Ahmedi Hayatı ve Edebi Kişiliği ( 14. yy )

14.07.2013

Ahmedi


Ahmedi, ( d. ?tahminen 1334, Öl. 1413 veya 1414 )dîvân şiirinin kurucusu sayılan 14. yy’ın en önemli din dışı konular işleyen şairi.

Kaynaklar asıl isminin Tâceddîn İbrahim bin Hızır dolduğunu belirtmektedir. Kısaca, Şairin asıl adı, "İbrahim", lakabı "Tâceddin", babasının adı "Hızır" olarak kabul edilir.

Şairin doğum yeri ve doğum tarihi hakkında çelişkili bilgiler verilmektedir. Çeşitli kaynaklar onun, Amasya, Uşak’ın Sivaslı köyü ve Kütahya’da doğduğu hakkında farklı yerler belirtmektedir. Tunca Kortantamer, Ahmedî’nin üç şiirine atıfta bulunarak ve Aşık Paşa ile aynı bölgeden olduğu görüşüne dayanarak Ahmedî'nin Amasyalı olması gerektiğini belirtir.[1]Bu ihtilaflara rağmen ömrünün ilk yıllarını Aydınoğulları ve Germiyan Beyliğinde geçirmiş olması eserlerinin önemli bir bölümünü de bu sahada yazmış ve takdim etmiş olmasına dayanılarak Ahmedi, Germiyan sahası şairi (Uşak veya Kütahya) olarak kabul edilir.

Şairin doğum tarihine dair tek bilgi vefatında seksen yaşından fazla olduğu ve 1413 yılında ölmüş olması münasebeti ile 1334 senesinde doğduğu tahmininden ibarettir.

Ahmedî'nin, ilk tahsilini de nerede ve nasıl yaptığı tam olarak bilinmemektedir. Fakat tezkire yazarları ve araştırmacılar, Ahmedî'nin bilgisini artırmak ve öğrenimini tamamlamak için Mısır'a gittiği, orada müderris Ekmelüddin el-Bâbârtî (ö. 1384)'den ders aldığı, İslâmî ilimlerden başka tıp ve geometri sahalarında da esaslı bilgiler edindiği konusunda mutabık kalmaktadırlar. [2]

Hidâye şârihi Ekmelüddîn Bâbertî’ Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. Ahmedi onun derslerine devam etmiş, burada hadîs, tefsir, fıkh, tıb ve matematik ilimleri ile şiir ve edebiyat konularında iyi bir eğitim görmüştür. Molla Fenârî ve Hacı Paşa ile arkadaşlık yapmıştır. Hocası Bâbertî’nin işaret ettiği üzere, ömrünü hekimlikle geçirmiştir.

Ahmedî, Anadolu’ya döndüğünde âlimlere hürmet ve saygıda kusur etmeyen Aydınoğulları ile Germiyanoğullarının hizmetine girerek Süleymân Şâh’ın müşaviri, hocası ve doktoru olur. Süleymân Şah da nazım ve şiire çok düşkündür. Şairlik bakımında ilk şöhretini de Süleymân Şâh’a takdim ederek iltifatlarına mazhar olduğu şiirleri ile kazanmaya başladığı sanılmaktadır.

Bir süre sonra da Aydın oğullarından Mehmed Bey'in beşinci ve en küçük oğlu İsa Bey (ö. 1395?)'in hizmetine girmiştir.[3]  “Burada İsa Bey'in oğullarından olan, sonraları Osmanlı'ya iltica

Eden ve Osmanlı Sancak Beyi görevine getirilen Hamza Bey için Mirúâtu'1-edeb, Mîzânu'1-edeb ve Mièyâru'1-edeb isimli üç ders kitabı hazırlamıştır. “[4]

Germiyanoğulları toprakları Osmanlılara verilince, Ahmedî, bölgeye vali tayin edilen Şehzâde Yıldırım Bâyezîd’den de iltifat gördü ve Ahmedi Osmanlılara intisap etmiş oldu. 1390 yılından sonra [5]şiire ve şaire karşı çok ilgisi olan Yıldırım Beyazıt’ın oğlu Emir Süleyman Çelebi’nin maiyetine girdi. Bu hadiseden sonra Ahmedi’nin en verimli dönemi başlamıştı. Emir Süleyman’ın emri ile en önemli eserleri olan İskendername ile Çemşit’i Hurşit mesnevilerini yazarak Emir Süleyman’a takdim etti.

Timur'un1402'de Ankara savaşını kazanmasından sonra Emir Süleyman Çelebi babasının Timur'a esir düşmesinden sonra bir müddet Edirne'de Osmanlı saltanatında bulunmuştu fakat taht kavgaları esansında 1403 yılında vefat etmişti[6] Ahmedî'nin bu esnalarda Timur ile de tanıştığı ve ona bir kaside sunduğu sanılmaktadır.[7]

Süleymân Çelebi’nin ölümü üzerine Ahmedî’nin Çelebi Mehmet’in himayesine girmeye çalıştığı bell olmaktadır. Bu esnalarda Çelebi Mehmet’e ithaf edilmiş, onun adına hitaben ve onu öven şiirler yazmıştır. [8]

Bu gayretleri boşa çıkmamış, şair en sonunda Çelebi Mehmet’in gözüne girmeyi başararak ona intisap eder ve Çelebi Mehmet’in mahiyetine girmeyi başarmıştır.

de, bir rivayete göre Kütahya’da bir rivayete göre de dîvân katipliği yaparken Amasya’da vefat etmiştir.


EDEBİ KİŞİLİĞİ

Ahmedi’nin birçok şiiri devlet adamları adına ve onlara ithaf edilen şiirlerdir. “Devrinin şartları Ahmedî'nin değişik zamanlarda birden çok kişi hakkında farklı şiirler yazmasına sebep olmuştur. Bundan dolayı Orhan Gazi’ye, Sultan Murad’a ve Yıldırım Bayezid'e saygı için; Germiyanoğlu Süleyman Şah, Emir Süleyman Çelebi, Çelebi Sultan Mehmed, Subaşı Şücâeddin Süleyman, Ayaş Bey ve Timur'a da içinde bulunduğu şartlar ve görevi gereği şiirler yazdığı anlaşılmaktadır.”[9]Himayelerine girmek maksatlı yazılan bu şiirleri edebi açıdan pek değer taşımasa da Ahmedi Türk Divan şiirinin kuramcısı dahi kabul edilebilecek çok önemli bir şairdir.

Edebiyat tarihçileri onu Divan şirinin Kadı Burhaneddin ile birlikte ilk önemli şairi kabul etmekte hem fikirdir. Hem divanındaki şiirleri hem de mesnevilerindeki konular ile birlikte divan şiirinin kaynaklarını, söz sanatlarını, mazmunlarını, anlam ve söz oyunlarını ortaya koyarak divan edebiyatının temellerini oluşturan ilk önemli şair olarak gösterilmektedir. Şeyyat Hamza, Dehhani, ve Gülşehri’den sonra gelen Kadı Burhaneddin ile çağdaş olan Ahmedi özelikle Din Dışı divan şiirinin ve beşeri aşk ile tabiat konulu gazel, kaside, mesnevilerin ilk başarılı örneklerini sunan şair olarak dikkat çekmektedir. İlk mevlit yazarı da olan Ahmedi, divan şiirinin diğer bazı türlerinde de başarı göstermiştir.

Ahmedi kendisinden önce yetişen birkaç Türk şairi dışında örnek alabileceği şair olmamasına rağmen Mısır’da şiir ve edebiyat dalında iyi bir tahsil görmüştü. Bu bakımdan İran şairlerini ve onların şiir zevkini iyi düzeyde öğrenmişti. Dehhani, Gülşehri ve Şeyyat Hamza’dan da istifade ederek İran şairlerinin sanatlarını Türk Şiirinde uygulamayı başarmıştı. Ahmedi, İran şiirinde olan özellikleri Türk Divan şiirine adapte etmeyi başaran yetenekli bir şairdir. Hoca Dehhânî’den de örnek alarak devrinin sosyal hayatından kesitler de sunmayı biliyordu. Divan şiirinin kurucuları arasında en başta yer alan Ahmedi, çağdaşı Kadı Burhaneddin ile Türk Divan şiirinde lirizmi işleyebilen ilk şairlerden biri oldu.

Ahmedi tasavvuf kültüründen de faydalanarak günlük hayata dair sahnelere de yer vererek daha çok din dışı konularda şiirler yazmıştır. Tasavvuf onun şiirlerinde bir süs öğesi olarak kalmıştır. 

 Kendisinden Önceki divan şairlerinden çok çok daha güçlü, sanatlı, şairane ve lirik bir söyleyişe sahiptir. Mesnevilerinde didaktik amaca önem vermesinden dolayı kuru kalmakla birlikte özellikle gazel ve kasidelerinde kendisinden sonra gelecek olan şairlere önemli çığırlar açmış, mazmunları kurmuş, söz sanatlarını ortaya koyan güzel örneklemeler sunmuştur. Mesnevilerinde tarih, tıp, astronomi, destan esatir, hikâye, hatta devrinin ilimlerini öğreten ansiklopedik bilgiler içeren özellikler de katmıştır.

Ahmedi kendisinden sonra gelen şairlere çığır açan bir şairdir. Gazel, kaside, terkib-i bend ve mesnevî türlerinde başarılı örnekler vermiş, Şiirlerinde aşk ve tabiat temasını işlemiştir. Ayrıca İyi bir hattat olduğu da bilinmektedir.

 “Hüsnü hat ve ve minyatürle de ilgilenmiş ve bu san’atkârlara şiirlerinde yer vermiştir.Ahmedî, tenkidci bir kişiliğe sâhib olduğundan, devri şâirleri arasında fazla sevilmemiştir. Şiirlerinde Gülşehri, Yûnus Emre ve Aşık Paşa’nın te’sirleri hissedilmekte, Nizamî, Kemâl Hocendî, Süleymân Sâvecî gibi şâirlerin te’sirinde kaldığını bizzat kendisi ifâde etmektedir.” [10]

Ahmedi’nin bazı şiirlerinde kendisinden önceki şairlere veya zamanındaki şairlere yer yer tenkitleri de bulunmaktadır. Şairlere ve padışahlara nasihat eden bir edası da bulunmaktadır. Kendisinden sonra yaşayan Şeyhî, Hatîboğlu, Hayatî, Münîrî, Fuzûlî, Kemâlpaşazâde ve Bakî gibi şâirler Ahmedi’nin etkisindekalan onun şiirlerindeki redifleri ve benzetmeleri kullanan şairlerdir. 

ESERLERİ 

DİVANI

6 nüshaya sahip olan divan, Ahmedi'nin şairlik yeteneğini ortaya koyduğu önemli eserlerindendir. Özellikle la-dini şiirlerde Hoca Dehhani'den etkilenmiş olduğu görülür. Dehhani dışında etkisinde kaldığı şairler Aşık Paşa, Gülşehri, Ahi Evran olarak sıralanabilir. Ahmedi'nin şiirlerinin bir kısmı nazire mecmualarında bulunmaktadır.

Divânı, 8 tevhid, 5 na'at, 2 tercî-i bend, 7 terkib-i bend, 2 muhammes, 75 kaside ve 772 gazel[11]ihtiva eden hacimli bir eserdir. Ahmedî’nin Divân'ında kasideler de kafiye sırasına göre alfabetik olarak dizilmiştir.[12] Tunca Kortantamer, Ahmedî’nin Divânı'nın altı nüshasını da karşılaştırıp tanıtarak ve Almanca bir doktora çalışması yapmıştır. Yaşar Akdoğan tarafından Ahmedî Divânı’nın, tenkitli metni ve dil hususiyetleri konusunda bir doktora çalışması hazırlanmıştır.[13]

Divanındaki beyit sayısı Sekiz bin beyitten fazladır. 

Cemşid ü Hurşid Menevisi

İranlı şair Salman Saveci'nin aynı adı taşıyan 1700 beyitlik eserinden tercüme edilerek beş bin beyite çıkarılan ve 1403 yılında tamamlanan bir mesnevi şeklindedir. Ahmedi bu çeviride eserin aslına sadık kalmamış, Salman’ın mesnevisini beş bin beyite çıkaracak kadar esere kendisinden çok şey katmıştır. Ahmedî'nin en çok tanınan mesnevilerinden biri olan bu Mesnevide gündelik hayata dair sahneler de dikkat çeker. Eser tercüme eser olmaktan ziyade Selman’ın aynı ismi taşıyan eserinden faydalanılarak yazılmış telif bir eser özelliği taşır. 

Cemşid ü Hurşid’te Çin hükümdarının oğlu Cemşid ile Rum kayserinin kızı Hurşid arasındaki aşk hikâyesi anlatılır., Emîr Süleyman Çelebi'nin emri ile yazılmış ve ona takdim edilmiştir. Bu eser Mehmet Akalın tarafından günümüz diline çevrilmiş ve incelenmiştir. [14]

Bu mesnevî'nin tek nüshası İstanbul Üniversitesi Ktp. TY. nr. 921'de Ahmedî'nin diğer eseri İskendernâme ile aynı mecmuadadır.[15]

 Tervîhü’l-Ervâh,

Kendiside bir tabip olan Ahmedi’nin tıbba dair manzum eseridir. Eser, Emîr Süleyman Çelebi'nin emriyle kaleme alınmıştır. Teşhis, tedavi, anatomi ve patoloji'ya dair bilgileri muhtevi 10.010 beyitten oluşan manzum eser, önce Emir Süleyman (1403-1410)'a ve o’nun ölümünden sonra da Bursa'da Çelebi Sultan Mehmet (1402-1421)'e ithaf edilmiştir. [16]

İskendername

I.Beyazid'in oğlu Emir Süleyman'a sunulmuş olan bu eser 1390 yılında yazılmış Ahmedi’nin en önemli mesnevisidir. Eser ölümsüzlük suyunu bulduğuna inanılan menkıbevi İskender ile Büyük İskender'in efsanevi hayatını birleştirerek anlatan bir mesnevidir.

Eser, Nizami’nin 2500 beyitlik İskender name’sinden yapılmış bir tercüme olmasına rağmen Ahmedi’nin bu eseri yaklaşık on bin beyittir. Bu bakımdan bu eser telif bir eser sayılmaktadır. Ahmedi, Nizami’nin eserine yeni motifler eklemiş, bazı olayları çıkartmış ya da yeni olaylar ilave etmiş hatta İskender’in aşk serüvenlerini dahi eklemiştir.

“Bunun yanısıra din, tasavvuf, ahlak, felsefe, psikoloji, tarih, coğrafya, astronomi, metalürji, tıp ve siyaset gibi

devrin bütün ilimleri hakkında ansiklopedik bilgiler veren, daha çok öğretici yanı ağır basan, Türk dili ve edebiyatı açısından olduğu kadar bilim tarihi bakımından da önem taşıyan bir eserdir.”[17]

. fa’ilatün / fa’ilatün / fa’ilün kalıbıyla yazılan İskender-name’de her olayın sonunda nasihat vermeye yönelik küçük kıssalar vardır.[18]

 İskendername , İsmail Ünver tarafından  günümüz dilen çevrilmiş ve eserin orijinal hali de bu eserde tıpkı basım yöntemi ile Ankara’da aslına uygun bir şekilde basılmıştır. Eserin Yazma nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphânesi, 921 numarada kayıtlıdır. ( bkz İskendername Ahmedi )

Osmanlı Târihi : İskendernâme’ye ilâve edilmiş üç yüz otuz dört beyitlik bir eserdir. Bu tarih kitabı Osmanlı müellifleri tarafından yazılarak zamanımıza kadar ulaşan Türkçe ilk Manzum Gazavatname ve ilk Osmanlı tarih kitabı olma niteliğini taşır. Eser manzum bir vakayiname özelliği taşımakla birlikte, Osmanlı devletin temellerine dair önemli bilgiler vermektedir. Sultan Alâaddin, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi, Murad, Sultan Bâyezid ve Emir Süleyman’ın hayatlarını ve fütuhatlarını anlatmaktadır. 

 

Mirkatü’l-Edeb: Aydınoğullarından, Hamza Bey adına yazılmış olan eser Arapça-Farsça manzum sözlüktür.[19]

Mîzân-ül-Edeb ve Mikyâs-ul-Edeb (Arab ve Fars grameri ile ilgili kasîdeler) Bedâyièu's-Siir fî şanâyişi'ş-Şiir, Mirâcnâme, Mevlid diğer eserleridir.

Ahmedi Şiirleri

Ahmedi Hayatı ve Edebi Kişiliği ( 14. yy )

İskendername Ahmedi

Cemşid ü Hurşid Menevisi Ahmedi

KAYNAKÇA 

  •  [1] Tunca Kortantamer, Eski Türk Edebiyatı-Makaleler, Ankara, 1993, s. 4
  • [2]  Mehmet Akalın, Ahmedî; Cemşîd u Hurşid, İnceleme-Metin, Ankara, 1975, s.
  • [3]  İ. Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Ankara, 1988,s. 112-114
  • [4]  Ali TEMİZEL, Ahmedî’nin Farsça Eserleri- Ankara Üniversitesi, Sosyal BilimlerEnstitüsü, Ankara, 2002, Basılmamış Doktora Tezi
  • [5]  Ali TEMİZEL, Ahmedî’nin Farsça Eserleri- Ankara Üniversitesi, Sosyal BilimlerEnstitüsü, Ankara, 2002, Basılmamış Doktora Tezi
  • [6] Tunca Kortantamer, age, s. 19-21.
  • [7]  Ali TEMİZEL,AHMEDÎ’NİN BEDÂYİŞ U'S-SİİR FÎ ŞANÂYİiİ'Ş-ŞİİR İSİMLİESERİNDEKİ TÜRKÇE VE FARSÇA ŞİİRLERİ
  • [8]  Ali TEMİZEL,AHMEDÎ’NİN BEDÂYİŞ U'S-SİİR FÎ ŞANÂYİiİ'Ş-ŞİİR İSİMLİESERİNDEKİ TÜRKÇE VE FARSÇA ŞİİRLERİ
  • [9]  Ali TEMİZEL,AHMEDÎ’NİN BEDÂYİŞ U'S-SİİR FÎ ŞANÂYİiİ'Ş-ŞİİR İSİMLİESERİNDEKİ TÜRKÇE VE FARSÇA ŞİİRLERİ
  • [10] Anonim, Ahmedi, hakkinda-bilgi-nedir.com/ahmedi-nedir+ahmedi-hakkinda-bilgi
  • [11]  Yaşar Akdoğan, "Ahmedî (Taceddin, Hızır)", YYOA (Yaşamları ve yapıtlarıyla Osmanlılaransiklopedisi), I-II, İstanbul, 1999, I, 168-169
  • [12] Agâh Sırrı Levend, Türk Edebiyatı Tarihi (Giriş), Ankara, 1988, s. 102
  • [13] Yaşar Akdoğan, Ahmedî Divânı ve dil hususiyetleri: gramer, sentaks, sözlük, I-II, Doktora Tezi,
  • İstanbul Üniversitesi (Türk Dili).1979, XLV+485; 860 s
  • [14] ( Mehmet Akalın, Ahmedî; Cemşîd u Hurşid, İnceleme-Metin, Ankara, 1975, )
  • [15]  Ali TEMİZEL,”AHMEDÎ’NİN BEDÂYİŞ…age, shf 96
  • [16] Uludağ, Osman Şevki, Beşbuçuk Asırlık Türk Tabâbeti Tarihi, sadeleştiren: İlter Uzel, Ankara, 1988, s. 173; Yaşar Akdoğan, "Ahmedî, (Taceddin, Hızır)", YYOA, I, 168-169
  • [17] Yasar Akdoğan, "Ahmedî (Taceddin, Hızır)", YYOA, I, 168-169.
  • [18] Anonim, Ahmedi, hakkinda-bilgi-nedir.com/ahmedi-nedir+ahmedi-hakkinda-bilgi
  • [19] Anonim, Ahmedi, hakkinda-bilgi-nedir.com/ahmedi-nedir+ahmedi-hakkinda-bilgi

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar