15.11.2014
13.yüzyılın sonunda kurulmuş olan Osmanlı Devleti hakkında bilgi veren tarih kaynakları ancak 15. yüzyılın başlarından itibaren yazılmaya başlanmıştır. Bu bakımdan 15. yüzyılın ilk yarısı, özellikle II. Murat devri, Osmanlı tarih yazıcılığının başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Bu dönemlerde Taberi', İbn Kesir gibi İslam tarihçilerinin eserleri Türkçeye çevrilmiştir.
14. ve 15. Yüzyıl Osmanlı Tarihçileri ve Eserleri [1]
1.İskendername Ahmedi)
Ahmedi (1334-1412,Amasya) Dasitan-i Tevarih-i Mülük-ü Al-i Osman (İskendername Ahmedi)
Osmanlı tarihinden bahseden en eski eser, Ahmedi ’nin “ İskendername ” [2]adlı eserine müstakil bir kısım olarak ilâve ettiği “Dâsitân-ı Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i ‘Osmân” isimli manzum parçadır. 8754 beyitten oluşan ve uzun bir mesnevî özelliği taşıyan İskendername bir “evrensel tarih”tir; Âdem ile başlar, Makedonya kralı Büyük İskender’in hayatı ve kahramanlıklarını anlatır. 1390 yılında tamamlanmış ve Germiyanoğlu Süleyman Bey’e sunulmuştur. Ahmedî, daha sonra bu eserinin sonuna Yıldırım Bayezid’e kadar gelen bir Osmanlı tarihi eklemiş ve bunu 1410 yılında I .Bayezid’in oğlu Emir Süleyman’a takdim etmiştir. “Dâsitân-ı Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i ‘Osmân” adını taşıyan 340 beyitlik bu bölüm, Ertuğrul Gazi’den başlayarak Emir Süleyman’a kadar gelen ilk 200 yıllık Osmanlı tarihi hakkında bilgi verir. Bu eserin İÜ’de kayıtlı olan en eski tarihli nüshasının, 1983 yılında İ. Erünsal tarafından tıpkıbasımı yapılmıştır.
2.Şükrullah (1388-1464),( Şükrullah (1388-1464) Behçetüt-tevarih,) [3]
Şirvanlı olan müellif 1456’da yazmaya başladığı eserini 1459’da tamamlamış ve devrin (Fatih devri, 1451-1481) meşhur sadrazamı Mahmut Paşa’ya ithaf etmiştir. Behçetüt-tevarih, adlı eseri 13 kısımdan meydana gelen umumi bir tarihtir. 8.kısım II. Mehmet’in tahta çıkmasına kadar gelen Osmanlı tarihinden bahseder.
Çelebi Mehmet, II. Murat ve Fatih Sultan Mehmet zamanlarını (1413-1481) idrak eden müellifin 1407’den itibaren verdiği bilgiler çok önemli olup ana kaynak mahiyetindedir. Farsça olan eser Kanuni devrinde Türkçeye tercüme edilmiştir. Eser, Karamani Mehmet Paşa Sarıca Kemal 15. YY Bergamalı Kemal Zerdi, Ruhi Çelebi, Mehmet Zaim ve pek çok tarihçi tarafından kaynak olarak kullanılmıştır. Türk Boyları ve Osmanlı’larla ilgili son kısmı Hüseyin Nihal Atsız tarafından 1939-49′da iki defa Türkçeye çevrilerek neşredilmiştir.
“ Gaza-Name-i Rum”;[[II. Mehmed|Fatih Sultan Mehmed]‘in saray şehnamecisi Kaşifi tarafından yazılan ve padişaha sunulan en eski gazavat-name örneklerindendir. Farsça olarak kaleme alınan eser, Sultan II. Murad’ın tahttan çekilerek yerine oğlu Fatih Sultan Mehmet’i geçirmesiyle başlar ve Varna Savaşı’nın ayrıntılı bir biçimde tasvir edilmesinden sonra, Sultan II. Murad’ın tekrar tahta davet edilmesi ve akabinde meydana gelen olaylarla devam eder. Eserin en önemli özelliği; diğer tarih kaynaklarında Sultan II. Murad’ın ikinci kez tahta geçişi müstakil bir padişahlık gibi ele alınırken, Kaşifi’nin diğer kaynaklarda rastlanmadık bir biçimde Fatih Sultan Mehmet ’in saltanatını hala devam eder gibi göstermesidir. Bunda kuşkusuz müellifin, II. Mehmed’e duyduğu özel yakınlığın büyük rolü olmalıdır. Eserin günümüze ulaşan yegane nüshası, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Farsça Yazmalar, nr.: 1388′de kayıtlıdır. 2005 yılında M. Esmail’in doktora tezine konu olan eser, dönemin diğer kaynaklarında yer almayan ciddi bilgiler içerdiği için, II. Murad döneminde yazılmış en eski ve en önemli vakayinameler arasında yer alır.
Oruç Bey Tarihi Tevarihi Ali Osman 1503’e (H. 908) kadar gelen olayları anlatır. Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid devirleri için ana kaynaktır. Her iki dönemi de ayrıntılarıyla verir. Yahşi Fakih’in “Menâkıb-nâme”sinden söz eder. Âşıkpaşazade ile Neşri Tarihi Cihannüma tarihlerini tamamlayacak değerdedir. Nesir tarzında yazılan en eski Osmanlı tarihidir.
Ramazan-zade Nişancı Mehmed Paşa Tevarih i Ali Osman Uzun yıllar nişancılık yaptığı için nişancı vasfı ile ün yapan Nişancı Mehmed Paşa aslen Karamanlı bir Türk’tür.1 478-1481 senelerinde II. Mehmet’in sadrazamı iken padişahın ölümünü müteakip yeniçeriler tarafından öldürülen Karamani Mehmet Paşa, iki kısımdan ibaret bir Osmanlı Tarihini Arapça olarak kaleme aldı. 1.risale Osman Gazi’den II. Mehmet’in cülusuna kadar (1451), 2.risale 1451’den Mart 1480 arasındaki olayları anlatır. Bu eser yalnızca Osmanlı tarihinden bahsettiği için evrensel bir özellik taşımaz.
Çorum Elvançelebi’de 1393’te dünyaya gelen ve bu asrın sonlarına kadar yaşamış olan Âşıkpaşazade , kendini Derviş Ahmet Aşıki olarak tanıtır. II. Murat’ın Balkan seferinde bulunmuş ve II. Mehmet’in bütün seferlerini yakından takip etmiştir. 15. yüzyıl Osmanlı devleti tarihi için en önemli kaynak mahiyetinde olan bu “menkıbe” tarzındaki eser tarih yazma amaçlı yazılmamıştır. Karşılıklı konuşma tarzında yazılan bu eser,Osmanlı padişahlarını birer Gazi olarak gösterir.Eser adeta gazaya giden ordunun maneviyatını artırmak için destani bir şekilde kaleme alınmıştır.Aynı zamanda bir halk destanı şeklindedir. Âşıkpaşazade ve Tevarih-i Ali Osman Türkçe nesir (düzyazı) olarak yazılmış ilk Osmanlı tarihidir ve bütünüyle Osmanlı tarihini ele alan ilk Türkçe eserdir. Bu eserinde ilk defa Osmanlı devletinin kuruluşunda rol oynayan 4 önemli zümreden bahseder: Gaziyan-ı Rum, Ahiyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum ve Baciyan-ı Rum. Aşıkpaşazade, tarihini şahit olduğu yıllardan önceki devirlerini Orhan Gazi’nin imamının oğlu Yahşi Fakih’in menakıpnamesinden ve II. Murat devrinde Bursa naibi (vekili) olan bir zattan okuyup dinleyip naklettiğini söyler. Eserini 86 yaşında yazmıştır
Çelebi Mehmet ve II. Bayezid devirlerinde (1451-1512) yaşamış olan Enveri 1464 senesinde veziriazam Mahmut Paşa’nın emriyle genel bir İslam tarihi, Aydınoğulları ve Osmanlı tarihini ihtiva eden 3730 beyitten oluşan mesnevi tarzında “Enveri Tarihi Düsturname-i Enveri” isimli manzum bir eser yazmıştır. Bunun 842 beyti Osmanlı tarihine aittir ve 1466’ya kadarki Osmanlı tarihini içerir. Eser Türkçe yazılmış olup “evrensel tarih” özelliği taşır. Eserde Fatih ve Timur mukayese edilmiştir. Eser 3 bölüme ayrılır. Birinci bölümde genel İslam tarihi, ikinci bölümde Aydınoğulları tarihi geniş sayılabilecek şekilde anlatılır. Bu yüzden Enveri’nin eseri özellikle Aydınoğulları tarihini aydınlatmak bakımından büyük bir öneme sahiptir.
8.Mehmed Neşrî (ö.1520) Neşri Tarihi Cihannüma
Neşri II. Murat, II. Mehmet ve II. Bayezid devirlerinde yaşamıştır. II. Bayezid dönemi tarihçisidir. Eser evrensel olup Âdem’den başlar.8 kısımdan oluşur. Son kısmı Osmanlı tarihi ağırlıklı olup 1485 yılına kadar olan olayları anlatır. Neşri Tarihi yani Cihannüma’sı “tarihi tarih için yazmada” ilk kıpırdanmayı gösterir. Neşri’nin Cihannüma’sı “tenkitçi” tarzda yazılmış ilk eserdir.
Neşri, Cem Sultan ile II. Bayezid arasında geçen taht mücadelesinde Cem’in tarafını tutmuş, Cem ölünce II. Bayezid’den af dileyip saraya kabul edilmiştir. II. Bayezid ’i öven kasidesi vardır. Neşri’nin Cihan-nüma’sı kendinden sonraki tarihçilere kaynaklık etmesi açısından önemlidir ve 15. asır için en önemli kaynaklar arasındadır. Eser Türk Tarih Kurumu Yayınları’nca yayınlanmıştır.
İstanbul’un zaptında bizzat bulunmuştur. Divan katibi, Anadolu ve Rumeli defterdarlığı makamlarında da bulunmuş olan Dursun Bey “Tarih-i Ebu’l Feth-Sultan Mehmet Han” isimli II. Mehmet’in ve II. Bayezid’in saltanatının ilk 6 senesini içeren bir eser bırakmıştır. Yazar, Sultan II. Murat devrini kısaca özetledikten sonra Fatih devrini ve II. Bayezid devrini anlatır. Bu kitap 1497-1500 seneleri arasında yazılmıştır.
Eser, 1977 yılında Mertol Tulum tarafından İstanbul Fetih Cemiyeti yayınları arasında yayınlanmıştır.
Bergamalı Sarıca Kemal ile karıştırlan Kemal adlı bir tarihçinin yazmış olduğu bir eserdir. Kemal adlı tarihçi, 1490 yılında II.Bayezid’in emriyle 300 beyitten oluşan Dasitan-ı Ali Osman veya Selatin-name adıyla bilinen Türkçe bir tarih yazmıştır.Yazar Osmanlı komutanlarının kahramanlıklarını över, özellikle Osmanlı Türklerinin Anadolu’ya gelmelerini ve Sultan Alaaddin ile karşılaşmalarını tasvir eder. Eser günümüze kadar hala neşredilmemiştir.
Asıl ismi Ahmed bin Sinan olup “ Behişti i ” mahlâsı ile şöhret bulan Behişti Ahmet Sinan Çelebi,
İstanbul’un ilk subaşısı olan Karıştıran Süleyman Bey’in oğludur. II. Bâyezid döneminde sancak beyliği yapmış olan Behiştî, tezkire kitaplarında Dîvân edebiyatında ilk “hamse”yi yazan, asrının en büyük şairleri arasında zikredilir. II. Bayezid döneminde, işlediği bir suçtan dolayı padişahın hışmından korkarak Herat’a kaçan müellif, burada tanıştığı Molla Câmî ve Ali Şir Nevai ’nin yardımı sayesinde affedilerek tekrar İstanbul’a dönmüş ve eski vazifesine yeniden tayin edilmiştir. “Leylî-vü Mecnûn”, “Yûsuf-u Züleyhâ”, “Vamuk u Azra ”, “Hüsn-ü Nigâr” ve “ Süheyl ü Nevbahar ” adlarını taşıyan şiir kitaplarından günümüze yalnız “Leylî-vü Mecnun” adlı eseri ulaşmış olup, yegâne nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde (TY, no.: 5591) kayıtlıdır.
Şairliğinin yanısıra tarihle de meşgul olan Behiştî, kuruluştan II. Bayezid’in saltanatının ilk yıllarına kadar gelen bir “Tevârîh-i Âl-i ‘Osmân” kaleme almıştır. Eserini yazarken Âşık Paşa-zâde, Neşrî ve Anonim târihlerden yararlanmistir.
Behiştî’nin vekâyînâmesinin, II. Bayezid dönemiyle ilgili kısmı, A. Moser tarafından yayınlanmıştır. Münşiyâne bir üslûpla, manzum ve mensur olarak kaleme alınan eserin, başı ve sonu eksik olan ve Yıldırım Bâyezid’in cülûsundan Fâtih’in ölümüne kadarki olayları içine alan British Museum nüshası ile, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde kayıtlı bulunan ve II. Bâyezid’in ilk yıllarını anlatan son kısmı, Hakan Yılmaz tarafından yayına hazırlanmaktadır.
Ruhinin hayatı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Ruhi’nin Tevârîh-i Âl-i Osmân eserinin birinci kısmına Mebadi, ikinci kısmına Metâlib adı verilmektedir. Ruhi’nin eseri 1511 yılına kadar devam etmektedir. Basit bir üslupla ele alınmıştır. 16. yüzyılın meşhur tarihçilerinden Ali, Ruhi’yi kaynaklarında sık sık zikreder. Müneccim başı da Ruhi’den faydalanmıştır. Osmanlı tarihçiliği için önemli bir kaynak değeri bulunmaktadır. Henüz neşredilmemiştir.[4]
Fatih Sultan Mehmed ve II. Bayezid dönemlerinde yaşamış olan Hasan bin Mahmûd el-Bayâtî
, Fâtih Sultan Mehmed’in saltanatının son yılında, 1481 (h. 886)’da çıktığı bir Hacc yolculuğu esnasında padişahın küçük şehzadesi Cem Sultan’la karşılaşmış ve tarih ve “ensab” ilmine meraklı olan şehzadenin isteği üzerine, yanında bulunan bir “Oğûz-nâme” nüshasına dayanarak, Osmanoğulları’nın nesep silsilesini kronolojik bilgiler ışığında anlatan “Câm-ı Cem- Ayîn ” adlı silsilenâmesini yazmıştır. Eser, içerdiği bilgiler ve kurgulama tarzı bakımından alanında tek olması nedeniyle büyük bir değer taşımaktadır. Nitekim sözkonusu eserin Türkler’in her peygamber döneminde İslâm dinini tasdik ettiklerine ve Müslümanlıkla tanışmalarının bilinenin aksine, sonraki asırlarda değil, bizzat Muhammed peygamber döneminde gerçekleştiğine dair ciddî tarihsel veriler içermesi; onun daha önce Reşîdüddin’in “Câmi’ü’t-Tevârîh”inde verdiği bazı bilgileri tasdik edecek yapıda ve tarihin akışını tamamen değiştirecek bir tarzda, Türk tarihi açısından son derece kıymetli ve önemli bilgiler içeren eşsiz bir kaynak olduğunu ortaya çıkarmaktadır.
Câm-ı Cem- Ayîn’in, Ali Emîrî Efendi tarafından Yanya’nın Delvino kazasında bulunan nüshası, müellif tarafından hicrî 1331 yılında “Nevâdirü’l-Eslâf” külliyatının 5. eseri olarak basılmış; daha sonraki yıllarda yine Ali Emîrî tarafından, eserin öncekine nisbetle imlâ yönünden daha tam olan başka bir nüshası bulunarak Millet Kütüphanesi’ndeki Tarih koleksiyonuna katılmıştır. Ali Emîrî Efendi’nin kütüphanesine sonradan kazandırdığı bu ikinci nüsha, Fahrettin Kırzıoğlu tarafından sadeleştirilerek Atsız’ın “Osmanlı Tarihleri” içinde yayınlanmıştır.(Türkiye Yayınevi, İstanbul, 1949.) Yakın zamana kadar yegâne nüshası Ali Emirî nüshasından ibaret sanılan eserin, Hakan Yılmaz tarafından yurtiçi ve yurtdışı kütüphanelerinde yapılan araştırmalar neticesinde 4 nüshası daha bulunduğu tespit edilmiş ve mevcut 5 nüsha karşılaştırılarak, Ali Emîrî ve Nûruosmâniye nüshalarının tıpkıbasımları ile birlikte transkripsiyonlu olarak neşredilmiştir.(İstanbul, 2007.) Bu neşrin giriş kısmında, diğer Osmanlı kaynaklarında yer alan “Oğuz-nâme” kaynaklı bilgiler ayrıntılı olarak incelenmiş (Bk. a.g.e., Giriş, s. XI-XXIV.) ve ayrıca metin kısmında “Câm-ı Cem-Âyîn”deki bilgilerle kıyaslanarak malûmat tenkidi verilmiştir.[5]
Sitemizdeki Tevarihler Gazanameler Gazavatnameler Zafername ve Selimnameler
KAYNAKÇA
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın