Şâhidî İbrahim Dede Hayatı Eserleri

25.09.2015



Şâhidî İbrahim Dede

Doğum 1468 Muğla, Ölüm,1550, Afyon

"Şahidi derdü beladır şahidi aşk-u vela
Sebti dava etmeye burhane gelmişlerdeniz" /Şâhidî  

Şâhidî İbrahim Dede (d. 1468, Muğla - ö. 1550, Afyon) İsmi edebiyat tarihi kitaplarında “Muğlalı Şâhidî” veya “İbrahim Şâhidî” olarak geçen Mevlevilerin yetiştirdiği ilk büyük şair  ve velidir.

Asıl adı İbrahim olan Şahidi, Mevlevilerin yetiştirdiği ilk büyük şair olarak bilinen şiirlerinde “Şâhidî “ mahlasını kullanan bir Mevlevi şeyhidir. Aşık Çelebi 'ye göre Şahidi mahlasını “bir davada yaptığı şahitlik üzerine almıştır.

Hayatı

Şahidi,  Muğla’da dünyaya geldiğini kendi beyitleri ile de ifade eder.  Tuhfe-i Şâhidî adlı eserinin ilk beyitlerinde  memleketinin Muğla olduğunu şu şekilde ifade eder
Gedayem Şahidi-i Mevleviyem
Diyar-ı Menteşe’de Muğlaviyem 

Bilindiği gibi Menteşe Beyliği  Yıldırım Bayezid zamanında Osmanlılara dâhil edilmiş Fetret devrinde yeniden müstakil bir beylik haline gelmişse de Çelebi Mehmet zamanında yeniden Osmanlı egemenliğine girmiştir. Menteşe sancağı veya ili olarak adını Osmanlı devrinde de yaşatmıştır. Şahidi’nin babası da bir Mevlevi şeyhidir ve  Şahidi’nin doğum tarihi  kimi kaynaklarda 1468 kimi kaynaklarda 1470 [1] [2]olarak gösterilir.

Şahidi İbrahim Dede , Mevlevi Şeyhi Şey Hüdai’nin oğludur. [3] Babasının adından dolayı da kendisine Hüadaizade dendiğini bu beyitte de ifade etmiş olur.  

Şâhidiyem Mevlevî-i ârifem gelsün bana
İsteyen sırr-ı Hudâyı ben Hüdâyi-zâdeyem

Çocukluğunu Muğla’da geçiren Hüdaizade İbrahim Şahidi,   ilk eğitimini de babası  Şeyh Hüdai'den alır. Fakat illk dinî bilgileri ve Mevelevilik tarikatına ait adap ve usuller ile Farsçayı öğrendiği babasını on yaşında iken kaybeder. [4] Babasının vasiyeti üzerine sûfî bir kazzâzın yanında çıraklık yapmaya başlar. Kazzazlık öğrenirken bir yandan da “Vakıf Köyü imamı olan Fenâyî’den” tefsir dersleri almıştır. [5]

Fakat eğitimine devam etmek istediği için on sekiz yaşından  sonra  Muğla’da kendisine ders verecek hoca bulamadığından  İstanbul’a gider.  İstanbul’a geldikten sonra Fatih Medresesinde öğrenim görmüş ancak daha sonra Bursa’ya gelerek Yıldırım Han Medresesi'nde [6]devrin ilimlerini öğrenmiştir. [7]

 

Bursa’da medrese eğitimi yıllarında  tasavvufu iyice öğrenmiş, Muğla’ya döndüğünden annesinin isteği üzerine  Vefâî şeyhlerinden Şeyh Bedrettin’den tefsir ilmi konusunda dersler almıştır. Daha sonra eski hocası Vakıf Köyü imamı Fenâyî’nin teşviki ile Denizli ilinin Lazkiye kasabasındaki

Mevlevi şeyhi Fani Dede’ye (ö. 1504)’ye bağlanır.  Bu bağlılık neticesinde civar illerdeki mevlevi Dergahlarının Şeyhlerinin de yanına gidip gelmeye başlar. Bu geziler sonrasında Şahidi [8], Mevlana’nın  soyundan gelen  Paşa Çelebi ile tanışmış olur. Bu yıllarda Paşa Çelebi’nin oğlu Emir Âdil’e hocalık yapmaya başlar.

Ancak bir müddet sonra Afyon'a gider. Afyon’da Mevlana'nın torunu  Ulu Arif Çelebi’nin sayesinde açılan Mevlevihanenin şeyhi olan Mevlana'nın Sultan Veled’den torunu Mutahara Hatunun soyundan gelen Mevlevî şeyhi Divane Mehmed Çelebi’ye [9]  (ö. 1510) bağlanır.  Dîvâne Muhammed Çelebi  aynı zamanda “Semai” mahlasını kullanan bir şairdir. Divane Mehmed Çelebi’nin sohbetleri ile pişen Şahidi,  Latifi’nin  de kayıtlarına göre   “ tasavvufi terbiye de alıp müfessir ve muhaddisliği yanında Mesnevi şarihi olarak”  [10]  tasavvufi açıdan  da kendisini iyice yetiştirmiş olur. Yetişme çağlarında Şeyhi Divane Mehmet Çelebi’ye gönülden bağlanmıştır.  Divane Mehmed Çelebi’nin vefat etmesi ile ( 1547) [11] Muğla’ya dönerek Seyyid Kemalleddin'in kurmuş olduğu Muğla Mevlevihane’sinin şeyhi olur.

Şahidi, evlendikten sonra iki oğul sahibi olmuş, oğullarından Şuhûdî Dede de onun yolundan gitmiştir.

[12] Muğla Mevlevihane’sinin postnişini olduktan sonra halkı eğitmeye ve halkı irşat etmeye başlar. Namık Açıkgöz’ün dikkat çektiği gibi daha önceleri Mevlevilerin pek etkin olmadığı Muğla yöresi onun sayesinde oldukça Mevleviliğin önemli görüldüğü bir yer haline gelir. Böylece Muğla’daki Mevlevi dergâhın Şâhidî’nin sayesinde önemli bir dergâh haline gelmiş olur. [13]

Ancak onu yetiştiren Şeyhi, Divane Mehmed Çelebi’ye çok büyük bir bağlılık ve vefa duygusu içindedir. Bu nedenle her yıl Afyon’a giderek şeyhi kabri başında kalmayı adet etmiştir.

Şâhidî,  şeyhi olan Divane Mehmed Çelebi’nin mezarını ziyaret etmek için Afyonkarahisar’a gittiği son seferinde oğlu Şühûdî’ye şeyhliği teslim edip onu Muğla’ya göndermiş [14] kendisi ise şeyhinin yanında kırk gün kaldıktan sonra ruhunu teslim etmiştir. Bu görüşe göre de Şahidi, şeyhinin ayakucuna gömülür.  (Sâkıb Dede, II, 18; Esrâr Dede, vr. 75b).[15] [16]

Şâhidî İbrahim Dede'nin ölüm yeri ile ilgili iki farklı görüş vardır.  Sakıp Dede ve Esrar Dede onun kabrinin Karahisar’da ve şeyhinin ayakucunda olduğunu yazarken  diğer kaynaklar onun Muğla’da öldüğünü belirtmektedir.  Zaten mezarı ise  Şahidi Camii’nin haziresinde babası Hüdai Dede’nin kabrinin yanındadır.

Sâkıb Dede, Muğla’daki mezarın  Şahidi’nin değil oğlu  oğlu Şühûdî’ye ait olduğunu  Şuhudi’nin mezarının Şahidi’nin mezarı zannedildiğini  belirtmektedir. (Sefîne, II, 18).  [17] Semâhâne-i Edeb kitabı da şairin Muğla'da yaşayıp Afyon'da öldüğü belirtir.

 

Muğla’da Camikebir Mahallesi'ndeki Şahidi Camii’nin bahçesinde bulunmakta olan  mezar pek çok kişi tarafından ziyaret edilmektedir. 

Edebi Kişiliği

Şeyh Bedretti , babası Hüdai Dede ve Divane Mehmed Çelebi’nin öğretileri ile büyüyen ve Mevlana’nın etkisi altında kalan  Şahidi Dede devrinin ilgi çekici şairlerinden biridir. V. Mahir onu ilk büyük Mevlevi şairi olarak  kabul eder. Şahidi’nin şiirleri sade anlaşılır samimi bir dille yazılmıştır. Divanında hece vezni ile yazılmış bir şiiri de bulunur. Şahidi’nin kimi şiirleri atasözü niteliğinde ve safiyetindedir.

Fukara kalbine her kim dokuna
Dokuna sinesi Allah okuna

Zaman zaman güzel ve samimi şiirler söylemekle birlikte şiirlerinin hepsinde aynı başarıyı gösterememiş, şiiri dinî bilgileri ve Mevlevîliği yaymak için bir vasıta kabul etmiştir.” [18]

Kitapları

Divan:  Tam nüshası ele geçmeyen divanında Mustafa Çıpan’ın yüksek lisans çalışmasında (bk. bibl.) 107 şiiri belirlenmiştir. Eserin bilinen yedi nüshasından Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlı olanında (İzmir, nr. 551) diğerlerine göre daha fazla şiir vardır. Nüshalardan bazıları Süleymaniye (Şehid Ali Paşa, nr. 2850/20; Hacı Mahmud Efendi, nr. 3580) ve Mevlana Müzesi (nr. 2179) kütüphanelerindedir. Divanda iki kaside, bir terciibend, üç muhammes, iki tahmis, bir müstezad, seksenden fazla gazel, dört kıta, bir rubai ve yedi beyit mevcuttur. Şâhidî ’nin hece vezniyle yazılmış bir şiiri vardır.[19]

Gülşen-i Esrâr: MürşidiDivane Mehmed Çelebi ile yaptığı seyahatleri kayda geçirdiği, türünün ilk örneği  (ilk edebi seyahatname)dir.

Gülşen-i Tevhid: Tevhid. 937 (1530) yılında yazılmıştır. Kırk iki nüshası tespit edilen eser Ahmed Niyazi tarafından neşredilmiş (İstanbul 1298),  bu eser, Midhat Bahari  Baytur aynı adla Türkçe’ye tercüme etmiştir (İstanbul 1967).

Gülşen-i Vahdet: Mevlana’nın  Mesnevi’si tarzında ve aynı vezinde 491 beyitlik bir mesnevidir. Eserde Türkçe ve Farsça iki önsöz vardır. İnsan güzelliğine ait remizlerin tasavvufî mânalarının etraflı şekilde açıklandığı didaktik bir esedir. “Eserde “ insanın  yüzünün zahirde insan yüzü hakikatte  Allah’ın yüzü olduğunu belirterek  zülüf, hat, ebru, hal çeşm ve duhan gibi kavramların temsil ettiği tasavvufi manaları açıklar.[20]Eser Numan Külekçi tarafından yayımlanmıştır (Şahidî İbrahim Dede, Gülşen-i Vahdet, Ankara 1996). Eser 943 - 1536 yılında yazılmıştır.

Tuhfe-i Şâhidî: Eser, Şahidi Dede tarafından 951- (1544) Mesnevî’nin anlaşılması için hazırlanmış  ilk büyük Farsça-Türkçe manzum bir sözlüktür. Şahidi bu eserinin mukaddimesinde “ babasının kendisine bir çok lüğatler okuttuğunu bunlardan birinin de Tuhfe-i Hüsami olduğunu, bu eserini de Tuhfe-i Hüsami’ye nazire olarak yazdığını belirtir.[21] Eser üzerinde Nuri Şimşekler bir doktora çalışması yapmıştır (Şâhidî İbrâhim Dede’nin Gülşen-i Esrarı Tenkitli Metin-Tahlil, 1998, SÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) Aynı eser üzerinde Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hilmi İmamoğlu da  bir doktora çalışması yapmış  “ Tuhfe-i Şahidi”  Muğla Üniversitesi tarafından basılmıştır.[22]

Mevlid: 823 beyitlik bir eserdir. Eser üzerinde Melahat Yöntem mezuniyet tezi hazırlamıştır (1971, İÜ Ed. Fak.)

Şerh-i Gülistân:  Sa‘dî-i Şîrâzî’nin eserinin Farsça şerhidir. 

Risâle-i Âfâk-u Enfüs

Sohbetnâme:  Mürşidle mürid arasındaki sohbet âdâbına dair yazılmış eseridir.

Gülşen-i İrfân

Tırâşname

Müşahedât-ı Şahidiyye



KAYNAKÇA

[1] V. Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı , MEB 1970, sh 327

[2] https://www.ehlisunnetbuyukleri.com/Evliyalar-Ansiklopedisi/Detay/Turkiye-Afyon

[3] Osmanlı Müellifleri; c.1, s.92

[4] Mustafa Çıpan, ŞÂHİDÎ, İbrâhim, DİA, cilt: 38; sayfa: 274

[5] BÜNYAMİN TAN, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/sahidi-muglali-ibrahim-dede

[6] BÜNYAMİN TAN, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/sahidi-muglali-ibrahim-dede

[7] Mustafa Çıpan, ŞÂHİDÎ, İbrâhim, DİA, cilt: 38; sayfa: 274

[8] Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân; c.3, s.15

[9] Lokman Derya SOLMAZ, Afyonkarahisar Mevlevihanesi Gezi Rehberi, https://www.afyon.bel.tr/upload/tr/dosya/dokumanyonetimi/267/06092013172

[10] Latîfî, Tezkire-i Şuarâ, Konya Mevlânâ Müzesi İhtisas Ktp., nr. 1504, vr. 109a-b

[11] Lokman Derya SOLMAZ, Afyonkarahisar Mevlevihanesi Gezi Rehberi, https://www.afyon.bel.tr/upload/tr/dosya/dokumanyonetimi/267/06092013172

[12] Mustafa Çıpan, ŞÂHİDÎ, İbrâhim, DİA, cilt: 38; sayfa: 274

[13] Açıkgöz, Namık (2008). Şâhidî ve Muğla’da Mevlevîlik. Muğla.

[14] Mustafa Çıpan, ŞÂHİDÎ, İbrâhim, DİA, cilt: 38; sayfa: 274

[15] Sâkıb Dede, Sefîne, II, 15-19; Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Mecelletü’n-nisâb, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 628, vr. 270b

[16] Esrâr Dede, Tezkire, Konya Mevlânâ Müzesi İhtisas Ktp., nr. 1502, vr. 43b-44b, 75a-76a; Sahîh Ahmed Dede, Mevlevîlerin Tarihi: Mecmûatü’t-tevârîhi’l-Mevleviyye (haz. Cem Zorlu), İstanbul 2003, s. 247, 248, 249, 251, 252, 253, 262, 267;

[17] Sâkıb Dede, Sefîne, II, 15-19; Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Mecelletü’n-nisâb, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 628, vr. 270b

[18] Mustafa Çıpan, ŞÂHİDÎ, İbrâhim, DİA, cilt: 38; sayfa: 274

[19] Mustafa Çıpan, ŞÂHİDÎ, İbrâhim, DİA, cilt: 38; sayfa: 274

[20] V. Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı , MEB 1970, sh 327

[21] V. Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı , MEB 1970, sh 327

[22] https://www.mynet.com/haber/guncel/sahidi-hazretleri-doktora-tezi-oldu-143090-1

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar