Şeb-î Nîsân

22.03.2016

 

 

Şeb-î Nîsân

 

Mahmûr, muzî, mâ-ı, derin bir şeb-i nîsân

Olmuştu nücûmiyle miyâh-î dile rîzân

Dallardan uçan ıtr-ı bahâr-î mütefekkir

Dökmüştü o solgun şebe hulyâ, emel ü Şi’r.

Sesler, gülüşür sâyede, sevdâ ile bî-hûş,

Bâd anları eylerdi nevâzişle der-âğuş.

Bir cism-i perestîdeyi kalb üstüne sarmak

Hırsîyle başım sıtmalı, gözler kuru, parlak,

Eller asabî, hıçkırarak sâhile indim,

Karşımda deniz… Göklerin altında gezindim.

 

Ey sen ki uzaktan mütebessim, heves-âmûz

Olmuş şeb-i ömrümde nigâhın bana merkûz,

Leyl işte, sükût işte… Yed-i sâhir<10>-i nîsân,

Dökmüş suya ezhâr-ı ziyâ, dillere nîrân;

Olmuş denizin rûhu semâlarda hem- âğuş,

Bin bûseyi tanzîr ile encüm suya dolmuş;

Eşcâr ü havâ gölgede sessiz sarışır, gel!

Gel, yalnızım ey, beklenilen hüsn-i muhayyel!

 

Ey çeşm-i siyah, ey dağınık zülf-i şeb-engîz,

Ey leb ki eder âteşi her cinneti tecvîz,

Ey sîne ki âlâmımı tenvîm edeceksin,

Ey rûh-ı heves, rûh-ı ziyâ, rûh-ı mehâsin

Gelsen ve bu hicrânı, bu âlâmı bitirsen,

Sen anlayacaksın beni ey rûh-ı ziyâ sen! ..

 

Kendimle bütün bunları tekrâr ediyordum,

Doğmuştu kamer, şimdi uzaklardaki mağmûm

Dağlardan açık ra’şeler elvâha dağılmış,

Sarmış dil-i eşyâyı heves, bûsiş ü hâhiş.

Hep çift idi karşımda: Kamer, encüm ü eşcâr,

Bendim yalnız ordaki bî-hemser ü bîdâr;

Durgun suya baktım ve dedim: Ah ölebilsem,

Mâdâm ki yok ağlayacak mevtime kimsem! ..

 

(Göl Saatleri, 1921)

 

Ahmet Haşim Hayatı

Bize Göre 

Sembolizim Ahmet Haşim

 

 

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da