Hacı Bayram Veli Hayatı ve Şeyhliği

16.06.2011

 

Hacı Bayram Veli

 

 Doğum ismi, Numan bin Ahmed, lakabı "Hacı Bayram"dır. 1352 (H. 753) tarihinde Ankara’nın Çubuk çayı üzerinde Zülfadl (Sol-fasol) köyünde doğduğuna dair bilgiler kuvvetlidir. [1]Kaynaklar onun babasının Solfasal köyünde yaşayan bir çiftçi, asıl adının da Numan olduğu hususunda birleşirler.[2] Eski kaynaklarda babasının adı Bin Ahmet, bin Mahmut olarak geçtiğine göre, babasının adının Ahmet, Dedesinin isminin ise Mahmut olduğu görülmektedir. [3]Çubuk suyu kenarında Solfasol köyünde doğduğu ise Lami Çeleb ’nin verdiği bilgilerden alınmıştır.

Doğum tarihi hakkında farklı tarihler ileri sürülse de doğum yılının 1350 ile 1352 olduğu ağırlık kazanmaktadır. Lami Çeleb ,  Âşıkpaşazade, Bursalı Mehmet Tahir, 16 yy. müelliflerinden Mecidi’nin verdiği bilgilerden 1352 yılında doğduğu, 1429 'de öldüğü kuvvetle muhtemeldir. 

Kaynaklar onun küçük yaşta iken ilim tahsiline başladığını  Ankara ve Bursa'daki âlimlerin derslerine katılarak, tefsir, hadîs, fıkıh ve zamanın fen ilimlerinde yetiştiğini yazar. Lakin hem Ankara' da, hem de Bursa'daki nasıl eğitim gördüğü bu kaynaklarda çok da bariz değildir. Melike Hâtun Medresesi'nde (Ankara) müderrislik yapmış, pek çok talebe yetiştirmiş olduğu, halk arasında çok sevilip sayılan biri olduğu hususunda bütün kaynaklar birleşir. 

Hacı Bayram Veli’nin medrese hocalığı esnasında Somuncu Baba’nın dikkatini çektiği ve Ankara’ya davet edildiği verilen bilgiler arasındadır. Melike Hâtun Medresesi'nde (Ankara) müderrislik yaparken Somuncu Baba, Şeyh Secaüddin adlı müridini Ankara’ya yollamıştır. Henüz Numan adını kullanan ve müderrislik yapan Hacı Bayram Veli, medresede ders verirken içeri birisi girerek  “İsmim Şüca-i Karamani’dir. Hocam Hamideddin-i Veli’nin selamı var. Sizi Kayseri’ye davet ediyor. Bu vazife ile huzurunuza geldim.” Der.  O da; “Baş üstüne, bu davete icabet lazımdır.” diyerek müderrisliği bırakıp, Şeyh Secaüddin ile birlikte yola çıkıp, Somuncu Baba’nın yanına  Kayseri’ye gitmiş olduğu anlaşılır. 

Kaynaklar bu hadiseyi Hacı bayram’ın Kayseri’ye gidip, Somuncu Baba - Şeyh Hamid- e intisap etmiş, müderrislik görevini bırakarak Tasavvufa dâhil olmuş olduğu şeklinde yazar. (Mecdi – Şekayık Tercümesi- s. 77) [4]   Kaynaklara göre Bayram mahlasını alması da Somuncu Baba ile görüşmesinden sonra gerçekleşmiştir. Şu halde o'na Bayram mahlasını Somuncu Baba vermiştir. “Kayseri'de Somuncu Baba olarak bilinen Hamîdeddîn Velî ile bir kurban bayramında buluşurlar. O zaman Hamîd Velî: "İki bayramı birden kutluyoruz." buyurarak, Nûmân'a 'Bayram' lâkabını verir. [5]

Somuncu Baba’ya intisap eden Hacı Bayram Veli, ondan da tasavvuf konusunda ders almaya başlar. Hocasının sohbetleriyle kısa zamanda olgunlaşan Nûmân, daha sonra onunla birlikte Hacca da gider. Hacı Bayram, hakkında bilgiler veren tüm kaynaklar bu bilgiyi hiç tartışmaz. Hepsi de konu hakkında aynı bilgileri verir.

Hacı Bayram’ı Veli’nin Somuncu Baba ile buluştuğu yılların 1380 den sonraki yıllar olabileceği kuvvetle muhtemeldir. Yıldırım Beyazıt zamanında müderrislikten atılmış olabileceğine dair rivayetler de olması,  Somuncu Baba ile Hacc’a gidip gelmiş olması, Ankara’ya Somuncu Baba’nın vefat etmesinden sonra dönmesi, 1402 Ankara Savaşından sonra ve Fetret Devrinin bitiminden sonra Ankara’da bulunduğuna dair  emarelerin olması, Hacı Bayram Veli’nin şeyhi Somuncu Baba’nın yanında bir hayli süre kalmış olduğunu göstermektedir.


Hacı Bayram-ı Veli, hocasının vefatından bir müddet önce 1412 Ankara’ya Solfasol köyüne gelir. Bu yıllar Ankara Savaşı sonrası, Timur’un Anadolu’yu egemen olduğu yıllardır. Yıldırım'ın esir düştüğü ve Fetret devrinin başladığı yıllarda Süleyman Çelebi, Musa ve Mehmet Çelebilerin savaşları tüm hızıyla sürerken Hacı Bayram Veli ve Somuncu Baba’nın bu hadiselere pek karışmadığı, söylenebilir. Fakat 1412 den önce Ankara’ya dönmüş ve talebe yetiştirmeye, müritlerini çoğaltmaya başlamıştır.  Artık bir müderris olarak değil bir tarikat ehli olarak müritler yetiştirmiş olduğu bu şekilde bellidir.   Talebelerini daha çok hocasının işareti doğrultusunda sanata ve ziraata sevk etmekte, dergâhındakiler de rızıklarını bu yolda temin etmektedir. Kendisi de geçimini ziraatla sağlamaya başlamıştır. Lakin Hacı Bayram Veli müritlerinin ahaliden yardım talep edecek hale oldukları manidar bir durumdur. Müritlerinin üstelik kendisinin de ahaliye el açmış olması hem müritlerinin nefsini terbiye hem de ekonomik olarak dergâhında güç durumda olması ile ilgili olabilir. Her şeye rağmen  Fetret Devrinin bu çetrefilli yıllarında dergâhı müritler ile dolmaya başlamıştır. Bunlardan bir tanesi de daha sonra damadı olacak olan  Eşrefoğlu Rum ’dir.

Çelebi Mehmet zamanında cereyan eden siyasi olaylara Şeyh Bedrettin ve Torlak Kemal isyanları a bitaraf kalan Hacı bayram ile Çelebi Mehmet arasında bir münasebetin yaşandığına dair bir bilgi bulunmamaktadır. Fakat bu yıllarda bir zaviyesinin  veya tekkesinin olmadığı halde etrafında bir derviş grubunun oluştuğu dervişlerinin de  çitçilikle uğraştığı kabul edilebilecek bir durumdur. 

Çelebi Mehmet öldükten ve II. Murat tahta geçtikten sonra etrafında dikkat çekecek kadar çok derviş olduğu II. Murat’ın ondan kuşkulanıp Edirne’ye çağırmasından da bellidir.

Fatih Sultan Mehmet ’in babası Sultan İkinci Murad Han, Şeyh Bedrettin H  ’in Somuncu baba ve Hacı Bayram Veli ile daha önceden tanışıyor olmasının yarattığı kuşku ve diğer kışkırtmalar sonrasında  ondan kuşkulanmıştır. Etrafının çok genişlemesinden tedirginlik duymuş, onu iyice ölçüp biçmek için Hacı Bayram-ı Veli’yi Edirne’ye davet etmiştir. II. Murat'ın yolladığı görevli çavuş ile Edirne’ye yola çıkan Hacı bayram Veli bu yolculuk esnasında Yazıcızade Ahmet Bican ve Kardeşi Yazıcızade Mehmet ile tanışmış onları da talebeliğine kabul etmiştir. [6]

Sultan Murat, onunla bizzat ilgilenmiş ilim ve manevi derecesi ile iyi niyetli olduğunu anlayınca, ona fevkalade hürmet göstermiş, Eski Cami'de vazettirmiştir. Hacı Bayram’ın Edirne’ye gittiği tarih Muhtemel olarak 1421 yıllarıdır. [7] II. Murat ile Hacı Bayram’ın görüşmeleri etrafında oluşan çok sayıda rivayet vardır. Bunlardan birisi II. Murat’ın ona pek çok hediye sunduğu fakat Hacı Bayram Veli’nin bunları kabul etmediği şeklindedir. Onun hakkında yapılan diğer bir ilginç rivayet ise  Fatih Sultan Mehmet 'in İstanbul'u feth edeceğini II. Mehmed'in babası II. Murad'a bildirdiği şeklindedir. Fakat bu rivayetin de asılsız olduğu Avni Fatih Sultan Mehmet ’in bu görüşme esnasında henüz doğmamış olmasından dolayıdır. Hatta Fatih Sultan Mehmet’in   Hacı bayram Veli’nin ölümünden sonra doğmuş olması nedeni ile  bu rivayetin doğruluğuna büyük gölge düşürür. Hacı Bayramın Sultana uzun bir öğüt verdiği, vezirlerinin onu zehirlemek istediklerine dair söylenen rivayetler de inandırıcı gelmemektedir.

Sultan Murad Han’ın bu görüşmeden sonra bir ferman vererek, Hacı Bayram-ı Veli'nin talebelerinin, yalnız ilim ile meşgul olmaları için onların vergi ve askerlikten muaf tutulduğu bildirdiği rivayet edilir. Bu rivayetin doğru olduğunu gösteren birçok emare vardır. Bayramilerin vergiden muaf tutulmuş olmaları bu rivayetin doğru olabileceğini teyit etmektedir.   Hacı Bayram Veli'nin ünü  ve önemi padişah ile yaptığı bu görüşme  sonrasında daha bir artacaktır. Padişahın güvenini kazanması ile aldığı bu kuvvetle ününü ve gücünü arttırmaya başlamıştır. Şöhreti sayesinde yanına pek çok kişi katılmaya başlamıştır. Bunların için de Akşemseddin dahi vardır. Hacı Bayram-I Veli'ye intisap ederek ünlenecek kişilerden bazıları damadı  da olacak olan

Eşrefoğlu Rumi  ‘nin yanı sıra Şeyh Akbıyık, Bıçakçı Ömer Sekini, Göynüklü Uzun Selahaddin, Edirne ve Bursa ziyaretlerinde talebeliğe kabul ettiğiYazıcızade Ahmet Bican ve Kardeşi Yazıcızade Mehmet  kardeşler ile Fatih'in Hocası  Akşemseddin Ha gibi çok önemli isimler de vardır.

Hacı Bayram Veli’nin evlendiğine  veya çocuklarına dair kaynaklarda bir bilgi bulunmaz.  Fakat Eşrefoğlu Rumi  ‘nin onun damadı olduğu ve kızı Hayrünisa ile evlendiği bilgileri bunların kanıtıdır. Fakat Hacı bayram Veli’nin eşinin adı ve diğer çocukları hakkında bir bilgiye ulaşılamamıştır. [8]

Bir halife bıraktığı yolunda bir bilgi olmadığı halde Akşemseddin’in onun halifesi olduğuna dair delaletler de vardır. Ölümünden sonra Bayramiye tarikatının Akşemseddin ile birlikte altı neferi çıkmıştır. Bayramiye tarikatı onun ölümünden sonra iki kola ayrılmış, diğer bir kolu ise Melamilik olmuştur. Bayramiye tarikatında hilafet olmadığından halife yerine geçebilecek kimseler  “Nefer “ olarak adlandırılmıştır.

Hacı Bayram-ı Veli, ömrünün sonuna kadar İslamiyeti ve Bayramilik tarikatının öğretileri yaymak için çalışmış1429 (H. 833) tarihinde Ankara'da vefat etmiştir. Türbesi kendi ismiyle anılan  ve ölümünden bir kaç yıl önce yapılan Hacı Bayram Camii'ne bitişiktir.  Vefatından sonra Bayramiyye yolunu talebelerinden Akşemsettin ve Bıçakçı Ömer Efendi devam ettirmişlerdir.

 

HACI BAYRAM VELİ’NİN DÜŞÜNCELERİ VE ŞAİRLİK YÖNÜ

Hacı Bayram Veli'nin tasavvufla ilgili görüşleri “Varlık birliği “anlayışına dayanır.  İnsanla, Tanrı'yı birbirine yaklaştırmayı amaçlar.  Temel varlık Tanrı'dır. Tanrı bütün evreni kaplamış, tek, önsüz ve sonsuz, yaratıcıdır. Bütün işlerin, eylemlerin kaynağı Tanrı'dır, İnsan bir araç durumundadır. İnsan iradesi tanrısal iradenin bir bölümüdür.  Tanrı bütün varlıklarda görünür, gerçekte var olmak Tanrı'nın görünmesidir; Bütün nitelikler (sıfatlar) birer tanrısal görünüştür.

 Hacı Bayram Veli, bu üç ilkeyi tevhid-i ef'al (eylemlerin birliği) tevhid-i sıfat (nitelikler birliği), öz birliği kavramlarıyla açıklar. Tasavvufta varlık birliği olarak nitelenen bu inanca göre düşünen Tanrı'dır; yaratan ve eylemde bulunan Tanrı'dır.

Bayramilik ilkeleri "zikr" denen töreni oluşturur.,Tanrı'ya ulaşmak için kendini olgunlaştırma eğitimi olan “ zikr “  töreni açık ve gizli ya da sesli ve sessiz olmak üzere iki türlüdür. “Törene katılacak dervişler, bir daire oluşturacak biçimde diz çökerek otururlar. Sonra şeyhin yönetimi altında Tanrı adları yüksek sesle anılır. Hangi adların anılacağını şeyh saptar. Bu törende dervişler gözlerini yumarlar. Bu da Tanrı'dan başka bir varlık görmemek kendini tanrıya vermek anlamına gelir. “

Hacı Bayram Veli, ekmeğini alın teri ile kazanmayı ve toplum içinde yardımlaşmayı severdi. Ona göre, en doğru yol, dünyaya gönül vermeden çalışmak ve insanları mutlu etmektir. Özellikle kalp kırmaktan sakınmanın önemini vurgulamıştır. Kalp, Allah bilgisinin oluştuğu ve sevginin bulunduğu yerdir. İnsan nefsini bilirse Allah’ını da bilir… Dünyada ihtiyatlı olmayı, her yoksulun, zengin, zenginin iseyoksul olabileceğini, mevkiin değişebileceğini açıkar.. “Kaftan kafa hükmeden bilmez bu muammayı” diyerek gerçeğin öğrenilmesini salık verir.” [9]

 “Herkese çalışma tavsiyesinde bulunmuş kendisi de buğday, arpa, burçak yetiştirerek onlara örnek olmuştur. Müritlerini toprağa bağlı yaşamaya teşvik ederek Anadolu’ya Orta Asya’dan gelen Türk göçerlerin yerleşik hayata geçmesini sağlamış Anadolu’da kalıcı Türk birliğinin sağlanmasında ve Osmanlı Devletinin medeniyet yolunda aşama kaydetmesinde önemli rol oynamıştır. Mübarek aylarda müritleriyle beraber Ankara’nın ticari merkezlerinde dolaşır, dükkân sahiplerinden isteyenler zekât ve sadakalarını dervişlerin taşıdığı büyük bir torba içine atarlardı. Bu paralar bir yardım sandığında toplanır kimsesiz yaşlılara, dul bayanlara, öksüzlere, evlenemeyecek kadar fakir genç kızlara ve erkeklere, kitap alamayacak kadar fakir öğrencilere kısacası tüm ihtiyaç sahiplerine dağıtılırdı” [10]

Hacı Bayram-ı Veli, Yunus Emre tarzında şiirler söylemiş, şiirlerinde "Bayrami" mahlasını kullanmıştır. Az sayıda şiiri elimize ulaşmasına rağmen şiirleri lirizm düşünce ve benzetmeler açısından güçlüdür.  Buna rağmen şiirlerinde sanattan çok maksada önem vermiş, düşüncelerini şiirlerine yansıtmıştır.

·         Bir ulu imarettir alma başa sevdayı.

·         Bilmek İstersen Seni

·         Çalabım Bir Şar Yaratmış

·         Hiç Kimse Çekebilmez

·         N'oldu Bu Gönlüm N'oldu Bu Gönlüm

·         Hararet nârdadır, sacda değildir,

·         Sakın, bir kimsenin gönlünü yıkma,

·         Gönül kâbesine girmesin hülya,

·         Sevgi muhabbet kaynar yanan ocağımızda,

·         Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde,

·         Malım, mülküm, servetim hepsi evde kaldı,

·         Sensiz benim bir dem karara mecâlim yok,

·         Madde karanlığı, akıl nûru;

·         MÜNACAAT Hudayâ, Hudalık sana yaraşır

 

KAYNAKÇA 

 

[1] Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi: 'Bayramiyye' maddesi, Fuat Bayramoğlu ve Nihat Azamat, 1992, İstanbul, c.5, s.270.

[2] Dr. Mümtaz AYDIN Bir Hak Dostu Hacı Bayram Veli, / İçtimai - Mayıs 2009

[3] Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi: 'Bayramiyye' maddesi, Fuat Bayramoğlu ve Nihat Azamat, 1992, İstanbul, c.5, s.270.

[4] Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi: 'Bayramiyye' maddesi, Fuat Bayramoğlu ve Nihat Azamat, 1992, İstanbul, c.5, s.270.

[5] Dr. Mümtaz AYDIN Bir Hak Dostu Hacı Bayram Veli, / İçtimai - Mayıs 2009

[6]  Şahamettin Kuzucularhttps://edebiyatvesanatakademisi.com/post/yazicizade-ahmet-bican-hayati-eserleri-konulari/74939

[7] Nihat Azamat, Hacı Bayram Veli, TDV İslam Ansklopedisi, C15, Shf. 442-446,İst. 1996

[8] Nihat Azamat, Hacı Bayram Veli, TDV İslam Ansklopedisi, C15, Shf. 442-446,İst. 1996

[9] Dr. Mümtaz AYDIN Bir Hak Dostu Hacı Bayram Veli, / İçtimai - Mayıs 2009

[10] Anonim, https://www.hacibayramiveli.com/sosyal_kulturel.html

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar