhdârû : شاهدارو

 

 

Şâhdârû : شاهدارو , şah ve ilaç anlamına gelen dârû sözcüklerinden oluşur.  Bilindiği gibi şâh sözcüğü padişah, hünkâr anlamındadır.  Dârû kelimesi ise Türkçede de "İlaç." anlamına gelir. Şu halde” şâhdârû “ kelime anlamı ileşah ilacı – ilaçların şahı, baş ilaç -“anlamındadır.

 

Osmanlıca Lügat ‘ü Remzi’de şâhdârû:  “padişah ilacı, şarap, hamr ve bade[1] olarak tarif edilir. Divan şairleri ise şâhdârû sözcüğünü “panzehir, tiryak ve ilaç” anlamlarında[2] kullanmışlardır.  Kaynakların pek çoğuna ve Burhan’ı Katı’ya göre şâhdârû, şarâbın mucidi olarak görülen Cemşid’i Hurşid’in keşf ettiği şaraba verdiği ilk ad olmaktadır. Bu nedenle şâhdârû şarabın ilk adı olarak da bilinir.  Muhtemelen bu adın anlamı içinde şahın bulduğu ilaç manası da bulunmaktadır.

 

Eski edebiyatta şarabın keşfi konusunda iki ana anlatı vardır. Bu anlatıların birisi şarabı Hz Nuh’un bulduğuna dairdir.  Diğeri ise Hz Nuh’un torunlarından biri olarak gösterilen Çemşid’i Hurşid’in icat ettiği yönündedir.  Bizim edebiyatımızda şarabın mucidi daha çok Çemşid’i Hurşid kabul edilir. Çemşid’i Hurşid’in üzümü ve şarabı bulmasına dair efsanelerin iki varyantı vardır. Birinci varyantta üzüm tohumlarını Cem’e hediye eden Anka’dır. Diğer varyantında ise üzümü Cem’e getiren Anka değil, Cem’in okçuları vasıtası ile boynuna sarılan bir yılandan kurtardığı bir kuş olarak anlatılır.

 

 

Şâhdârû ile Cem II. Varyant

 

 

Cemşid, bir gün, altın tahtına oturup okçuların yarışmasını izlerken boynuna yılan dolandığı için canının kurtarmaya çabalayan bir kuş görür.  Bunun üzerine Cem, okçulara kuşa zarar vermemeleri kaydıyla yılanı vurmalarını emreder. Canı kurtulan kuş,  biraz sonra kimsenin bilmediği taneli bir salkım getirip Cemşid'in tahtı önüne bırakıp gider. Cemşid, bu taneleri yere ektirir ve ertesi yıl üzüm asması olur ve meyve verir. Bu üzümleri bir küpe sıkıp ağzını kapatanlar bir müddet sonra suyu acıdığı için zehir olduğunu zannederek ve düşmanlara içirmek üzere saklamaya başlarlar.

 

Bir gün Cemşid'in çok sevdiği güzel bir cariyesi intihar etmeye karar verir ve zehir zannettiği küpteki üzüm suyunu içer. Sarhoş olan cariye ölmeyi umud ederken garip bir neşe içine girip kendinden geçer. Cariye ayıktığı zaman geldiği zaman ağrı ve sızılarının geçtiğini o şurubu içinde çok zevk aldığını gidip Cem’e anlatır.

 

Bunun üzerine şarabı bulan Cemşid,  bu ilaca şâhdârû ( lah ilacı- baş ilaç) adını verir.

 

Şâhdârû ile Hz Nuh Efsanesi

 

Tevrat’ta göre ilk defa üzüm yetiştirip şarabı icad eden kişi Hz.Nûh’tur. [3] Nuh kelimesinin İbrânîce’de şarabın tesiri olan “dinlenmek, sükûnet bulmak, rahatlamak” anlamına gelen niham kökünden türediği iddia edilir.[4] Hz Nuh, kıtsal metinlerde Hz. Âdem’den sonra insanlar ve hayvanlar dünyasının ikinci atasıdır. Divan şairleri Hz Nuh’u, “Nûh-î koca” , Nuh-u peymane adı ile de anarlar. Divan şairleri Nûh-î koca tabirini köhnemiş şarap- yıllanmış şarap, eski şarap manalarında da kullanmışlardır.  Bu şekilde anmalarının nedeni ise şarabı Hz Nuh’un bulduğuna, Hz Nuh’un sık sık şarap içip sızdığına dair rivayetler nedeni iledir Divan şairlerinin. Hz Nuh,  sarhoş olup sızmış iken üstünü örtmeyen oğlu Ham’a kızdığı için Ham’ın soyundan gelen Ken‘ân halkı, Sam ve Yafes’in soyundan gelenlere köle olmuştur.[5]

 

Nuh peygamberin şarabi bulaması ile ilgili hilaye ise şu şekildedir. Nuh peygamber,  bir keçisinin diğer keçilerden daha neşeli olduğunu fark eder. Bunun nedeni araştıran Nuh keçiyi izlemeye başlar. Keçinin yere düşmüş ve acısı çıkmış üzüm tanelerini yedikten sonra keyiflendiğini fark eder. Hz Nuh,  Nuh, bu şekilde keşfettiği üzüm ve suyundan çok hoşlanır. Bunu gören şeytan, Hz Nuh’un bağlarını alevli nefesiyle kurutur. Bunun sonrasında Nuh peygamber şeytan ile pazarlık yapar.  Şeytan eğer süründeki aslan, kaplan, ayı, köpek, horoz, tilki ve saksağanı kurban edip kanlarıyla bağları sularsan bağlara hayat veririm diye cevap verir. Hz Nuh, şeyatanın dediğine uymak zorunda kalır.

 

Bu nedenle şaraba yedi hayvanın karakteri geçmiştir. Şarabı fazla içen insanlar aslan gibi cesur, kaplan gibi yırtıcı, ayı gibi güçlü, köpek gibi kavgacı, horoz gibi gürültücü, tilki gibi kurnaz, saksağan gibi geveze olabilirler [6] “(. Özdemir 1993: 135-160 )

 

Bu bilgiler elbette ki divan şairlerinde de vardır ve onlar da bu bilgileri çeşitli vesileler ile kullanmışlardır.

 

Hûn-ı `uşşâk ile pür olsa bu nüh peymâne hep
Nûş ider zannum budur ol gamze-i mestâne hep  NÂMÎ - AHMET NÂMÎ (17. Yy)

 

‘Alâ kavlin bu vak’a ey melek-zâd

Olundı ba’de-Tûfân Nûh’a isnâd   Aynî

 

Nuşdârû-yu şifâ-hâne-i tedbîrin ile

Ber- taraf oldu hep ekâm-ı meşânım-ı devlet  Münif

 

Devlete illet olan hastalıklar senin tedbir eczanende yapılan ilaçlarla bertaraf oldu

 

KAYNAKÇA 

 

[1] https://remzi.cagdassozluk.com/buyuk-osmanlica-sozluk-madde-17850.html

[2] A.T. Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 446

[3] ÖMER FARUK HARMAN, https://islamansiklopedisi.org.tr/nuh

[4] NUH PEYGAMBER SÜMER BABIL HURRI VE KUTSAL KITAPLARDA NUH TUFANI, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=47602

[5] SAMILERIN ATASI HZ. NUH’UN OĞLU SAM VE ÖN ASYA MILLETLERININ DOĞUŞU, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=47602

[6] ÖZDEMİR, Hasan, (1993), “Şarabın İcadı ve Dört Vasfı”, Türkoloji Dergisi, 11/1, 135-160.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar