LATİFİ VE TEZKİRETÜ'Ş ŞUARA

28.03.2013

 

LATİFİ

 

Latîfî, Kastamonu doğumlu 15. yüzyıl divan edebiyatı şair ve tezkire yazarıdır.  Latifi’nin asıl adı Abdüllatif'tir.

Öğrenimini tamamladıktan sonra, kâtiplik göreviyle İstanbul, Belgrad, Mısır ve Rodos'ta bulundu. 1582 yılında Mısır'dan Yemen'e giderken bindiği geminin batması sonucu öldü.

Latîfî'nin şair Haffî hakkında yazdığı Tezkiretü'ş-Şuara, Şuara Tezkireleri  nesir türünün divan edebiyatındaki en gözde örneklerinden birisidir.  Latifi’nin tezkiresi ’e ait olan  HEŞT BEHİŞT, Ahdi'nin Gülşen-üş Şuara isimli tezkireleri ile birlikte en ünlü tezkiredir. [1]

1.asır dîvân şâiri ve tezkire yazarı. Asıl adı Abdüllatîftir. 1491 yılında Kastamonu’da doğdu. Hatipzâdeler adı verilen bir âileye mensuptur. Dedesi Fâtih Sultan Mehmed Han devri şairlerinden Hamdi Çelebidir. Öğrenimini Kastamonu’da yaptı. Daha sonra muhâsebe ve kitâbet işinde vazife aldı. İskender Çelebiye sunduğu kasidenin beğenilmesi üzerine imâret kâtibi olarak Belgrada tâyin edildi. Bir süre sonra İstanbul’a geldi ve imâret kâtipliğine devam etti. Daha sonra bu görevden alınarak Rodos’taki Kânûnî imâretine gönderildi. Oradan da Mısıra giden Latîfî, buradan Yemene giderken bindiği geminin batması üzerine boğularak öldü(1582).

 

Latîfî, on civarında eser yazmıştır ve en meşhurları Evsâf-ı İstanbul ve Tezkiretü'ş-Şuara isimli mensur eserlerdir.

 

LATİFİ VE TEZKİRETÜ’Ş ŞUARA

 

Tezkirelerde şairlerin hayatı hakkında bilgiler vererek kişilikleri, şiirleri, eserleri, üzerine değerlendirmeler yapmışlardır. Şairlerin eserlerinden şiirlerinden örnekler verip şiirleri ve ustalıkları ya da acemilikleri hakkında yorumlar yapmışlardır. Bu yönüyle tezkirelerin edebî eleştiriler içerdiği söylenebilir. Tezkireciler bunu yaparken kendi anlatımlarının üsluplarının sanatlı ve ahenkli olmasına özen göstermişlerdir.

 

Latîfî’nin yazdığı on kadar eserleri arasında en meşhuru 1546da tamamlayıp Kânûnî Sultan Süleymana sunduğu Tezkiret-üş-Şuarâ adlı eseridir.

 

Tezkiretü'ş-Şuara, Anadolu sahasında Sehî Bey'inkinden sonra bu türde yazılan ikinci eserdir. Eser, bir önsöz, üç bölüm ve bir sonuçtan meydana gelir. Latîfî, eserinde şairler hakkında objektif davranmıştır.

 

Tezkirecilik tarihimizin en önemli örneklerinden olan eser bir mukaddime üç fasıl ve hâtimeden meydana gelmiştir. Birinci fasılda, Anadolu’da yetişen şâir şeyhler; ikinci fasılda şâir padişahlar; üçüncü fasılda ise harf sırasına göre Sultan İkinci Murâd Han devrinde 1543e kadar yetişen üç yüzden fazla şair yer almaktadır. Latifi tezkiresinde 310 şaire yer vermiş bu şairleri tarafsız bir şekilde değerlendirmeye çalışmıştır. Latifi tezkiresi bu yönüyle edebiyatımızdaki ilk edebi tenkit örneklerini veren bir eleştirmen olarak göze çarpar. [2]

 

Tezkirede yer alan şahıslar alfabetik olarak verilmiştir.  Latifi sözü edilen bu eserinde şairler hakkında edebî tenkit ve değerlendirmelere yer vermesi ile bu esere orijinal bir yön kazandırmıştır.  Ancak birçok önemli şairi Kastamonulu olmadığı olmadığı halde Kastamonulu olarak göstermiş olması dikkatlerden kaçmaz.

 

Latifi Tezkiresi ya da diğer adıyla Tezkiretü'ş-şuarâ ve Tabsıratü'n-nuzemâ yazıldığı tarihten itibaren tezkire türünün en çok başvurulan eserlerinden biri olmuştur. Latifi tezkire türünde şairlerin biyografisine genişlik kazandırmak şairlik düzeylerine hak ettikleri oranda yer vermek, şairleri alfabetik olarak sıralamak, şairlerin şiirlerine eleştiri getirmek gibi yaklaşımlarla tezkirecilik geleneğine önemli özellikler kazandırmıştır.

 

Prof. Dr. Menderes Coşkun’un, Latifi ve tezkiresi konusundaki şu görüşleri tezkiresi hakkında detay bilgiler sunması bakımından önemlidir.  “Latîfî gibi tezkirecilerin eserlerinde, Osmanlı şairlerini ve toplumunu, klişe ifadelerle överken, hikâye ve anekdotlar vasıtasıyla aşağılamak tavrı vardır… Tezkireciler, hikâye ve anekdotlar vasıtasıyla, Osmanlı Türklerini ahlaksızlıkla, riyakârlıkla ve cahillikle itham etmişlerdir. ... Sultanlarla ilgili anekdotlara şairlerin anlatıldığı kısımda yer verilmiştir. Buralarda sultanlar çoğunlukla zâlim, câhil, basit, ahlaksız, hafifmeşrep kişiler olarak tanıtılmıştır… Toplumun hemen her kesimi suçlanmış veya töhmet altında bırakılmıştır. Sultan ve şehzadeler dâhil hakarete uğrayan kişilerin Latîfî'nin bu iddia veya ithamlarına karşı sessiz kalmaları çok zordur... [3]

 

Tezkiret-üş-Şuarâ adlı eseri 1896da Ahmed Cevdet tarafından matbaa harfleri yayınlanmış, H. Theodor Chabet tarafından kısaltılarak Almancaya çevrilmiştir (1800). Latîfî, tezkiresinde; 500 gazel ve 33 kasideden meydana gelmiştir.

Latifinin tezkiresi Rıdvan CANIM, Latifi Tezkiretü'ş-Şu'ara ve Tabrisatü'n-Nuzema, Ankara 2000 de basılmıştır.  ISBN: 975-16-1341-8, İLESAM: 2000.06.Y.0143-219 [4]

Mustafa İsen, Latifi Tezkiresi, Akçağ Yayınları1999 tarafından günümüzde de basılmıştır. 



Diğer eserleri ise şunlardır:

 

Risâle-i Evsâf-ı İstanbul: İstanbulun birçok semtini, devrin yaşayış ve düşünce hayâtını anlatan bir eserdir. Eser 1977de İstanbulda yayınlandı.

Fusûl-i Erbaa: Dört mevsimin özelliklerinin anlatıldığı bir eser olup 1870te Münâzarâ-i Latîfî olarak yayınlandı.

Subhat-ül-Uşşâk: Yüz hadîs-i şerîfin tercümesidir.

Nazm-ül-Cevâhir, Ahvâl-i İbrâhim Paşa, Vasfı Âsaf-nâme, Enis-ül-Fusehâ, Esmâ-üs-Suver-il-Kurân.

Latifi’nin  bir Dîvânı olduğu yazılıp söylense de, henüz bu eser ele geçmemiştir.

 

[1] SEHİ BEY TEZKİRESİ HEŞT BEHİŞT, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=33187

[2] ŞUARA TEZKİRELERİ VE TÜM ŞAİR TEZKİRELERİMİZ, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=33188

[3] ] https://tr.wikipedia.org/wiki/Tezkire’den alıntı:  Prof. Dr. Menderes Coşkun, Lâtifi'de Oryantalizmin Parmak İzleri: Latîfî'nin Türk ve İslam Büyüklerini Anekdotlar Vasıtasıyla Değersizleştirme Gayreti-Prof. Dr. Menderes Coşkun,Uluslararası Klasik Türk Edebiyatında Biyografi Sempozyumu)

[4] https://e-magaza.akmb.gov.tr/switch.php?file=ProductInfo&cat_id=4&product_id=288

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar