Anadolu ve Urfa'da Çulhacılık
Çulha Pamuk veya keten ipliğinden yapılan dokuma türüdür. El tezgâhında bez dokuyan kimseye ise çulhacı denilir
Yün ipliği, pamuk ipliği ve floş’un kamçılı tezgâhının tek ayakla çalışan çeşidi olan “cakarlı” ve 2-4 ayakla çalışan çeşidi olan “çekmeli” tezgâhlarda dokunarak “Yamşah” (“Neçek”-“Çefiye”) ve “Puşu” gibi başörtüsü, “Ehram” gibi kadın boy örtüsü haline getirilmesi sanatına “Cülhacılık” denilmektedir.[1]
Cülha tezgâhlarının kamçılı olmayan, yani mekiği el ile atılan çeşitlerinde “Aba” (kadın ve erkek boy örtüsü) ve “Çaput Çul” (Kilim) dokunmaktadır.[2]
Cülha tezgâhlarının kamçılı olmayan, yani mekiği el ile atılan çeşitlerinde “Aba” (kadın ve erkek boy örtüsü) ve “Çaput Çul” (Kilim) dokunmaktadır. Çulha dokumacılığın bir şeklide Peştamal Keşan Dolayık üretimidir. Peştamal Keşan ve Dolayık Doğu Anadolu ve Karadenizde oldukça yaygındır. [3]
Çulhacılık” DENİZLİ Buldan Kazası'nda da çok önemli bir iş koludur. Kayıtlara göre, 508 hanenin (%41,6) çulhacılık yaptığını ortaya koymaktadır. Daha çok Peştamal için üretilen buldan bezi oldukça meşhur bir el dokuma ve çulhacılık ürünüdür. Buldan bezi Amerika ve Belçika, Almanya, Fransa gibi birçok Avrupa ülkesine ihraç edilmekte ve ilçe ekonomisine büyük katkılar sağlamaktadır. Buldan bezi ile gömlek, peştamal, dolayık, masa, örtüsü, sofra örtüsü, gömlek, başörtüsü, nevresim takımı, elbise, hatta kaftan bile yapılmaktadır. Buldan’da dokumacılık belli kişilerin mesleği değil sadece. Yörede neredeyse her ev bir atölye ve tüm aile atölyenin birer çalışanı gibidir.
Buldan bezi, asırlar boyunca şehzadelere elbise, hanım sultanlara çeyizlik olarak itibar görmüş. Öyle ki bugün bile Osmanlı Saray ’na ait giysi koleksiyonlarında Buldan bezinden yapılan iç gömlekler, şalvarlar dikkat çeker. [4]( Bkz: Osmanlı Saray ve Halk Kültüründe Giyim Kuşam )
Bir zamanlar Kilis ve Gaziantep’te çok yaygın olan çulhacılık ham iplikten bez, aba, maşlah, şal , çarşaf, yastık kılıti... vb. dokunması günümüzde varlığını koruyamamıştır. Fakat son zamanlarda Gaziantep’te el dokuma kumaşların varlığı hissedilir şekilde canlanma eğilimine girmiştir.
Bazı yörlerde el dokumacılığı ve kumaş üretimi çağın şartlarına rağmen yaşama sansı bulmayı başarmışken Gaziantep', Bursa, İstanbul, Denizli, Karedeniz, Mardin, Midyat, Isparta, Diyarbakır, Erzurum, Tokat gibi yörelerde üretilen pek çok el yapımı kumaş ve bez dokumacılığı ve bunları dokuyan evler, hanlar ve atölyeler çoktan kapanmış durumdadır. Anadolu'nun kendine has birçok dokuması, kumaşı, motifi artık sadece kitaplarda yer almaktadır. Muğla’nın dastar dokuması, Anadolu’nun kutnu kumaşları, seraser, kemha, diba, atlas vb türü kumaş üretimi artık kaybolmuştur.
Gaziantep’in bir zaamnlar merkez üretim üssü olduğu kutlu bezi veya kutnu kumaş yapımcılığı da artık bir tarih olmuştur. Kutlu adı verilen yerel kumaşlarıyla ünlü olan bu kentteki han bile kapanmıştır. Parlak renklere boyanan ipek ipliklerden, el tezgâhlarında, kadınların ve erkeklerin bellerine sarması için dokunan kumaşından çok süslü elbiseler bile yapılan Kutlu kumaşlarının dokunduğu Tuzlu Han Antep'te kutlunun üretildiği ve Orta Doğu'ya yayıldığı bir merkez imiş. [5]Ancak, geriye kalan son kutlu ustaları da hanı terk etmiş. Kutlu üretimi yapılmadığı için, bu kumaşın orijinalini bulmak neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Bu el sanatının en yaygın olduğu illerin birisi de Urfa’dır. Fakat değişen şartlara göre de bu ilimiz de de bu el sanatı yok olmak üzeredir. 30-40 yıl öncesine kadar Urfa Kamberiye Mahallesi’nde 100’e yakın kamçılı tezgâhta çulha yapan iş yeri varken Yamşah ve Neçek dokumacılığı (Cülhacılık) işi yapan esnaf ve tezgah sayısı 5-6’ya düşmüştür.
1650 yıllarında Urfa’yı ziyaret eden Evliya Çelebi, Urfa’da pamuk ipliğinden kapı gibi sağlam bez dokunduğunu, bunun Musul bezinden daha güzel ve temiz olduğunu söylemektedir. Evliya Çelebi’nin sözünü ettiği bu bez, Urfalılar’ın “Kâhke Bezi” dedikleri bez olmalıdır.
1883 tarihli Halep Vilâyet Salnâmesi’nde Urfa’da 221 adet kumaş tezgâhının varlığından söz etmektedir. [6]
Bu el sanatının yaygı olduğu diğer bir yöre ise Doğu Anadolu) Erzincan, Erzurum , Bayburt illeridir. Bu yörelerde kadınların örtünme amacıyla elbise üzerine aldıkları ince yün iplikten el tezgâhlarında örülen ehram adı verilen örtü giyme geleneği oldukça yaygındır. Ehram yapımı bu bakımdan bu illerde önem kazanmıştır. Ehram denilen bu örtülerin imalatı çulhacılık zanaatına bağlı bir el sanatıdır.
Ehram 30 sene öncesine kadar Erzincan merkezinde ve ilçelerde yaygın olarak kullanılmakta, çulhacılarda veya evlerdeki el tezgâhlarında bolca dokunmakta idi. Her genç kızın çeyizinde mutlaka en az bir ehram bulunurdu. Bu gelenek halen, Üzümlü, Çayırlı, Otlukbeli, Tercan İlçeleri’nde ve bazı merkez köylerde devam etmektedir. [7]
Ehram, şal, önlük, başörtüsü, futa, poşu, sofra örtüsü, giyme ve kullanma geleneğinin yaygın olduğu Doğu Anadolu, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu çulhacılığın en yaygın olduğu bölgelerin başında geliyordu. Bayanların değişen teknolojiye ve çağın giysilerine önem vermesi ve manto, pardösü, şal gibi giysileri tercih etmeleri nedeniyle ehram ve ehramcılık eski önemini yitirmiştir.
ABA
Aba, el mekikli cülha tezgâhında deve yününden dokunan ve elbise üzerine giyilen bol bir giysidir. Aba, biçim olarak kürkü andırmaktadır. Erkek ve kadınlar için ayrı modellerde olan bu giysiler günümüzde kullanılmadığından dokunması da terk edilmiştir.
URFA’DA Kamçılı (Cakarlı-Çekmeli) Cülha Tezgâhlarında Dokunan Ürünler
I- Yamşah (Neçek-Çefiye): Genelde kadın başörtüsü olup köylü erkekler de kullanmaktadır. Pamuk ipliği ve sarı, yeşil renklerde floş’tan dokunmaktadır. Floş; birinci kalite elyaflı pamuktan yapılmış, parlak, ipek görünümünde bir ipliktir. Bursa’dan beyaz olarak getirtilip Urfa’da sarı veya yeşil renge boyanmaktadır.
Başlıca Yamşah Çeşitleri
Hışvalı: Ortası nakışlı, çevresi karelidir. 125x135 cm. ölçüsünde olur. Küçük Hışvalı ve Büyük Hışvalı olmak üzere iki ayrı çeşidi vardır.
Şakkalı: Kareli anlamına gelen “Çekçegili” de denir. Yamşağın yüzeyi karelerle donatılmıştır.
Kuru Hafız: Küçük karelidir.
Ahmediye: Çözgü ve atkısı sarı floştandır. Yüzeyi beyaz renkte pamuk ipliği ile işlemelidir.
Direkli: Küçük karelidir.
Dümbüllü: iki kenarına kalın floş çizgiler atılmış, ortadaki kare boşluk floşla işlenmiştir.
II- Puşu: “Cakarlı” denilen tek ayaklı tezgâhlarda koyu kırmızı ya da kahverengi ipekten sırmalı olarak dokunan erkek başörtüsüne “Puşu” denilmektedir. Ayrıca gömleğin üzerinden bele sarılmak suretiyle de kullanılmaktadır.
Puşu dokumacılığı günümüzde tamamen terk edilmiştir. Puşu dokumasında floş kullanılmamaktadır. Puşular tezgâhta nakışlı olarak dokunduğundan ayrıca işlemeciye gönderilmemektedir.
Puşu, bir zamanlar düz beyaz olarak dokunur, tahta kalıp baskısı ile nakışlanırdı. Bu şekilde nakışlanan puşular daha sonra 1 saat süre ile suya basılarak boya tortuları giderilir, böylece nakışların temiz görülmesi sağlanırdı.
III- Ehram (İhram): Ehram, baştan ayaklara kadar inen ve gözler açıkta kalacak şekilde el yardımıyla yüze bürüklenen (yüzün kapatılması) kadın boy örtüsüdür. Eskiden yaşlı kadınlar tarafından kullanılan bu örtü günümüzde kullanılmadığından imalatı da terk edilmiştir.
İhramlar kamçılı tezgâhların 2-4 ayakla çalışan çeşidi olan “Çekme” tezgâhlarda tümüyle doğal saf beyaz yünden dokunurlar. Tezgâhtaki genişlikleri 80-100 cm. arasında değişen ihramlar, kullanılmak üzere yan yana dikildiklerinde genişlikleri 180 cm., boyları da 225-230 cm. arasında olur. İhramların kenarları, çözgü uçlarının örülerek düğümlenmesi ya da bastırma ipliği kullanılarak saçaklanmaktadır.
Ehramlar; “Eriş”, “Mekik”, “Baklava Dilimli Yollu”, “Payam” (Badem), “Tud” (Dut), “Kepenek” ve “Sandıklı” adlarında çeşitli motiflerle süslü olarak dokunurlardı. Eriş motifi ihramın yalnız iki ucuna (baş tahta) su (bordür) şeklinde işlenir. Kepenek, Erzurum ihramlarındaki “antika” motifinin bozularak kelebeğe benzetilmiş biçimidir.
IV- Fıta: Günümüzden 30-40 yıl önce, 12-15 yaşları arasındaki kızların örtünmek için kullandıkları bir bezdir. İhramdan farklı olarak çözgü ve atkıları yün olmayıp pamuk ipliğindendir. Genellikle iki renkli pamuk ipliğinden kareli olarak dokunurlardı. Bu örtünün kullanılması günümüzde terk edildiğinden dokuması yapılmamaktadır. [8]
Cülha Tezgâhı ve Parçaları
Cülha Tezgâhı
Ağaçtan yapılan, el ve ayak yardımıyla hareket ettirilen cülha tezgâhlarına “Kamçılı Tezgâh” denilmektedir. Bu tezgânın tek ayakla çalışan “Cakarlı” ve 2-4 ayakla çalışan “Çekmeli” olmak üzere iki türü vardır. Tek ayaklı cakarlı tezgâhlarda puşu, iki ayaklı çekmeli tezgâhlarda ince düz yamşahlar; 4 ayaklı çekmeli tezgâhlarda da “Dügür” (kalın) yamşahlar dokunmaktadır. [9]
Bir cülha tezgâhında günde 10 metre dokuma yapılabilmektedir. Cülha tezgâhı 150 cm. enindedir. Dokunan kumaşın eni 120-130-140 cm. arasında değişmektedir. Dokunacak kumaşın boyu çözgü uzunluğuna bağlı olup, istenildiğinde bu boy 200 metreye kadar uzatılabilmektedir. Normal bir yamşah 120x120 cm., 130x130 cm. veya 140x140 cm. boylarındadır.
Cülha Tezgâhının Parçaları
I.Mekiğe Kuvvet (Hız) Vererek Dokumayı Sağlayan Parçalar
Ayakçalık: Ayakla çalıştırılarak mekiği hareketlendirir. Tezgâhın yaptığı işe göre tek, çift veya 4 adet olur.
Alt Takarlak: Dört parçaadn olup ayakçalık arasında bulunur.
Üst Takarlak: 6 parça halinde ağaçtan yapılmış olup Ayakçalığı kaldırıp indirmeye yarar.
Ayakçalık İpi: 6 parça kendirdendir. Ayakçalığın inip kalkmasına yardımcı olur.
Uzatma: 6 parça halinde olup, üzerine ayakçalık ipi biner.
Orta İp: Üç parça halindedir.
Sıçan-Pısik-Kayış: Her üçüne orta ip bağlanır.
Defe: İçerisinde tarak ve ceplik bulunur.
Kücü: İptendir. Kücü ile beraber 8 parça oklava vardır.
Terlik (Masura): İpliğin sarılı olduğu bir parçadır. Cepliğe bağlı olup dokumayı sağlar.
II- Çözgüye Kuvvet Veren Parçalar
İpek Ağacı: İpek iplerin sarılmasına yarar.
Çehiş: Yukarıda bulunur.
Halaka: Çehiş’in üzerinde bulunur.
Takarlak: Halaka’ya bağlı olup iki adettir. Halaka’ya kuvvet verirler.
Kazık: Çehiş’e bağlı 4 parça ağaçtır.
Orta Direk: 4 parça kazığa bağlıdır.
Sermil: Dokunan kumaşın sarıldığı ağaç olup orta direğe bağlıdır.
Mandal ve Dişlik: Birbirine bağlı olan bu iki parça ayrıca sermil ile birlikte orta direğe bağlıdır. [10]
Yamşah Dokumanın Safhaları
Pamuklu Çözgü İpini ve Floşun Boyanma Safhası:
Pamuklu beyaz iplik piyasadan alınır. Bir kazanda su kaynatıldıktan sonra, içerisine kumaş boyası karıştırılır. Boyanın sabit olması ve solmaması için yakıcı özelliği olan “Pul Kostik” ve “Hidrosofil” kaynama safhasında suya katılır. İplik bu karışıma batırılıp 15 dakika içinde ipliğin kazandan çıkartılıp soğuk suda hemen banyo edilmesi gerekmektedir. Gecikildiği takdirde, yakıcı özelliği olan bu kimyasal madde ipliği yakar. Yıkanan iplikler güneşte kurutulur. Daha sonra el dolabında sökülüp açılarak uzatılır. Sonra “kavuk” (topak-yumak) edilir. En sonunda Kücü’ye çekilerek dokumaya hazır hale getirilir.Floş ipliğin boyanması da aynı şekildedir.
Yamşah dokumacılığı, yurdumuzda Denizli ilinde de yapılmaktadır. Ancak Urfalı ustalar, upliği kaynatarak boyayıp güneşte kurutma usüllerinden dolayı, kendi yamşahlarının daha kaliteli oludğunu, renklerinin solmadığını iddia etmektedirler.
Çözgünün Tezgâha Gerilip Bağlanması Safhası:
Çözgü, dokanacak bezde kullanılan pamuklu ve floş ipliklerdir. Tezgâha bağlanmış bir çözgüde 1400 tel beyaz pamuklu iplik, 400 tel parlak sarı floş iplik olmak üzere 1800 tel ip vardır. Dokunacak kumaşın türüne göre çözgü sadece floş veya sadece pamuk ipliğinden de olabilir. Çözgü iplerinin tezgâha bağlanması, uzun yaz günlerinde 1 hafta zaman almaktadır. Tezgâha bağlanan çözgü ile 200 m. kumaş dokunabilmektedir. Daha sonra tezgâha yeniden çözgü bağlanması gerekmektedir.
Dokuma Safhası:
Cülha tezgâhı, 4 kazık ve iki uzatma üzerine yer seviyesinde kurulmuştur. Ayakçalık kısmı, göğüs derinliğinde bir çukur içerisindedir. Cülhacı göğüs hizasına kadar çukur içerisine iner. Tezgâh ayak ve ellerin ritmik hareketleriyle çalışır. Önce ayakçalığa basılır. Sağ el “defe”yi çekerken, sol el de “elcek”i aşağıya doğru belli bir uyumla çeker. Bu sırada tezgâhın çıkarmış olduğu çıkrık sesine mekiğin hareketi uyum sağlar. “Defe”deki tarağın sıkılaştırılması ve tekrar “elcek”in çekilmesi birbirini izler. Dokunan kısım “semil” denilen ağaca sarılır.
Dokuma sırasında kopan çözgüler, bükülmek suretiyle birbirine tutturulur. Buna “Bedris” denilir.
Nakış (İşleme) Safhası:
Dokunan yamşahlar, nakışlanmak üzere işlemeciye gönderilir. Dikiş makinasına benzer “Corne Makinası” denilen makinada pamuklu iplik ve floş kullanılarak yamşahlar üzerine çeşitli motifler işlenir. Yamşağın tüm yüzeyinin tek motifle işlenmesine “Kabılma” nakış denilmektedir. Yamşahtaki iri kareler arasına gül motifi işlenmesine “Güllü” denmektedir.
İşlemecide nakışlanan yamşahlar, saçakları örülmek üzere evlere gönderilir ve kadınlar tarafından saçakları örülerek püskül haline getirilir.
KAYNAKÇA
[1] https://www.hakkinda-bilgi-nedir.com/culhacilik-nedir+culhacilik-hakkinda-bilg
[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/turklerde-dokuma-turleri/112256
[3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/pestamal-kesan-dolayik-ve-kulturu/112189
[4] https://www.anadolujet.com/aj-tr/anadolujet-magazin/2010/haziran/makaleler/buldan-bezi.aspx
[5] https://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=135326
[6] https://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-15493/culhacilik-bez-oymaciligi.html
[7] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/erzincan-ili-tarihi-kulturel-ve-dogal-guzellikleri/80429
[8] https://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-15493/culhacilik-bez-oymaciligi.html
[9] https://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-15493/culhacilik-bez-oymaciligi.html
[10] https://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-15493/culhacilik-bez-oymaciligi.html