Tursun Bey Tarihi i Ebu'l Feth Sultan Mehmet Han

12.03.2015

 

Tursun Bey, İstanbul’un zaptında bizzat bulunmuştur. Divan kâtibi, Anadolu ve Rumeli defterdarlığı makamlarında görev yapmış bir tarihçimizdir.  Dursun Bey'in elimizde olan tek eseri yazmış olduğu “Tarih-i Ebu’l Feth-Sultan Mehmet Han” isimli  eseridir. Bu eser Fatih Sultan Mehmet ’in ve II. Bayezi ’in saltanatının ilk 6 senesini içermektedir.   Tursun Bey bu eserine Târîh-i Ebü’l-Feth adını vermiştir. Eserin günümüz  Türkçesindeki  karşılığı Fetih Babası Fatih'in Tarihi  anlamına gelmektedir.

Tursun Bey bu eserini neden yazdığını eserin Sebbe-i Telif bölümünde :  “devlet kademelerinde nâil olduğu mevkilerden dolayı minnet borcunu ödemek üzere kendi arzusu ile yazdığını “ belirtmiştir. [1]  Bu eser  Tursun Bey’in bilinen tek eseridir.

 

Tursun Bey bu eserinde Sultan II. Murat devrini kısaca özetledikten sonra Fatih devrini ve II. Bayezid devrini anlatmıştır. Fâtih Sultan Mehmet’in gazâ ve fetihlerini  içeren eser, Fâtih Sultan Mehmet adına kaleme alınmıştır.  Fatih’in ilk tahta çıkışı (1444) ile başlayıp, Hadım Ali Paşanın Memluk seferiyle (1488) sona eren eser, kırk dört yıllık olayları içine almaktadır.

Bu eser Tursun Bey tarafından 1496 senesinden önce yazılmış olmalıdır.[2]  Tursun Bey’in  bu tarih kitabı, İbn Kemal Kemalpaşazade’nin Tevarih-i Ali’ının Fatih Sultan Mehm’e ayrılan yedinci defteri için en önemli kaynak vazifesi görmüştür.

Eser Mehmet Arif Bey tarafından Târîh-i Osmânî Encümeni Mecmuasının ilâvesi olarak 1330 yılında yayımlanmıştır. Daha sonra A. Mertol Tulum, bütün nüshaları karşılaştırarak eserin tenkitli neşrini yapmış, sonuna da indeks ve lügatçe eklemiş,  bu eserini  İstanbul Fetih Cemiyeti yayınları arasında yayınlanmıştır. [3](İstanbul 1977). Ayrıca H. İnalcık ve R. Murphey eserin tıpkıbasımı ile birlikte özet halinde İngilizce tercümesini neşretmişlerdir (Chicago 1978).

Eser önsöz, giriş ve asıl metin kısmı olmak üzere üç ana bölümden oluşur. Sebeb-i Telif bölümünde bu eseri neden yazdığını anlatmaktadır.  “ Girişte özellikle padişah ve saltanat kurumu hakkında bilgiler verip yorumlar yapar ve konuyla ilgili hikâyeler anlatır. Bu bölümü, ilim ve hikmet sahibi kimselerin görüş ve fikirlerinden faydalanarak yazdığını belirtir. Bunun sonunda yer alan zeyil kısmı ise bilhassa on iki yıl hizmetinde bulunduğu ve ömrünün en verimli dönemini sohbet ve tavsiyelerini dinleyerek geçirdiği Mahmud Paşa’nın görüşlerine ayırmıştır. Burada Fâtih Sultan Mehmed’in şahsiyetiyle ilgili imalı ifadelere ve hükümdar-tebaa münasebetlerine dair fikirlere de yer verilmiştir. Dursun Bey, Fâtih Sultan Mehmed devri askerî faaliyetlerinin anlatıldığı asıl metnin başına, II. Murad’ın tahtı oğluna devrettikten sonra yeniden tahta çıkması hadisesiyle II. Bayezid devrinin ilk yedi yılındaki askerî faaliyetlerin bir kısmını da eklemiştir.”[4]

Bu eser, I. Bâyezid döneminde kaleme alınmasına rağmen Fatih dönemindeki hadiselerin içerisinde bulunmasından dolayı bu dönemin en önemli kaynağıdır. " Ancak Tursun Beyin bu eseri hadiseleri sistematik olarak anlatan bir tarihten ziyade, Fatih ve II. Bâyezid’e methiye özelliği ağır basan bir kitaptır. Eserin methiye yönü o kadar ağır basmaktadır ki, başarısız olunan 1456 Belgrad ve 1480 Rodos kuşatmaları bile zafer gibi gösterilmektedir. Örneğin Kili ve Akkerman seferinden bahsederken bu kalelerin üzerine onca azametine rağmen Fatih’in bile gelemediğini söylemektedir. Eserde üslup ve methiye ön plana çıktığı için hadiseler hakkında az bilgi verilmiştir." ( ERHAN AFYONCU, Osmanlı Siyasî Tarihinin Ana Kaynakları: Kronikler, https://www.academia.edu/4646828/

ESERİN NÜSHALARI

Eserin bugün için bilinen beş nüshası vardır.  Bu nüshaların birisi Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya nüshasıdır.  Bu  nüsha II. Bayezid’in mührünü taşıdığından o devirde yazılmış olmalıdır. Diğer nüshalardan üçü Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndedir. Eserin beşinci nüshası ise İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndedir.

ESERDEN ALINTILAR

“Fâtih Sultan Mehmed Hân Trabzon üzerine sefere çıktığında, şehre arkadan ulaşmak için ordusuyla birlikte dağlık ve ormanlık bir araziden geçiyordu. Yol geçişe uygun olmadığından, bazen baltacılar önden yol açıyorlardı. Yolun hiç bulunmadığı kayalık ve dağlık bir yerde, Fâtih Sultan Mehmed Hân'ın atı kaydı ve sarp bir yere doğru yuvarlandı. Fâtih, o an bir kayaya tutunmaya çalışırken elleri sıyrıldı ve kanamaya başladı.

Trabzon Rum imparatorluğu ile akrabalık bağı kurmuş olan Uzun Hasan, daha önce annesi Sâra Hâtun'u, bu seferden vazgeçmesi için Fâtih'e elçi olarak yollamıştı. Fâtih'in içine düştüğü bu zor ve kötü durumu fırsat bilen Sâra Hâtun, tam zamanı olduğunu düşünerek;

"Ey oğul! Hân oğlu hansın, bir ulu hükümdarsın! Trabzon gibi küçük bir kal'a için bunca meşakkat niye?" dedi. Elleri sıyrıklarla dolu olan Fâtih, o an güçlükle doğruldu ve Sâra Hâtun'a hayretle bakarak şöyle dedi: "Ey koca analık! Bilmez misin ki, elimizde tuttuğumuz dîn-i İslâm'ın kılıncıdır? Sen zanneyleme ki, bizim çektiğimiz bunca zahmetler, kuru bir toprak parçası içindir. Bilesin ki, bütün gayretlerimiz Allah'ın dinine hizmet ve insanların hidâyete kavuşmasına vesîle olmaktır. Yarın huzûr-u Hakk'a vardıkda, yüzümüz kara olmasın diyedir. Elimizde İslâm'ı teblîğ ve ta'zîze imkân varken, zahmete katlanmayıp da ten rahatını tercîh edersek, bize gâzî denmesi yalan olmaz mı? Ehl-i küfrün üzerine İslâm'la gitmez, onların azgınlıklarına mânî olmaz isek, huzûr-i ilâhîye hangi yüzle çıkarız?!." (Târîh-i Ebu'l-Feth) [5]

Ayasofya İstanbul’un fethinde usulden olduğu üzere şehrin büyük kilisesi olarak camiye çevrilmişti. . Tursun Bey’in ifadesine göre kubbeye kadar çıkan Fatih Sultan Mehmet binanın ve çevresinin harap görüntüsü karşısında meşhur Farsça beytini söylemişti. Tursun Bey, Fatih Ayasofya’ya girdiğinde “vakta ki bu binay-ı hasisün tevabi ve levahikin harab u yebab görüp şu beyti söyledi:

Perde-dârî mî küned der tâk-ı kisrâ ankebût

Bûm-i nevbet mî zened der kal’a-ı Efrâsiyâb”

Örümcek Kisrâ’nın penceresinde perdedarlık yapıyor/ Baykuş  Efrasiyab’ın kalesinde nevbet vuruyor/bekliyor.

 İlgi duyduğunuz esere ve linke tıkladığınızda ilgili sayfaya gideceksiniz.

Gelibolulu Ali Mustafa Hayatı ve Eserleri

Gelibolulu Ali Divanları ve Diğer Eserleri

Gelibolulu Mustafa Ali Kunhul Ahbar

Gelibolulu Mustafa Ali ve Nusretname Adlı Eseri

Bosnalı Sabit Zafername Ve Diğer Eserleri

Zafernamei Hazreti Sultan Murad Han Rahimizade İbrahim Çavuş

Suzi Çelebi ve Gazavatnamesi

Suzi Çelebi Hayatı Mihaloğlu Ali Bey Gazavatnamesi

Gazavatname ve Türle

Kaşifi Gazaname i Rum

Tâcü't-Tevârîh Hoca Sadettin Efendi

Zafernamei Hazreti Sultan Murad Han Rahimizade İbrahim Çavuş

Goncaı Bâğı Murad Rahimizade İbrahim Çavuş

Rahimizade İbrahim Çavuş Kitabı Gencinei Fethi Gence

Rahimizade İbrahim Çavuş Hayatı Tarihçiliği ve Eserleri

Selaniki Mustafa Tarih-i Selanik'i

Kalkandelenli Sücudi ve Selimname

Osmanlı Tarihçileri Eserleri 14 ve 15.. Asır

Osmanlı Tarihçileri ve Eserleri 17 18 19. Asır

Osmanlı Tarihçileri ve Eserleri 16. yüzyıl

Osmanlı Tarihçileri ve Tarih Konulu Eserleri

Osmanlı Tarihçileri Eserleri ve Eser Linkle

Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman'dan

Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman- Bu tevârîhi çün eyledüm

Kaynakça

 

·         [1] Mertol Tulum]   [DURSUN BEY –TDV İA. cilt: 10; sayfa: 7

·         [2] Mertol Tulum]   [DURSUN BEY –TDV İA. cilt: 10; sayfa: 7

·         [3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/osmanli-tarihcileri-ve-eserleri-16-yuzyil/77058

·         [4] Mertol Tulum]   [DURSUN BEY –TDV İA. cilt: 10; sayfa: 7

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar