KategorilerYabancı Roman Özetleri RomancılarVirginia Woolf Hayatı Edebi Kişiliği

Virginia Woolf Hayatı Edebi Kişiliği

10.12.2024

 

Virginia Woolf, (  d. Londra 25 Ocak 1882, ö. 28 Mart 1941, River Ouse, İngiltere)

Virginia Woolf’un doğumdaki adı ve soyadı Adeline Virginia Stephen’dir. Woolf soyadını evlendikten sonra almıştı.

Virginia, 25 Ocak 1882'de Londra'da Hyde Park Gate’teki evde[1]dünyaya geldi. Babası tanınmış yazar ve eleştirmen Sir Leslie Stephen, annesi ise Julia Duckworth’tu. Virginia,  ikisi de önceden evlenip boşanmış olan ikisinin de önceden çocukları olan anne ve babasının bu evliliklerinden o doğan beş çocuğundan biriydi.

Babası Sir Leslie Stephen, Wictoria Dönemi İngiltere’sinin önemli bir simasıydı. Bu nedenle Wirginia, en küçük yaşlarından itibaren Dünyanın en önemli aydınları ile bir arada bulunmuştu. [2]

Virginia, devrin şartları gereği okula gönderilememiş fakat annesinden daha çok sevdiği ve bağlı kaldığı babası sayesinde kendini geliştirmişti. 13 yaşında iken annesini kaybetmişti.  

Virginia Woolf, küçük yaşlarından itibaren yazar olmaya karar vermiş babasının kütüphanesi sayesinde pek çok eseri okumak incelemek fırsatını da bulmuştu. İlk yazıları ise 1895'te bir gazetede çıkar. Bu yazıları kısa hikâyelerdi.

Ancak Wirginia, sık delilik krizleri yaşıyor, çılgınca davranışlar bile sergiliyordu. Bu ruh halinin nedeni ergenlik dönemlerinde farkına varmış olması gereken lezbiyenlik dürtüsüydü.[3]  1904'te babası da ölünce diğer kardeşleri ile Bloomsbury’de bir eve taşınmışlardı. Taşındıkları bu semt onun tüm hayatını kökten değiştirecekti. Bu semtte İngiliz yazar, filozof ve sanatçılardan oluşan Bloomsbury adlı gruba dâhil olmuşlardı.   Cinsel yönden özgürlükçü bir tutum içinde olan Bloomsbury grubu içinde pek çoğu da o devride bir hayli ünlü olan eşcinsel ya da biseksüel sanatçı vardı. [4] Ressam olan ablası Vanessa, edebiyat ve sanat eleştirmeni Clive Bell’le evlenmiş taşındıkları ev ise Bloomsbury Grubu’nun faaliyet merkezi haline dönüşmüştür. Bu nedenle Wirginia ve ablası Venessa bu grubun en önemli kişileri arasındaydı.  Üstelik Virginia, Bloomsbury Grubunun en çılgın, en çekinilen akıl hocası olmuştu. Oturdukları ev ise bu grubun faaliyet merkeziydi.

Wirginia, 1905’ten itibaren babasının yolundan giderek edebiyat eleştirileri yazmaya başlar.  O yıllarda ablası Vanessa ve Violet Dickinson’la birlikte Yunanistan’a bir gezi yapmışlardı.  

Wirginia, 1909'da bir süreliğine Lytton Strachey adlı birisi ile kısa bir süre nişanlı kalmış ama 1912 yılında Leonard Woolf ile evlenmişti. Bu esnada I. Dünya Savaşı çıkmış Bloomsbury Grubu’ndaki pek çok kişi gibi  Leonard Woolf’da askere gitmemişti. 1915’te ilk romanı olan “The Voyage Out - Dışa Yolculuk “ yayımlandı.  1917 ‘de kocası Leonard Woolf ile Wirginia Hogarth Yayınevi’ni  (Leonard’la Hogarth Press) [5]kurmuşlardı. Bu gelişme Virginia Woolf'un yazar olma hülyası için en ciddi adım olmuştu.  [6] 1919’da James Joyce’in Ulysses  adlı eserinin bazı bölümleri ile kendisinin ikinci romanı olan “Gece ve Gündüz” adlı eseri Leonard’la Hogarth Press’de yayınlandı. 1922’de üçüncü romanı” Jacob’ın Odası” , Mrs. Dalloway  (1925) ve Deniz Feneri V (1927) basılmış oldu. Ancak her kitabın basılması sonrasında delilik krizlerine giriyor, taşkınlıklar yapıyordu. Ancak çok geniş fikirli, çok iyi kalpli, yardımsever ve sabırlı bir insan olduğu anlaşılan kocası onu mutlu edebilmek için lezbiyen kimliğine dahi katlanmayı başarmıştı.

Üçüncü romanı olan ” Jacob’ın Odası” adlı romanında küçük yaşta ölen kardeşi Thoby’in hayatını aktarmıştı.. Mrs. Dalloway  adlı romanında ise büyük ölçüde kendisini anlatmış ve lezbiyen duygularını açığa çıkarabilecek işaretler de vermişti.  Wirginia Woolf ile Leonard Woolf ‘un evliliğinden Michael Cunningham, dünyaya geldi. Michael Cunningham da yazar olacak , Saatler   adlı romanında annesi Virginia Woolf’un imkânsız hayallerini yazıya dökecek ve Pulıtzer Ödülünü alacaktı. [7]

“Perde Arası” adlı romanını yazdığı esnalarda bunalımı iyice arttı. Yeteneklerini kaybettiğini düşünmeye başlamış,  gaipten sesler bile duyuyor hale gelmişti.  İlk dünya savaşının tesirlerini üzerinden atamamış,  İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile korkuları derinleşmişti.

 28 Mart 1941’de, birisi ablası Vanessa Bell'e diğeri ise kocası Leonard Woolf'a iki intihar mektubu yazdı. Ceplerine taşlar doldurup evlerinin yakındadaki Ouse Nehrine kendisini bırakmıştı. Eşine bıraktığı intihar mektubunda şu satırlar yazılıydı.

"Sevgilim, yine çıldırmak üzere olduğumu hissediyorum. Ve ben bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şey olarak gördüğüm şeyi yapıyorum. Sen bana olabilecek en büyük mutluluğu verdin. Benim için her şey oldun. Bu korkunç hastalık beni bulmadan önce birlikte bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemezdim. Artık savaşacak gücüm kalmadı. Hayatını mahvettiğimin farkındayım ve ben olmazsam, rahatça çalışabileceğini de biliyorum. Bunu sen de göreceksin. Görüyorsun ya, bunu düzgün yazmayı bile beceremiyorum…."[8]

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Virginia Woolf, resmi bir eğitim alamamış, edebiyatın teorik bilgilerin pek de vakıf olamamış lezbiyen, İngiliz Kilisesinin dini inançlarına bağlı olamamış [9]  bunu da pek açığa çıkaramayan Püriten bir kadın romancıdır.  Babasının zengin, hatırlı etkili bir adam olmasından istifade etmeyi bilmiş,  yetenekli, zeki, sosyal yönü de güçlü olduğu anlaşılan eşcinsel ve biseksüellerden oluşan Bloomsbury grubundan yeteri kadar istifade etmeyi başarmıştır.

Yazı hayatına 1895 ‘te gazetelere gönderdiği kısa hikâyeler ile girmiş, yıldızı ise 1904 yılında babasının ölümü sonrasında ve Bloomsbury grubuna dâhil olduktan ve Leonard Woolf ile evlendikten sonraları başlamıştır.  Nitekim geniş düşünceli ve varlıklı bir adam olan kocası ona bir yayınevi açacak kendi eserlerini kendi yayınevinde bastırma olanaklarına da sahip olacaktır.  

Virginia Woolf,  çağdaşı veya kendisinden daha önce yaşayan diğerpek çok yazar gibi romanlarının konusunu ya kendi ya da yakınlarının yaşamından almıştır. Örneğin Deniz Feneri ve Mrs. Dalloway adlı romanları kendi biyografisine ve bilinç akışlarına dayanır.  Jacob’ın Odası, adlı romanında ölen kardeşinin hayatını anlatmıştır.  Özgür cinselliğe inanan Woolf, yazar Vita Sackville-West’le uzun süreli bir ilişki yaşamış, [10]Orlando Bir Yaşamöyküsü (1928) adlı eserinde de Vita’yı anlatmıştı.

Bu nedenle Woolf’un romanlarına kendisinin veya yakınlarının biyografileri olarak bakmak mümkündür.  

Çok sayıda roman yazmasının bir nedeni yayınevi sahibi bir romancı olmasının yanı sıra delirme derecesine varan  ruhsal sorunlarını deşarj etme çabasından kaynaklanmıştır.

Virginia Woolf, cinsel ve Püriten ( Protestan inançlarına aykırı düşünen ) kimliğini pek açığa vuramayan, eşcinsel bunalımlar yanında ruhsal sorunları ile de uğraşan biri olarak yaşadığı sıkıntıları eserlerinde anlatmıştır. Şizofren olması da mümkün olan yazarın annesinden daha çok sevdiği babasını düşmanı gibi gördüğü de düşünülebilir.

 Orlando adlı eserinde erkeklere düşman bir karakter olan kadın kahraman Woolf’un kadın sevgilisidir. Feminist bir yazar olan Woolf, kendisi için her şeyi yapan çok iyi kalpli ve yardım sever bir kocaya sahip olmasına rağmen erkeklere düşman tavırlara da girmiştir.

Virginia Woolf'un romanlarının birçoğunda klasik bir düzen ve planlama bulunmaz. Modern romanların öncülerinden birisi olan Woolf, romanlarının en önemli olanları içsel konuşmalara  "bilinç akışı" tekniğine dayanır. Bu tip romanlarda belirli bir vaka sıralaması, düzenli bir olay akışı da bulunmaz. Bu tip romanlarda anlatım zamanı ile flash back denilen anılara gidiş dönüş şeklindeki gelgitler bulunmaktadır.

 Virginia Wollf’un bilinç akışına dayanan ve klasik roman teknikleri dışında yazılmış romanları deneysel roman olarak kabul edilir. Ancak, deneysel veya modernist olarak adlandırılan bu tip romanların hangi edebi bilinç, birikim veya teknik ile şekillendiği konusu hiç kimse tarafından izah edilmemiştir. Esasında temel gerekçesi bilinçsizlik ve bilgisizlik olan bu tip romanlarda en değerli olan şey sanatçının haleti ruhiyesini düzensiz, plansız, bilinçsiz ama cesur ve içten bir üslupla ifşa etmiş olmasıdır.

Elbette ki ifşa edenlerin lezbiyen, biseksüel, homo seksüel vb yahut da katil, şizofren, manyak ruhlu olmaları önemlidir. Sağlıklı ruha sahip insanların yazdığı bu tip romanlar kıymet görmeyecektir.  

Lezbiyen bir cinselliğin yanı sıra intihara sürükleyecek derecede psikolojik sorunlara sahip, delilikle deha arasındaki bıçak sırtında yaşayan Virginia Wollf’un romanlarına bu yönden bakmak lazımdır. Virginia Wollf bazı romanlarını klasik roman tekniği ile de yazmıştır. Ancak eşine bıraktığı intihar mektubunun içeriğinden de anlaşıldığı gibi kendi yazdıkları kendini de tatmin etmemiş olmalıdır. Buna rağmen Woolf deneysel ve modern romancıların öncülerinden biridir. Nitekim Kitapları elliden fazla dile çevrilen Viginia Woolf İngiliz Edebiyatının en önemli romancıları arasında görülmektedir.

Eserleri

Dışa Yolculuk (1915)

Gece ve Gündüz (roman) (1919)

Pazartesi ya da Salı (1921)

Jacob'un Odası (1922)

Mrs Dalloway (1925)

Deniz Feneri (roman) (1927)

Orlando: Bir Yaşamöyküsü (1928)

Kendine Ait Bir Oda (1929)

Dalgalar (roman) (1931)

Londra Manzaraları (1931)

Flush, Bir Köpeğin Romanı (1933)

Yıllar (1937)

Üç Gine (1938)

Perde Arası (1941)

Virginia Woolf'un Günlükleri

KAYNAKÇA


[1] https://iletisim.com.tr/kisi/virginia-woolf/5002?srsltid=AfmBOoo

[2] Meydan Larousse, Woolf Virginia, Milliyet Yayınları, C.24. S. 12325

[3] https://iletisim.com.tr/kisi/virginia-woolf/5002?srsltid=AfmBOooDDFHTdb43dpO

[4] https://tr.wikipedia.org/wiki/Virginia_Woolf

[5] https://www.iskultur.com.tr/yazarlar/virginia-woolf?srsltid=AfmBOootfv0x8jY

[6] https://tr.wikipedia.org/wiki/Virginia_Woolf

[7] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/saatler-romani-hakkinda-ve-ozeti-michael/80560

[8] https://tr.wikipedia.org/wiki/Virginia_Woolf

[9] Meydan Larousse, Woolf Virginia, Milliyet Yayınları, C.24. S. 12325

[10] https://iletisim.com.tr/kisi/virginia-woolf/5002?srsltid=AfmBOooDDFHTdb43dpO

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da