Boğaziçi Şıngır Mıngır Hakkında Özeti Alıntılar Salah Birsel

15.11.2016

  

BOGAZİÇİ ŞINGIR MINGIR

Salah Birsel ‘in 3.  ve belki de en önemli eseridir.  Eser İstanbul ve Boğaziçi’nin güzellikleri, tarihten günümüze ulaşan ananeleri,  adetleri manzaraları vb konularından yazılmış en güzel eserlerden biridir. Yazıda Boğaziçi Şıngır Mıngır, kitabının yazarı Salah Birsel hakkında, eser hakkında bilgiler verilecek Eserin kısa tahlili ve özeti yazılacak, eserin önem ve etkileri üzerinde durulacaktır.

 

SALAH BİRSEL HAKKINDA

Salah Birsel (d. 1919, Bandırma – ö. 10 Mart 1999, İstanbul.) İzmir, İstanbul ve Ankara’da uzun yıllar yaşadıktan sonra İstanbul’a yerleşmiş,  İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirmiş, iş müfettişliği, kitaplık ve basımevi müdürlüğü gibi görevlerde bulunmuş,[1]  Türk Dil Kurumu yönetim kurulu üyeliği de yapmış, şair ve yazarımızdır. 10 Mart 1999 da ölmüştür.[2] Pek çok yazı türünde eser veren yazarın asıl adı Ahmet Selahattin’dir. Tiyatro oyuncusu Jale Birsel’in eşidir.

 

ESER HAKKINDA

Boğaziçi Şıngır Mıngır, Salâh Birsel’in 3. kitabıdır. Salâh Birsel bu eseri için “Boğaziçi’nin gizli tarihi” demiştir. Eserin  ilk  baskısı 1980 de 5000 adet  olarak İs bankası kültür yayınları  arasında çıkmıştır. Eser İstanbul’un 600 yıllık Türk hâkimiyetindeki geçmişi ait birbirinden bağımsız 38  parça deneme, öykü karışımı yazı halinde anlatılmaktadır.

Eser  İstanbul Boğazı hakkında yazılmış en başarılı çalışmalardan bir olarak kabul  görmüştür. Boğaz’ı tanıtmak ve Boğaz’a duyulan sevgiyi dile getirmek amaçlı yazılmış bu eser,  güzellikleri nostaljileri, boğaza hayran bir kalemin izlenimlerini bizlerle paylaşmıştır. Eserde   “Padişahlar, sultanlar, şehzadeler, sadrazamlar, damad-ı şehriyariler, vezirler, ferikler, ferik elmaları sıra sıra dizilip Boğaz’ı seyrederler.”

Kitap, Boğaziçi’nin güzelliklerini, tarihi  dokusunu ve  eserlerini,  bu eserlerin  özelliklerini mimari dokuları, görünümleri anıları, serüvenleri ve sosyal hayattaki yerleri ile birlikte bizlere yansıtıyor. Eserin diğer bir boyutu ise Boğazdaki insanları haritasını gelenek, kültür, davranış ve gündelik yaşantısını, işçi, kentli seyyar satıcı, bürokrat, sosyete gibi her kesim insanını Boğaziçi dekorunda bizlere aktarmaktadır. Eser  İstanbul’un tarihi eserleri hakkında  çok ilginç bilgiler sunması bakımından da hayli ilgi çekicidir.

Eser, İstanbul’daki saraylar, kahvehaneler, yalılar ve buralarda geçen olaylar, Çinli köşk, haliç, sandallar,  seyyar satıcılar, eğlenceler,  Kâğıthane, Hazerfan Ahmet Çelebi, Galata Kulesi,  İstanbul ve İstanbullularla ilgili anekdotlar anılar, adetler ve sunduğu  hatırlarla  İstanbul ve nostaljisi hakkında yazılmış en önemli eserlerden bir olmaktadır.

Eser bir anlamda Boğaziçi’nin sosyal, toplumsal ve geleneksel gizli bir tarihi belgesi olmaktadır.  Eser Yüz Temel Eser listesine alınarak onurlandırılmış okur ve öğrencilere de tavsiye edilmiştir.

 

KİTABIN ÖZETİ

 “Romana ve romancıya saygı gereği özet kısa tutulmuş, final bölümü yazılmamıştır. “

Boğaz’da yaşamak için yalısı olmak gerekir. Yalı içinde padişah bedenliğine yatmak gerekir. Boğaz en taze, en Çinli, en tangolu yüzünü Haziran,Temmuz,Ağustos ve Eylül aylarında gösterir. Vikyorya yeşili ve daha 88 yeşile boyanmış ağaçlar, çiçekler ve böceklerle ağzına kadar doludur. Kız Kulesi ve Galata Kulesi’nin dünya üzerinde bir eşi daha olmadığını çok iyi bir şekilde anlatıyor. Aynı zamanda tarihi özelliklerini de anlatılıyor. Galata kulesi Cenevizlilerden kalmadır. Fatih Sultan Mehmet onu onarttığı gibi, 2.Murat da 1582 yılında yenilemiştir. Geçmiş yıllarda Boğaz çiçek ve meyve bahçesi demektir. Bahçeler daha çok setler, safalar halindedir. Bahçelere su arklarıyla havuzlar da özenle oturtulur. Son yüzyılda balık biçiminde havuzlara da rastlanır. Fıskiyeler ise türlü türlüdür.

O zamanlar hemen herkes lale kuyumcusudur. Damat İbrahim Paşanın türettiği söylenen İbrahim’i adındaki lale eflatun üzerine beyaz benekleriyle çok gönül yarar. Çinili Köşk’ün içinde aramadığınız kadar mermer çeşme, divanhanesinin ortasında da büyük bir havuz. Köşk’ün altından geçen bir su bahçedeki havuza dökülüyordur. Ağustos ayında inanılmaz bir kalabalık vardır. Dere boyu sandallarla hınca hınç. Çayırlar adam almıyor. Üsküdar’dan, Karaköy’den, Haliç ve Boğaz iskelelerinden uçup gelenler bir seccadelik yer kapmak için birbirini çiğniyor. Paşa ve vezir hanımları için böyle bir zorunluluk yok. Onlar Arap halayıkların yardımıyla kendileri için düzenlenen köşeye yürümek inceliğinde bulunsunlar yetişir

 

Kimi kadınlar da sandallardan dışarı çıkmaz, akşamı orada bulmayı yeğlerler. Dere boyundaki gölgeliği Küçüksu Çayırında bulmaya pek olanak yoktur. Çimenlerin üzerinden sultanların arabaları ağır ağır geçer. Bu arabaları çeken öküzlerin başlıkları üzerindeki aynalarla, araba tentelerinin sarı kılıftan saçaklı kenarları güneşin altında pırıl pırıl parlar. Arabadaki sultanlar yüzlerinde her zamankinden daha az özenti ile bağlanmış yaşmaklarıyla ipek minderlerin üzerlerine yaslanırlar. Öteden bir paşa hanımının süslü arabası geçer. Atlar süslü mü süslü.[3]
 

BÖLÜMLERİNDEN ÖZETLER
 

UÇ BABA TORİK[4]

Bu hikâyede Galata Kulesinin geçmişteki durumu anlatılmaktadır. Kule Cenevizlilerden  kalmıştır. Merdiven anlamına gelir. 1630 yıllarında İstanbul’da Uludağ’ı görme modası vardır. İnsanlar bu amaçla yüksek yerlere çıkıp Adaların üzerinden Uludağ’ın siluetini görmek isterler.  Yazar ayrıca kulenin etrafında birkaç yapıyı tasvir etmektedir.

İlk uçan Türk olan Hezarfen Ahmet Çelebi 1632 te  kulenin üzerinden süzülerek tüm İstanbulluların ve padişahın gözünün önünde Boğazı geçerek Üsküdar’a iner.  Yine o yıllarda Lagari Hasan Çelebi de ilk Türk füzecisi olur. Sarayburnu’ndan barut doldurduğu füzesiyle havalanır, havadayken füzeden ayrılarak bir tür paraşüt açarak denize inmeyi başarır. Padişaha “Size İsa Peygamber’den selam getirdim.”der.
Hikâyede son olarak o dönem dünyaya gelen özürlü bir çocuk anlatılmaktadır. Çocuğun böyle olmasının sebebi ise babasının sarhoşken eşiyle ilişkiye girmesi olarak anlatılır.



TÜRK KIRMIZISI KAYIKLAR

Bu hikayede 19.yüzyılda İstabul’da moda olan kayıklar anlatılıyor. Bu dönemde Boğaz’da yalısı veya köşkü olanlar ulaşımlarını kayıklarla yaparlar.  Bu kayıklar güzellik ve büyüklüklerine göre sahiplerinin konumunu göstermektedirler. Bu yönüyle günümüzün otomobillerine benzemektedirler.
En gösterişli kayık padişaha aittir. Bu kayık 18 kayıkçı tarafından çekilir. 150 kişiyi alabilmektedir. Üzerinde fenerler ve gümüş süslemeler bulunur. Padişahın oturması için üzerinde köşk(bir tür kamara) bulunmaktadır. Ayrıca maiyeti içinde oturma yerleri bulunur. Yine elçiler buna benzer ama çok daha küçük ve gösterişsiz kayıklar kullanmaktadırlar.

Bu yıllarda Osmanlı Devletinin Paris Elçisi, Napolyon’unkine benzer beyaz bir at arabası yaptırır. Arabaları karıştıran Parisliler kral geldiğini sanarak paniğe kapılmaktadırlar. Bunun üzerine ülkeler arası diplomatik yazışmalar yapılarak elçinin arabadan vazgeçmesi istenir. Ardından bu sorun çözülür.
İstanbullular cuma günleri bu kayıklara binerek mesire(piknik) yerlerine giderler, yanlarında getirdikleri balıkları kızartarak yerler. Bu eylem yıllarca tekrarlanarak bir gelenek haline gelir. [5]


800 TENEKE KAVURMA [6]

Bu hikayede 19. Yüzyılda insanların yiyecek alışkanlıkları ve verilen büyük ziyafetler anlatılıyor. Ayrıca sarayın yemek konusunda savurganlığı eleştiriliyor.

Saray mutfağının kendine özgü bir hiyerarşisi vardır. Saray için her gün 1700 tabla yemek çıkarılmaktadır. Yine sarayda yemek odası kavramı yoktur. Yemek herhangi bir odada yenebilmektedir. Sultan Abdülhamit ağır yemeği sevmektedir. Pilav hemen her öğünde yenir.
Devletin ileri gelenlerinin yemek listeleri verilmiştir. Bu listelerde en az 8 çeşit yemek olduğu görülmektedir. Hikaye ismin 93 Harbinde Ruslar İstanbul’a yaklaştığında saray mutfağının padişahın Bursa’ya planlanan kaçışı için hazırladığı yolluktan almaktadır.

Son olarak hikayede Abdülhamit’in ev kadınları için yayımladığı buyruk yer alıyor. Buyrukta padişah kadınlardan israfı önlemek amacıyla yediden fazla çeşit yemek yapmamalarını istiyor.

 

 Salah Birsel Hayatı ve Edebi Yönleri

Salah Birsel Hayatı ve Şairliği

Boğaziçi Şıngır Mıngır Hakkında Özeti Alıntılar Salah Birsel

Boğaziçi Şıngır Mıngır Hakkında Konusu Tahlili Salah Birsel


[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/salah-birsel-hayati-ve-sairligi/75108

[2] Özet Alıntı : https://www.bilgicik.com/yazi/bogazici-singir-mingir-salah-birsel-roman-kitap-ozetleri/

[3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/salah-birsel-hayati-ve-edebi-yonleri/74747

[4] https://www.sorubak.com/bogazici-singir-mingir_565.kitapi_html

[5] https://www.sorubak.com/bogazici-singir-mingir_565.kitapi_html

[6] https://www.sorubak.com/bogazici-singir-mingir_565.kitapi_html

0

1

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar