02.06.2015
Tam adı ve adının doğru yazılışı” Şemseddîn Ahmed Sivâsî “şeklindedir. Kendisine” Kara Şems” de denmiştir. Sivaslı [1] Halvetiyye tarikatı, Semsiyye (Sivâsiyye) kolu kurucusu, şeyh, mutasavvıf ve şair.
Şemseddin Sivâsî ile alakalı bilgiler oldukça sınırlı ve bu bilgiler de bir iki esere dayanmaktadır. Veli mertebesinden görülmüş bir âlim ve şeyh olan Şemseddin Sivasi hakkında birçok menkıbe isnat edilmiş, hayatı da bu menkıbelerle birlikte zikredile gelmiştir.
Biraz esmer oluşu dolayısı ile Kara Şems diye şöhret bulmuş Şems-i Azîz adıyla da anılmış olan Kara Şems, 1519 yılında veya daha büyük bir kabulle 1520 yılında Tokat’ın Zile ilçesinde doğmuş, Muharrem, İbrahim ve İsmail adlarındaki diğer üç kardeşi ile birlikte büyümüştür. Babası Horasan’dan 28 sofusuyla Zile’ye gelmiş olup ve Amasya’da Şeyh Habîb Karamânî’nin halifelerinden Hacı Hızır’ın halifesi olmuş ve Zile de ölmüş olan Ebû’l-Berekât Muhammed ez-Zîlî’dir. [2] [3]
Yedi yaşındayken, Amasya’ya babasının şeyhi olan Halvetiyye Şeyhi Hacı Hıdır’ın ziyaretine dua almak için gitmiş, onun duası ve sohbetleriyle şereflenmiştir. 1527. Zile’deki derslerinde sarf ve nahiv ile diğer ilimleri tahsil etmiş, daha sonra ağabeyleri Muharrem ve İbrahim Efendilerden ders almak için Tokat’a gidip Arakıyeci-zâde Şemseddîn Efendi’den ve diğer âlimlerden de aklî ve naklî ilimleri öğrenmiştir. [4]Tokat ve Zile de gördüğü güzide tahsilinden ve ağabeyleri Muharrem ve İbrahim’den de aldığı derslerden sonra müderrislik yapabilecek derecede ilimleri tahsil etmiş olur.
Şemseddin Sivasi 1540 yılında bir ara İstanbul’a da gelip, Sahn-i semân medreselerinde müderris olarak görev alır. Bir müddet sonra istifa edip Şam’a gider. [5] [6] Şam’da bir yıl kaldıktan sonra Hac farizası için Mekke’ye gitmiş hacı olup Zile’ye dönmüştür.
Zile’de iken Süluk almak için Hacı Hızır halifelerinden Muslihuddin Efendi’ye biât eder. Şeyhi’nin vefatı üzerine Tokat’a ve sonra Zile’ye dönerek tedris faaliyetine devam etmeye başlar. 1555 yılında Tokat’a gelen Şemsî, Abdülmecîd Şirvânî’ye intisâb eder.
Şemseddin Sivâsî, 30 yaşları civarında (30-32) Şeyhine intisap etmiş ve 35 yaşlarında da irşat vazifesine başlayarak, Zile’ye gelmiş olmalıdır.
Sivas Valisi Hasan Paşa 1564’te, Sivas’ta Yenicâmi (Meydan câmii) inşa ettirmiş, camiye bir vaiz aramaya başlayınca Şemseddin Sivasi’yi tavsiye etmişler. Hasan Paşa’da bunun üzerine Kara Şems’i Sivas’a davet etmiştir. Kara Şems bu davet üzerine a evlâd ü ıyâli ile talebelerini de yanına almak şartıyla Sivas’a gelir. [7]Sivas’ta Hasan Paşa’nın yaptırdığı dergâha yerleşmiş, caminin imamlığı da ona verilmiştir.
Şemseddin Sivâsî, ömrünün sonuna kadar bu camide ve kendine vakfedilen dergâhında yaşayacaktır. Bu camide vaazlar vermiş davetler üzerine yakın ilçelere de giderek vaazlar vermiştir. Burada Halveti tarikatının önde gelen şeyhlerinden biri olmuş Şemsiye veya Sivasi adı verilen tarikat kolunu oluşturmuştur. Ömrünün son yıllarında bir kez daha Hacc’a gider bu Hac seferine pek çok müridi, talebesi hatta Sivas merkezi dışındaki cemaatinden birçok kişi, eşrafı ve halifeleri de katılmıştır.[8] 1591
Menakıpnamelerin hemen hepsinde Haçova Seferine katıldığı ordu bozulduğunda üstün gayreti sayesinde muharebenin seyrinin Müslümanlar lehine dönmesini sağladığına dair menkıbeler anlatılmaktadır. Buna rağmen Eğri kalesinin fethi ve 1596 da yapılan Haçova seferine katıldığına dair kaynaklarda rastlanılan kesin kayıtlar olmasa bile ileri yaşına rağmen bu sefere iştirak etmesi mümkün olabilir. Nitekim Eğri Seferinden bir ay önce İstanbul’da olduğu, [9]üç gün Aziz Mahmud Hüdai’nin dergâhında kaldığı onunla sohbet ettiği, bu esnada İstanbul’un bütün ileri gelen zevatı tarafından ziyaret edildiği, Padişaha seferin zaferle sona ereceğini müjdelediği gibi kayıtlar ve menkıbeler de bulunur.
Seferden sonra bir müddet İstanbul’da kalmış, Sivas’a dönmüş ve ertesi yıl vefat etmiş, Vaaz ve irşatta bulunduğu Meydan Câmi hazîresine defnedilmiştir. 1597
Kurduğu tarikat kolu kendisinden sonra Abdülmecîd Sivâsî ve Abdülahad Nuri kanalı ile devam etmiştir.( BKZ Abdülahad Nuri Şair ve Şeyh)
Bir söylentiye göre cenazesine il içinden ve dışından çok büyük bir kalabalık katılmıştır. Ünü Osmanlı sınırlarını da aşan Şemseddin Sivasi halk arasında veli mertebesinde görülmüş onun kerametlerini anlatan birçok menkıbe oluşmuştur. [10]
ŞAİRLİĞİ
Şiirlerinde Şemsî mahlasını kullanmış iki divan oluşturacak kadar çok şiir yazmıştır. Buna rağmen devrindeki ve sonraki tezkirelerde ondan şair olarak söz edilmiş, şiirlerinden de bahsedilmemiştir. Onun hakkında detaylı bir çalışma yapan Prof.Dr. Hasan AKSOY’a göre aslında başarılı bir şairdir.
Prof.Dr.Hasan AKSOY sözü edilen yazsında onun şairliği hakkında şu kanaatlerini dile getirmiştir. “ Şiirlerindeki gayesi halkı irşad olduğundan, ağdalı, sanatlı, girift ve mazmûnlarla dolu mısralar yerine, kolay anlaşılır olmayı tercih etmiştir. Şiirlerinde ârifâne ve sağlam bir üslûbu vardır. Arapça ve Farsça kelime ve terkipler kullanmakla beraber, umûmiyetle sâde bir Türkçeyi diğerlerine ye tutmuştur. Onun şiirlerinde mânâ, mısrâ veya beyit sınırları içinde kalmaz; aksine şiirlerinde bütünlük göze çarpar. Şiirlerini yek-âhenk tarzda söylemiştir. “ [11]
Şiirlerinde genel olarak dünyanın fâniliği, ahrete hazırlanmak gerektiği, dünyevi işlere dalarak uhrevi işlerin noksan bırakıldığı, bir Allah adamına bağlanmanın lüzumu, sünneti seniyeye uymanın gerekliliği, sabır, tahammül ve rızanın önemi gibi konular işlenmiştir. [12]
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
Ey Resûl-i Arabî mâh-ı du kevn ü medenî [13]
Şâd olur sâil-i bâbın ne kadar olsa denî
Ünsünü bulmala mahrem-i arş olmadı mı
Berr ü vahşetde şübân-iken Üveysi Karanî
Zîr-i na’lince olan kumlarına ıbta ider
Tâc-ı Şâhânede olan dürr-i semîn-i
Adenî Seng-i sahrâsına reşk ider-iken la’l ü cinân
Hiç hisâba gele mi anda akîk-i Yemenî
Saltanat mansıbını virmege çok minnet ider
Hân-ı fazlında zübâb olmaa hâkân-ı senî
Berr-i ışkında şehâ şevkile uşşâk-ı safâ
Bulmadı zîr ü muaylân gibi zîbâ çemeni
Nutk-ı cân-ı perverâ her kanda ola rûh-fezâ
Dem-i hikmetle o dem aça mı Îsâ deheni”
Nât-ı Şerîf [14]
Kapına geldi âsîler, Şefaat yâ Resûlallah!
Suçunu bildi kâsîler, Şefaat yâ Resûlallah!
Ne ettim ise ben ettim, Yanıldım nefse zulm ettim,
Henüz suçum bilip geldim, Şefaat yâ Resûlallah!
Ne ilmim var ne amelim, Perişan cümle ahvâlim,
Vesveseyle dolu bâlim, Şefaat yâ Resûlallah!
Bu şemsi abd-ı âbıkdır, Ne etsen ona lâyıktır,
Velî yoluna sâdıktır, Şefaat yâ Resûlallah!
Şemseddîn Ahmed Sivâsî Kara Şems Şiirleri
· Yola girme sakın zâd olmayınca
· Na’t-i Şerîf Kapına geldi âsîler şefâat yâ Resûlallâh
· Derd-i aşka düşmeyen dermâna olmaz âşinâ
· Hudâyâ izzetin hakkı dile aşktan letâfet ver
· Kimdir ki bu âlem heme dîvânesi derler
· Derd ehli olan dârını dil-dâre satarlar
· İlâhî dilime lutf eyle zikrinden halâvet ver
· Hudâvendâ şu âlemde esen yeller seni ister
· Dil-dâre gönül ver kim ol hânesini gözler
· Râh-ı aşka girmeyen merd olmadı zenler-durur
· Mecnûn olalı gönlüm Leylâ haberin söyler
· Çünki kondun bu harâb-âbâda gencin bulagör
· Zeyn etmek için cennete insân iletirler
· Dünye bir mey-gededir hamrı humârın ödemez
· Biz ol uşşâk-ı ser-bâzız bize akl issi yâr olmaz
· Kârhâne-i Hudâ’da âvâre gezmek olmaz
· Düşelden tâb-ı zülfine düşer kâşânemiz yanmak
· Kim ki derer bu kûşenin lâlesini kucak kucak
· Kankı dimâğ içinde ki aşkın hevâsı yok
· Kıssa-ı şem’-i dili pervâneden sormak gerek
· Ey gönül tâvûslayın zeyn-i kabâdan geçmedin
· Derdin ne behey âşık bîçâre neden oldun
· Kâmillerin dükkânları halvet-durur dükkâna gel
· Ten hissine uyman çü Hak’a ol ehak değil
· Himmet-i merdân ile meydâna geldim dönmezem
· Cümle âlem âşinâ arada ben bîgâneyim
· Derdin ey cân tabîbi bana dermân olsun
· Ger pîr-i mugândan haberin var-ise söyle
· Yola girme sakın zâd olmayınca
· Elif kaddini görelden bu cismim lâmı dâl oldu
· Andım yine ol bezmi mestânelik el verdi
· Düşelden mekteb-i aşka unuttum ders-i fetvâyı
·
KAYNAKÇA
[1] Bursalı Mehmed Tâhir Efendi, Osmanlı Müellifleri, I, 75
[2] Dr.Hasan AKSOY , ŞEMSEDDİN SİVÂSÎ, HAYATI, ŞAHSYYETİ, TARKATI, ESERLERİ, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt IX/2 s. 1-43 ARALIK 2005. SİVAS
[3] Osmanlı Müellifleri cild-1, sh. 95
[4] Bursalı Mehmed Tâhir Efendi, Osmanlı Müellifleri, I, 75
[5] Bursalı Mehmed Tâhir Efendi, Osmanlı Müellifleri, I, 75
[6] Dr.Hasan AKSOY , ŞEMSEDDİN SİVÂSÎ, HAYATI, ŞAHSYYETİ, TARKATI, ESERLERİ, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt IX/2 s. 1-43 ARALIK 2005. SİVAS
[7] Dr.Hasan AKSOY , age. Shf 10
[8] Dr.Hasan AKSOY , age. Shf 10
[9] Mustafa Selânikî, Târih-i Selânikî, Yazma kısım (Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Revan Köşkü, 1138), vr. 151
[10] Bir seyâhat dönüşünde, konakladıkları mahallin sâkinleri Râfizî oldusundan, onlara yiyecek ve içecek vermemişlerdi. Nerdeyse canlarından dahi endişeli bir durumdaydılar. Fakat emseddin Sivâsî’nin duâ ederek reislerinin kızının amansız bir hastalıktan kurtulmasına vesîle olması netîcesinde, ahâlî Ehl-i sünnet inancına dönmüş, bu sâyede bol ihsâna kavuşmuşlardı. Aynı zamanda ahâlî şemsiyye tarîkatının muhibbânından olmuşlardı.
[11] Dr.Hasan AKSOY , age. Shf 10
[12] İSLAM ALİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ, KARA ŞEMS (Şemseddîn Ahmed Sivâsî)https://www.ehlisunnetbuyukleri.com/
[13] Dr.Hasan AKSOY , age. Shf 10
[14] İSLAM ALİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ, KARA ŞEMS (Şemseddîn Ahmed Sivâsî)https://www.ehlisunnetbuyukleri.com/
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın