Sidre Nedir
Osmanlıca yazılışı: sidre : سِدْرَه
Sidre Arapça kökenlidir ve Arapçada “ göğüs, bağır, bir şeyin çıktığı yer, kaynak, köken, çıkma, türeme, bir kaynaktan kaynama mecazi olarak da bir şeyin başı, ”[1] anlamlarına gelen sadr : صدر kökünden türemiştir. Isdar, sadr, sadrazam, sadaret, sedir, sidre müsadere, sudur ve başköşe anlamı ile sedir, sadri sözcükleri de “sdr “kökünden türemiştir.[2] ( bkz Sadr Nedir Aruz Ölçüsünde Mısrada İlk Cüz )
Sidre sözlüklerde: “Ağaca teşbih edilen, yedinci kat gökte bir makam ismi. Yedinci kat gökte olduğu rivâyet edilen bir makam. Bir ağaç, gökte mânevî bir yer. Varlık âleminin sonundaki manevi ağaç.” [3] “Arabistan kirazı denilen hoş gölgeli nebk ağacı “ [4]olarak tarif edilir.
Mütercim Âsım,” Kamus “adlı eserinde sidreyi Trabzon hurmasına benzeyen kotu ve latif gölgeli Arabistan kirazı denilen bir ağaç olarak tarif eder.
Sidre, Hz. Peygamber Allah’ın huzuruna varmadan önce cennetü’l-me’vâda Cebrâil’i yanında bıraktığı yedinci kat gökte bir makam ve makamdaki mübarek bir ağaçtır. İslami kaynaklara göre sidre yaprakları yıkanmak amacı ile de kullanılabilecek bir ağaç olmaktadır.
Sidretü’l-müntehâ ى المنته ةسدر terkibi “son noktada bulunan sidre” Anlamına gelir.
Sidre “ İslâmî kaynakların çoğunda cennetten çıkan, ikisi zâhir, ikisi bâtın dört nehrin bu ağacın altından doğduğu yer”[5] olarak da yer alır. İslami inançlarda Cebrail’in bile ileri gitmesi yasak olan Miraç gecesinde sadece Hz Muhammed’in Allah katına erişmesi için geçmesine izin verilen bir sınır, makam ve bu sınırda altında yüz atlının gölgelenebileceği kadar büyük ve ulu bir ağaçtır.
İslamiyette ve Edebiyatta Sidre ve Sidretü’l-müntehâ
Sidre, ve Sidretü’l-müntehâ Kuran’da da geçmektedir. Sidr Kuran’da Cebraili’in bile bir adım ileriye gidemeyeceği, gitmesi yasak olan sadece Hz Muhammed’in geçmesine izin verilen Allah katı ve melekler arasında bir hudut çizgisi olarak izah edilir.
Cebrail, Miraç’ta Hz Muhammed’i sidreye kadar götürmüş ondan sonra kendisine yasak olan bu hududu aşmamıştır. Bu nedenle Sidretü’l-müntehâ, Mi’rac gecesinde Cebrail’in Hz Muhamed’i bıraktığı ve daha ileriye gidemediği Allah katına ulaşmanın en son hudu olan “ arşın sağ yanında bulunan “, Cebrâil’in, “Lev denevtü ünmületen leharaktü “ (buradan bir parmak dahi ileri geçersem yanarım) dediği bu sınır çizgicisi ve bu huduttaki ağaçtır. [6] Hz Muhammed bu ağaç ile belirlenen makamda ilâhî sırlara mazhar olmuştur. İslam âlimlerimin tasavvurunda sidre “altında yüz atlının gölgeleneceği kadar” ulu bir ağaç olmaktadır.
İskender Pala, sidreyi : “Sidre'nin yanında cennet vardır ve cennetin nehirleri onun altından akar. Sidre'den ötesi Allah'ın Zât âlemidir. Sidre, beşer bilgisinin ve amellerinin son hudûdu” [7]olarak ifade eder.
Divan edebiyatında yazılmış olan miraçnamelerde, na‘tlarda, mevlidlerde, mesnevilerde ve cennetten söz eden pek çok yerde sidreden söz edilir. Tasavvufta, halk ve ozan şiirimizde; ilahi ve nefeslerde karşımıza çıkmaktadır.
O yerden geçtik ve gördüm bir ağaç
Ol ağaçtır bu gökler başına taç ...
Dedim bu ne acâib müntehâdır
Dedi bu da o sidrü’l-müntehâdır
Girü (tekrar) refref gelip götürdü beni
O sidre katına irürdi (ulaştırdı) beni Abdülvâsi Çelebi- Mi‘râciyye
Bâg-ı hüsn içre görel’den Sidre serv-i kâmetüñ
Niteki Sidre boyun gibi serv nâz idemez
KAYNAKÇA
[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/sadr-nedir-aruz-olcusunde-misrada-ilk-cuz/139355
[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/sadr-nedir-aruz-olcusunde-misrada-ilk-cuz/139355
[3] https://www.luggat.com/sidre/1/1
[4] SÜLEYMAN ULUDAĞ, https://islamansiklopedisi.org.tr/sidretul-munteha#1
[5] MUSTAFA İSMET UZUN, https://islamansiklopedisi.org.tr/sidretul-munteha#1
[6] MUSTAFA İSMET UZUN, https://islamansiklopedisi.org.tr/sidretul-munteha#1
[7] İskender Pala , Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, “Sidre Maddesi” ,