Düğün Gecesi Konusu Metni ve Sait Faik

30.12.2019

 

Düğün Gecesi adlı öyküsü Sait Faik’in ilk hikâye kitabı olan Semaver adlı kitabının içindeki öykülerden biridir.  Semaver adlı öykü kitabının İlk baskısı 1936 yılında yapılmış ve bu kitabın içersinde yazara ait on dokuz öykü bulunmaktadır.

Sait Faik’in ilk kitabı olan Semaver kitabı içindeki tüm öyküleri daha önceden devrin çeşitli dergilerinde yayımlanmış olan yazarın yazdığı ilk öykülerden oluşur.  Semaver adlı öykü kitabının basım ücreti yayınevine babası tarafından ödenmiş ve daha sonra da kitabın pek çok baskısı yapılmıştır.

Yazarın bu kitabındaki öyküleri içinde Düğün Gecesi  adlı öyküsü hayatı boyunca hiç evlenmemiş olan Sait Faik’in bu  haleti ruhiyesine ışık tutabilecek bir öykü olmaktadır. Öykü arka planında nüfus dairelerindeki kimlik ve nüfusa kayıt işlemlerindeki henüz oturtulamamış sorunları ve toplumdaki evlilik ile ilgili törelere eleştiri  bulunmaktadır.

Öykü yirmi sene sonra nüfusa kaydedilen ve yakınları tarafından uygun görülen bir kız ile evlendirilen Ahmet’in düğün gecesini anlatır. Evlenme  kararını Ahmet ve Gülsüm’ün yakınları vermiş her ikisi de bir birlerini gerdek gecesi tanımışlardır.

Düğün Gecesi

Ahmet, on altı yaşına bastığı halde, daha nüfusa kaydedilmemişti. Zenciye çalan esmer bir rengi, basık yayvan burnu iki parmak alnının üstünde lacivert parıltılar yapan parlak saçlan vardı. Yanakları tüylü idi. Lacivert şayaktan elbisesi içindeki narin ve atletik vücudu tamamen teşekkül etmişe benzerdi. Onu nüfus kâtibinin önüne çıkaran babasına, adam, evvela, çattı:

— Utanmaz mısın? Dedi. Şimdiye kadar bu delikanlıyı nüfusa ne diye yazdırmadın?

Tahriri nüfusta ne halt karıştırdınız?

Tahriri nüfusta onu samanlığa kapamışlardı. Onlar zannetmişlerdi ki yeniden bir harp koptu. Bir tanecik çocuklan Ahmet’i, on iki yaşına rağmen askere alacaklar. Sonradan iş anlaşılmıştı ama ne çare ki Ahmet, Türk vatanı çocuklan meyanına dahil değildi. Ahmet’in babası Rüstem Ağa, neden sonra bu işin lüzumunu hissediyordu. Nüfus kâtibi:

— Yirmi yaşında var mı bu oğlan? Dedi.

1330 doğumla nüfusa kaydedilen on altı yaşında Ahmet’i, 26 yaşında, 1332 doğumlu bir kadınla evlendirmek icap etmişti.

Karanlık bir sonbahar gecesiydi, yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor, gök köyün içinde geziniyordu. Yer yer kabuklu kestaneler yığılmış meydandan, ellerinde fener üç beş kişi Ahmet’i götürüyorlardı. Kara Abdi, Ahmet’i biraz arkada alıkoyarak konuşmasına şöylece devam etti:

— Ahmet, dedi, ben senin sağdıcınım. Şimdi beni iyi dinle. (Bir müddet durdu, sonra) Biz yumruğu vurup da kapı üstünüze kapandı mı yere serili seccadede iki rekât nafile namazı kılacaksın anladın mı?..

Yağmur alabildiğine yağıyordu. Yerde çukurlar peyda olmuş, fenerin ışığı uzaklaşmıştı. Su birikintilerine dikkat etmeden yürüyorlardı. Pantolonları yan bellerine kadar ıslanmıştı. Köy kahvesinin buğulu camlarını merakla silen birkaç delikanlı, Ahmet’le sağdıcının geçtiğini görünce gülümsediler. Sessiz sedasız vergilerini düşünen ihtiyarlar kahvenin kapısına kadar çıkıp Ahmet’ e birer acayip nükte fırlatılar.

Ahmet, şaşkınlığından bir kestane yığınına çarptı, canı acıyordu. Abdi, onu kestanelerin üzerinden kaldırdı, önde fenerleriyle hızlı hızlı giden kalabalığa doğru bağırdı:

— Bekleyin be yahu! Sonra, Ahmet’e dönerek, ötesini bilirsin, dedi, koca delikanlısın be, söyletme beni.

Ahmet cevap vermedi. Kestane dikenleri canını acıtmıştı. Ağzında kestane mi, sual mi olduğu belli olmayan bir şeyler geveliyordu. « iltihak ettikleri fenerli kafile, içtikleri üç beş kadeh rakının tesiri altında idi.

Bu parlak gözlü, yılan vücutlu, meşe boylu delikanlıya her biri, alaya, ciddiye benzer bir sürü laf attılar.

Gülsüm’ün evi, bu akşam ne kadar uzaktı. Yağmur büsbütün şiddetlenmişti. Adeta koşuyorlardı. Evin önüne vardıklan zaman içerdeki kadınlar, telaş içinde kapıyı açtılar. Damat boydan boya çamur içinde idi, silip süpürdüler. Lacivert şayaktan elbisesi saçlarıyla bir renk almıştı. Yanakların üzerindeki kara havların ıslak manzarası bu çirkin çocuğu güzelleştirmişti. Yazmasını çıkararak bu, yağmurdan çok tere benzeyen ıslaklığı sildiği zaman yüzü silinmiş bir elma cilası ve rengi almıştı.

O etrafına bakmıyor, hâlâ ellerine batan kestane dikenlerini ayıklıyordu. Getirilen kahveyi, Abdi’nin tavsiyesine rağmen, iki yudumda içti. Vücudunun titremesi ona dört sene evvelki sünnet olduğu günü hatırlatıyordu. Neden sonra onu ayağa kaldırdılar. Bir kapıdan içeriye sırtına kocaman yumruklar yapıştırarak tıktılar ve çekilip gittiler.

Basık tavanlı bir odada idi. Tavandan hevenk hevenk üzümler, elmalar, armutlar, ayvalar sarkıyordu. Loşça odanın içini baş döndüren bir meyve kokusu sarmıştı. Bu yalnız meyve kokusuna da benzemiyordu. Arada tülbent, gelin esvabı, gürbüz bir kadın kokusu da meyvelerin kokusuna sinmişti.

 

Açık pencereye giderek kapadı ve bir müddet camdan, evden birer birer çıkan erkekli kadınlı, fenerli kafileyi seyretti. Konsolun üstündeki sinek pislikli kâğıt çiçeklerini ve bir asker fotoğrafını elleriyle düzeltti. Gaz lambasını kıstı. Kadın hareketsiz ayakta bekliyordu. Bu arada gözüne ilişen seccadeyi dörde katlayarak odanın bir köşesine fırlattı.

Aynanın önüne giderek kızarmış yüzüne baktı. Kadın pencerenin önünde oturmuştu. Tıpkı Kara Abdi’nin dediği gibi köşe minderi boş duruyordu. Kara Abdi, “Kadını karşına alacaksın ve hiç olmazsa bir saatçik olsun konuşacaksın,” demişti. Tanımadığı bu kızla ne konuşacaktı. Kc:fası yanıyor, sinirleri birer birer kemiklerinin kenarında depreşip oynaşıyorlardı. Aynada yüzüne bir daha baktı. Gaz lambasının fitilinde uzun ınüddet bir şeyler arar gibi daldı ve onu kalın ellerinin bir hareketiyle söndürdü. Pencerenin önünde dışanya, karanlığa ve yağınura bakan kadın görünmüyordu.

 

Ahmet sessizce yürüyerek kadının karşısındaki sedire oturdu. Sinirli elleriyle kafasını sıktı sıktı… Düşünemiyordu. Yalnız kulakları haddinden fazla yağmuru ve köyün seslerini büyülterek duyuyor, başka bütün hisleri gevşemiş çıkrıklar gibi baş döndürücü bir hızla bir yerinde dönüyorlar ve bu yeri Ahmet bir türlü bulup çıkaramıyordu. Bozukluk kafasında değildi. Köpekler sussa, yağmur bir lahza dinse birçok şeyler düşünebilecekti. Odayı mavi ışıklarla aydınlatan fosforlu şimşekler çakıyordu. Bunlardan birinin aydınlığında Ahmet, o zamana kadar acayip bir odada yapayalnız hapsedildiğini zannederken karşısında büyük gözleri korkulu bir kadın gördü. Bu mavi şimşek ışığı, sanki ondan geliyormuş, o beyazlı mahlûkun şalvarı içinden çıkıyormuş sandı. Kestane dikenleri batmış avuçları mı acıyordu? Yoksa bu akşam çok yemişti de bu ağrı ve ağırlık midesinde miydi? Gözleri bulandı, kafası uyuştu, terleri soğudu. Ve bir sıtma nöbeti içinde titreyerek olduğu yere çöreklendi.

Sabaha karşı uyandığı zaman kadını; sedirin öbür köşesinde adeta şalvarının içinde uyumuş buldu. Yağmur dinmişse de, sabahın alacakaranlığı karşı meydanlığı hâlâ ıslatıyordu. Hâlâ köpek sesleri geliyordu. Sığırlar çıngıraklarını ıslak ve sisli seslerle çıngırdatarak geçtiler.

Çobanları, keçelerinin ve çuvallarının içinde büzülmüş mahzun geçerlerken gördü. Gülsüm de uyanmıştı. Rengi solgundu, gülümsüyor gibiydi. Camdan geçen sabah ışıklan, tavandan sarkan üzüm salkımlannı buğuluyordu. Ahmet susamıştı. Bir salkım üzüm yedi. Sonra başka bir salkım elinde, yatan solgun kıza yaklaşarak ağzına iki üzüm tanesi koydu. Sonra hiçbir şey söylemeden alacakaranlıkta beyazlığı büsbütün artan kadının boynu üzerine kalın ve terli dudaklarını yapışırdı.

Güneş doğmuş, aynanın içinde ve ikisinin gözlerinde oynuyordu. Perdeleri çektiler.

Hikâyelerinden Özetler

Sait Faik Abasıyanık Hayatı Edebi Kişiliği Eserler

Sait Faik 'in Lüzumsuz Adam Kitabı - İnceleme ve Öykünün Metni

Sait Faik’in Havuz Başı Öyküsü Konusu Metni ve Kitabı

Projektörcü Öyüküsü ve Sait Faik Abasıyanık

Sait Faik'in Hancının Karısı Adlı Öyküsü Hakkında ve Metni

Sait Faik'in Meserret Oteli İnceleme Özeti ve Metni

Semaver Kitabı ve Öyküsü Hakkında Özeti Metni Sait Faik Abasıyanık

Mahalle Kahvesi Hakkında Özeti Tam Metni Sait Faik Hakkında

Sait Faik 'in Lüzumsuz Adam Kitabı - İnceleme ve Öykünün Metni

Sarnıç Öyküsü Metni ve Kitabı İle Sait Fai

Sait Faik Abasıyanık Sinagrit Baba İncelemesi ve Tam Metni

Zemberek Öyküsü Hakkında Metni ve Sait Faik Abasıyanık

Yani Usta Öyküsü ve Sait Faik

Yalnızlığın Yarattığı İnsan Öyküsü Konusu Metni ve Sait

Şehri Unutan Adam Konusu Özeti Metni ve Sait Faik

Şahmerdan Kitabı ve Sait Faik Abasıyanık Hakkında

Satılık Dünya Öyküsü ve Metni ile Sait Faik

Sait Faik Haritada Bir Nokta Metni ve Değerlendirme

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar