Taşköprülüzadeler olarak tanınan ve Osmanlı'da birçok âlim ve müderris yetiştiren bir aileden gelen ve bu aileye adını veren Ahmet’in in dedesi Hayreddin Halil, Taş köprü’deki Muzafferiye Medresesi’nde müderrislik yapmıştır. Aile bu nedenle Taş köprülüler olarak tanınmıştıır. Tam adıyla Taşköprülüzade Usameddin Ahmed bin Mustafa (d. 2 Aralık 1494, Bursa - ö. 16 Nisan 1561, İstanbul) Osmanlı Devleti’nin ilk bilim tarihçisi ve ilk ansiklopedi yazarıdır. [1
Dimetoka, Üsküp ve Edirne’de çeşitli medreselerde müderrislik yapan Taşköprülüzade Ahmet, 154 1 te Bursa, 1551 de İstanbul kadılığı yapmış, 1554 yılında emekliye ayrılarak, biri ilimleri, diğeri ise bilginleri konu edinen iki kitap bırakmıştır. [2] İlimleri ele alan kitabının adı Miftahü’s-Sa’ade, bilginleri konu edinen ersinin adı iise Şakâyık-i Nu’maniyye adını taşır. Her iki eser de Osmanlı ilimleri ve ilim adamları için eşsiz bir kaynak özelliği taşımaktadır.
Miftahü’s-Sa’ade, adlı kitapta, tıp, kimya, botanik, zooloji, matematik ve fizik gibi bilimlerin o günkü durumları hakkında çok değerli ve aydınlatıcı bilgiler bulunmaktadır. Dr. Adıvar, bu eseri, Osmanlı Türklerindeki ansiklopedilerin en önemlilerinden biri olarak nitelendirmektedir. [3]
“Şakaiku’n-Numaniyye’nin kelime manası gelincik çiçeği’dir. Gelincik çiçeğinin simgesel anlamı ölümsüzlük uykusudur.” [4] Şakâyık-i Nu’maniyye adını taşıyan eseri Arapça olarak yazılmış, Osman Gazi’den I. Süleyman’a kadar ilk on padışah zamanında yaşayan 502 âlim ve şeyhlerin terceme-i halini (özgeçmiş) yazan bir kitaptır. Bu eser, özellikle Fatih Sultan Mehmet devri ilim hayatı ve uleması ile ilgili verdiği bilgiler ile dikkat çeker. Arapça olarak kaleme aldığı devrin bilimlerini anlatan Miftahü’s-Sa‘âde ve Misbah-üs-Siyâde fî Mevduât-ul-Ulum adlı eseri oğlu Kemâleddîn Mehmed Efendi tarafından bazı ilaveler yapılarak Mevduât-ül-Ulûm adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir. [5]
Taşköprülüzade; Osmanlı devletinin kuruluşundan itibaren her padişahın dönemini bir tabaka olarak ele alarak, Osmanlı uleması ve eserleri ile ilgili ulaşıp kaydedebildiği bilgileri bu kitabında anlatmıştır. [6]Eser, Hacı Bayram Veli , Molla Fenarî , Ali Kuşçu, İbn Kemal Kemalpaşazade , Mirim Çelebi, Karaca Ahmet, Zembilli Ali Efendi, Fethullah Şirvânî gibi her biri farklı sahada özellikler taşıyan âlimler, şeyhler ve müderrisleri her padişahın devrini ayrı bir tabaka olarak ele alarak anlatmış biyografik bir eserdir. Bu Eserde her padişahın devri ayrı bir tabaka olarak ele alınmış her tabaka da yaşayan âlimleri tasnif ederek 502 âlim, şeyh ve müderris hakkında 502 biyografi yazmıştır.
Taşköprülüzade biyografilerini yazmış olduğu âlimlerin, şeyhlerin ve müderrislerin pek çoğunu, öğrenci hoca ilişkilerinden dolayı veya diğer sebeplerle tanımış veya ölmüş olan ulemaların oğulları, çocukları veya torunları ile tanışma fırsatını bulmuş, âlimlerin bir bölümüyle aynı şehirlerde görev yapmış, eserini de bu sayede edindiği bilgilerden toparlayarak oluşturmuştur. Eserde ünlü müderrisleri, tasavvuf büyüklerini ve şeyhlerini de bilim adamları ve ulemadan sayarak kitabında tanıtmıştır. Eserin yazma nüshalarında Nakşî Ahmed’ e ait özgün minyatürler de yer almaktadır.
Bu eserin ilk matbaa baskısı 1852 yılında Mehmet Necmi tarafından matba-ı amire tarafından yapılmıştır.Eser günümüz Türkçesine de çevrilmiştir. Eserin Maba-ı amire baskısından ve Arapça nüshalarından yapılan günümüz Türkçesine çevirisi, çeşitli yayınevleri tarafından basılmıştır. Arapçadan günümüz Türkçesine çevirisi Muharrem Tan [7]tarafından yapılmış; eser, “Osmanlı Bilginleri” adı ile basılmıştır. Eserin günümüz Türkçesi ile basılan halinde de eserin özgün yazma nüshasındaki minyatürler de yer almaktadır. [8]
RESİM ALINTI : TDİA,Tercüme-i Şekāiku’n-nu‘mâniyye Yıldırım Bayezid ile, ders veren bir âlim (TSMK, Hazine, nr. 1263, vr. 22a, 37a)
Taşköprülüzade’nin 25 kadar eseri mevcuttur. Bunlardan bazıları şunlardır.
Şaka’ikü’n-Nu’maniye fi-Ulemai’d-Devletü’l-Osmaniye
Miftâh-üs-Seâde ve Misbâh-üs-Siyâde fî Mevduât-ul-Ulûm
Nevâdir-ül-Ahbâr fî Menâkıb-il-Ahyâr
Şerh-ul-Ahlâk el-Adûdiyye.
Risâletün fil-Ferâiz.
Risâletün fil-Kazâi vel-Kader.
El-Câmi fil-Mantık.
Şerh-i Hadîs-i Erbe’în.
Risâlet-üş-Şifâ fî Devâ-il-vebâ.
Tabakât-ül-Fukahâ.
Muhtasarun fî İlm-in-Nahv.
Şerh-ul-Cezerî fî İlm-il-Kırâat.
ESERDEN ALINTILAR
Eserin sebeb-i telif ( önsöz- mukadimesinden)
Sağı soldan, doğruyu eğriden ayırmaya başladığım günden beri ulema menkıbeleri ve onların haberlerini öğrenmeye çok meraklıydım. Yaşadıkları ilginç olayları ve sözlerini ezberlemeye bayılırdım. Bu sayede onlarla ilgili kitaplar ve defterler dolusu bilgi zihnimde birikmişti. Sonraki dönemde yaşayan âlimler geçmiş büyük âlimler hakkında nakil yoluyla veya bizzat görerek öğrendikleri bilgileri kitaplaştırmışlar, fakat hiç kimse şu memleketin âlimlerinin hayatları hakkında bilgi toplamaya iltifat etmemişti. Neredeyse gelip giden nesillerin dillerinde ne isimleri ne resimleri kalmayacaktı. Bu durumu fark eden bir fazilet ve kemal sahibi benden Anadolu ve Rumeli ulemâsının menkıbelerini toplamamı istirham etti. Ben de Melik-i Hayy-i Kayyum Allah’ın yardımını dileyerek bu istirham sahibine olumlu cevap verdim. Yalnız din âlimlerinin tarihçelerine, tarikat şeyhlerinin hallerini de eklemeyi uygun gördüm. Allah nurlarını arttırsın ve sırlarını mukaddes kılsın.
"Bu kitapta, ilim ve fazilet bakımından farklı seviyelerde olsalar da yüksek makam ve mevkilere gelenleri zikrettiğim gibi, söz konusu makamları hak ettikleri halde oralara gelemeyen zevâtı da zikrettim. Ama her halükârda, zikretmediklerimin sayısı, zikrettiklerimden daha fazladır. Birçok büyük âlimin vefat tarihlerini bilemediğim için kitabı, Osmanlı Sultanlarının tertibine göre sıralayıp düzenleyerek eş-Şakâiku’n-Nu’mâniyye fî ulemâi’d-Devleti’l-Osmâniyye adını verdim.” [9]
“Akşemseddin şöyle demişti, Müslümanlar filan gün kuşluk vaktinde filan yerden kaleye girecekler, sen de o vakit Sultan Mehmed’in yanında olacaksın. Şeyh Akşemseddin’in evlatlarından biri bana şunu anlatmıştı; Merhumun söylediği vakit gelip çatmıştı, ama kale henüz fethedilememişti. Bunu üzerine hepimiz sultanın hışmından korkmaya başladık. Sultanın otağına gittim. Otağın kapısında iki kapıkulu ve bir hizmetli duruyorlardı. İçeri ziyaretime cevaz vermediler. Ben de izin alıp otağın eteğini biraz kaldırıp hünkâra bakmak diledim. Sultan Mehmed başı açık halde secde ediyordu. Ağlayarak yalvarıyor, niyaz ediyordu. Başımı çekerken alnını secdeden kaldırıp, tekbir getirdi. “Allah’ım Zâtına hamd olsun. Rabbim kalenin fethini müyesser kıldın” dedi. Ben de kale tarafına baktığımda azap askerlerinin surlara tırmandığını gördüm.”
Sultan Mehmed Han kaleye girerken yanında bulunan Veliyüddinoğlu’na “ Şeyh hazretlerinin himmeti ile haberi doğru çıktı, sevincim şu fetihten ziyade böyle bir Veli’nin bizim devrimizde yaşıyor olmasınadır.” dedi. (Osmanlı Bilginleri, s:195)
KAYNAKÇA
[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Taşköprülüzade Ahmet
[2] Halil İbrahim Kurucan, Osmanlı Bilginleri, 2007 - Eylul, Sayı: 259, Sayfa: 056
[3] https://www.kaynakca.info/kisi/100200/taskopruluzade-ahmed-efendi
[4]https://www.kaynakca.info/eser/290358/osmanli-bilginleri-es-sekaiku-n-nu-maniyye-fi-ulemai-d-devleti-l-osmaniyye
[5] Ahmad bin Mustafa Taşköprülüzade (haz. Mümin Çevik) (1975), Mevzuat'ül Ulûm 2 Cilt, Üçdal Neşriyat.
[6] Vehbi Tülek, Taşköprülüzade Ahmed Efendi, https://www.turkiyegazetesi.com.tr/vehbi-tulek/
[7] https://www.kaynakca.info/eser/290358/osmanli-bilginleri-es-sekaiku-n-nu-maniyye-fi-ulemai-d-devleti-l-osmaniyye
[8] https://www.idefix.com/kitap/osmanli-bilginleri-taskopruluzade-kemal-efendi/tanim.asp
[9] Taşköprülüzade Ahmed Efendi, Şakâiku’n-Nu’mâniyye fî ulemâi’d-Devleti’l-Osmâniyye ,” Osmanlı Bilginleri “ 2007İstanbul İz Yayıncılık