Basra
Osmanlıca yazılışı basra : باسره
Irak’ın ikinci büyük kenti olan Basra, Bağdat kadar olmasa da edebiyatımızda adından söz edilen şehirlerden biridir. ( bkz Ayyâr Nedir Bağdat Ayyârları- Bağdat: Şiir Dünyamızda Dârüs-Selâm )
İncileri ile meşhur Bahreyn adasının da bulunduğu Basra Körfezine de adını veren Basra Şehri Irak'ın güneyinde; Irak'ın ikinci büyük şehri ve en önemli limanıdır. Basra kenti, Hamar gölünün güneydoğu ucunda, Şattül Arap suyolunun batısında, Basra Körfezi'ne 55, Bağdat'a ise 545 kilometre uzaklıkta bulunur.
Basra kenti Hz. Ömer zamanında İslam toprağı olmuş Hz. Ömer bu günkü Basra’nın yerinede askeri bir karargâh kurmuş, bu karargâh, Hulefâ-i Râşidîn zamanında büyük bir şehir haline gelerek Emevîler ve Abbasîler dönemlerinde zengin ve gelişmiş bir şehir haline dönüşmüştür.
Basra, 656'da Muhammed'in dul eşi Hz Ayşe ile Damadı ve öz amcasının oğlu Hz. Ali arasındaki Cemel (Deve) Vakası olarak bilinen olayın geçtiği yerdir. Emeviler ve Abbasiler zamanlarında önemli bir kültür kenti haline gelen Basra, medreseleri ile bir ilim kenti haline gelmiş Doğu kültürünün bilinen ilk dil bilim çalışmaları ise Basra Okulları denilen okullarda yapılmıştır. Basra İslam tarihine adını yazdırmış çok sayıda âlimi ile de bilinir. Bu yüzden Hürmüz boğazına yakın bir yerde bulunan bu kent âlimleri ve tüccarları ile de ün kazanmış antik bir kenttir.
1258’de Hülagu’nun emrindeki Moğollar, Basra’yı talan etmiş, Basra 1258’de Hülagu’nun emrindeki Mogollar tarafından talan edilmiş, Basra`ya atfen, “ harâbe’l-Basra " (Basra harap olduktan sonra) deyimi Hülagu Han'dan eser olarak kalmıştır. Nitekim Basra'nın adı , Osmanlı eğemenliğine geçene kadar " harâbe’l-Basra ", "Ba'de Harâbi'l-Basra". "Ba'de harâbi'l-Basra", yani "Basra harap olduktan sonra" deyimi ile harap bir kent olarak kalmıştır.
1538'de Osmanlıların eline geçtikten sonra, Osmanlı devletine bağlı olarak kurulan Basra Eyaletinin merkezi Basra şehri olmuştur.Basra, edebiyatımızda "Ba'de Harâbi'l-Basra". "Ba'de harâbi'l-Basra", yani "Basra harap olduktan sonra" deyimi ile anılan bir şehirdir. “Ne’yleyim yaptığını ba‘de harâbi’l-Basra” ( bkz : Hülâgû – Şiir Dünyamızda Hülağu Han)
Piri Reis’in Kitab -ı Bahriyye ve Haritaları ile Seydi Ali Reis’in Mirat’ül Memalik adlı eserlerinde Basra ve Basra körfezi üzerinde bir hayli durulmuştur.
Basra şehri edebiyatımızda, Cemel vakasının geçtiği yer, Basra körfezine açılan kapı, İki nehrin birleştiği yer- Şatt’ül Arap -, Hülağu Hanın yağmalayıp yıktığı harap edilmiş şehir anlamları ile karşımıza çıkar. Hurma bahçeleri ve Şattü'l-Arap nehri ile meşhur olan Basra, divan edebiyatında karşımıza mamur Bağdat’a karşın harap olmuş gönüllere ve kentlere teşbih edilen harap bir kent olarak karşımıza çıkar.
Düşmanum öldi velî ba’de harâbe’l-Basra
Geçdi pâşâ-yı cihân-dâra beni haylî zamân Taşlıcalı Yahyâ
Ked-ağaç Basra'ya olunca revân.
Bir bıyıklı yigit idi o zamân. SAFÂYÎ TEZKİRESİ
Basranın yakılması ve harap olması “Ba'de Harâbi'l-Basra". çoğu kez de gizli bir ima ve mazmun olarak da karşımıza çıkar.
Hem yakarsın berk-i şimşîr-i sitemle âlemi
Hem yine dersin ser-i kûyumda efgân olmasın La edri