Eşref Üren Hayatı ve Ressamlığı

26.06.2012




Eşref Üren

Eşref Üren (d. 1897 Nişantaşı İstanbul ö. 1984 Ankara) Türk ressam, yazar

1897 yılında İstanbul’un Nişantaşı semtinde dünyaya gelmiştir. Babası Sultan II. Abdülhamid’in yakın dostu Fehim Paşa’dır. İlkokulda mahalle mektebine gitmiş, daha sonra Galatasaray Lisesi’ne devam etmiştir. Galatasaray lisesine devam ederken Eşref Üren ve ailesi Bursa'ya göçmek durumunda kalmıştır. İlk ve orta öğrenimini İstanbul'da   tamamlayan Eşref Üren,   ailesinin Bursa'ya taşınmasıyla Galatasaray Lisesi'ni bırakarak Bursa Tarım Okulu'nda öğrenimine başlar.
[1]  Bursa'da iken I. Dünya Savaşı'nın başlamış Eşref Üren de seferberlik yıllarında  Yedek Teğmen olarak askere alınmıştı. Fakat  bir yıl sonra terhis olarak  Bursa'ya  geri döndü.[2][3]

Bir süre, hükümetin düzenlediği süt ürünleri kursuna katılarak, almış olduğu tarım eğitimini pekiştirmiş olan Eşref Üren, edebiyatı çok sevmekte sürekli okumaktadır.
[4] 
Bursa'da yaşarken
 İbrahim Çallı  ,  Bursa'ya gelmiş ve Yeşil Türbe'ye bakarak peyzajını yaptığı sırada  İbrahim Çallı 'yı Yeşil Türbenin önünde görmüş ve tanımıştı. Edebiyata heveslenmek üzere fikirler geliştirdiği sırada bir anda ressam olmaya kararını vermişti. Eşref Üren ressam olmaya karar verdiği bu anısını daha sonraki günlerinde şu şekilde anlatmıştır.  "Birinci Umumi Harb"ten Mülazim-i Sani (Yedek Teğmen) olarak terhis edildim. Bursa'ya annemin yanına geldim. O günlerde edebiyata heves etmiştim. Bir şeyler yazmıyordum ama üç dört edebiyat dergisi okuyordum. Akşamüzeri de canım sıkılınca bir gezinti yeri vardı Bursa'da oraya gidip hava alıyordum. Bir gün yine gittim baktım bir kalabalık var. Bir adam oturmuş resim yapıyor. Yırtık çorapları pabucundan çıkmış. İyice yaklaştım. Yeşil Türbe'ye doğru oturmuş peyzaj çalışıyordu. Resme baktım Yeşil Türbe'den daha güzeldi. Orada ressam olmaya karar verdim. Sabaha kadar sağımdan soluma dönüp durdum. Sabah kalktım anneme:
-Ben İstanbul'a gidiyorum. Dedim. -Ne yapacaksın? Dedi. -Sanayi-i Nefise'ye gideceğim. Dedim
.[5]

Sanayi-i Nefise' mektebine gittiğinde büyük bir hayal kırklığı yaşayacaktı. Okul idaresi resim eğitimi için başvuran Eşref Üren'i "Yaşı Büyük" diye okula almamışlardı. Bu tepkiden yılmayan  Eşref Üren, 1919'dan 1922'ye kadar "Misafir Öğrenci"" olarak  bu okula devam ederek resim eğitimi almanın yolunu bulmuştu.
[6]

 Okulda  
Hikmet Onat ve İbrahim Çallı 'nın öğrencisi oldu ise de, okuldaki eğitimi "Tekdüze" bularak, ayrıldı Feyhaman Duran , İbrahim Çallı ve Muazzez Bey'den [7]özel resim dersleri aldı. 1925 yılında yeniden Sanayi-i Nefise'ye dönerek asil öğrenci olarak kaydoldu. Atölye hocası İbrahim Çallı'nın "Olmuyor Eşref olmuyor" sözleri O'nu her ne kadar üzdü ise de, daha çok çalışması gerektiği yönünde de hırslandırdı.  Böylece İbrahim Çallı,  Feyhaman Duran ,  Hikmet Onat ,   Nazmi Ziya Güran,  Namık İsmail Hüseyin Avni Lifij Şevket Dağ  , Mehmet Ruhi Arel  , Ali Sami Boyar gibi Cumhuriyet döneminin ilk ve en önemli ressamları arasına girdi.

Daha sonraları aynı hocası "Eşref'in şu peyzajı Mozart kadar duygulu" sözleri ile "Onore" ettiği anlar da oluyordu. [8]

1928'de resim alanında  kendisini geliştirmek üzere Paris'e gitti. André Lhote Atölyesi'nde çalıştı. Paris Modern Sanat Müzesi'nde İzlenimci ve Sembolist'lerin yapıtlarını inceleme ve gözleme olanağı buldu.
[9]

1929 yılında yurda döndü. 1930-1938 yılları arasında Erzurum ve Sivas Öğretmen Okullarında resim öğretmeni olarak çalıştı. 1938'de eşi ile birlikte tekrar gittiği Paris'ten dönüşünde Ankara Atatürk Lisesi'ne atandı.1940'lı yıllardan sonra Ankara'ya yerleşti. Ankara'da Cebeci ve Kurtuluş semtlerinin resimlerini çizdi. Türkiye'de ve yurtdışında birçok kişisel sergi açtı ve ödüller kazandı.
[10]


D Grubu'nun Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki sergisine katıldı ve gruba üye olup, grupla ilgili yazılar yazdı. Halkevlerinin düzenlediği "Yurt Gezileri"'ne katıldı. 1940 yılında Yozgat'a 1943'te ise Ağrı'ya gitti. Yurt Gezileri'nde yaptığı eserleri ile sergilere katıldı.

1955 yılında devlet memurluğundan emekli oldu ama 1956'dan 1968 yılına kadar Ankara Maarif Kolej'inde ve Ankara Atatürk Lisesinde resim öğretmenliğini sürdüren Eşref Üren, aynı zamanda 1932 yılında Milliyet Gazetesi’nde başladığı yazılarını dönemin çeşitli yayın organlarında 1984 yılına devam ettirdi.
Eşref Üren İzlenimci olduğu ile ilgili yorumlara; "
Benimle izlenimciler arasındaki bağ; yalnızca uyum, yani renklerin birbirlerini kabul etmesi ve uyuşması yönündedir. Kısaca yakınlık varsayılır. Fakat bu beni bir "İzlenimci" yapmak için yeterli değildir. Havada perspektif ve güneş ile işiğin ele alınışı beni başka bir yere koyar ve beni bana yaklaştırır" [11] sözleri ile açıklık getirir.

1955’te lise öğretmenliğinden emekli olduktan sonra Ankara Maarif Koleji’nde dışarıdan  resim dersleri vermeyi sürdürmüş, eğitimcilik ve resim öğretmenliğinden kopmamaya çalışmıştır. Bütün bu emekleri  ancak 1964 yılından sonra değer görmeye başlar ve 1964’teki Devlet Resim ve Heykel Yarışması’nda birincilik ödülü kazanmayı başarmıştır. Ölümüne çok yakın kaldığı sıralarda  Eşref Üren’e1981’de Devlet Sanatçısı unvanı verilerek bir kaç yıl için de olsa onore edilmiştir.

Eşref Üren 1984 yılında  hayata veda ederken ardında yüzlerce eser bırakıp gitmiştir.

 


SANATÇI KİŞİLİĞİ

Bir açık hava açık hava ve doğa  ressamı olarak tanınan Eşref Üren,  yazdığı yazılarla da görüşlerini sanat camiasıyla paylaşmaya çalışmıştır. Bu bakımdan Eşref Üren'i hem ressam hem de bir yazar olarak tanımlamakta fayda vardır.  1960lı yılların sonundan itibaren resimlerinde  "lirik soyutlamalar"  yönelmesine rağmen, yaşamı boyunca "doğa sanatçısı"  ve bir doğa ressamı olarak tanınmış bir sanatçıdır.  Duygulu, şiirsel peyzaj resminin ustaları arasında görülen ressam, esnek, yumuşak ve uyumlu çizgi ve renk uygulayıcısıdır.
[12]

Yapıtları Venedik Bienali’nde Paris’te UNESCO’da San Francisco ve Atina’da sergilenen Üren Paris’te kaldığı yıllarda Cezanne’ın yapımcı eğiliminden etkilenmiştir. Portre ve natürmort alanında çalışmaları olsa da daha çok kent dokusunu yansıttığı manzara resimleriyle tanınmıştır. Eşref Üren Türkiye'de ve yurt dışında birçok kişisel sergi açmış ve ödüller kazanmıştır.

Genellikle açık hava ressamı olarak tanınan Eşref Üren çeşitli yayınlarda çıkan yazıları ve halkla kurduğu güçlü iletişim sayesinde sanat konuları üzerinde düşünmeye özendirme çabalarında bulundu. 1960'lı yılların sonunda "lirik soyutlamalar" içeren çalışmalara yönelmesine rağmen yaşamı boyunca "doğa sanatçısı" olarak tanınmıştır.  Eşref Üren resimlerinde duyguyu ele alan bir ressamdır. Peyzaj ustaları arasında görülen ressam; esnek yumuşak ve uyumlu çizgi ve renk kullanımıyla dikkatleri üzerine çekmiştir.

Eşref Üren'in en tanınmış eserleri arasında "Ankara'da Kış Gençlik Parkı" "Beynam Ormanları" " Karadeniz Kadınları "ve" Paris"  sayılabilir. 


Ödülleri 


1942 4. Devlet Resim Heykel Sergisi Üçüncülük Ödülü
1945 7. Devlet Resim Heykel Sergisi İkincilik Ödülü
1964 25. Devlet Resim Heykel Sergisi Birincilik Ödülü



Kaynakçamız

[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/E%C5%9Fref_%C3%9Cren

[2] Eşref Üren". T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü. 16 Ekim 2017 tarihinde

[3] https://tr.wikipedia.org/wiki/E%C5%9Fref_%C3%9Cren

[4] ww.rehberim.net/forum/sanat-425/72309-esref-uren-1897-1984-a.html

[5] SEZGİN, Dinçer; “İnatlarla Doğan Bir Eşref Üren”, Artist, s. 14

[6] ww.rehberim.net/forum/sanat-425/72309-esref-uren-1897-1984-a.html

[7] http://www.turkishpaintings.com/index.php?p=37&l=1&modPainters_artistDetailID=37

[8] https://tr.wikipedia.org/wiki/E%C5%9Fref_%C3%9Cren

[9] https://tr.wikipedia.org/wiki/E%C5%9Fref_%C3%9Cren

[10] https://www.delinetciler.net/forum/ressamlar/16182-esref-uren-1897-a.html

[11] https://tr.wikipedia.org/wiki/E%C5%9Fref_%C3%9Cren#:~

[12] https://www.delinetciler.net/forum/ressamlar/16182-esref-uren-1897-a.html 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar