Eşrefoğlu Rumi Hayatı ve Menkıbeleri

16.06.2011


EŞREF OĞLU RUMİ

HAYATI VE HAKKINDAKİ MENKIBELER

Eşrefoğlu Abdullah Rumî, Doğum târihi belli değildir. 1484 (H. 889)'da İznik'te vefât etmiş  türbesi de  İznik'tedir. Eşrefzâde-i Rûmî diye de bilinir. Türk şair, mutasavvıftır.  

Eşref-i Rumî veya Eşrefoğlu Rûmî olarak anılır. Babasının adı Ahmet Eşref’ tir ve kendisinin asıl adı Abdullah'tır. Yine de babasının ismi dolayısıyla genellikle Eşrefoğlu, Eşrefzâde veya İbnül Eşref olarak anılmıştır. İznik doğumlu olduğu için de sık sık İznikli olarak anılmış, yine de en sık kullanılan hitabı Eşref-i Rûmî olmuştur. Kaynaklarda künyesi; Abdullah Rumi b., Seyyid MUHAMMET Süyufi olarak geçmektedir. [1]

İznik doğumlu Abdullah'ın babasının zamanında Mısır’dan önce Suriye’nin Hama kasabasında kaldığı daha sonra da Anadolu'ya geldiği belirtilir. Önce Manisa’ya daha sonra da İznik’e yerleşen Eşrefoğlu Rûmî ve ailesinin Hz. Muhammed’in soyundan geldiği ve Seyyid olduğu  rivayetler de vardır. [2]Bu bakımdan kaynaklarda babasının ismi genelde Seyyid Ahmed ül Mısrî olarak geçer. Seyyid kelimesinin manası şahsın peygamberimiz Hz. Muhammed'in sülalesine dayandığını gösteren bir ibaredir. Eşrefoğlu Rumi, Âlim ve şeyhler yetiştirmiş bir ailenin çocuğu olarak mükemmel bir eğitim aldığı muhakkaktır. Bazı kaynaklar onun İznik’te iken 1353 yılında dünyaya geldiği kanaatindedir. Fakat sonradan 1377, ( h.779) yılında İznik’te doğduğu anlaşılmıştır.[3]

Eşrefoğlu’nun dedesinin ve babasının mutasavvıf olması, Anadolu’ya göç etmeleri için bir sebep olabilir. [4]Eşrefoğlu’nun iki kardeşinden birinin Hama’da, diğerinin de Manisa’da metfun bulunduğunu Asaf Halet Çelebi “Eşrefoğlu Divanı” nda kaydetmektedir. [5]
Eşrefoğlu ilk eğitimini İznik'te yapmıştır. Babası ve dedesinin mutasavvıf olmasına rağmen tasavvuf eğitiminden daha çok ilmi eğitim görmüş olduğuna dair görüşler bulunmaktadır. Buna mukabil gençliğinden itibaren daha ziyade tasavvufa yönelmiş olması, tasavvufa da ziyadesiyle önem verdiğine kanıttır. Eşrefoğlu Rumî, önce İznik'te bulunan medreselerde çeşitli âlimlerden ders alır. Zamanın zahirî ilimlerinde üstün başarılar elde ettiği bu şekilde malumdur. Sonra Bursa'ya giderek Padişah Çelebi Mehmet’in medresesine girmiştir. Burada tefsir, hâdis ve fıkıh ilimleri üzerinde söz sahibi olan âlimler derecesine yükselir. Buradan mezun olunca, Bursa'da müderrislik yapan hocası büyük âlim Alâeddin Ali hazretlerinin yardımcısı olmuştur. Bazı kaynaklar ve Mecdi’nin  Şekayık Tercümesine göre Alâeddin Ali’ye yardımcılık yapmadığı aksine ondan daha bilgili olduğu için yardımcısı olmamıştır. [6]

 Orta yaşlarında, bazı söylentilere göre 40 yaşlarındayken, ilim eğitimini sonlandırır ve dönemin ünlü fakihlerinden birinin yanında çalışmaya başlar. Buna rağmen tüm bu zaman boyunca tasavvufa olan ilgisi artmıştır ve sonunda ilmi bir kenara bırakıp tasavvufi hayat tarz ve görüşüne girer. Tasavvufa girişi genellikle o dönemde Bursa'da yaşayan Abdal Mehmet isimli meczup bir veli ile arasında yaşanan bir olaya bağlanır. Bu olay Eşrefoğlu Rumi’nin hayatı hakkında ilk ve yegâne kaynak durumunda olan Menâkıb-il-Eşrefzade adlı eserde şu şekilde nakledilir.” Abdal Mehmet’e rastladı. Kalbinden; "Tasavvuf yolundan bana nasip var ise bazı alâmetler görünsün." diye geçirerek ona yaklaştı. Abdal Mehmet kendisine bakarak; "Ey medreseli! Bize köfteli çorba getir." dedi. Bu söz üzerine çarşıya gidip, köfteli çorba aradı. Fakat bulamadı ve eli boş dönmemek için köftesiz çorba aldı. Abdal Mehmet’e gelirken yoldaki çamurdan bir parça alarak, birkaç yuvarlak köfte hâline getirip, çorbanın içine attı. Abdal Mehmet çorbayı karıştırıp köfte bulamayınca Eşrefzade’ye; "Hani bunun köftesi?" diye sordu. Daha sonra çorbayı iyice karıştırdı ve Eşrefoğlu'na uzatarak; "Ye bunu!" dedi. Eşrefoğlu büyük bir teslimiyet ile tereddüt etmeden çorbayı yedi. Çorbanın içine atılan çamur parçaları köfteye dönmüştü. Bunun üzerine o zât; "Ya sen olmayıp da kim olsa gerek." şeklinde bir söz söyleyip oradan uzaklaştı. Eşrefoğlu bu sözlerden bir mana çıkaramamasına rağmen, tasavvuf yoluna girmesi hususunda bir işaret olduğuna inandı.” [7]

Fakat Menâkıb-il-Eşrefzade adlı eserde anlatılan bu hadisenin gerçek olduğu biraz  tartışmalıdır. Neden ne olursa olsun Bu tanışmadan sonra Emir Sultan’a başvurmuş, Emir Sultan da ihtiyarladığından bahsederek ona Hacı Bayram Veli’yi işaret etmiştir.

Eşrefoğlu, tasavvufi yola giriş yapmak istediğinde Bursa'nın ünlü velilerinden Emîr Sultan'a bağlanmak ister. Fakat Emir Sultan onu Ankara'ya, Hacı Bayram Veli'ye gönderir. Bunun üzerine Ankara’ya gelen Eşrefoğlu Rumi, Hacı Bayram Veli’ye intisap eder. Onun yanında on bir yıl kalacak hatta Hacı bayram Veli’nin kızı Hayrünisa Hanım ile evlenerek Hacı bayram Veli’ye damat olacaktır. [8]

 Hacı Bayram Veli   hazretleri, Abdullah’taki kabiliyeti keşfederek ona nefsini terbiye edecek vazîfeler verir. Yaşı kırkın üzerinde ve büyük bir âlim olduğu halde, hocasının emirlerine "Baş üstüne" diyerek sarılır. Kendisine verilen helâ temizleme vazifesini, bütün gayretiyle yapmaya başlar. Nefsinin isteklerini terk edip, istemediklerini yapmak için büyük çaba sarf eder.  Hacı Bayram Veli  ’ye on bir sene hizmet etmekle şereflendir. Bu kadar zaman zarfında hocasının; "Üstadın huzurunda lüzumsuz konuşmak edebe aykırıdır." sözü üzerine, yanında bir kelime bile konuşmadı[9]

Bu hizmetleri sonrasında Hacı Bayram-ı Veli’nin kızı Hayrünnisâ ile evlenir. Eşrefoğlu’nun bu evlilikten Züleyha adlı bir kızı olur. Züleyha onun biricik kızıdır ve  AbdürrahimTırsi  ile evlenecektir.
On bir yıl Hacı Bayram Veli'nin dergâhında kaldıktan sonra, Hacı bayram Veli onu Bayramiye Tarikatını temsil etmek üzere İznik’e yollar. Fakat orada fazla kalamayıp tekrar Hacı Bayram’a başvurur. “ Seyrü Sulukumuzun tamamı bu kadar mıdır? Yoksa dahası var mıdır? “ [10]diye sorar.  Bunun üzerine Hacı Bayram - İ Veli onu Abdülkadir Geylâni hazretlerinin beşinci kuşaktan torunu Seyyid Hüseyin Hamavî'nin yanına ailesi ile birlikte gönderir. “Şeyhinden müsaadeyi alan Abdullah, ailesi ve henüz çok küçük olan kızı Züleyhaiçin bir merkep bularak yorucu ve meşakkatli bir yolculuğa çıkar. Kendisi yayan olarak gitmektedir. İznik’ten Hama’ya kadar bu şekilde giderler[11] E. Rumi de buraya giderek bir zaman burada kalır. [12

Eşrefoğlu Rumi’ hakkında bir takım menkıbelerin oluşturulduğu bir mutasavvuftur. Veli mertebesinde görülen Eşrefoğlu Rumi’nin evliyalığına dair menakıpnamelerden birkaçı da Hüseyin Hamavi’ye intisap ettiği yıllara dairdir. Eşrefoğlu Rumi’nin hayatına dair oluşan bu menkıbeler Menâkıb-il-Eşrefiye adlı eserde toplanmıştır.

Hüseyin Hamevî, bu yeni talebesinin önce nefsini terbiye etmek üzere kırk gün halvet için bir hücreye koydu. Eşrefoğlu Abdullah, Hama'da da sıkı bir riyazet ve mücâhedeye tâbi tutuldu. Kırk gün içinde Hüseyin Hamevî, Abdullah'a ziyade teveccühlerde bulundu. Bir gün bir hizmetçi hücresine yemek götürdü. Eşrefoğlu'nu hareketsiz görünce, öldü zannedip, telaşlandı ve durumu hocasına bildirdi. Fakat kırk gün dolmadığı için Hüseyin Hamevî bu duruma aldırış etmedi. Abdullah kırkıncı günü hücreden çıkartıldığında, büyük bir vecd hâli içinde kendinden geçmiş, gözleri kapalı ve hareketsiz bir halde görüldü. Kendisini melekler âlemini seyretmenin lezzetinden ayırdıklarında; "Sultanım bize kıydınız." diyerek gözlerini açtı. Bu kırk günlük imtihanı başarıyla veren Abdullah, tasavvufta pek yüce mertebelere çıkmış olarak icâzetnâme aldı. [13]Hüseyin Hamevî'nin halifesi olarak Anadolu'da ve İznik’te Kâdirî yolunu yaymak üzere vazifelendirilir. 

"Halk senin zahirîne de bakar. Onun için kıyafetini biraz düzeltmen lâzımdır. Şu hırkayı ve pabuçları al, giy." buyurunca, Eşrefoğlu hırkayı giydi, pabuçları da başına geçirerek; "Hocamın verdiği pabuç ayağıma değil, başıma olsa gerektir. “ [14]

Hocasının emri üzerine yola çıkmak üzere hazırlık yaptığı sırada, Hüseyin Hamevî'nin eski talebeleri aralarında; "Biz bu kadar zamandan beri hocamızın hizmetindeyiz. Bize himmet verilmedi. Bu Rûmî denilen ve Anadolu'dan gelen kimseye kırk günde hem himmet, hem de icâzet verildi. Bu nasıl iştir?" diye konuşuyorlardı. Hüseyin Hamevî, Allahü teâlânın izniyle bu duruma vâkıf oldu. Talebelerini toplayıp bir konuşma sırasında; "Ya Rumî! Bu kadar misafirimiz oldun. Sana bir ziyafet veremedik. Bir ziyafette bulunalım. İnşallah ondan sonra gidersin." dedi. Yemekler hazırlanıp, talebeleri ile yeşillik bir yere gittiler. Hüseyin Hamevî suyu bulunmayan bir yerde oturulmasını emretti. Talebeleri; "Sultanım, burada su yoktur, namaz zamanı abdest almak icap ettiğinde sıkıntı çekeriz." demelerine rağmen Hüseyin Hamevî oturulmasını istedi. Talebeler hocalarının emri üzerine oturdular. Namaz vakti girince abdest almak icap etti. Hüseyin Hamevî, Eşrefoğlu hariç bütün talebelerine su aramalarını söyledi. Talebelerin; "Sultanım burada su yoktur." demelerine rağmen; "Hele siz bir arayın belki vardır." buyurdu. Talebeler aramalarına rağmen bulamadılar. Bunun üzerine Hüseyin Hamevî; "Rumî! Gerçi sen misafirsin. Misafire hizmet ettirmek doğru değildir. Bir de sen ara. Belki su bulursun." deyince, Eşrefoğlu; "Emriniz başım üstüne." diyerek hemen aramaya başladı. Bir ağacın yanına gidip, teyemmüm etti ve secdeye varıp Allahü teâlâya şöyle yalvardı: "Ya Rabbi! Hocam su istiyor. Lütfet, su ihsan eyle." Daha sonra başını secdeden kaldırdı. Secde ettiği yerden bir pınarın kaynadığını gördü. Hemen tası doldurup hocasına götürdü. Hüseyin Hamevî talebelerine dönerek; "Su olmadığını iddia ediyordunuz. Bakın Rumî nasıl bulmuş!" dedi. Talebeler hemen suyun bulunduğu yere gittiler. Suyun daha yeni çıkıp akmaya başladığını görünce, hocalarının Eşrefoğlu'na himmet etmesinin sebebini anladılar.” [15]

Bir müddet daha hizmete devam eden Eşrefoğlu Abdullah, hocasından izin alarak Hama'dan İznik'e geri döner. 

İznik'te önceleri münzevi, yalnız bir hayat yaşayan Eşrefoğlu, şan ve şöhretten hiç hoşlanmayan bir zattır.. Kimsenin dikkatini çekmeden fakirane bir hayat yaşadı ve insanlardan uzak kalmaya çalışmıştır.[16]İznik'e Hama'dan bir zatın gelmesi ile durum değişir. O zat, herkese Eşrefoğlu'nun menkıbelerini anlatmaya başlayınca, İznik halkı kendisine hürmet ve itibar göstermeye başlar. Bundan rahatsız olan Eşrefoğlu Rumî, dağlara çekilir ve tekrar uzlet hayatına başlar. Pınarbaşı denilen yerde bir dergâh yaptırır. Eşrefoğlu Rûmî, burada talebelerine ders vermeye, Kadirî yolunu yaymak için çalışmalara başlar.  Eşrefoğlu Rumi kurucusu olduğu ve Kâdirîliğin bir kolu olan Eşrefîliği bu şekilde yaymıştır. Eşrefoğlu'nun gayretli çalışmaları ve büyüklüğü çevreden işitilmeye başlanır. Bursa'dan, İstanbul'dan ve diğer vilâyetlerden akın akın gelip talebesi olmakla şereflenmek isteyenler çoğaldı. Hatta Sadrazam Mahmut Paşa, onun talebesi olmak isteğinde bulundu. Onun yoluna girdi. Abdullah-ı Rumî hazretleri, talebeleri arasında en ileri olan  Abdürrahim Tırsi 'yi yerine halife, vekil bıraktı ve kızı Züleyha ile nikâhladı.”[17]

Abdürrahîm-i Tırsî, hocası ve kayınpederi Abdullah-ı Rumî’ye çok bağlıdır. İznik’te Kadirilik tarikatının öğretileri hızla yayılmaya başlamıştır. Bu sayede Kadiriler arasında Abdülkadir-i Geylani’den sonra ikinci büyük postnişin olarak Eşrefoğlu Rûmî kabul edilecek [18] derecede büyük bir şöhret kazanır. Ünü sağlığında iken bile çok yayılmış ve sevilmiştir. Öyle ki Evliya Çelebi ondan “ Yetmiş bin müride sahip bir şeyh “ olarak söz edecektir. 

Menâkıb-il-Eşrefiye’ye göre ömrünün son yıllarını hep İznik’te geçirmiş yaklaşık yüz yaşındayken 1484 yılında yine İznik'te vefat etmiştir.[19]
 

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Eşrefoğlu Rumi, Anadolu'da en çok sevilen Şeyhlerden birisi olmuştur. Evliya Çelebi’ye göre yetmiş bir dervişe sahip olacak kadar sevilmiştir. Onun hayatı hakkında birçok rivayet vardır. Bu rivayetlere ve menkıbelere bakılırsa veli mertebesinde görülmüştür. Nitekim bazı güvenilir kaynaklar onun mucizevî hallerinden saygıyla söz ederler. Kaynakların belirttiğine göre birkaç kere de İstanbul'a gitmiş Fatih’in eşi Mükerreme Hanım’ın dilindeki geçmeyen bir yarayı iyileştirdiği de yazar.

Eşrefoğlu Rumi, Yûnus Emre’nin, XV. yüzyıldaki en önemli takipçilerinden birisidir.   Şiirlerinde Yunus etkisi kuvvetle hissedilmesine rağmen kendine has şiirleri de çoktur. “Eşrefoğlu, ilmi, edebi, ahlâki ve fikri birikimle söylediği şiirleriyle, geçmişten günümüze Türk şiiri üzerinde etkili olmuştur.  Antolojilerde ve şiir mecmualarında Rûmî’ye ait veya onun şiirlerine benzer başka şâirler tarafından yazılmış şiirlere rastlamak mümkündür. Kütahyalı Gaybî Sun’ullah Sultan, Eşrefoğlu Rûmî’nin tesirinde kalan ve onu takip eden en önemli isimlerden biridir. ” [20]

Bu tesirler altında yazan Eşrefoğlu eserlerinde genelde yalın bir Türkçeyi tercih etse de az da olsa Arapça ve Farsça sözcükler de kullanır. Eserlerinde tasavvufi oldukça önemli bir yer tutar. En çok işlediği konu tasavvufi konulardır.  Eserlerinde kullandığı motifler ve örnekler de tasavvufi çeşniler taşımaktadır. Eserleri dini öğütler de içerir. Teknik ve sanat olarak başarı göstermekten ziyade içeriğe ve mesaja önem vermiştir.  Onun eserlerinde sanat, söyleyiş, teknik özellikler önemli değildir. Asıl amacı eserlerinde vermek istediği sosyal fayd ve amaçtır. Tüm bunlara rağmen Türk tasavvufi halk edebiyatının en önemli isimlerindendir.

ESERLERİ


Eşrefoğlu'nun en önemli eseri Divan'ı [21] olsa da, Müzekinnüfûs isimli meşhur bir eseri de bulunur. Müzekinnüfûs dini ve tasavvufi nasihatler içeren bir eserdir.

Şairin Divan’ından sonraki en önemli eseri ise  Müzekinnüfûs’dur. Bu kitabın adı "nefisleri arıtan, benlikleri ağartan" anlamına gelmektedir. Müzekinnüfûs dini ve tasavvufi nasihatler içeren bir eserdir. Bu eserinde "nefsi terbiye etme yolları"nın öğretilmesi amaçlanmıştır.Bunlar dışında matbu olmayan fakat yazma nüshalar halinde olan çeşitli eserleri vardır: Tarîkatnâme, Fütüvvetnâme, Delâil ün nübüvve, İbretnâme, Mâziretnâme, Hayretnâme,Elestnâme,Nasîhatnâme, Esrarüttâlibîn, Münâcaatnâme ve Tâcnâme. [22]
 
KAYNAKÇA

  • Tercüman 1001 Temel Eser, 4, Eşrefoğlu Divanı.

  • Muallim Naci, Esâmî, s.59-60 - Eşref-i Rûmî Mustafa Güneş,

  • Eşrefoğlu Rumi, Hayatı, Eserleri ve Divan'ndan Seçmeler, 1999.

  • Osmanlı Müellifleri; c.1, s.17

  • Müzekkin Nüfû

  • Menâkıb-il-Eşrefiye

  • Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye (49. Baskı); s.1074

  • Tâc-üt-Tevârih; c.5, s.179

  • Güldeste-i Riyâz-i İrfan; s.180, 182, 317

  • Sefînet-ül-Evliyâ; c.1, s.98

  • İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.11, s.374

  • https://www.biriz.biz/evliyalar/ea0658.htm

  • org/wiki/Eşrefoğlu_Abdullah_Rûmî

  • https://dosyalar.semazen.net/Esrefoglu_rumi_divan.pdf

  • https://www.sufism.20m.com/esrefoglu.htm

  •  

( Eşrefoğlu Rumi ŞiirleriTüm Şiirleri ŞİİRİSTANDA) 

[1] Necla Pekolcay- Abdullah Uçman, Eşrefoğlu Rumi Maddesi, TDV İslm. Ansklp., c. 11, İst. 1995, shf480-482

[2] Necla Pekolcay- Abdullah Uçman, Eşrefoğlu Rumi Maddesi, TDV İslm. Ansklp., c. 11, İst. 1995, shf480-482

[3] Necla Pekolcay- Abdullah Uçman, Eşrefoğlu Rumi Maddesi, TDV İslm. Ansklp., c. 11, İst. 1995, shf480-482

[4] İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.11, s.374

[5] Anonim, bkz. dosyalar.semazen.net/Esrefoglu_rumi_divanı, son erişim, 21-12-2012

[6]  Necla Pekolcay- Abdullah Uçman, agy. İst. 1995

[7] Anonim, Eşrefoğlu Rumi, https://www.biriz.biz/evliyalar/ son erişim, 21-12-2012

[8] ŞAHAMETTİN KUZUCULAR,https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/haci-bayram-veli-hayati-ve-seyhligi/74042

[9] Anonim, Eşrefoğlu Rumi ihttps://www.biriz.biz/evliyalar/ea0658.htm son erişim, 21-12-2012

[10] Necla Pekolcay- Abdullah Uçman, agy. İst. 1995

[11] Anonim, bkz. dosyalar.semazen.net/Esrefoglu_rumi_divanı, son erişim, 21-12-2012

[12] Necla Pekolcay- Abdullah Uçman, agy. İst. 1995) 

[13] Anonim, bkz. dosyalar.semazen.net/Esrefoglu_rumi_divanı, son erişim, 21-12-2012

[14] Anonim, bkz. dosyalar.semazen.net/Esrefoglu_rumi_divanı, son erişim, 21-12-2012

[15] Anonim, bkz. dosyalar.semazen.net/Esrefoglu_rumi_divanı, son erişim, 21-12-2012

[16]  Mustafa GÜNEŞ,Eşrefoğlu Rumi, Hayatı, Eserleri ve Divan'ndan Seçmeler, 1999.

[17] Anonim, Eşrefoğlu Rumi, https://www.biriz.biz/evliyalar/ son erişim, 21-12-2012

[18] Necla Pekolcay- Abdullah Uçman, agy. İst. 1995

[19] Necla Pekolcay- Abdullah Uçman, agy. İst. 1995

[20] Mustafa GÜNEŞ, İznikli Eşrefoğlu Rûmî’nin Türk EdebiyatıÜzerindeki Etkisi: Gaybî, Handî ve HilmiYavuz Örnekleri, TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 125

[21] Mustafa GÜNEŞ,Eşrefoğlu Rumi, Hayatı, Eserleri ve Divan'ndan Seçmeler, 1999.

[22] org/wiki/Eşrefoğlu_Abdullah_Rûmî

 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar