Devr ve Tenasüh İnancı ile Devriye

15.12.2015
 

Osmanlıca yazılışı devr:  دور

Devr Nedir.

Devr, sözcüğünün sözlüklerdeki anlamları : “ Dönme, bir şeyin etrafını dolaşma. Dönüp dolaşma. Nakil, aktarma. Bir şeyi, başkasına teslim etme.” Şekillerindedir.

Tasavvufta Devr Nazariyesi

Devr nazariyesi,  maddenin önce cansız nesneler, daha sonra bitki, hayvan, insan, en sonunda ise mürşid-i kâmile  dönüşüp Allah ile bütünleşmesini anlatır.  Bu dönüşüm ise Tasavvufta devr ( devir)  olarak adlandırılır. Bu devr anlayışı içinde ruhun madde, nebat, hayvan ve insana taşınması ve göçüşmesine ise tenasüh denir. 

 

Tenasüh İle Reenkarnasoyon:

Tenasüh  bir ölçüde Hint Budizm’deki  ruh göçü hadisesine benzer. Fakat reenkarnasyondan farklı olarak tenasühte başlangıçta bir iniş, nüzul, sonrasında ise bir yükseliş  huruç vardır. Tenasüh inancı her ruh göçüşünde  belli bir yere kadar iniş, belli bir yerden sonra ise sürekli yükseliş vardır. Bu yükselme sonunda ruhun arındığını ve kemâle erdiğine inanılır.  Reenkarnasyonda ise  her ruh belirli bir iniş çıkış göstermeden “ çeşitli bedenlerde, değişik kimlikler içinde, sayısız kere dünyaya gelip gider. “Tenasühte ruh maddî bedene gelmeden evvel hayvan ve bitki bedenlerinden geçer. Reenkarnasyonda ise sürekli bir yükselme vardır. Ruh tekrar dünyaya geldiğinde yükselmiş olarak gelir.

Fakat tenasüh ile ruh göçü inancının arasındaki sınırlar tam olarak belirginleşmemiş, tenasüp  kavramı reenkarnasyonu da içine alan bir tabir olarak kullanılmış, hatta tenasüh de kendi içinde Nesh, mesh, fesh, resh olmak gibi sınıflara da ayrılmıştır.

“Ruhun bir insan bedeninden diğer insan bedenine geçmesine NASH, kendi Rûh kabiliyetine uygun bir hayvanın bedenine geçmesine MASH, bitkilere geçmesine RASH, maden ve cansız varlıklara intikaline de FASH denilmiştir.”[1]

Tasavvufta devir kavramı  tenasüh anlayışından gelişmiştir.   Devr yaratılış madde ile sona eriş mead arasındaki safhaları anlatır.  Bu safhalar bir daireye benzetildiği için devr adını alır.  Bu inanca göre  insan Rûhu, önce madenlere, sonra bitkilere, ondan sonra hayvanlara ve daha sonrada insanlara geçerek bir devr-i daim şekilde bir bedenden diğer bir bedene hicret etmekte, bu hicretlerin sonrasında huruca geçen ruh, insanı kamil mertebesine ulaştıktan sonra Allah ile bütünleşmektedir.

 

Tenasüh İnancının Dayandığı Ayet ve Hadisler

Tasavvuftaki devr anlayışına genellikle Batını ve Melami tarikatlar sahip çıkmış; Sünni akideye inananlar bu anlayışı Kuran ve sünnete uygun bulmamışlarıdır. Tasavvufçular devr anlayışını aşağıdaki ayet ve hadislere dayandırır.

Ey kâfirler! Siz ölüyken sizi dirilten (dünyaya getirip hayat veren) Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, tekrar sizi diriltecek ve sonunda O'na döndürüleceksiniz" (Bakara Suresi Ayet 28)

Sonra onun canını aldı ve kabre soktu. Sonra dilediği bir vakitte onu yeniden diriltir." Abese Suresi Ayet 21-22

“ Onları biz yarattık; Onların yaratılışını sapasağlam yaptık. Dilediğimizde (Kendilerini yok eder) yerlerine benzerlerini getiririz." (İnsan Suresi Ayet 28)

Hz  Muhammed'in ise  "Ben nebî iken Âdem su ile çamur arasındaydı." Hadisi de  devr anlayışını savunanların  dayanaklarından biri olmaktadır.

 

Devr Nasıl Olmaktadır.

Tasavvufa göre insan evrenin özüdür ve  insan bu özü evrenin süzülüşünden almıştır. Bu düşünce her şeyin birden gelip  bire döneceğini izah eden vahdet-i mutlak düşüncesine dayanır.

Devr:  Varlıkların Allah’tan gelip   tekrar O’na dönüşünü açıklayan tasavvufî bir nazariyedir. “ Mutlak varlıktan ayrılan ilâhî nur, (umumi feyz, vücûd-ı sârî, mevcud) sırayla küllî akıl, dokuz akıl, dokuz nefis, dokuz felek, dört tabiat ve dört unsur seviyesine kadar düşer. Sonra yeniden yükselişe geçer ve sırasıyla madde, maden, bitki, hayvan, insan ve kâmil insan mertebesine kadar yükselir.”[2]

Uzun, izahı  hassas ve zor bir konu olmakla birlikte devr anlayışı kısaca şu şekildedir.

Gökler ve  gök cisimleri  Mutlak Varlık olan Allah(  C.C)  nin zatından ilim olarak tecelli eder. Bunların dönmesi ile dört unsur enasır-ı erba  ( hava, su, ateş, toprak ile  rüzgâr)  meydana gelir bu dört unsurun birleşmesi ile  cansızlar nebatlar ve hayvanlar meydana gelir. Mutlak varlıktan ayrılan tanrı nuru akl-ı kül’den ukul-ı tısa’ya ( dokuz feleğe) teba-yı erbaya ( dört  tabiata ) onlardan da enasır-ı erba’ya ( dört ana unsur- hava, su, ateş ve rüzgar-) geçer.  Allah Nurunun madde, nebat  ve hayvana  geçişi  bu şekilde olur ve  bu inişe Kavs- ı nuzul ( iniş kavsı ) veya mebde  adı verilir. Bu alçalan eğriye (devre-i fersiye, kavs-i nuzul) denir. 

Kavs-ı nuzul veya mebde Tanrı nurunun topraktan madene, madenden bitkiye, bitkiden hayvana, hayvandan insana dönüşümünü içerir.

Bu Tanrı nuru Cansızlar, bitkiler ve hayvanlar  maddi âlemdeki halinden  besinler yolu ile    baba beli ve ana rahminde meni ve emsaç denen erlik ve kadınlık suyu haline gelir.  Yani  Meni ve emsaç ; hava, su,  ateş,  yel ve gök ile birleşen canlılar ve cansızlar aleminden yetişen yiyecek ve içeceklerden nuzul eder.  Yani doğadan yenen nesneler  meni ve emsac haline gelerek sperm ve yumurta haline dönüşür.

Yani insan Mutlak varlığın cisminden koparak nüzul aşamasını tamamlayarak ana rahmine kadar gelir.  

Dünyaya geldikten sonra yükselişe huruca geçer. Bu yükselen eğriye (devre-i arşiye, kavs-i nuzul) denir. Kademe kademe yükselen insan  insanı kâmil mertebesine kadar ulaşıp daha sonra Mutlak varlıkla tekrar bütünleşir. Bu çıkış oluş, olgunlaşma ve bütünleşme aşamaları bir daireyi andırır. Bu kavuşmaya ise kavs-ı huruç adı verilir. Bu yükselişe  Kavs- ı huruç,  kavs-ı suud, veya mead ( son buluş) adı verilir. [3]

Tasavvuf anlayışında  inişlere nüzul, tekrar Allah'a dönüşe de huruc  adı verilir. Edebiyatta bu iniş ve çıkışları anlatan şiirlere ise devriye adı verilir.  

 

İLGİLİ LİNKLER:  

 

Devriye Örneği 

Katre idim Ummanlara karıştım
Kaç bulandım kaç duruldum kimbilir
Devre edip alemleri dolaştım
Bir sanata kaç sarıldım kimbilir

Bulut olup ağdığımı bilirim
Boran ile yağdığımı bilirim
Alt anadan doğduğumu bilirim
Kaç ebeden kaç soruldum kimbilir. 

Kaç kez gani oldum kaç kere fakir
Kaç kez altın oldum kaç kere bakir
Bilmem ki kaç katip ismimi okur
Kaç defterde kaç dürüldüm kimbilir

Bazı nebat oldum toprakta sürdüm
Bilmem kaç atanın sulbünde durdum
Kaç defa cenneti alaya girdim
Cehenneme kaç sürüldüm kimbilir

Kaç kez alet oldum elde bakıldım
Semadan kaç kere indim çekildim
Balcık olup kerpiç kerpiç döküldüm
Kaç bozuldum kaç kuruldum kimbilir

Dünyayı dolaştım hep kara batak
Görmedim bir karar bilmedim durak
Üstümü kaç örtü bu kara toprak
Kaç serildim kaç dirildim kimbilir

Gufrani’yim tarikatım bos değil
İyi bil ki kara bağrım tas değil
Felek ile hiç hatırım hoş değil
Kaç barıştım kaç darıldım kimbilir     Aşık Gufrani 

 

KAYNAKÇA

  • [1] Veysel Güllüce, "Kur'an-ı Kerime Göre Ahiret'in Varlığı", Doktora Tezi, Erzurum, 1996, s. 205-206. 
  • [2] Kamile ÇETİN, TASAVVUF ŞİİRİNDE AĞAÇ VE MEYVE İSTİARESİ: GAYBÎ ÖRNEĞİ, https://www.turkishstudies.net/Makaleler/718815697_%C3%A7etinkamile.pdf
  • [3] Bu özetin çıkarılmasında Dr Aslan Tekin’in Edebiyatımızda Terimler, Elips Yayınları  2005 shf 83 madeesinden yararlanılmıştır

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar