Dokuz Kat Gök ve Dokuz Baba Nedir
Eskilerin astral inançlarına göre Arz yani Dünya âlemim merkeziydi hareketsiz duruyordu. Dünya kâinatın merkeziydi ve Dünya üzerinde dokuz kat gök vardı. Bu dokuz kat göğün yedisi katını felekler oluşturuyordu. Felekler iç içe geçmiş soğan zarları gibi dünyayı çevreliyordu. Dünya göğünden başlayarak yani Dünya merkez olmak üzere dünya üzerindeki yedi katmanda yedi felek vardı
Yedi Fele
Bu yedi feleğin de yedi gezegeni vardı. Bu gezegenler sırasıyla Ay, Utarit, Zühre, Güneş, Mirrih, Müşteri, Zühal’di. [1]Yani yedi feleğin en altında Ay; en üstünde ise Zühal feleği vardı. Bu yedi seyyarenin her biri uğurlu, uğursuz, yarı uğurlu veya uğursuz özellikleri vardı. Bu yedi felek ve yedi seyyaresi soğan zarları gibi iç içe geçmiş şekilde dünyanın yörüngesinde yedi kat şeklinde dönüyordu. [2]
Sekizinci Felekte birer burç halinde sabit yıldızlar toplanmıştı ve bunun adına “kürsî”de deniyordu. Kürsi de sayıları on iki adet olan yaldız kümeleri vardı. Bu yıldız kümelerine burç adı da veriliyordu. ( bkz Felek Eflak Çarh Tasavvuru Şiirimizde Felekler) Bu felekteki yıldızlar sabit haldeydi ve bu yıldızlara “sabit yıldızlar” da deniyordu. “Oniki burcun her biri karpuzun her dilimine dizilmiş gibi dizilirlerdi”
12 Burç
Sekizinci felekte bulunan bu on iki tane burcun adları ise şunlardır. 1.) Hamel (Koç), 2.Sevr(Boğa),3. Cevzâ (İkizler), 4.Seretân (Yengeç),5. Esed (Aslan), 6.Sünbüle (Başak),7. Mizân (Terazi), 8. Akrep, Kavs (Yay),9. Cedy 10 .(Oğlak), 11. Delv (Kova)- Cedy ve Delv - , 12. Hût (Balık) [3]
“Esed burcu Güneş’e, Seretân burcu Kamer’e, Hamel ve Akrep Merih’e , Sevr ile Mizan , Zühre yıldızına, Cevzâ ile Delv -Cedy ve Delv - burçları Zuhâl yıldızına (Ağbal, 2012: 258) [4]Hût ve Kavs burçları Müşterî, Cevzâ ve Sünbüle burçları da Utarid yıldızına aitti.
Burçlar üç yüz altmış derecelik açılarda durur, burçlar feleği her biri otuzar derecelik on iki parçaya bölünmüş bir şekilde yerleştiği düşünülürdü. Güneş, kendi feleğindeki dönüşü 12 durakta gerçekleşiyor, Güneş’in her bir burca yani durağa girip çıkması yaklaşık 30 gün sürüyordu.
Atlas Felek-i A’zam, Felekü’l-Eflâk
En süt gökte yani dokuzuncu gökte ise Atlas feleği bulunurdu. Atlas, en üstte olduğundan felek-i a’zam, felekü’l-eflâk gibi adlarla da anılırdı. Atlas feleğinde hiçbir şey yoktu ve bomboş bir felekti. Bu felek diğer feleklerden bağımsız olarak doğudan batıya doğru dönüyor, dönerken diğer felekleri de kendi eksenine göre dönmeye zorluyordu. Atlas veya arş feleğinin ters dönüşü diğer feleklerin istikrarını bozuyor, Atlas kendi dönüşünü yirmi dört saatte bir tamamlıyordu. Diğer felekler ya Atlas feleği ile doğudan batıya; ya da, tersine olarak batıdan doğuya dönerlerdi. Sürekli dönen diğer felekler ve gezegenlerin her biri farklı sürelerde diğer burçları dolaşıyor, bu dönüşler esansında diğer gezegenlere yaklaşmış veya uzaklaşmış oluyorlardı.
Bu dönüşler ve zorlamalar talik yarı talih, ugur veya uğursuzluk getiren yıldızları ve felekleri bir birlerini yaklaştırıyor, uzaklaştırıyor bazen de buluşturuyordu. Atlas’ın zorlaması ile oluşan bu dönüşler sonrasında diğer sekiz felek, insanların talihleri, refah ve mutlulukları üzerinde talih, baht ve kader gibi yazgılar tayin ediyordu. [5]
Dokuz Baba Dört Ana Dokuz Gök Dört Unsur
Dokuz kat gök, Allah’ın yaratıcı gücünün tezahürüdür ve bu anlayışa göre de gökler “ Ak-ı kül” ile “ nefs-i kül” ’ün birleşmesinden doğmuştur. Eskilere göre âlemin yapısı “Anâsır-ı Erbaa “veya “Erkân-ı Erbaa” denilen dört ana unsurdan meydana gelirdi. Bu dört unsur ise : “ hava, su, ateş ve toprak” tı. Bu dört unsur belirli bir birleşim içinde varlıkları meydana getirirler, Âlemdeki varlıklar bu dört unsurun sıcaklık, soğukluk, kuruluk ve nemlilik keyfiyetlerine göre oluş, yok oluş veya bozuluşlar gösterdiklerini düşünürlerdi. Bu dört unsurun keyfiyetlerine göre bir suretin ortadan kalkması ve yeni bir suret kazanmak gibi eğilimler ortaya çıkardı.
Anâsır-ı Erbaa, yani hava, su, ateş ve toprak mutlak olarak bütün varlıkların yapısında değişik şekillerde bulunurdu. Bu görüşe göre de mutlak ağır olan unsur (toprak) aşağıya doğru, mutlak hafif olan (ateş) yukarıya doğru, izâfî ağırlık ve hafifliğe sahip bulunan diğer ikisi ise bunların arasında hareket eder.” [6] di. İnsanın canlılık biyolojik, ahlâkî ve psikolojik fonksiyonlarını ise “dört hılt” yani dört sıvı ise “safra, kan, sevda ve balgam “ belirliyordu. ( geniş bilgi için bkz Dört Temel Can Sıvısı Ahlât-ı Erbaa Dört Hılt )
Bu nedenle eskilerin inanışlarına göre âlemin yaratılışı Anâsır-ı Erbaa, ile dokuz kat göğün birleşmesinden meydana gelirdi. Şu halde canlı cansız, bikri insan, hayvan her şeyin dört anası Anâsır-ı Erbaa yani “ hava, su, ateş ve toprak”tır. Anâsır-ı Erbaa, âlemin, insanlarda dâhil tüm varlıkların dört anası sayılırdı. Dokuz kat gök ise yani yedi felek, sekizinci felekteki burçlar ile dokuzuncu felekteki Atlas feleği dokuz baba olarak kabul edilirdi.
KAYNAKÇA
[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/kamer-ve-mah-nedir-sevgili-ay-felek-iliskileri/125364
[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/felek-eflak-carh-tasavvuru-siirimizde-felekler/100579
[3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/burclar-felek-kiran-inanclari-divan-siiri-ve-hayata-etkileri/80599
[4] AĞBAL, Davut, (2012). “Kur’an’da Burçlar Mahiyeti ve İnsana Etkisi Bağlamında”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi.
[5] TOLASA, Ahmet, (2001). Ahmet Paşa’nın Şiir Dünyası, Ankara: Akçağ Yayınları.
[6] H. BEKİR KARLIĞA, “ANÂSIR-ı ERBAA”, https://islamansiklopedisi.org.tr/anasir-i-erbaa