Âşıkpaşazade Hayatı ve Tevarih-i Ali Osman

19.06.2011

 

 Aşık Paşazade'nin Hayatı Hakkında Bilgiler

Âşık Paşazade, 1400 yılında Amasya’da doğdu. Asıl adı Derviş Ahmed Aşıkî'dir

Âşık Paşanın soyundan geldiği için, Aşık paşazade ismiyle tanınmıştır. Hayatı hakkında çok az bilgi bulunan Âşıkpaşazade’nin doğum yerinin Amasya’ya bağlı Mecitözü kazasının Elvan Çelebi köyü olduğu [1] bu köyün adının kaynaklarda Ulvan Çelebi olarak geçmekte olduğu pek çok kaynağın üzerinde durduğu bilgiler arasındadır.  Bu köye bu adın verilmesinin sebebi ise Garib-nâme adlı mesnevisiyle tanınan Âşık Paşa’nın oğlu Elvan Çelebi’nin adının bu köye verilmiş olmasından ileri gelmektedir. Elvan Çelebi Aşık Paşa’nın oğludur ve  Menâkıbü‟lKudsiyye adlı eseriyle Divan Edebiyatında  menkıbe türünün ilk örneğini veren kişi olan  Elvan Çelebidir.  Dolayısıyla Âşık Paşa, Âşık Paşazâde ile aynı soydan gelmektedir.  (Âşık Paşazâde 2007, 23)  [2]

Doğumu üzerinde çeşitli iddialar vardır. Kimi kaynaklar doğum tarihini 1393 yılında Amasya'ya bağlı Elvan Çelebi köyünde şeklinde gösterir.  Bu bakımdan onun ölüm tarihinin 1481 olması nedeniyle her en az seksen küsur yıl yaşadığı ortaya çıkmaktadır. [3] Derviş Ahmed Âşıkî’nin hayatıyla ilgili net bilgiler yoktur. Kitabından çıkarılabildiği kadarıyla  İstanbul’un fethine tanık olduğu ve vefatından önce İstanbul’da yaşadığı anlaşılır. Anadolu’da Türk birliğini temsil eden, Farsça ve Arapçaya karşı Türkçeyi savunan ve tasavvufî inançlarıyla Oğuz Boylarını çevresinde toplayan dedeleri gibi, Âşık Paşazade de bir süre Amasya'da baba ocağında uyarıcılık görevi yapmıştır. Asıl adın Derviş Ahmet olmakla beraber dedesi Âşık Paşa'ya nispetle Aşıkpaşazade olarak anılmıştır. Hayatı hakkındaki bilgilerin hemen hepsi yazmış olduğu eserden çıkarılan bilgiler şeklindedir.

Doğum tarihi ve yeri hakkında verdiği bilgilere göre 1400 yılı civarında Mecitözüne bağlı Elvan Çelebi köyünde doğduğu ortaya çıkar. [4] Küçük yaşta tekke çevresinde yetiştiği, çok gezdiği zamanının ünlü şahsiyetleri ile tanıştığı anlaşılır. Çelebi Mehmet ile Düzmece Mustafa arasındaki olayların içine girdiği, 1437 de Hacca gittiği ortaya çıkar. Mısır'a uğradığı,  Üsküp Paşası Yiğitoğlu Ishak Bey'in himayesinde bir müddet Üsküp'te bulunduğu gibi hayatıyla ilgili diğer ayrıntılar da eserinden anlaşılmaktadır.

Aşıkpaşazade, şehzadelerin taht kavgası esnasında, Çelebi Sultan Mehmed Hanın Musa Çelebi’ye karşı gönderdiği orduya katılmış ve onunla birlikte birçok muhabereye iştirak etmiştir.  Fetret Devri ve sonrasında I. Mehmet’in himayesine giren Aşıkpaşazade I. Mehmet’in maiyeti ile birlikte Bursa’ya doğru giderken Âşık Paşazâde, Geyve’de rahatsızlanır ve I. Mehmet’e refakat edemez.  Yolda hastalanarak, Geyve’de elimizde bulunan ilk yazılı Osmanlı Tarihi’nin müellifi Yahşi Fakih’in evinde istirahat için kalmıştır. Bu esnada Yahşi Fakih’in eserini okuma fırsatını elde etmiştir. Bu hadise onun eserini oluşturmasına olanak sağlayan önemli bir tesadüf olmuştur. Aşıkpaşazade’ye eserini yazma fikrine Yahşi Fakih’in evindeyken  kavuştuğu tahmin edilmektedir. Zaten Tevarih-i Ali Osman adlı eserinin Ankara Savaşına kadar olan kısmını Yahşi Fakih’in eserinden yazdığı anlaşılmaktadır. Geri kalan kısmını da duyup gördüklerini kaleme alarak oluşturduğu görülür. Aşıkpaşazade’nin eseri, kayıp olan Yahşi Fakih Menakıbnamesi’ni geniş bir biçimde kullandığı için önemlidir. [5]

Eserinden de anlaşılacağı gibi 1422 yılında II. Murat ile Yıldırım Bayezid’in oğlu Mustafa Çelebi arasındaki vukuata katılmış, 1437-1438 yılında sancak beylerinden İshak Paşa ile birlikte Üsküp’e gelmiş,  onunla birlikte akınlara ve çarpışmalara dâhil olmuştur. 1438-1439 yılında II. Murat’ın Belgrat seferine, 1448 yılında II. Kosova Savaşı’na, 1453 yılında ise Akşemseddi , Şeyh Vefa, Ak Bıyık, Karamanizade gibi Şeyhlerle birlikte İstanbul’un fethinde bulunmuştur.(Çiftçioğlu 1947, 79-80; Atsız 1970, II-III). Görüldüğü gibi Fetret Devri ve sonrasındaki savaşlar ile İstanbul’un Fethi gibi önemli savaşlara ve vakalara dâhil olmuş [6] yaşamış gözlemlemiş ve bunları eserlerine dahi etmiştir. Bu bakımdan Aşıkpaşazade bir bakıma yazdığı tarihi bizzat yaşayan bir tarihçidir.

Eserinden anlaşıldığı kadarıyla Aşıkpaşazade Anadolu ve Rumeli’de birçok seferlere katılmıştır. Hac için çıktığı yolculuk esnasında Konya’da Sadreddin Konevi Tekkesinde bulunan Şeyh Abdullah Makdisi’den feyz aldığı ve ondan manevi ilimleri öğrendiği ortaya çıkmaktadır. Aşıkpaşazade, İstanbul’un fethinde de bulundu ve kitabında bu hadiseye yer vermiştir. [7] Fatih semtinde büyük dedesi Aşık Paşa adına bir mescit yaptırdığı seksen yaşındayken eserini yazmaya başladığı anlaşılmaktadır. Daha sonra Osmanlı padişahı İkinci Murad'ın ordusuna gönüllü olarak katılmış, askerin moralini güçlendirme görevini almıştır. İkinci Murad'ın Rumeli seferlerinin tümüne katılan ve savaşlarda çeşitli yararlıklar gösteren Âşık Paşazade, bir derviş-gâzi olarak padişahın sevgisini kazanmıştır.

Fatih Sultan Mehmed'in ikinci kez tahta çıkmasından sonra, Akşemseddin, Şeyh Vefa, Akbıyık gibi ünlü bilginlerle birlikte İstanbul'un fethine katılan Âşık Paşazade, düzgün ve heyecanlı konuşmalarıyla, ordunun manevî desteği olmuştur. Fetihten sonra, İstanbul'da kendisine bir ev verilmiş ve maaş bağlanmıştır. (Zeynep Saygı, Âşık Paşazade,.vatanbir.org/biyografi/115/asik-pasazade ) Aşıkpşazade'nin 1457 yılında Avni Fatih Sultan Mehmet’in II Bayezıd ve Şahzade Mustafa'nın Edirne’de yapılan sünnet eğlencelerine katıldığı,1467 yılında kızı Rabia'yı müridi Şeyh Velayet ile evlendirdiği anlaşılmaktadır. Eserini 1484 yılında tamamladığını yazdığı için bu tarihten sonra ölmesi gerekecektir. Mezarı büyük bir ihtimalle  dedesinin  İstanbul’daki Aşıkpaşa haziresindedir. [8]

Kaynakların üzerinde durduğu ölüm tarihi ve şekli ilşe ilgili en önemli husus : “1476 yılında Avni Fatih Sultan Mehmet, Boğdan seferine çıkarken inzivaya çekilen Âşık Paşazâde, 22 Muharrem 886 (23 Mart 1481) günü ikindi vaktinde vefat …(Çiftçioğlu 1947, 80; Atsız 1970, IV)” etmiş olduğu şeklindedir.

Âşık Paşazade, O günlerde, yaşlanmış olmasına rağmen, yine de boş durmamış, Fatih'in Avrupa seferlerine katılmış, Belgrat'ta düşman ordusuyla kılıç kılıca vuruşmuştur. Âşık Paşazade, 1476 yılında 83 yaşına geldiği zaman artık bir köşeye çekilmiş, Süleyman Şah'tan başlayarak kendi ömrünün sonuna kadar Osman Oğulları tarihini, destansı ve efsanevî yönleriyle yazmaya başlamıştır. [9]Osmanlı’nın bir beylikten cihan imparatorluğuna geçiş sürecini başarıyla aktarmıştır. 

Tevarih-i Ali Osman ilk defa, İstanbul Arkeoloji Müzesi kitaplığındaki nüshası esas alınarak, 1914’te İstanbul’da yayınlandı. Daha sonra tenkitli ve 11 nüshası karşılaştırılarak 1928-29’da yeniden neşredilmiştir. Günümüze gelene kadar da pek çok yayınevi tarafından defalarca basılmıştır.

Âşık Paşazade Fatih Sultan Mehmed zamanında yaşamış, İstanbul'un fethine ve Fatih zamanındaki birçok hadiseye tanık olmuş ve o günlere dair tarihi olayları yalın bir Türkçe ile  Tevârîh-i Âl-i Osman (Osmanoğulları Tarihi) adlı eserinde aktarmıştır.

TEVARİH-İ AL"İ OSMAN - HAKKINDA GENEL BİLGİLER

Asıl adı Derviş Ahmed Aşıkî' olan yazarın yazdığı Tevarih-i Ali Osman adlı tarih kitabı (Aşık PaşazadeTarihi) Osmanlı tarihini anlatan ilk ve en önemli kaynaklardan biri olarak gösterilir. Aşıkpaşazade Tarihi, 1299 - 1478 arası Osmanlı Tarihi'ni konu edinir.

Eser, Yıldırım Bayezıt zamanına kadar Yahşı Fakih'ın eserine dayanılarak yazılmıştır. Nigbolu savaşını Kara Timurtaş oğlu Umur Beyden Naklen yazmıştır. Ankara savaşını bu savaşta  solak olarak bulunan birinden naklen anlatırken II. Murat ve Fatih dönemlerini kendi gözlem ve derlemelerinden anlatmıştır.

Konular bablar ve soru cevaplar şeklinde hazırlanıp yazılmıştır.166. babdan sonraki kısımların başkaları tarafından eklendiği düşünülebilir. Bu eser ilk standart Osmanlı Tarihi olması bakımından önem taşımaktadır. Eser Neşri'nin " Cihannumasına " da Kaynak olmuş, Hammer tarafından da kaynak olarak kullanılan başlıca eserler arasındadır. Eserin orta tabaka ve askerler tarafından okunması için yazılmış bir nevi menkıbe, destan şeklinde bir üslubu vardır. [10] Âşık Paşazade,  Orhan Gazi Han döneminden  II. Beyazıd Han dönemine kadar olan süreci aktarırken, tek düze bir tarih anlatıcılığından uzaklaşarak, tarihi olayları hikâyeleştirdiği, duygu ve düşüncelerini hadiselere kattığı görülür. Kitabında olayları hikâyeleştirmekle kalmayıp yer yer şiirlere de başvurduğu dikkati çeker. Eserine bir çeşit halk hikâyeciliğinin unsurlarını kattığı görülmektedir. Tevarih-i Ali Osman bu yüzden bir tarih kitabı olmasının yanı sıra manzum, nesir karışık bir halk romanı özelliği de taşımaktadır. Âşık Paşazâde'nin, teferruatlı bilgi vermekten kaçınmış ve olayların özünü aktarmakla yetinmiştir. Tertip ve üslup bakımından devrinin hikâye ve siyer kitaplarına benzemektedir. 

Aşıkpaşazadenin üslubundan eserin yazılış amacının  gazaya giden askerin maneviyatını arttırmak olduğu sezilir. Eserin dili sade olduğu kadar  dini, milli hislere hitab edici  yönü de dikkati çeker. Aşıkpaşazade tarihi hadiseleri zaman zaman tahlile tabi tutmuş Osmanlı padişahlarının birer mücahit gazi olduklarını belirtmiştir. Osmanlı Devletinin kuruluşunda ve bilhassa Anadolu'da İslami Türk kültürünün yerleşmesinde büyük rol oynayan, Abdalan-ı Rum, Gaziyan-ı Rum, Baciyan-ı Rum gibi ahi kuruluşları hakkında da önemli bilgiler vermiştir.

Eserini tamamladıktan  sonra, 23 Mart 1481 Cuma günü hayata gözlerini kapamıştır. Âşık Paşazade'nin kendi adıyla tanınan Osmanlı Tarihi, özellikle yazarın gördüğü ve yaşadığı olayları, katıksız bir Türkçeyle dile getirmesi yönünden çok önemlidir. Olayları yalnız anlatmakla yetinmeyerek, onların yorumunu ve değerlendirilmesini de ustalıkla yapmış, bu arada kişisel anılarını da anlatmış, konuları yer yer şiirlerle süslemiştir. Eser, Kültür Bakanlığı tarafından 1988'de sadeleştirilerek, günümüz harfleriyle yayımlanmıştır.

TEVARİH-İ AL"İ OSMAN'DAN ALINTILAR

BU AĞACIN GÖLGESİ DÜNYAYI TUTTU

Kitap Osman Gazi'nin gördüğü rüyaya atıfta bulunarak şu cümlelerle başlar : “Dünyada anılamayacak ve hesaplanmayacak kadar anlaşılması zor birçok garip olaya tanık oldum/Yaşadığım günlerde gerçekleşen olayları defterime, Oğuz Han zamanındaki olayları da gönlüme kaydettim/ Osman’ın hanedanına mensup olan gazilerin, hanların, sultanların menkıbelerini yazdım/ Soyunu ve neslini söyleyeyim ki, bu Han’ın aslının ne olduğunu anlayasın.” 

Osmanlı tarihine Osmanlı devletinin kuruluş tarihi olan 1299 yılından başlayan eserde Osman Gazi’nin dünyayı ışığa kavuşturmak için yola çıktığını söyleyen Âşık Paşazade, onun gördüğü rüyada Osmanlı’nın geleceğinin müjdelendiğini şöyle anlatır: “Aralarında kerameti zahit olan bir aziz şeyh vardı. Halkın tamamının güven duydukları bir kimse idi. Dervişliği gönlünde idi. Dünyalığı, nimeti ve davarı çoktu. İlim ve irfan sahibiydi. Misafirhanesi boş kalmazdı ve Osman Gazi de bu dervişe konuk olurdu. Osman Gazi, düşünde, bu azizin kuşağından bir ayın doğduğunu, kendi koyununa girdiğini gördü. Bu ay Osman Gazi’nin koynuna girince, göbeğinden bir ağaç çıktı, gölgesi dünyayı tuttu. Her dağın eteğinden sular çıktı; o sulardan kimi içti, kim bahçeler suladı, kimi de çeşmeler akıttı. Osman Gazi geldi düşünü şeyhe haber verdi. Şeyh, “Oğul Osman! Padişahlık sana ve senin nesline mübarek olsun ve benim kızım Malhun Hatun senin eşin olsun’ dedi. O an kızın Osman Gazi’ye nikah ediverdi.”

I.Murad, Fatih ve II. Beyazıd döneminde anlattıklarının çoğuna tanık olduğunu ve eserini bu tanıklığına dayandırarak anlattığı fark edilmektedir. ‘”Sultan Murad Han Gazi ki Sultan Çelebi Mehmed Han Gazi oğludur, Onun saltanatı devri otuz bir yıl oldu. Bu ben şıki Mehmed Derviş Ahmed, onun gazalarını, maceralarını, bütün onun halini yaptıklarının her birisini gördüm ve bildim. Ama ihtisar ettim, bu kitapta yazdım. Ol sebepten ihtisar ettik ki bunu yaptıkları dil ile beyan olunmaz. Ondan sonra nöbet oğlu Fatih Sultan Mehmed’e geçti." Osmanlı devletinin kuruluş amacını karanlığa karışan küfür diyarını aydınlatmak, dünyaya adalet getirmek olduğunu ifade eder.

Çu küfür zulmeti Rum’u alupdu
Diler kim âlemi nur ide Osman[11]

OSMAN GAZİ'NİN RÜYASI

Osman Gazi niyaz itdi ve bir lahza ağladı. Uyku galib oldu. Yatdı, uyudu. Gördi kim, kendülerinün arasında bir aziz şeyh var idi. Hayli kerameti zahir olmuş idi. Adı Derviş idi. Ve illa dervişlik batınında idi. Dünyası ve nimeti, davarı çok idi. Ve sahib-i çerağ u alem idi. Misafirhanesi boş olmaz idi. Ve Osman Gazi dahi gah gah gelür idi. Bu azize konuk olur idi.

Osman Gazi kim uyudı, düşinde gördi kim bu azizün koynundan bir ay doğar, gelür Osman Gazi’nün koynuna girer. Bu ay kim Osman Gazi'nün koynına girdüği demde göbeğinden bir ağaç biter. Dahi gölgesi âlemi tutar. Gölgesinün altında dağlar var ve her dağun dibinden sular çıkar. Ve bu sulardan kimi içer, kimi bahçeler suvarur ve kimi çeşmeler akudur.

Andan uykudan uyandı. Sürdi. Geldi. Şeyh’e haber virdi. Şeyh eyidür:

Oğul Osman! Sana muştulık olsun ki, Hak teala sana ve neslüne padişahlık virdi. Mübarek olsun, dir. Ve benüm kızum Mal Hatun senün helalün oldı.” didi. Ve hemandem nikâh idüp kızını Osman Gazi’ye virdi. [12]

"Çünkü küfrün zulmeti( Karanlığı ) cihanı kaplamıştı. Osman, karanlıkta kalan bu dünyayı nura kavuşturmak istedi." [13]

FATİH SULTAN MEHMET'İN DULKADİR BEY'İNİN KIZI İLE EVLENDİRİLMESİ

(… Sultan Murad Han Gazi, Kosova gazasından devletle gelince, Edirne’de tahtında karar etti. Bir gün veziri Halil Paşa’ya: (Halil!. Kızımı çeyizledim, çıkardım. Şimdi dilerim ki oğlum Sultan Mehmed’i dahi evlendireyim. Ancak dilerim ki Dulkadiroğlu Süleyman Bey’in kızını alayım derim. Hem o Türkmen bizimle gayet dostluk ve doğruluk eder…) dedi. Halil Paşa: (N’ola Sultanım!. Hem lâyıktır…) dedi. Amasya’da Hızır Ağanın hatununu gönderdiler. Yürüdü, Elbistan’a, Süleyman Bey’e vardı. O vakit Süleyman Bey’in beş kızı vardı. Beşini dahi ortaya getirdi. Hızır Ağa’nın hatunu, kızları görünce, beğendiği kızın eline yapıştı. İki gözlerinden öptü. Oradan Hünkâra geldi, haber verdi. Süleyman Bey’in itaatini, tevazuunu ve kızın eline yapıştığını, güzelliğini, evsafını, huyunu bir bir anlattı. Sultan Murad dahi, Hatunun beğendiği kızı kabul etti. Yine tekrar Hızır Ağanın hatununu ve Anadolu’nun ileri gelenlerinin hatunlarını Elbistan’a gönderdiler. Kızı almaya Anadolu’da ileri gelen beyler de birlikte gittiler. Oraya gelince Süleyman Bey karşılarına çıktı. Büyük hürmetler edüp gelen dünürleri lütufla konağına kondurdu. Usul ve törelerince konuklarını ağırladı. İşin sonunda kızın elinden tutup Hızır Ağanın hatununun eline verdiler. Onlar da, bir alayla kızı alıp doğru Edirne’ye getirdiler. 

Hünkâr, gelinin çeyizi ne ise hepsini gördü. Ve: (Hele benim töremde böyle değildir, bu çeyiz azdır…) deyüp, kendisi padişahlara lâyık zengin bir çeyiz hazırladı. Gelinin çeyizine daha nice şeyler ekledi. Düğün yaptı ve etrafın padişahlarını davet etti. Ulema ve fukarayı topladı. Hepsine padişahın ihsanları sonsuz ve ölçüsüz olarak yetişti. Gelen ulema ve fukara zengin olup gittiler… Bu düğünün tarihi hicretîn 853′ünde Edirne’de vaki oldu [14]

İlgi duyduğunuz esere ve linke tıkladığınızda ilgili sayfaya gideceksiniz.

Sitemizdeki Tevarihler Gazanameler Gazavatnameler Zafername ve Selimnameler 

1.      Nişancı Ahmet Feridun Bey Kanunnâme ve Miftâh-ı Cennet

2.      Tursun Bey Tarihi-i Ebu’l Feth-Sultan Mehmet Han,

3.      Tevârîh-i Âl-i Osmân ( Behişti Târîhi ) Behişti Ahmet SinanÇelebi

4.      Âşıkpaşazade Hayatı ve Tevarih-i Ali Osman

5.      Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman- Bu tevârîhi çün eyledüm

6.      Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman'dan

7.      Hadîdî Tevarih-i âl-i Osman

8.      İlk Osmanlı Tarih Eserleri Yahşi Fakih Ahmedi Saray Takvimleri Ve Anonim Tevarih-I Ali Osmanlar

9.      Kemalpaşazade ( İbn-i Kemal) TEVARİH- İ AL'İ OSMAN

10.  Lütfi Paşa Tevarih-i Al’i Osman Ve Asafname

11.  Matrâkçı Nasûh Mecmâu't-Tevârîh

12.  Oruç Bey Tarihi Tevarih’i Ali Osman

13.  Ramazan-zade Nişancı Mehmed Paşa Tevarih i Ali Osman

14.  Ruhi Tarihi- Tevârîh-i Âl-i Osmân

15.  Rüstem Paşa (1500-1561) Tevarih-i âl-i Osman

16.  Seyyid Lokman Aşuri ZÜBDET ÜT TEVARİH

17.  Şükrullah (1388-1464) Behçetü’t-tevarih,

18.  Tâcü't-Tevârîh Hoca Sadettin Efendi

19.  Tâcü't-Tevârîh Hoca Sadettin Efendi Osman Gazi'nin Ş. Edebali'nin Evinde Gördüğü Rüya

20.  Tevârîh-i Âl-i Osmân ( Behişti Târîhi ) Behişti Ahmet SinanÇelebi

21.  Tevârîh-i Cem ü İskender itmez hâtırum hergiz

22.  Tevârîh-i Mülûik-i Âl-i Osman’dan

23.  Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman'dan : Osman bir ulu gazi kim ol,

24.  Za'îm mir Mehmed Kâtib Câmi’u’t-Tevârîh

25.  Kaşifi Gaza-Name-i Rum

26.  Suzi Çelebi Hayatı Gazavatname-i Mihaloğlu Ali Bey

27.  Suzi Çelebi ve Gazavatnamesi ( 16. yy )

28.  Zaifi Gazavat-ı Sultan Murad İbni Muhammed Han

29.  Bosnalı Sabit'in Zafernamesi Ve Diğer Eserleri

30.  Zafername - i Hazreti Sultan Murad Han Rahimizade İbrahim Çavuş

31.  Kalkandelenli Sücûdî ve Selimnâme'si

32.  Keşfî Mehmed Çelebi Selimname

33.  Kılıççızâde İshak Çelebi Selimnâme (İshaknâme)

34.  Nişancı Celalzade Mustafa Çelebi Tabakatü’l-Memalik, Selimname ve Diğer Eserleri

35.  Sa’d b. Abdülmute’al ve Selimnamesi

36.  SELİMNAME Koca Nişancı Celalzade Mustafa Çelebi

37.  Gazavâtnâme Çeşitleri ve Eserleri

38.  Gazavâtname ve Türleri

KAYNAKÇA

·         [1] Elif DULGER, ÂŞIK PAŞAZÂDE’NİN TEVÂRİH-İ ÂL-İ OSMÂN ADLI ESERİNE GÖRE TÜRKLERDE YER ADI VERME GELENEĞİ, https://turkishstudies.net/Makaleler/

·         [2] Elif DULGER, ÂŞIK PAŞAZÂDE’NİN TEVÂRİH-İ ÂL-İ OSMÂN ADLI ESERİNE GÖRE TÜRKLERDE YER ADI VERME GELENEĞİ, https://turkishstudies.net/Makaleler/

·         [3] N.S.Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı; cild-1, sh. 498

·         [4] Tevarih-i Ali Osman, Çevr. Nihal Atsız, s. 3

·         [5] Hasan EFE," OSMANLI ARŞİV BELGELERİNE GÖRE SARU BATU SAVCI BEY ,os-ar.com/modules.php?name=News&fil

·         [6] Elif DULGER, ÂŞIK PAŞAZÂDE’NİN TEVÂRİH-İ ÂL-İ OSMÂN ADLI ESERİNE GÖRE TÜRKLERDE YER ADI VERME GELENEĞİ, https://turkishstudies.net/Makaleler/

·         [7] N.S.Banarlı ,esimli Türk Edebiyatı; cild-1, sh. 49

·         [8] Abdülkadir Özcan, Aşıkpaşazade, İslam Ansk. TDV. Yay. İst. 1991 ,C.IV.,s.6-7

·         [9] N.S.Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı; cild-1, sh. 498

·         [10] Abdülkadir Özcan, Aşıkpaşazade, İslam Ansk. TDV. Yay. İst. 1991 ,C.IV.,s.6-7 )

·         [11] Aşık Paşazade Tarihi, Derviş Ahmed Âşıkî, Mostar Yayınları

·         [12] Aşık Paşazade Tarihi, Derviş Ahmed Âşıkî, Mostar Yayınları

·         [13] Âşık Paşazade Tarihi, Derviş Ahmed Âşıkî, Mostar Yayınları

·         [14] Tevarih-i Ali Osman, Çevr. Nihal Atsız, s. 35

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar