Sûr-nâme Nedir Tüm Özellikleri Yazılan Tüm Surnameler

20.11.2022

 

 

 

Osmanlıca yazılışı: sûr : صور

Osmanlıca yazılışı :nâme :  نامه

Osmanlıca yazılışı: Sûr-nâme  نامه صور

Sur kelimesi sözlüklerde  “seslenmek, ses çıkarmak; eğmek”, “ses çıkaran eğri boynuz” , “boynuzdan yapılmış büyük boru.  Kıyamette Hz. Isrâfîl’in üfleyeceği boru” ve düğün manaları ile açıklanır.[1] Nâme :  نامه ise Farsça da mektub, risale, kitap anlamlarına gelir.

Arapça ve Farsça birleşik bir kelime olan Sûr-nâme edebiyatta “ Düğün kitabı “ anlamına gelen bir terim olarak kullanılır.  Ancak şehzadelerin ve hanım sultanların doğumlarını kutlamak münasebetiyle şehzadelerin sünnet ve evlilik törenleri, hanım sultanların da evlenmeleri hakkında yazılmış olan sûr-nameler varsa da, daha ziyade şehzadelerin sünnet törenlerini anlatan kitaplar olmuşlardır. Bu eserler : “ Padişahın çocuklarının doğumu, sünneti, kızlarının, kız kardeşlerinin evlenmesi gibi nedenlerle düzenlenen halka açık eğlencelerin anlatıldığı manzum eserlerdir.” [2]Ancak mensur olarak yazılmış sûr-nameler de vardır. Manzum olarak yazılan ve kitap haline getirilen sûrnameler mesnevi nazım şekli ile yazılmıştır. Sûriyye adı verilenleri ise kaside şekli ile yazılanlar olmaktadır.

Sûr-nâmeler üç türlüdür.

Mesnevi nazım şekli ile veya nesir yazılan Sûr-nâmeler çoğunlukla saraydaki nakkaşlar ekibi tarafından minyatürlerle süslenmiş olan eserlerdir. Muhtemelen Orhan Gazi zamanından beri sarayda nakkaş ekibi bulunurdu ve “ nakkaşhane’de  çalışan sanatkârların görevleri, kitapların minyatürlerle süslenmesi,  cami, köşk, medrese ve  sarayların tezhip, hat bezeme işlerinin yapılmasıydı.”[3] Saraydaki nakkaş teşkilatının diğer bir görevi ise Sûr-nâmelere minyatür hazırlamaktı.  Fakat sûrnamelerin hepsi minyatürler ile süslenmiş kitaplar halinde değildir. Bunların bazıları kaside şeklinde kaleme alınmışlar ve bu tip olanlarına sûriyye denilmiştir. Hatta bilinen ilk sûr-nâme Figanî'nin (öl. 1532) 1530'da Kanunî'nin şehzadeleri Mustafa, Mehmed ve Selîm'in sünnet düğününü anlatan kasidesi olmaktadır.

Minyatürler ile süslenmiş sûr-nâmeler özellikle duraklama döneminde hazırlanmıştır. Bu eserler sarayda yapılan ve haftalarca sürebilen şatafatlı sünnet ve evlenme törenlerini altınlarla tezyin edilmiş minyatürlerle resimleyen eserlerdir.  Nitekim özellikle duraklama dönemlerinde yapılan bu düğünler oldukça gösterişli oluyor, haftalarca sürebiliyor, bu törenleri anlatan eserler sayıları yirmiyi aşkın nakkaşlar tarafından altın suları ile süslendikleri için oldukça masraflı oluyorlardı. Eserleri yazma görevi bir şaire veya yazara verilir karşılığında ise bedeli ödenirdi. İsraf ve gösterişe boğulan bu törenleri anlatan bu eserlerin diğer bir yazılma nedeni ise bu vesile ile caize almak içindi.

Bu düğünlerde hokkabazlar hünerlerini gösterir, devrin çeşitli işkollarına mensup esnaflar ürünlerini teşhir edecek şekilde devlet erkânı önünde resmigeçit yapar, çalgıcılar çalgı çalar, çengiler raks eder, ahali saraya dolar, altınlar ve gümüşler bahşişler savrulurdu. Bu şatafatı resimlemek nakkaşlara, yazmak da şairlere ve yazarlara düşerdi.

Duraklama devrinin bu çok şatafatlı çok masraflı düğünlerini anlatan ve minyatürlerle betimleyen sûr-namelere çok masraf yapılsa da bu eserlerin hazırlanmasının pek çok da yararı olmuştur. “ Surname’ler tarih, gelenek ve görenek, toplumsal yaşam, kurumlar, seyirlik oyunlar gibi konular açısından belgesel nitelik taşır. Örneğin Surname’lerde yemek, şekerleme, yemiş isimleri, mutfak araç ve gereçleri, kumaş türleri ve iş kollarıyla ilgili terimler gibi dil tarihi bakımından da zengin malzemeye rastlanır.[4] Surnâmeler diğer kaynaklarda hiçbir şekilde rastlanılamayacak kadar çok çeşitli detaylar aktarmışlardır.  “ Düğünlerde kullanılan araç ve gereçler, yenilip içilen şeyler, düzenlenen eğlence ve oyunlar vs. en ince detaylara varasıya dek anlatılır. Saray ve çevresinin yaşama biçimini… zevk ve eğlence anlayışlarını, giysilerini, törenlerini, gelenek ve göreneklerini, musiki âletlerini görebilmek[5] mümkün olmuştur.  Özellikle Lale devrinde , LEVNI tarafından yapılmış minyatürler bu konuda oldukça detaylı bilgiler vermişlerdir. Bu minyatürlerde, çok çeşitli esnaflar ve loncalarını, esnaf kıyafetlerini , geçit törenlerini, gece ve gündüz eğlencelerini, gösterileri, şölenleri ve Haliç kıyısındaki yapıları oldukça gerçekçi bir biçimde  görmek mümkün olmuştur. Bu eserler içinde özellikle Seyyid Vehbi'nin Sürname-i Vehbi adlı Surnamesi ve bu eser için Levni’nin yaptığı 137 minyatür çok kıymetlidir. [6]( bkz  SÜRNAME-I VEHBI VE LEVNI )

Osmanlılarda ilk surnameler kaside şeklinde  ve XVI.asurdan itibaren görülmeye başlanmıştır. II. Selim’den itibaren oldukça fazla surnâme yazılmaya başlanmıştır.

Türk edebiyatında kaside, mesnevi ve nesir olarak yazılmış olan sûrnamaleri yazılış sıraları ve tarihleri ile  İskender Pala şu şekilde tasnif etmiştir.

KAYNAKÇA 

[1] ŞAHAMETTIN KUZUCULAR, SÛR NEDIR KÖKENI ANLAMI ÖZELLIKLERI ŞIIRLERDE SÛR İSRAFIL KIYAMET, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=45636

[2] SÜREYYA EROĞLU, SURNAME SÛRNÂMELER, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=45637

[3] NAKKAŞLIK SANATI VE NAKKAŞLIK, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=45637

[4] SÜREYYA EROĞLU, SURNAME SÛRNÂMELER, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=45637

[5] İskender Pala , Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, s. 423

[6] ŞAHAMETTIN KUZUCULAR, LEVNI HAYATI MINYATÜRLERI VE ŞAIRLIĞI, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=45637

[7] İskender Pala , Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, S.

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar