Türk Çini Sanatı Çini Türleri Yapımı Teknikleri
Çini; cami, köşk, saray çeşme, türbe, yalı ve benzeri yapıların iç ve dış süslemelerinde ve vazo, tabak, kupa, sahan, sürahi bardak gibi seramikten yapılmış eşyaların üzerinde süsleme amacıyla kullanılmış seramik ürünleridir. Türk çinileri tür ve kullanım alanları olarak ikiye ayrılır.
1- Duvar çinileri: Batılıların Tile-Art dedikleri bu çini türüne Türkler ve Araplar “kaşi” demişlerdir.
2- Evani denilen çini türü: Tabak, vazo, kupa, kâse, sürahi, bardak ve benzeri seramik ürünlerini süsleme amacıyla yapılan çini türlerine denilmektedir.
Duvar çiniciliği yerleşik hayata geçen Uygur Türklerinden beri Türklerde var olan çini süsleme türüdür. Uygurlardan beri beri, binaları, çinilerle süslemek kültürümüzde var olan bir el sanatıdır. Uygur Türklerinden sonra İslamiyet’i, kabul eden Karahanlılar (955) zamanında gerek Uygur gerekse İran, Arap ve Çin kökenli çiniciliğin de özelliklerinin etkisini hissedebileceğimiz çinicilik anlayışı devam etmiştir. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları zamanında çini süslemeciliği çok daha önem kazanmaya başlamış, Türk çiniciliği Selçuklular zamanında kendine özgü renk biçim ve süsleme sitilini gerçekleştirmiştir. Selçuklu han, hamam, kervansaray, medrese, cami ve şifahaneleri mükemmel çini örnekleri ile bezenmiş hem duvar, mihrap, eyvan ve alınlıklarda kullanılan duvar çiniciliği hem de gündelik kullanım eşyalarında görülen evani türünden çinicilik oldukça gelişmiştir. Gerek İran gerekse Anadolu’da bulunan Selçuklu eserleri mükemmel çini örnekleri ile doludur.
Türklerde iç ve dış mimari süslemenin en renkli kolu olan çini sanatı, asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu Türk mimarisinde göstermiştir. Çeşitli tekniklerle zenginleşen bu süsleme sanatı, hep mimariye bağlı kalmış, onun üstünlüğünü ezmemiş, ama renkli bir atmosfer yaratarak mekan etkisini arttırmıştır. Türk mimarisinde çini süslemenin kullanımını çok eski tarihlere kadar indirebiliriz. Uygurların, Karahanlıların, Gaznelilerin, Harzemşahların ve özellikle İran’da Büyük Selçukluların mimarisinde çininin az da olsa kullanıldığı bilinmektedir. (1)
Selçuklu çinilerinin özelliklerinden kısaca bahsetmemiz gerekirse, bunların kare veya dikdörtgen, altıgen şekillerinde olduklarını ve bir yüzlerinin, mavi, lacivert, toprak sarısı, turkuaz, siyah, kahverengi gibi sırla karıştırılmış renklerle boyanıp pişirilmiş olduklarını ve alçı veya horasan harç üzerine aplike edilmiş, mozaik şeklinde yapılmış süslemeler olduklarını söyleyebiliriz. Zamanla geliştirilen bu mozaik tekniğine Kufi tarzı yazılar ve Rumi motiflerde katılmıştır. Tarihi dönemlerde gelişme gösteren Türk çini Sanatı 16. yüzyılda İznik çinileri ile zirveye ulaşmıştır. (2)
Anadolu Selçuklu mimarisinde dini yapılar mozaik çini tekniği ile süslenmiştir. Bu teknikte firuze, mor, yeşil, lacivert renkte sırlanmış çinilerden istenen örneğe göre kesilmiş parçalar alçı zemin üzerinde bir araya getiriliyordu. Selçuklu köşk ve sarayları ise, yıldız, haçvari, altıgen, kare, dikdörtgen gibi geometrik çini levhalarla kaplanmıştır. Selçuklular ayrıca, sır üstüne uygulandığında metalik bir parıltı veren Perdah tekniğini geliştirmişlerdir. Dini yapılarında ise geometrik kompozisyonların yanında, rumi ve palmet gibi soyut bitkisel motifli kıvrık dallara da yer vermişlerdir. Ayrıca, çok etkili iri kufî ve sülüs yazılarla yapılan süsleme de önemli bir yer tutar. Anadolu saraylarındaki çini süslemeler ise çeşitli duruşlarda insan, av hayvanları, kuşlar, çift başlı kartal, ejder, sfenks gibi aralarında efsanevi yaratıkların da bulunduğu zengin bir figür koleksiyonunu gözler önüne sermektedir. Selçuklu döneminde çini süslemenin merkezi Konya olmuştur. İlk örneklerde tuğla ve sırlı tuğla kullanılmıştır. Ama kısa bir süre içinde kesme mozaik çininin bütün yüzeyleri kaplaması ile üstün bir düzeye varılmıştır.
Anadolu’da çini süslemeyi içeren erken tarihli önemli yapılardan biri, Sivas Keykavus Şifahanesi’ndeki türbedir. Selçuklu sultanı I. İzzeddin Keykavus’un yattığı bu türbenin cephesi, Sultan’ın ölümünü bildiren yazılı levha çinileri ve mozaik çini süslemeleri ile görkemli bir görüntüye sahiptir. Geometrik kompozisyonların ağırlıkta olduğu bu yapıda, kazıma tekniği ile yapılmış iki küçük kartuş içinde ustanın Marendli olduğu belirtilmiştir. (1)
İlk Osmanlı dönemi İznik çinileri, Bursa Yeşil Cami ve türbesinde (1421), Bursa Muradiye Camii'nde (1426), Edirne Muradiye Camii (1433) ve Çinili Köşk’te (1472) görülebilmektedir. Bunlar genellikle mozaik veya sırlı boya tekniği ile üretilmiş çinilerdir. Bu dönem çinilerinde lacivert, mavi, turkuaz, siyah renkleri ağırlıktadır ve daha çok geometrik desenler kullanılmıştır. (3)
16.yy'da İznik'te üretilen çinilerde gerek kalite ve gerekse desen üretiminde büyük gelişmeler olmuş Osmanlılar mozaik gibi teknikleri bırakmış; sır altı boya ve sır tekniğini geliştirmiştir. Bunun yanı sıra saray nakkaş hanesinde yeni motifler geliştirilmeye ve üretilmeye başlanmıştır. Kırmızı, yeşil, mavi, lacivert, turkuaz ve kahverenginin kullanımıyla İznik çinilerinde yeni bir devir yaşanmaya başlanmıştır.
Çini süsleme 3 ana özelliği sahiptir:
1 Çok renklilik: Çini süslemeler çok renkli olarak hazırlanır. Canlı ve çok renklilik özelliği çinciliğin özelliklerindendir.
2.Geniş yüzeyleri kaplama özelliği: Genellikle kare levhalar, altgen, ve dikdörgen levha parçaları halinde yapılan çiniler bir biirnii tamamlayacak desen kompozisyonlarının birleştirilmesi ile oluşur. Birkaç metrelik panolar halinde hazırlanan düzenlemeler yanında tekrarlanan süslemelerle geniş yüzeyler kaplanmış olur.
3- Kalıcılık: 900°C dolaylarında bir ısıda fırınlarda pişirilen çini levhalar, çiniyi süslemenin en kalıcı unsuru haline getirir. Çini üzerinde yer alan süsleme desen olarak sonsuzluğa uzanan bir süreklilik kazanır.
Türk Çinilerinde Uygulama Teknikleri:
1- Mozaik çini tekniği.
2- Renkli sır tekniği
3- Sır altına boyama tekniği.
4-Perdah Tekniği
1- Mozaik Çini Tekniği:
Türk çini sanatında en eski tekniğin sırlı tuğla süsleme çinicilik yöntemi olduğu söylenebilir. Selçuklu minareleri, eyvanları, Karahanlı, Safevi ve Timurlu devletlerinde de sık sık karşımıza çıkan bir çinileme yöntemidir. Anadolu Selçukluları ve beylikler dönemi yapılarında da karşımıza çıkan çini süsleme yöntemidir. Mozaik çini tekniği 13.yy da Anadolu Selçuklu çini sanatına kişiliğini kazandıran ve Osmanlı döneminin varlığını 15.yy’ın sonuna kadar sürdüren bir çini tekniği olmuştur.
2- Renkli sır tekniği:
Ana teknik özelliği süslemenin, süsleme örneğinin doğrudan çinkolu saydam olmayan renkli sır ile yapılmasıdır. Bu teknikte levha üzerinde renkli sır ile boyama söz konusudur, renkli sır tekniğinde levha üzerinde süsleme örneğinde krom oksit bir bileşimle tekrar çizilmiş, kontür olarak verilmiş bu şekilde fırınlanan renkler birbiri içine akması önlenmiştir. (2)
3- Sır Altına Boyama:
13.yy’da Anadolu Selçuklularda kullanıldığı gibi, 16.yy’ın ikinci yarısında Osmanlı’da gelişmesini tamamlayan bir çini tekniğidir. Isıya dayanıklı olan renkler sır altında, az dayanıklı olanlarsa sır üstünde kullanılır.
Bu teknikte çini levhalara önce bir astar çekilir, sonra istenen örnek dış çizgileri ile çizilir ve içleri arzulanan renklere boyanır. Hazırlanan çini levha, sır içine daldırılıp kurutulduktan sonra fırına verilir. Fırında ince bir cam tabakası halini alan saydam sırın altında tüm renkler parlak bir biçimde ortaya çıkar. Bu dönemde ayrıca renklere ancak yarım yüzyıl kadar sürecek olan orijinal bir mercan kırmızısı da katılır. Çok kaliteli bir teknik ve zarif bir desen anlayışı ile yapılan bu çinilerde, artık natüralist bir anlayışla çizilmiş lale, sümbül, karanfil, gül ve gül goncası, süsen ve nergis gibi çeşitli çiçekler, üzüm salkımları, bahar açmış ağaçlar, servi hatta elma ağaçları, üstün bir yaratıcı güçle kompozisyonları zenginleştirir. Ayrıca, hançer biçiminde kıvrılmış sivri dişli yapraklar ve bunların arasında çeşitli duruşlarda kuş figürleri, kimi zaman da bazı efsane hayvanları yer alır. (4)
4- Perdah Tekniği:
Bir sır üstü tekniğidir. Beyaz astarlı renksiz saydam sırlı levhalar üzerine altın ve gümüş tozları ile süsleme yapılıyor ve fırınlanıyor
“ilk Osmanlı Dönemi” olarak adlandırılan döneme ait çiniler, İznik Yeşil Cami minaresinde(1390), Bursa Yeşil Cami ve Türbesinde (1421), Bursa Muradiye Camiinde (1426), Edirne Muradiye Camiinde (1433), İstanbul Mahmut Paşa Türbesinde (1463), Çinili Köşk’ te (1472), ve Edirne’de Şah Melek Paşa Camilerinde görülmektedir. Bunlar genellikle mozaik veya sırlı boya tekniği ile üretilmiş çinilerdir. Bu dönemlerde, lacivert, mavi, turkuvaz, siyah, sarı gibi renkler ve rumi, kufi yazı, geometrik şekiller ve bitkisel kökenli stilize edilmiş motifler kullanılmıştır.
Takip eden dönem, bir geçiş dönemi olarak adlandırılabilir. Fatih Devrinin Nakkaşbaşısı Baba Nakkaş, kullanma seramiklerinin gelişiminde büyük rol oynamıştır. Yavuz Sultan Selim zamanında sınırları genişleyen devletin diğer bölgelerinden İstanbul’a getirilen sanatçılar da bu sanata önemli katkılar sağlamıştır. İstanbul’da Yavuz Sultan Selim Camii ve Türbesi (1522), Şehzadeler Türbesi (1525), Haseki Medresesi (1539), Şehzade Mehmet Türbesi (1543), Topkapı’ da Kara Ahmet Paşa Camii (1551), gibi mimari eserlerde kullanılan çiniler bu dönemin eserleridir. Sırlı boya tekniği ile üretilmiş olan bu çinilerde; Rumiler, bulutlar, hatai tarzında bitkisel kökenli motifler, fıstık yeşili, sarı, mavi, turkuvaz, lacivert ve kiremidi renkler kullanılmıştır. Sarı renk, üzerine altın varak yapıştırılmak üzere astar olarak düşünülmüştür.
Selçuklularda Çinicilik ve Mimari Eserlerindeki Çini Süslemeleri
Türk Çini Sanatı Selcuklu ve Osmanlı Çiniciliği
Kaynakça
https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/turk-cini-sanati-selcuklu-ve-osmanli-ciniciligi/112052
https://www.cerezforum.com/el-sanatlari/38078-turk-cini-sanatlari.html#ixzz1xJbMNAVt
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87ini
https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/turklerde-cini-sanati-kaynak-prof-dr-serare-yetkin/112021