BEŞ ŞEHİR ÖZETİ AHMET HAMDİ TANPINAR,

15.11.2016

BEŞ ŞEHİR ÖZETİ AHMET HAMDİ TANPINAR,

 

AHMET HAMDİ TANPINAR BEŞ ŞEHİR

Beş Şehir, Ahmet Hamdi Tanpınar ‘ın1946 yılında ilk baskısı yapılmış olan deneme türünde bir  eseridir.  Türk Edebiyatının deneme türündeki en değerli eserlerinden birisi olarak kabul edilen bu kitap A. Tanpınar’ın hakkında en çok sözü edilen eserlerinden de biridir.

Beş şehir, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Ankara, Erzurum, Konya, Bursa, İstanbul şehirlerini anlattığı deneme, gezi, anı ve şehir biyografisi denilebilecek “şehir monografisi” türünde bir Eserdir. Kitap yazarın şehirler hakkında yazdığı yazılarının karışımı olan bir  eserdir. “Eserde, Türk kültür ve medeniyeti hakkında önemli bilgi ve belgeler bulunmaktadır. Söz konusu şehirlerin tarihi, sosyo-kültürel yapısı, folkloru bütün unsurlarıyla değerlendirilmiştir.[1]

Yazar bu eserinde İstanbul, Bursa, Konya, Erzurum ve Ankara’yı kendi ağzından anlatmıştır. Bu kitap, Tanpınar’ın millî eğitim müfettişi olarak göreve başladığı 1946 yılında yayımlanır. Bu nedenle bu eseri müfettiş olduğu yıllarda gezip gördüğü şehirleri anlatmış gibi düşünenleri yanılgıya düşürmektedir.

Tanpınar’ın bu eserleri bu şehirlerin bu günü ve dünkü tarihi hakkında verdiği bilgiler,  yaptığı gözlemler ve şehirler hakkında yaptığı yorumlardan oluşmaktadır.

Yazar gezdiği şehirlerin doğal, tarihi, kültürel,  mimari ve coğrafi özellikleri üzerinde dururken şehirle ilgili anekdotlara, o şehirde yaşayan tarihi kişilere ve tarihi bilgilere de yer vermiştir. Yazar bu eserinde geçmişe dair düşüncelerini şu şekilde ifade eder:  “Gideceğimiz yolu hepimiz biliyoruz. Fakat yol uzadıkça ayrıldığımız âlem, bizi her günden biraz daha meşgul ediyor. Şimdi onu hüviyetimizde gittikçe büyüyen bir boşluk gibi duyuyoruz, biraz sonra, bir köşede bırakıvermek için sabırsızlandığımız ağır bir yük oluyor. İrademizin en sağlam olduğu anlarda bile, içimizde hiç olmazsa bir sızı ve bazen de bir vicdan azabı gibi konuşuyor.”

Beş şehir’ de yazar şehirleri anlatırken Tanzimat’tan bu güne kadar gelen modernleşme serüvenimize de değinerek şehirleri dün ve bugünü olgusu içinde ele almaktadır.  Şehirleri geçmişi ve bugünü açılarından bütünleştiren yazar, şehirlerin ruhunu oluşturan kültürel devamlılık ve serüvenleri üzerinde dikkatle durmak istemiştir.   Yazar “Beş şehirden her birini  anlatılırken, o şehrin geçmişi, şehre damgalarını basan tarihî ve efsanevî kişileri, bu arada bazı hikâye ve menkıbelerini “ de anlatmıştır.

Beş Şehir’ de karşımıza çıkan asıl konu değişimle birlikte şehirlerin hayatında ve kültüründe kaybolan değerlerin işaret edilmesidir.  Yazarın kendisi de bu eserin konusunu eserin ön sözünde  : 'Hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır.' demektedir.” Şeklinde izah etmiştir.

Beş Şehir Tanpınar’ın üzerinde en çok durulan hakkında en çok söz edilen eserlerinin başında gelmektedir. Eser Almanca ve  Fransızcaya da çevrilmiş, [2]ilk basımından bu güne kadar defalarca yeni baskılar yapmıştır. Eser MEB lığının okullara, okurlara, öğrenciler ve öğretmenlere tavsiye ettiği Yüz Temel  Eser arasındadır.

BEŞ ŞEHİR

Ankara

Belki Millî Mücadele yıllarının bıraktığı bir tesirdir, belki doğrudan doğruya çelik zırhlarını giymiş ortada dolaşan bir eski zaman silahşoruna benzeyen kalesinin bir telkinidir.

Ankara uzun tarihin şaşırtıcı terkinleriyle doludur.Üst üste yangınlar ve yağmalar şehirde geçmiş zamanların pek az eserini bırakmıştır.Türk kültürünün kendinden evvel gelmiş medeniyetlerden kalan şeylerle bu kadar canlı surette rastgele karıştığı, haşır neşir olduğu pek az yer vardır.

Ankara bütün orta Anadolu’ya bir iç kale vazifesini görmüş ,eteklerinde daima tarihin büyük düğümleri çözülüp bağlanmıştır.

Erzurum

Erzurum’a üç defa üçünde de ayrı ayrı yollardan gitmiş. Ahmet Hamdi Tanpınar ilk yolculuğu çocuk denecek bir yaşta ve balkan harbinin sonunda yaşanmıştır. Yıldız dağının dibinde, gecenin dört bir yandan getirip çadırımızın üzerine yırttığı bin türlü ses ve uğultu arasında Ahmet Hamdi Tanpınar hep bu dağın şöyle bir gördüğüm mahmur ve dumanlı başını düşünmüştü. Erzurum’da bu duygularla tıpkı koyunlarını bütün bir yaz boyunca menzil menzil yem yeşil otlarda otlata otlata güz başında şehre getiren Cizre ve Bingöl çobanları gibi girdi, diyor Tanpınar.

Ahmet Hamdi Tanpınar’a göre Erzurum Türk tarihine Türk coğrafyasına 1945 metreden bakar. Malazgirt zaferinin açtığı gedikten yeni vatana giren atalarımızın ilk fethettikleri büyük merkezi şehirlerden birisidir, Erzurum. Tarihimizin ikinci dönem yerinde milli mücadelenin temeli yine Erzurum’da atılır. Atatürk, Erzurum ’dan dan işe başlar tıpkı ilk fatihler gibi oradan Anadolu’nun içine doğru yürür. Tanpınar Erzurum’dan başlayarak yurdumuzu milletimizin tarihi hakları adına yeni baştan fethederiz diyordu.

Ahmet Hamdi Tanpınar trene binip  Erzurum ’ dan dan ayrıldığı saatte 03 Temmuz 1949’un şehri 30 Ağustos zaferini kutluyordu ve güneş iki dağın arasında kaybolacağı zaman, son bir ışık Tanpınar’ın olduğu yere kadar uzanır. Erzurum ovası yavaş yavaş saf gümüşten ermiş altın sarısına, ondanda akşam saatlerinin esmerliğine geçer tıpkı her ayrılık gibi!

 

Konya

Konya, bozkırın tam çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır. 

Bozkırın kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır. Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya'ya hangi yoldan girerseniz girin sizi bu serap vehmi karşılar. Çok arızalı bir arazinin arasından ufka daima bir ışık oyunu, bir rüya gibi takılır. Serin gölgeleri ve çeşmeleri susuzluğumuza uzaktan gülen bu rüya, yolun her dirseğinde siline kaybola büyür, genişler ve sonunda kendinizi Selçuklu Sultanlarının şehrinde bulursunuz.

Mevlana şairdir. Şiiri inkâr etmesine, küçük görmesine rağmen Şark'ın en büyük şairlerinden biridir. Nasıl Garp Orta Çağı, bütün azap korkusu, içtimai düzen veya düzensizliği ile Rahmani yet iştiyakı ve adalet susuzluğu ile Dante'nin eserinde toplanırsa, Müslüman Şark'ta bütün varlık hikmeti, Hakk'la Hakk olmak ihtirası ve cezbesiyle Divan-ı Kebir'dedir.

Bursa

Bu devir, haddi zatında bir mucize, bir kahramanlık ve ruhaniyet devri olduğu için, Bursa, Türk ruhunun en halis ölçülerine kendiliğinden sahiptir, denebilir. Bu hakikati gayet iyi gören ve anlayan Evliya Çelebi  ,Bursa'dan bahsederken "Ruhaniyetli bir şehirdir." der. 

İster istemez sayarsınız: Gümüşlü, Muradiye, Yeşil, Nilüfer Hatun, Geyikli Baba, Emir Sultan, Konuralp... Bunlar hakikaten bir şehrin semt ve mahalle adları yahut tıpkı bizim gibi muayyen bir zaman içinde yaşamış birtakım insanların anıldıkları isimler midir? Hepsinin mazi dediğimiz o uzak masal ülkesinden toplanmış hususi renkleri, çok hususi aydınlıkları ve geçmiş zamana ait bütün duygularda olduğu gibi çok hasretli lezzetleri vardır...

Bu kuruluş asrından sonra Bursa, sevdiği ve büyük işlerde o kadar yardım ettiği erkeği tarafından unutulmuş, boş sarayının odalarında tek başına dolaşıp içlenen, gümüş kaplı küçük el aynalarında saçlarına düşmeye başlayan aklan seyrede ede ihtiyarlayan eski masal sultanlarına benzer. İlk önce Edirne'nin kendisine ortak olmasına, sonra İstanbul'un tercih edilmesine kim bilir ne kadar üzülmüş ve nasıl için için ağlamıştır.

Evliya Çelebi, Bursa çeşmelerinden bahsettikten sonra sözü, "Velhasıl Bursa sudan ibarettir." diyerek bitirir. Canım Evliya!

Şimdi Bursa'da asıl zamanın yanı başında, bizim için ondan daha başka ve daha derin olarak mevcut olan ikinci zamanı yapan şeyin ne olduğunu öğrenmiş gibiyim. Bu ses ve onun etrafı kucaklayan, her dokunduğu şeyin özünü bir ebediyette tekrarlayan akisleri, bu mevsimlerin ve düşüncelerin ezeli aynası, zamanın üç çizgisini birden veren tılsımlı bir aynadır. Sanatın aynası da bundan başka bir şey değildir.

İstanbul

Asıl İstanbul, yani surlardan beride olan minareyle camilerin şehri, Beyoğlu, Boğaziçi, Üsküdar, Erenköy tarafları, Çekmeceler, Bentler, Adalar, bir şehrin içinde âdeta başka başka coğrafyalar gibi kendi güzellikleriyle bizde ayrı ayrı duygular uyandıran, hayalimize başka türlü yaşama şekilleri ilham eden peyzajlardır.

Her İstanbullu az çok şairdir; çünkü irade ve zekâsıyla yeni şekiller yaratmasa bile, büyüye çok benzeyen bir muhayyile oyunu içinde yaşar. Ve bu, tarihten gündelik hayata, aşktan sofraya kadar genişler.

"Teşrinler geldi, lüfer mevsimi başlayacak." Yahut "Nisandayız, Boğaz sırtlarında erguvanlar açmıştır." diye düşünmek, yaşadığımız anı efsaneleştirmeye yetişir. Eski İstanbullular bu masalın içinde ve sadece onunla yaşarlardı.

Bugün mahalle kalmadı. Yalnız şehrin şurasına burasına dağılmış, eski, fakir mahalleliler var. Birbirlerinin hatrını sormak, bir kahvelerini içmek, geçmiş zamanı beraberce anmak için zaman zaman gömüldükleri köşeden çıkan, bin türlü zahmete katlanarak semt semt dolaşan ihtiyar mahalleliler...

Bugünün mahallesi artık eskiden olduğu gibi her uzvu birbirine bağlı yaşayan topluluk değildir; sadece belediye teşkilatının bir cüzü olarak mevcuttur. Zaten mahallenin yerini yavaş yavaş alt kattaki üsttekinden habersiz, ölümüne, dirimine kayıtsız, küçük bir Babil gibi, her penceresinden ayn bir radyo merkezinin nağmesi taşan apartman aldı. 

Beylerbeyi'nde, Emirgan'da, Kandilli veya İstinye'de günün her saati birbirinden ayrı şeylerdir. Beykoz, Çubuklu, ağaçlarının serin gölgesinde henüz son rüyalarını üstlerinden atmaya çalışırken Yeniköy ve Büyükdere gözlerinin ta içine batan güneşle erkenden uyanırlar. Kuzguncuk'ta sular, sahil boyunca, arasına tek tük sümbül karışmış bir menekşe tarlası gibi mahmur külçelenirken, ince bir sis tabakasının büyük zambaklar gibi kestiği İstanbul minareleri kendi hayallerinden daha beyaz bir aydınlığa benzer. 

          BEŞ ŞEHİR HAKKINDA BİR KAÇ SÖZ

“Beş şehir”in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır. İlk bakışta birbiriyle çatışır görünen bu iki duyguyu  sevgi kelimesinde birleştire biliriz. Bu sevginin kendisine çerçeve olarak seçtiği şehirler , benim hayatımın tesadüfleridir.

 Ahmet Hamdi Tanpınar Ankara,  Erzurum, Konya,  Bursa ve İstanbul’u yazdı. Bu şehirler onun  “hayatının tesadüfleri” olmakla birlikte, büyükve görkemli bir kültürün yıllarla birikmiş unsurlarının demlendiği şehirlerdir. Yazdığı satırlarda coğrafyasından yetiştirdiği şahsiyetlere, tarihinden sosyal hayatına kadarbu şehirlerin tüm hayatını kuşatmıştır.

 Ahmet Hamdi Tanpınar Hakkındaki Yazılarımız

Ahmet Hamdi Tanpınar Hayatı ve Edebi Kişiliği

Saatleri Ayarlama Enstitüsü Özeti Ahmet Hamdi Tanpınar

BEŞ ŞEHİR ÖZETİ AHMET HAMDİ TANPINAR,

Sahnenin Dışındakiler Hakkında ve Özeti Ahmet Hamdi Tanpınar

Beş Şehir Hakkında Bilgiler Ahmet Hamdi Tanpınar

Mahur Beste Hakkında Konu Özet Analiz Ahmet Hamdi Tanpınar

 

Ahmet Hamdi Tanpınar Tüm Şiirleri için tıklayın

https://edebiyatvesanatakademisi.com/category/ahmet-hamdi-tanpinar-siirleri/402

KAYNAKÇA


[1] Yrd. Doç. Dr. Aziz KILINÇ, BEŞ ŞEHiR'DE SÖZLÜ KÜlTÜR ORTAMLARı, iV. DiL, YAZıN VE DEYişBiliM SEMPOZYUMU BiLDiRiLERi ÇANAKKALE 17-19 HAZiRAN 2005

[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Be%C5%9F_%C5%9Eehi

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar