- Osmanlıca yazılışı dürd: درد
- Osmanlıca yazılışı dürde: درده
- Osmanlıca yazılışı : Dürd –-i Mey - می درد
Farsçadan divan şiirine girmiş olan dürd
“ درد “ kelimesi çöküntü, tortu , "şarap balçığı "demektir. Dolayısı ile kadehin son yudumu anlamına gelen cur’a kelimesi ile yakın anlamlıdır. Çünkü kadehin son yudumu da tortuludur. ( Bkz:
Cür'a ( Divan Şirinde Son Yudum ve Cür'a dökmek ) ) Dürd –-i Mey - می
درد- ise kadehin son tortusu artığı anlamına gelir. Çür’a divan şiirinde kadehin dibinde kalan son yudumluk tortuya veya yuduma denir. Eski devirlerde şarap içenlerin kadehlerin dibinde bir yudum cür’a bıraktıkları bilinmektedir ve bunun özel bir anlamı vardır. Eskiden şarap içenler kadehin dibinde mutlaka bir yudum şarap bırakırlar bu yudumu da şarabın mucidi olarak kabul ettikleri,
[1] pirleri olarak gördükleri Cem ‘in ruhuna ve diğer şarapçıların ruhuna gitsin diyerek toprağa dökerlermiş.
[2] ( Bkz
Cem - Cemşid-i Hurşit ( Divan Şiirinde Cem ve Tüm Özellikleri ))
[3]
Bezm-i dünyanın Hayali çekti seyrinden ayağ.
Hayali dünya meclisinden elini eteğini çekti, meyhanede oturanlardan biri gibi kaldı.
Sabûh için mana dürd-i mey-i şebâne yeter
Eser ki var harâb olmağa behâne yeter Avni
Ne bilürmüş zahid Kadr-i dürd ü mey – i nabi
Öyle bir kûr- dile kuhl-u başar vermezler Mezaki
Zahitler şarabın dibindeki tortunun kıymetini ne bilsin Öyle bir kalp körüne göz sürmesi vermezler.
Dûr istemen zemânı mey neş'esin başumdan.
Toprağ olanda yâ Râb dürd-i mey et gubârum. Fuzûlî
Başımdan şarap neşesinin uzak olmasını hiçbir zaman istemem. Ya Rabbi! ölüp toprak olduğumda tozumu şarap tortusu yap.
Takdîr ile sübha olsa dürd-i mey-i nâb.
Zâhid ele aldukca ola mest ü harâb. Rindî Çelebi
Bu dürd ü bu safi deme dönsün piyale gam yeme
Kanun-u devr-i daime uy sen de mey sun dembedem Nefi.
(Bu tortulu, bu saf deme, kadeh dönsün, gam yeme, ebedi dönüş kanununa sen de uy, boyuna şarap sun.)
Galiba bir ehl-i dil toprağıdır dürd i şarap
Kim kılup hürmet binalar dutmuş üstüne habbab Fuzuli
Galiba şarabın tortusu bir ehli dilin mezar toprağıdır. Şarabın üstündeki habbeler kabarcıklar topanıp ona hürmeten üstünde kubbeler kurmuştur.
Mesihasuz olan dürdü etıbba ruh yazmışlar
Leb-i la’lin nemek – paş-ı dıl-i mecruh yazmışlar. NailiHıristiyanlara göre şarab Mesih’e neşe veren bir şey olarak düşünülür ve haram değildir. Mesih’e neşe veren şarap tortusuna tabipler ruh demişler, la’l renkli dudaklarını da yaralı kalplere tuz döken olarak yazmışlar.
LÂY VE LAYHAR Osmanlıca yazılışı: Lây-hâr لايخوار.
Lây: Kelimesi de dürt ile aynı anlama gelir. Yani dürd ve cur’a gibi tortu, çöküntü, artık kalan anlamındadır. Fakat lay: kahve telvesi gibi kahvenin dibinde kalan telve tortu demektir.
[4] Aynı zamanda yenmiş üzüm salkımlarından artık kalan çer çöp veya yenemeyen bozuk üzüm artıklarına da dendiği anlaşılmaktadır. ( Bkz
Külhani-i Layhar Kimdir Kıssa ve Şiirlerde Layhar ve Senai-
HÂKİM SENÂÎ Kimdir Senai ve Layhar Kıssaları )
Lâyhar ise kelime manası ile tortu yiyen, tortu içen anlamına gelir. Buna rağmen lây kelimesini şairlerimiz şarabın dibinde kalan artık, tortu manasında da kullanmışlardır.
Tarik-i fakada hem keşf olup Senai’ye
Cenabi külhani Lâyhara dek gideriz. Naili
Tarikat ( çilegâhında ) ve yoksulluk yolunda Hace Senai’ye ayak uydurur onun yolundan gideriz. Başımızdan tacı atar Layhar’a dek gideriz. ( Şarabın sonuna kadar da içeriz anlamı da vardır.)
Eğer ki ben değilim bade nuş – u bezm –i visal
Huda’ya hamd ki sermest –i sağar –ı lâyım Veled Çelebi