Üryan gider- Taşlıcalı Yahya
Ademoğlu âleme üryan gelir üryan gider
Nâle vü efgân ile giryân gelir giryân gider
Bir niçe mahbublarla geldi geçti sevdiğim
Gökdeki ervâh-ı kutsîlerle sanki can gider
Hâr-ı râhındır senin lâm-ı ta'alluk sûfiyâ
Raht u bahtı olmayanlar cennete asan gider
Alem-i firkat bizi rencide-hatır eylemez
Gönlüme gelse hayâlin gussa-i hicrân gider
Aşık-ı bî-çâre erbab-ı muhabbet bâbına
Akil ü dânâ gelir divâne vü hayran gider
Karşıdan gelse habîbi aşık-ı sâdıkların
Hayret-i başdan aşar aklı şaşar iz'an gider
HEr kimin lâm-ı ta'alluk gibi bir kullâbı yok
Ahiret sahrasına Yahyâ gibi âsân gider
Taşlıcalı Yahya
GAZEL
Dâr-ı dünyâ deli gönlüm gibi vîrân olsa
Ne cihân olsa ne cân olsa ne hicrân olsa
Kâşki sevdiğimi sevse kamû halk-ı cihân
Sözümüz cümle hemân kıssa-i cânân olsa
Bir demir dağı delip boynuna almak gibidir
Her kişi âşık olurdu eğer âsân olsa
Şâdmânım gam-ı yâr ile sevinmez bu kadar
Bir gedâ cümle cihân mülküne sultân olsa
Can atar karşı çıkar izzet eder ey Yahyâ
Hançer-i dilber ile bir sakınan cân olsa
GAZEL
Aşka kâbil dil mi yok şehr içre yâ dilber mı yok /Gazel
Aşka kâbil dil mi yok şehr içre yâ dilber mı yok
Mest yok meclisde bilmem mey mi yok sâgar mı yok
Gonca-i dil açılıp hâtır nice şâd olmaya
Bâğda güller mi yok gülşende bülbüller mi yok
Görmeziz bir dil ki tûtî gibi güftâr eyleye
Söyledir mi yok cihânda bilmezin söyler mi yok
Sengden dil kem mi yâ seng-i siyâhı la’l eder
Afitâb-i feyz-bahşâ-yı bülend-ahter mi yok
Niçin ebkâr-i ma’ânî beslemez erbâb-i nazm
Yoksa Yahyâ gibi üstâd-i sühan-perver mi yok
GAZEL- Taşlıcalı Yahya
Sun sagarı sakı bana mestane disünler
Uslanmadı gitdi gör o divane disünler
Peymanesini her kişi doldurmada bunda
Şimden gerü bu meclise mey-hane disünler
Dil hanesi yık koma taş üstine bir taş
Sen yap anı eller ana vırane disünler
Gönlünde senün gyr u siva sureti neyler
Layık mı bu kim kabeye büthane disünler
Yahyanın olup sözleri hep sırr-ı muhabbet
Yaran işidüp söyleme yabane disünler
GAZEL- Taşlıcalı Yahya
Tek sevdügümün rızası olsun
Bin can ile ten fedası olsun
Mahbubına aşık incinür mi
Farza nice bin cefası olsun
Dilberler anı n'ola severse
Sultanlar anun gedası olsun
Gül benzeyemez ana gerekse
Altunlu yeşil kabası olsun
Yahya'ya dinüz ki halet ile
Her bir sözinün fenası olsun
GAZEL- Taşlıcalı Yahya
Cihânın cânısın sensiz vücûdumda hayat olmaz
Bana senden cüdâ olmak gibi müşkil memât olmaz
Seni ben câna teşbiye etdim amma cândan â’lâsın
Zehîr-i hüsn melahat-zât pâkin gibi zât olmaz
Ne gam uşşâkna gâhi vefâ gâhi cefâ etsin
Kuluna pâdişâhdan hemîşe iltİfât olmaz
Gözümden çıktı yaşım gibi dünyâ aşık olaldan
Menâl ü mâlı dünyânın bana lât ü menât olmaz
Muhabbet mihneti dâl etse tekmî kadd Yahyâ’yı
Cihânda bir kapudan geçmez olakim iki kat olmaz
GAZEL- Taşlıcalı Yahya
Mecnûn-ı aşkı lâle gibi taga saldılar
Hem taga hem benefşe gibi bâga saldılar
Başlandı çünki kasr-ı mahabbet yapılmaga
Ferhâdı taşa Husrevi topraga saldılar
Kayd-ı gam-ı cihândan alup dest-i aşk ile
Şehbâz-ı rûh-ı âşıkı uçmaga saldılar
Cânânı kalb-i âşıka sôfiyi Kâ’beye
Kimin yakına kimini uzaga saldılar
Müstagrak etdi gözyaşı Yahyâyı nâgehân
Berg-i hazânı sanki bir ırmaga saldılar.
Şehzade Mustafa Mersiyesi-Taşlıcalı Yahya Bey
Medet medet bu cihanun yıkıldı bir yanı
Ecel celalileri aldı Mustafa hanı.
Tutuldu mihr-i cemali bozuldı erkanı
Vebalde koydular al ile Al-i Osmanı
Geçerler idi geçende o merd-i meydanı
Felek o canibe döndürdü şah-ı devranı
Yalancının kuru bühtanı buğz-ı pinhanı
Akıttı yaşımızı yaktı nar-ı hicranı
Cinâyet itmedi itmedi cânî gibi anun cânı
Boğuldı seyl-i belâya tağıldı erkânı
Nolaydı görmeyeydi bu macerayı gözüm
Yazıklar ana reva görmedi bu rayı gözüm
Tonandı ağlar ile nûrdan menâra dönüp
Gûşâde- hâtır idi şevk ile nehâra dönüp
Görindi halka dıtahrt-ı şükûfedâra dönüp
Yürüdi kulları ardınca lâlezâra dönüp
Müzeyyen idi bedenlerle âkhisâra dönüp
El öpmeğe yüridi mihr-i bî-karâra dönüp
Tutuldı gelmedi çünkim o mâh-pâre dönüp
Görenler ağladılar ebr-i nevbahâra dönüp
Bir ejderhâ-yı dü-serdür bu hayme-i dünyâ
Dehânına düşen olur hemîşe olur hemîşe nâ-peydâ.
Sipihrin ayinesinde göründü ruy-ı fena
Kodı bu kesret-i dünyayı etti azm-i beka
Garibler gibi gitti o yollara tenha
Çekildi alem-i balaya hem çü mürg-i hüma
Hakikaten sebeb-i rifat oldı düşmen ana
Nasip olmasa ta'n mı bu ciyfe-i dünya
Hayat-ı bakiyeye erdi ruhu ey Yahya
Şefii ruh-ı Muhammed, refik-i Zat-ı Huda
Enisi ola melekler, celisi ehl-i safa
Ziyade ide yaşum gibi rahmetünü Mevla.
Ilahi, Cennet-i firdevs ana durağ olsun
Nizam-ı Alem olan padişah sağ olsun
meded:Imdatcelali:Anadolu'da ortaya çıkan eşkiyaya verilen adı; mihr-i cemal:Güzel yüzünün güneşi -- erkan:Subaylar, askerler-- vebal:Azap, günah-- al:Hile, düzen Al-i Osman:Osmanlı sülalesi- merd-i meydan:Meydanların yiğidi- canib:Taraf, yön- şah-ı devran:Cihan padişahı, zamanın padişahı- bühtan:Yalan, iftira
buğz-ı pinhan:Gizli nefret- nar-ı hicran:Ayrılık ateşi- reva görmek:Yakıştırmak- ray:Fikir- sipihr:Talih döngüsü- felek- ayine:Ayna - ruy-ı fena:Yokluk yüzü
kesret-i dünya:Dünya'nın karanlık, kötü işleri- azm-i beka:Bakilik kararı- alem-i bala:Yüce alem- hem-çü:Gibi- mürg-i hüma:Hüma kuşu, devlet kuşu
sebeb-i rif'at:Yükselme sebebi - ta'n:Ayıp- ciyfe-i dünya: Dünyanın leşii - hayat-ı baki: Ebedi hayat - şefi':Şefaat eden - refik:Arkadaş -enis:Dost, arkadaş
celis:Birlikte oturan, arkadaş- ehl-i safa:Keyif adamı - ziyade:Çok
MUHİBBİ'NİN GAZELİNE TA'ŞİR
Haste olmak gûşmâl-i Hazret-i İzzet gibi
Her kişinün yalımın alçak eder gurbet gibi
Değme bir kimse göre gelmez refâhiyyet gibi
Nâleler gûyâ derây-ı rıhlet-i râhat gibi
Dâr-ı dünyâ cây-ı fürkat menzil-i mihnet gibi
Devleti bir âlet-i hengâme-i zahmet gibi
Sağlığun bünyâdı yok âyînede suret gibi
Matla'-ı şâh-ı cihânun maşrık-ı hikmet gibi
"Halk içinde mu'teber bir nesne yok devlet gibi"
"Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi"
5
Medd-i bismillah ile eyle var Allaha yol
Kol kanad olsun sana havf u recâsı sağ o sol
Mâyil-i asl-ı usûl ol mâyil-i asl-ı usûl
Lâyık-ı vasl-ı habîb et kendini kable'l-vusûl
Hâtırunı eyle vahdet-hâne-i rây-ı Resûl
Maksad-ı aksâyı gözle menzil-i maksûdı bul
Vây eğer dünyâna meşgul eyler ise nefs-i gul
Olagör Yahyâ gibi bir mürşid-i ma'kûle kul
"Ger huzûr itmek dilersen ey Muhibbî fârig ol"
"Var mıdur vahdet makâmı gûşe-i uzlet gibi"
(5 bend)
Yahyâ Bey
Muhammes-i mütekerrir
Şâdmân olsun ki sultan oglı sultândur gelen
Bahr u berrün pâdişâhı Al-i Osmândur gelen
Nâlb-i şer-i Muhammed zıll-ı Yezdândur gelen
Şark u garbı seyr iden hurşîd-i rahşândur gelen
Alemün sâhibkırânı Hân Süleymândur gelen
Bir kemîne bendesini Mısra sultân eyleyen
Kerbelâ seyrini her dervişe âsân eyleyen
Sâyeveş düşmenlerin hâk ile yeksan eyleyen
Dembedem bağnn Kızılbaşun kızıl kan eyleyen
Âlemün sâhibkırânı Hân Süleymândur gelen
Sâhib-i seyf ü kalem şâh-ı ulu’l-elbâb olan
Âlemi feth eylemekde mihr-i âlem-tâb olan
Evliyâullah içinde zübde-i aktâb olan
Rûy-ı ma’nâda bugün ser-leşker-i ashâb olan
Alemün sâhibkırânı Hân Süleymândur gelen
(Yahya Bey)
GAZEL
Mürşid-i kâmil âdemi câm-ı cihan-nümâ ider
Câm-ı cihân-nümâ nedür âyine-i Hudâ ider
Dost olan o hazrete düşmen-i mâsivâ olur
Bahr-i muhit-i vahdete kendüyi âşinâ ider
Âlem-i sûreti koyup salik-i rah-ı ışk olan
Mani yüzinde ruhını hem-dem-i Mustafa ider
İki kanad olur ona havf ü recası dayima
Şol kişi kim salâh ile uçmağı iktiza ider
Günde beş on kez âdemün kabri zeban-ı hal ile
Muntazıram sana diyü ağzın açup nida ider
İki cihanı kendüye kayd-ı taalluk eylemez
Vahdet-i Hâk muhabbeti âşıkı bir yana ider
Güç ile sığdı Yahya'nun maktaa adı fi'l-mesel
Kaleb-i ademe giren ruh gibi iba ider
Şiirleri
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın