Satılık Dünya Öyküsü ve Metni ile Sait Faik

14.03.2020

Satılık Dünya  Öyküsü ve Metni ile  Sait Faik

 

 

Satılık Dünya  Öyküsü ve Sait Faik

 

Sait Faik Abasıyanık ’ın Satılık Dünya  adlı öyküsü Şahmerdanadlı öykü kitabındaki öykülerinden biridir. Sait Faik Abasıyanık , Şahmerdan adlı öykü kitabını  ilk kez 1940 yılında yayımlatmıştır.

Sait Faik Abasıyanık ’ın  Şahmerdan adlı öykü kitabı 1936’da yayımlanan  “Semave ” ve 1939 ‘da yayımlanan  “Sarnıç” adlı öykü kitaplarından sonra basılmış üçüncü öykü kitabı olmaktadır.

 İçinde on dokuz öykü bulunan bu kitaptaki öykülerden on beş tanesi kitaba alınmadan önce  çeşitli dergilerde çıkmış olan öykülerdir.  Dört tanesi ise ilk kez bu kitapta yer alan öyküleri olmaktadır.  

Sait Faik’in öyküleri  biçim ve içerik açısından Türk öykücülüğünde yeni bir çığır açmış Rus öykü yazarı Çehov’un tekniği ve öykü anlayışı ile yazılan bu öyküler, başı sonu ve  belli bir olay örgüsü olmayan öyküler olarak dikketi çekmişlerdir. Ömer Seyfettin, Refik Haliit ve Sabahattin Ali’nin öykü tekniğinden farklı olan bu öyküler  belli bir vaka düzenine dayanamayan anlık bir kesiti, durumu, akla gelen bir anıyı anlatan başı ve sonu  belli olmayan öyküler olmaktadır.  

Sait Faik, babasından kalan servet ile hayatını idame ettirmiş, belli bir işte güçte çalışmamış, ,  el attığı işlerde de muvaffak olamamış,  Burgaz Adasındaki babasından kalan köşkte avare bir hayat sürmüştür.  Ömer Seyfettin’den sonra  öykücülüğü meslek edinen ikinci öykücümüz olan Sait Faik,  hikâyelerinde daha ziyade  basit, yoksul, kimsesiz, evsiz barksız küçük insanların öykülerini yazmıştır. Günlerini avarelikle ve başıboş geçiren Sait Faik öykücülükte karar kılınca Büyükada Burgaz adası gibi ada Müslüman ve gayri Müslim ada halkından sıradan insanların yaşamlarını ve hayat mücadelelerini gözlemleme fırsatını bulmuş, iyi bir gözlemci olarak görüp yaşadıklarını, gözlemleyip şahit olduklarını kesitler halinde aktaran kısa öyküler yazmıştı

 

 

Yazar  bu öyküsünde de  tıpkı  Hallaç ,  Ermeni Balıkçı ile Topal Mar , Mahalle Kahvesi, Semave,  Medarı Maişet Motoru - ( Bir Takım İnsanlar ),  Lüzumsuz Ada adlı öykülerinde de olduğu gibi avareliklerinin ve yoksulların öyküsünü anlatmaktadır.

 

Satılık Dünya  Öykü Metn

Emin ömründe ilk defa hırsızlık yapacaktı. Emin küçük bir memurdu. Fakat hırsızlık yapmak için müsait bir mevkii vardı.

Bir defa evlenirken, bir defa karısı ölürken, bir defa da çocuğu doğarken belli belirsiz evin içine hiç bilmediği ve tasavvur etmediği refah havasını dolduruvermek kafasından geçmişti. Bunların içinde ekmek kadar lüzumlu olan şeyle gramofon kadar lüzumsuz olanının bazen mevki ve vaziyet değiştirerek lüzumsuz ve lüzumlu oldukları vaki idi ve Emin tercihte şaşırırdı. Bu üç defasında da çocukken sık sık aç gibi yattığı gecelerin rüyasını uyanıkken görmüştü.

Yine bu üç defasında da bu çalmak arzusu belli belirsizdi. Belki, bugünkünden, şu hırsızlığı yapmaya karar verdiği andakinden daha tatlı, daha tahammül edilmez dakikalar geçirmişti.

Öyle olduğu halde yine de belli belirsizdi.

Bir defa da doğan çocuğu yedi sene sonra ölürken yine belli belirsiz olarak, ama çok kuvvetli ve bir buhran şeklinde aynı arzuyu duymuştu.

O kadar ki birdenbire kendini sokağa atmış, rıhtım boyunca dizili aynalı kahvelerden birine kendini dar atmıştı.

Altın gibi sarı bir akşamüstü idi. Ortalık karınca gibi kaynaşıyordu. Sokaklarda perişan güzel kızlar vardı.

Bir kahveye kendini dar atmıştı dedik. Bir masaya oturmuş iki kişi bağırdı:

- Emin Efendi yahu, gel bir fitil yapalım. Bir parti fitil esnasında Emin'in unutmayacağı hiçbir hadise yoktur. Çünkü Emin fitil oynarken bir deli gibi kızar. Bir külhanbeyi gibi küfür eder. Bir küçük çocuk gibi kulakları kızarır... Oynayanlar aşikâr surette birbirine yardım ederler. Emin bunu bidayetten fark eder; fakat oyunu bırakmaz. Nihayet parti bittiği ve kendisi yenildiği zaman yırtık ve kumaşı yer yer akmış pantolonundan cıgara küllerini üfürür:

— Bu lokum paralarını verenin... Hem ortak oynayın, hem paralan ben vereyim. Vermem vallahi!..

Çıkar giderdi. Ötekiler kahkahalarla gülerler; kahveci, seyirciler, hepsi... Kahve parasını seyirciler, kahveci, hatta oyun arkadaşları ödemeye her zaman hazırdırlar. Mesele Emin Efendi ile fitil oynamaktır. Paranın lafı mı olur?

 

İşte böyle bir fitil partisi esnasında Emin Efendi çocuğunun ölümü zaruretiyle para çalmak hırsını unutmuş, doğruca evine varmıştı. Karısı öleli dört sene oluyordu. İhtiyar halası çocukla meşguldü. Küçük ateş içinde idi. Serum yapılmıştı. Şimdiye kadar bir salah göstermesi lazımdı.

Başucunda, ince yüzlü, buruşuk derili, zayıf bir doktor, bir alkol kokusu içinde, melankolik bir yüzle duvarda bir levhaya gözlerini dikmişti. Çocuğun tekrar nabzını tuttu. Birdenbire ayağa kalktı ve ayakta bir reçete karaladı.

— Çabuk bunu yaptırın. Yarım saatte bir verirsiniz; sakinleşir.

Doktor o kadar hızlı merdivenleri indi, o kadar çabuk gitti ki Emin Efendi halasından bir papel almaya ve doktora vermeye vakit bulamamıştı.

Eczacı bu ilacı kırk kuruşa yaptı. Artan para ile Emin bir şi¬şe konyak aldı. Yolda temizledi. İçkiye hiç alışık değildi. Kafası sanki istediği bir dünyaya kavuşmuş gibi oldu. Her şey ılık ve yağmurlu bir daüssıla içinde kendisine varıyordu.

Gölgeler, elektrik fenerleri, insanlar, deniz ve vapurlar bir yağlı madde içinde hareketsiz, emrine amade idiler.

Sabahleyin çocuk daha ölmemişti. Fakat yüzüne bir başka yere gidecek insanların maskesi takılmıştı. "Oraya her günkü perişan ve güzel yüzümüzle gidemeyeceğiz," dedi Emin.

Bu lafı kendi kendine o kadar lakayt bir şekilde söylemişti. I5azan işinden dönerken kendini yolda bekler bulduğu, gölgesini görür görmez kalbinin sık sık attığı günler neredeydi? İçini yıkayan ve onun içine bu yağmurlu İstanbul günlerini bir uzak ve yeşil yaylaya yahut da bir karış karlı ve çam ağaçlı dağlara çıkaran o çocuğun etrafındaki temiz, sevgili hava nerede idi? Sanki o bir başka çocuktu. Şimdi ölmek üzere bıraktığı ise bir başkası.

Yine aklından para çalmak arzusu geçti. Gülümsedi. Lüzumu kalmamış, çocuk ölmüştü. O gün öyle iş vardı ki, akşama kadar yemek yemeğe bile vakit bulamadı. İşten sonra eve dönerken evvela gayet bulanık ve havasız bir yerde imiş gibi oldu. Kafasının içinde bir sıkıntı duyuyor, uzak ve manasız şeyler düşünüyordu. Birdenbire içinde bütün camlar açılmış gibi oldu.

Seri birtakım fikirler kafasından geçti. Birdenbire yaşadığını, duyduğunu ve düşündüğünü hissettiren bir âlemle temas etmiş olduğunu sandı.

Bu bir şimşek anı gibi seri geçti. Ortalık ta dünyanın ve ufkun öbür ucuna kadar masmavi aydınlanmıştı. Bu saniyenin akabinde evde çocuğu ölmek üzere bıraktığı aklına geldi. Tarif edilmez bir acı duydu. O zaman hassaslaştı: Küçük ayakkabılarını, üstü simsiyah kirlenmiş zayıf dizlerini, kıçı yamalanmış pantolonunu ve her zaman acıyarak, içi ezilerek baktığı küçüğün narin bileklerini, çürük dişli ağzını, bazan birdenbire güzelleşen, temizleşen ve sevimlileşen yüzünü... Bacaklarına tırmanışını...

Zihni açılmıştı. Bin bir küçük, büyük hatıra birbiri ardından geliyor, gidiyordu. Bazan bir tanesinin üstünde düşünmek istiyor, o hatıranın adeta kendi kendine bir hikâyesini yapmak istiyordu; olmuyordu. Öyle ki bazen bir saniye evvel ne düşündüğünü unutuveriyor, uykuya dalarken olduğu gibi ipin ucunu bir türlü yakalayamıyordu

.

Çocuğu ölmüş buldu. Komşular yemek göndermişlerdi. Halası ile oturup adeta sakin yediler. Kendileri sofrada idi. İçeriden bir kadın sesi bir şeyler okuyordu.

Emin içinde bir isyan duydu:

— Ben gidiyorum hala, dedi. Bir hava alayım.

Fakat Emin bu akşam İstanbul'un içinde aradığı havayı bulamadı. Emin otuz altı yaşında idi. Kalın bir yapılışı vardı. Yüzü adeta güzeldi. Bol ve hırpani elbiselerinin içinde mahzun, iyi ve kuvvetli bir insan tesiri verirdi herkese...

Emin köprübaşında dolaştı. Artık bu hırsızlık etmek için son sebep de elden gitmişti. Şimdi maaşıyla geçinebilirdi. Bütün zevki akşamlan fitil oynamaktı. Cıgara içmezdi. Rakı ısmarlarlarsa -ki ekseriya ısmarlarlardı- içerdi. Rakı içince Emin kekemeleşirdi. Rakı ısmarlayanı bütün kalbi ve ruhuyla dinlerdi. Kimseye anlatılmayacak şeyleri anlatmak isteyenlerin rakı ısmarlayacak adamlarından olduğu için Emin; İstanbul'un bütün meyhanelerini bilirdi.

Büyük kahverengi gözleri hayretle neler dinlememişti? Ne kahramanlıklar, ne dertler, ne aşk hikâyeleri, ne alçaklıklar, ne rezillikler... Hepsini; kahramanlıkları da, rezaleti de aynı büyük ve hayretle dolu iyi gözlerle dinlemiş ve anlamamıştı ki, bu anlatılanlardan bir tanesini ertesi gün başkasına anlatsın.

Böyle adam kendisine rakı ısmarlatacak adam mı bulamaz?

Emin'in halası da bir sene sonra öldü. Tophane yukarılarında taştan bir binada oturuyordu. Bu binanın iki odası vardı. Galiba halasınındı ama, Emin kendi üstüne yaptırmıştı. Emin halasına bütün ömrünce baktığı halde daima bu evde bir öksüz gibi kalmıştı. Hele karısı, bu şimdi mezarlığa götürdüğü ve çok korktuğu halasından neler çekmişti.

Emin odalardan birini kiraya verdi. Akşamları gelip yatıyor, sanki ta senelerden beri bu şekilde yaşadığını sanıyordu. Bir rüya görmüş... Evlenmiş, çocukları olmuştu. Ya neredelerdi?

Emin bir yaz günü doldurduğu çantayı alıp gitti. Birkaç gün sonra yakaladılar. Paraları istirdat edildi. Kendisi Tıbbı Adli'ye gönderildi. Akli muvazenesi pek sağlam bulunmadığı için serbest bırakıldı.

Bu para ile Emin ne yapacağını kimseye söylemedi. Yalnız bir baba tavrıyla yanına yaklaşan bir Tıbbı Adli doktoruna:

— Doktor bey! Doktor bey! Ben bu para ile dünyayı satın alacaktım, dedi.

İşte kahvenin bir köşesinde bu perişan, saçı başı birbirine karışmış, iyi yüzlü insan, dünyayı satın almak isteyen adamdır.

Diğer Hikâyeleri

 

Sait Faik Abasıyanık Hayatı Edebi Kişiliği Eserler

Sait Faik 'in Lüzumsuz Adam Kitabı - İnceleme ve Öykünün Metni

Sait Faik’in Havuz Başı Öyküsü Konusu Metni ve Kitabı

Projektörcü Öyüküsü ve Sait Faik Abasıyanık

Sait Faik'in Hancının Karısı Adlı Öyküsü Hakkında ve Metni

Sait Faik'in Meserret Oteli İnceleme Özeti ve Metni

Semaver Kitabı ve Öyküsü Hakkında Özeti Metni Sait Faik Abasıyanık

Mahalle Kahvesi Hakkında Özeti Tam Metni Sait Faik Hakkında

Sait Faik 'in Lüzumsuz Adam Kitabı - İnceleme ve Öykünün Metni

Sarnıç Öyküsü Metni ve Kitabı İle Sait Fai

Sait Faik Abasıyanık Sinagrit Baba İncelemesi ve Tam Metni

Zemberek Öyküsü Hakkında Metni ve Sait Faik Abasıyanık

Yani Usta Öyküsü ve Sait Faik

Yalnızlığın Yarattığı İnsan Öyküsü Konusu Metni ve Sait

Şehri Unutan Adam Konusu Özeti Metni ve Sait Faik

Şahmerdan Kitabı ve Sait Faik Abasıyanık Hakkında

Satılık Dünya Öyküsü ve Metni ile Sait Faik

Sait Faik Haritada Bir Nokta Metni ve Değerlendirme

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar