19.07.2023
Şemşîr veya Şimşir شمشیر Farsça kökenli bir sözcüktür ve kılıç anlamına gelir.
Şemşîr veya Şimşir شمشیر Farsça kökenli bir sözcüktür. Eski dilde kılıç kelimesinin eş anlamlısı olarak tiğ , dımışk, seyf, sef-i bürrun, seyf-i sârim,[1] şemşir, pala , samsar, abdâr kelimeleri de kullanılmıştır. Türkçedeki kılıç kelimesinin Arapça eş anlamlısı ise “ dımışk “ tır. Şemşir, şimşir, şaşmir kelimeleri ise Farsça kökenlidir. ( bkz SEYF NEDIR ŞIIRLERIMIZDE ŞEMŞIR KILIÇ PALA
Eskiden savaşlarda kılıç, kalkan, ok, yay kullanılırdı. Elde kılıç saldırmaya ise dalkılıç denilirdi. ( DAL KILIÇ- DAL TABAN- DAL- I ARAK ÇIN-, DAL- TAÇ )
Farisilerin şemşir dedikleri kılıç 12. Asra kadar iki kenarı da keskin düz ve ucuna doğru sivrileşen kılıçlardı. Ancak 12. Asırdan sonra İran Türk hâkimiyeti altına girdikten sonra Türklerin bir tarafı keskin eğri kılıçları ile karşılaşmışlar, düz kılıçları terk etmişler şemşir veya şimşir sözcüğünü Türk tipi kılıçları ifade edecek şekilde kullanmaya başlamışlardı.
Osmanlıların Yatağan adını verdiği bu kılıç tipi darbelere çok dayanıklı savunma olanağı daha yüksek çifte su verilmiş daha hafif kılıçlardı. Osmanlı kılıçları hafif, balçaktan uca doğru hafif eğimli ve tek taraflı keskin olarak yapılmışlardır. “Türk kılıçlarının en büyük karakteristik özelliği namlularda kullanılan çeliğin elde edilmesi ve bu namlular üzerinde çağına göre ileri bir teknikle yapılan süsleme, bezeme ve hat sanatını uygulamalarıdır.” [2] İnce ve uzun olabildiği halde eğimli yapısı ile darbelere daha dayanıklı hafif olduğu için de seri ve hızlı bir şekilde kullanılmaya imkân kazandırıyordu.
Demircilikte ısta olan eski Türkler bu kılıçları yapmayı 9. Asırda öğrenmeye başlamıştı. Çifte su verilmiş bu hafif ve dayanıklı kılıçlar Osmanlı döneminde daha ziyade Yatağan’da yapıldığı için Yatağan adını almıştı. Babür İmparatorluğunda bu tip kılıçlara telvar denilmişti. Arabistan'da seyf deniliyordu ve Şam kılıçları oldukça makbuldü
Kılıçlar halis demir hatta çifte su verilmiş çelikten yapılırdı. Bu nedenle kılıca "âbdâr" da denilmiştir“Kılıçların üzerine ayetler, beyitler, şiirler, kılıcın sahibinin ismini yazmak, çeşitli işaretler ve simgeler de nakış etmek, eski devrin adetlerindendir. Özellikle Türkler yaptıkları kılıçların üzerine hat ile zevkli bezemeler yapmaya, fetih ile ilgili ayetler yazmaya, birçok motifle de süslemeye çok önem vermişlerdir. Bu süslemeler ya kakma sanatıyla yapılıp üzeri gümüşle doldurularak veya gümüş ile işlemek şeklinde oluyordu.Kılıcın hammaddesi olan kaliteli çeliğe, “ dımışk yumurtası “ denmiş, kılıcın yapıldığı yere dımışkahane denmiştir. Kılıçların sapları ise daha ziyade, kemik, fildişi, ahşap veya boynuzdan yapılmıştır.”[3]
Eski devrilerde esatiri kahramanların destanlaşmış kılıçlarının özel adları da vardı. ( Bkz GAMGAM TIG-I VE ŞEMŞIR-I GAMGAM RÜSTEM-I GAMGAM NEDIR ) Örneğinn Hz Ali’nin Zülfikâr adlı kılıcı Zaloğlu Rüstem’in Şemşir-i Gamgam bu tip kılıçlara örnektir.
KAYNAKÇA
0
0
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın