Feyhaman Duran Hayatı Sanatı ve Tabloları

02.02.2012

     

 

Feyhaman DURAN Resimleri

FEYHAMAN DURAN 

(d. 1886, Kadıköy, İstanbul, Türkiye - ö. 6 Mayıs 1970 -İstanbul), Çallı Kuşağı Türk portre ressamı ve hattat.

Asıl ve tam adı İbrahim Müslühiddin Feyhaman Duran'dır. Türk Resim Sanatı'nda,  Atatürk ve İnönü portreleriyle ülkemizdeki portre sanatının ilk ve en önemli temsilcisi dir.[1]

Babası, eski adı “Rüsamat Emaneti” olan gümrükler memuru Şair Süleyman Hayri Bey’dir. Annesi ise

Kayseri’nin Tavalsun Karyesi eşrafından Kaymakam Kürt Abdülkadir Efendi ile Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın sülalesinden gelen Fatma Hanım’dır.[2] Büyük kayınpederi ise ünlü hattat Yahya Hilmi Efendidir.[3]  Anne ve babasını kaybettikten sonra Dedesi Duran Çavuş onu yetiştirmiştir.

1886’da İstanbul-Kadıköy’de Osmanağa Mahallesi’nde dünyaya gelmiştir. Feyhaman Duran'ın, annesi o henüz altı yaşında iken vefat etmiş ama ölmeden evvel resim ve hat çalışmalarında yeteneği olduğunu anladığı oğlunun Galatasaray Lisesi Resim bölümüne gitmesini vasiyet etmiştir. Babası,  Süleyman Hayri Bey ‘de bu vasiyeti yerine getirecektir. 1895 yılında, günümüzdeki adı Galatasaray Lisesi olan, Galata Sarayı Hümayun Mektebi'ne kaydettirir.

Feyhaman Duran bu okulda ressam Şevket Dağ,  Tevfik Fikret ve Viçen Arslanyan Efendi'nin öğrencisi oldu. Okulda tarama kalem ve çini mürekkebiyle, daha sonra da yağlıboya resimleriyle dikkat çekti ve özellikle Hüsnü Hat, yani güzel yazı dersinde başarılı olur çünkü dedesi Yahya Hilmi Efendi’de ünlü bir hattattır. Bu yıllarda Abdurrahman Şeref Bey ve arkasından  Tevfik Fikret zamanın Galatasaray Lisesi müdürleridir. 1895 ‘de Tevfik Fikret istifa edince [4]müdürlüğe Abdurrahman Şeref Bey gelmiş ve Feyhaman Duran’ı manevi himayesine almıştır. Hüsnü hat dersini hocası hattat Tahsin Bey’de almakta bir yandan bu geleneksel el sanatlarının tüm inceliklerini uygulamakta, diğer yandan da resim eğitimi almaktadır.   Bu okuldaki öğretmenleri Ressam Viçen Arslanyan,   Tevfik Fikret ve  Şevket Dağ ’dır. Bu lisenin henüz ilk yıllarında portre yapmaya özel ilgi duymuş arkadaşlarının portrelerini yapmaya başlamıştır.[5]

 1908 yılında okulu bitirir bitirmez Bab-ı Ali'ye kâtip olarak girmiş, kısa süren bu görevin ardından, aynı yıl Galatasaray Sultanisi’nde öğretmen olarak göreve başlamıştır. Bu yıllarda Abbas Halim Paşa ile tanışması yaşamının değişmesine neden olacaktır. Kızlarının portrelerini yaptığı Mısır Valisi Abbas Halim Paşa ve öğretmenleri Virçen Arslanyan ile Şevket Dağ, resim öğrenimi için onu Avrupa’ya göndermeye gayret ederler. Abbas Halim Paşa'nın da desteklemesine rağmen yalnızca Sanayi-i Nefise mezunları Avrupa’ya gönderildiği için bu teşebbüs gerçekleşmez. Bunun üzerine Abbas Halim Paşa tüm masraflarını cebinden karşılayarak resim öğrenimi yapması için onu Paris'e göndermiştir.[6] Paris’e gönderilmesini sağlayan iltifatlarına ve büyük desteklerine mazhar olduğu Abbas Halim Paşa ile tanışmasını şu şeklide anlatmıştır: " Galatasaray Lisesi’nde resim öğretmeniydim, bir gün tanıdığım bir hanımefendiye resmini yapmayı teklif ettim. Bana: ‘ben yaşlıyım ne olacak resmimi yapıp ta? Onun yerine şu küçük kız çocuğunun resmini yap!’ diyerek çantasından küçük bir kız çocuğunun resmini çıkarıp verdi. Bu resmi bir portre haline getirdim. Çocuğu tanımıyordum. Sonradan bunun Prens Abbas Halim Paşa’nın dördüncü kızları olduğunu öğrendim. Paşa, bu resim üzerine öteki beş kızının ve bazı tanıdıklarının daha resmini yaptırdı, takdirlerini kazandım, böylece kendileri tarafından ve bütün masraflarım karşılanarak Paris’e öğrenime gönderildim. Bu vesileyle hayatımda mutlu bir dönüm noktası olmuştur. "[7]

Mısır Valisi Abbas Halim Paşa tarafından Paris’e gönderilen Duran, iki yıl Julian Akademisi’nde Laurens atölyesinde çalışır.  Paris Güzel Sanatlar Akademisinde ve Paul Richet’nin yanında anatomi bilgisini geliştirmiş, bir ara Süsleme Sanatları Okulunda çalışmış, daha sonra Julian akademisinde Jean- Paul Laurens ve Albert Laurens gibi akademik ressamların yanında eğitim görmüştür. Daha sonra Ecole des Beaux-Art’da Cormon atölyesine katılır. Feyhaman’ın Paris’e gittiği yıl, İstanbul  Sanayi-i Nefise Mektebini bitiren İbrahim Çallı,  Nazmi Ziya Güran ,   Hikmet Onat  ve Mehmet Ruhi Arel de oradadır.

 1913 - 1914 yıllarında ise Ulusal Güzel Sanatlar Yüksek Okulunda Çallı ve arkadaşları ile Cormon’un atölyesinde eğitim görür. Bu sıralarda ortaya çıkan İzlenimcilik akımına yakınlık duymaktadır.  Feyhaman Duran “ tüm yaşamı boyunca sürdürdüğü ölçülü davranma alışkanlığını Paris'te uygulamış raya Abbas Halim Paşa'nın yardımıyla geldiğini hiç unutmamış ve kendisine gönderilen paranın yalnızca gereken kadarını harcayarak gerisini yurda döndüğünde Abbas Halim Paşa'ya geri vermişti.”[8]

1914’te Birinci Dünya Savaşı başlayınca Hikmet Onat ile birlikte Paris - Marsilya - Pire yoluyla ve “Rusya'ya altın götüren bir gemiyle[9]  İstanbul’a dönen Feyhaman,  kendisine yurt dışı eğitimi olanağı sağlayan Abbas Halim Paşa'nın evine sık sık uğramaktadır. Abbas Halim Paşa'nın evinde yapılan sanat söyleşilerine Prof. Dr. Akil Muhtar ile   Hoca Ali Rıza ‘ da katılmaktadır. Bu günlerde, portre yaparak geçinmekte iken yüksek albümin hastalığına yakalanmış Akil Muhtar'ın yardımıyla tedavi olmuştur. Böylece Prof. Dr. Akil Muhtar ile ölene kadar sürecek bir dostluk tesis ederler. [10]

1 Kasım 1914’te açılmış olan Kız Güzel Sanatlar Akademisine (İnas Sanayi-i Nefise Mektebi) “usül-ü tersim’ öğretmeni olarak atanmıştır.[11]  İ Feyhaman Duran, Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âli’sinde genç ressamların yetişmesine yardımcı olacaktır. Feyhaman Duran Resim öğrenimine başladığı yıllardan son günlerine kadar portre üzerine yoğunlaşmış bir ressamdır.

Türk Resim Sanatı Tarihi’nde portre ressamı olarak yer alır.[12]

1914 yılında Şehzade Abdülmecid Efendi'nin maddi desteği ve Ressam Ruhi’ Arel'in önerisiyle çoğunluğu Sanayi-i Nefise Mektebi mezunu  Sami Yetik Şevket Dağ     İbrahim Çallı , Agah Bey, Mehmet Ruhi Arel, Ahmet Ziya Akbulut, Halil Paşa, Hüseyin Zekai Paşa, Nazmi Ziya Güran,   Hüseyin Avni Lifij ,  Mehmet Ali Laga  gibi ressamlar tarafından Osmanlı Ressamlar Cemiyeti,    kurulmuş, [5] kendisi de bu kuruluşun en başında yer almıştır. Böylece hem Galatasaray Sergileri’ne hem de Osmanlı Ressamlar Cemiyeti ’nın sergilerine her yıl düzenli olarak katılır ve resimlerini sergiler. [13]

1914-1918 yılları arasında, Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın desteklediği Şişli Atölyesi’nde diğer 1914 kuşağı sanatçıları gibi savaş ve asker konularında resimler yapar. Kendisi de  1914 Çallı Kuşağı (Türk İzlenimcileri):   İbrahim Çallı Nazmi Ziya Güran ,  Namık İsmail ,  Hüseyin Avni Lifiç,  Sami Yetik',   Şevket Dağ,  Mehmet Ruhi Arel, Ali Sami Boyar gibi Çallı Kuşağı ressamları arasındadır.  Bu yıllar herkes için çok zordur.” Bir çift ayakkabı almakta zorlanan Feyhaman ve Çallı İbrahim'in birlikte deri ve kösele alıp bir ustadan ayakkabı dikmeyi öğrenmek istemeleri, çektikleri sıkıntıya bir örnektir.  “[14]

    

Güzide Duran'ın Portresi, 1921                                        Celaleddin Arif Bey Portresi, 1907

Harp Mecmusı’nda“Savaş Resimleri” yapmış,  Birinci Galatasaray Sergisi’nde Prof. Dr. Akil Muhtar adlı portresi ile “Gümüş Madalya” ve Zikr-i Cemil ödülünü almıştır.[15] 1922 yılında öğrencisi ve ressam Güzin Hanım ile evlenir.  Güzin Hanımla birlikte Güzin Hanım'ın dayısı ünlü müzisyen Rauf Yekta Bey'e ait olan Beylerbeyi Çakaldağı Tepesi'ndeki ahşap evde yaşamaya başlarlar.  Güzin Hanım'ın ailesinden Hattat Yahya Hilmi Efendi'den kalan Süleymaniye'deki evde yaşıyorlar  Büyükada'ya ve Anadoluhisarı'na  yazlığa gidiyorlardı.

Eşinin ve evlerinin resimlerini de yapacaktır.  Daha sonra da “Sanayii Nefıse Birliği’nin kurucuları arasına girer ve ölünceye kadar da yönetim kurulu üyeliğini sürdürür.

Eşi Güzin Hanım ile birlikte Topkapı Sarayı için resimler yapar. Arkadaşı Sami Yetik ’in “Ressamlarımız” adlı üç ciltlik kitap kapağı tasarlar.  İbrahim Çallı ve Sami Yetik ile Vezneciler’de Zühal Kırtasiye Mağazası’ndaki atölyede resim dersleri verir.[16]  Kız ve erkek Sanayi-i nefise Mekteplerinin birleştirilmesiyle 1927’de Usul-ü Tersim, 1933’te ise “Resim Atölyesi” öğretmenliğine atanır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin düzenlediği yurt gezileri kapsamında 1938 yılında Gaziantep’e gönderilir. Feyhaman Duran bu gezide on tane tablo yapmıştır.  1939 Ocak ayında İbrahim Çallı ve Ayetüllah Sümer birlikte İsmet İnönü’nün portresini yapmak üzere Ankara’ya çağrılır.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde atölye şefi olarak çok sayıda öğrenci yetiştiren sanatçının tüm yaşamı, resimden ve çok sevdiği eşi Güzin Hanım'dan oluşmuştu; işinden arta kalan zamanı evinde eşiyle ve resim yaparak değerlendiriyor, bu arada lisede resim öğretmeni olan Güzin Hanım'ın pek çok resmini yapıyordu.”[17]

1939’dan başlayarak her yıl devlet sergilerine birkaç resimle katılmaya başlar. Feyhaman ve Güzin Duran, 1943-47 yılları arasında Topkapı Sarayı Müzesi’nde çalışmalar yaparlar.8 Mayıs 1970’te ölümüne kadar da bu geleneği sürdürür. Manzara ve natürmortların yanı sıra hemen her sergide ünlü portrelerinden birini de mutlaka sergiye götürmüştür.

1945 sergisinde Topkapı Sarayı Müzesinin değişik bölümlerini konu alan resimlerin arasında Şevket Dağ portresini, bir yıl sonra İ. Hakkı Altın benzer portresini sergilemiştir.

1911 tarihi taşıyan kendi portresiyle 1922' de evlendiği eşi ressam Güzin Duran’ ın, Dr. Akil Muhtar’ın annesinin (1916), Kerime Salahor Hanımın (1924), Hattat Rifat Efendinin (1948), şimdi İstanbul Resim ve Heykel Müzesinde bulunan ressam Halil Paşa'nın ve Osman Çavuşun (1930) portreleri, ayrıca grup portrelerinden Sami Yetik'in, Şevket Dağ , Hikmet Onat, İbrahim Çallı ve kendisini bir arada gösteren Ressamlar Grubu, bu daldaki yapıtlarından birkaçıdır.[18]

1951 yılında emekli olur. Emekliliğinde çalışmalarını sürdürdüğü Beyazıt’daki evini Müze olarak İstanbul Üniversitesi’ne bağışlar. 1914 Çallı Kuşağı içinde yer alan Sanatçı, 6 Mayıs 1970'te [19]İstanbul’da 84 yaşında iken vefat etmiştir.

     

Dr. Akil Muhtar Portresi, 1916

SANATÇI KİŞİLİĞİ

Feyhaman Duran, Türk Resim tarihinin ilk önemli portre ressamı olmuştur. Buna rağmen manzara, natürmort ve iç mekân resimlerinde de önemli bir sanatçıdır.  Lakin Feyhaman Duran, eleştirmenler tarafından ilk ve en önemli portre ressamımız olarak ilan edilmiştir. Atatürk ve İnönü portreleriyle ün kazanmış ama bu liderler dışında da pek çok portre yapmıştır. Adil Muhtar portresi Türk Resmine ışık tutan bir yapıt olarak yorumlanır. Nurullah Berk , ondaki portre hevesinin Galatasaray Sultanisindeki ilk yıllar da belirdiğini ve karakalemle arkadaşlarının portrelerini, karikatürlerini çizdiğini yazar. (50 Yılın Türk Resim ve Heykeli, 1973).[20]

Kaya Özsezgin, Feyhaman Duran'ın Sanatçı kişiliği hakkında şunları yazar: "Feyhaman’ın sanatının temel özellikleri, doğaya uyumun izlenimci bir paletle kolayca ve kendiliğinden bütünleşen boyutları içinde yatmaktadır. Işıklı renkler arasında özgürce gezinen fırça tuşlarına karşın, her şey onun resimlerinde ölçülü bir yaklaşımın gereklerine göre düzenlenmiştir. Sanatta rastlantının yerine inanmaz; işi rastlantıya bırakmaktan titizlikle kaçınır. Ona göre rastlantılar, kolay göründüğü halde çizilmesi güç olan birer ‘sehli mümteni’dir ancak. Portreye gelince, o başlı başına çözümü güç bir sorundur. Portrede bir ‘kalıp”, bir de anlam vardır; bunların ikisinin de bir arada bulunması gerekir. Feyhaman’ın portresini çizdiği kişileri, kendi çevresinden ve yakın dostları arasından seçmiş olması, bu, bakımdan boşuna değildir. Biz onun portrelerinde, modelin fizik yapısını izlemekle kalmaz, o fiziğin gerisindeki kişisel anlamı da tuvale yansımış olarak buluruz.".[21]

Kaya Özsezgin adı geçen yazısında devamla : "Feyhaman gibi, çağdaşı olan birçok Türk sanatçısı da portre çizmişti. Ne var ki hiçbiri, Feyhaman’ın bu dalda bağlandığı temel ilkeleri yaygın bir ilgi alanına dönüştürme çabasını göstermemişlerdi. Örneğin Çallıda ve Namık İsmail’de portre, etkin bir Resim  türü olarak karşımıza çıkmaz. Onlarda portre, natürmort ya da manzara yanında, nicelik ve nitelik yönünden bu türleri aşan bir boyut kazanamamıştı"[22] demektedir.

Arif Kaptan bir yazısında (Ankara Sanat: 50,. 1970) genç yaşlarda tanıdığı Feyhaman Duran’ı şöyle tanıtıyor: ‘Ortadan biraz yüksekçe boylu, büyükçe başlı, saçları her zaman tertemiz alnının üstüne düşmeye hazır, bir çocuk ruhu yansıtan kestane rengi gözlerindeki sevgi dolu pırıltılarla insanın içine güven veren bir bakışı, tatlı ve heyecanlı bir konuşman vardı. Süleymaniye de evimizin arkasındaki dar bir sokakta, bahçe içinde bir evde otururdu. Ahşap, baba yadigârı eski bir evdi bu. Resimleri çalışma odasının sınırlarından dışarı taşmış, öteki odalara, hatta merdivenin duvarlarına kadar yayılmıştı. Eski ünlü Hattatların çeşitli karakterdeki yazılarına olan tutkusu, duvarlardaki İmad, Hafız Osman, Yesari ve Hacı Kamil Akdik gibi ustaların levhalarından belli oluyordu. Daha sonraları hoca, içinde rahatça yayılabileceği bir atölye yaptırdı evinin bahçesine. Güzel Sanatlar Akademisindeki derslerinin dışında hocayı, yaz aylarında Çengelköy’de ki evinde, kış aylarında Süleymaniye’deki o sevimli atölyesinde her zaman bulmak mümkündü.  Resim yapmaktan gayri bir şeye tutkusu olduğunu hiç görmedim.’

Portrelerinin yanı sıra natürmortları ve manzara konulu Resimleri de önemli bir yer tutar. Portrede zorunlu olarak desene ve yapıya bağlı kalan Feyhaman, manzara ve natürmortlarında yer yer coşkulu üslup biçimlerine kayan özgür ve işlek bir palet kullanmıştır. Göksu Deresi, Anadoluhisarı, Büyükada ve Heybeliada, manzara resimlerinde en çok işlediği konular arasındadır. Ölümünden bir yıl önce, 1969’ daki devlet sergisinde son örneklerinden birini gösterdiği beyaz manolyalar, natürmortlarına sıkça konu olmuştur. 1940’larda Topkapı Sarayı’nın içinden çalıştığı ve ilk kez 1945’te sergilediği resimlerinin yanı sıra 1948 tarihli Barbaros’un Beşiktaştaki türbesinden iç görünüşü konu alan tablo, onun bilinen yaklaşımları dışındaki başlıca yapıtlarıdır. [23]

Pertev Boyar “Türk Ressamları (1948) adlı kitabında, Feyhaman’ın peyzajları ve natürmortlarıyla izlenimciliğin etkisine bağlı bulunduğunu belirtir, “çok kuvvetli ve şeffaf” renklerle işlediği çiçek konulu resimlerini “câzip” olarak niteler. Celal Esat Arseven ise “Türk Sanatı Tarihi”nde (C: 111, F: 111) o zamana kadar portrenin genellikle fotoğraftan yararlanılarak yapıldığını, Feyhaman’ın bu resim türüne bir “sanat mahiyeti” ve “renk şeffaflığı” kattığı için bir yenilik getirdiğini belirtir.

 

    

Hattat Rıfat Efendi                                                                   Safiye Ayla 

Kaynakça

 

  • [1] Feyhaman Duran". Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü. 24 Nisan 2008 tarihinde erişilmiştir.
  • [2] Prof.Dr. Gül İrepoğlu, http://www.antikalar.com/turk-resimde-bir-temel-tasi-feyhaman-duran
  • [3] https://sakipsabancimuzesi.org/tr/sayfa/sergiler/feyhaman-duran-iki-dunya-arasinda
  • [4]https://edebiyatvesanatakademisi.com/servet-i-funun-fecr-i-ati/tevfik-fikret-hayati-ve-eserleri/754
  • [5] Kaya Özsezgin,Feyhaman Duran, felsefeekibi.com/sanat/isimle
  • [6] Saim Kutsav. "Feyhaman Duran". Ankara Sanat 1966, S.5, s.13. 24 Nisan 2008 tarihinde erişilmiştir
  • [7] Saim Kutsav. "Feyhaman Duran". Ankara Sanat 1966, S.5, s.13. 24 Nisan 2008 tarihinde erişilmiştir
  • [8] Prof.Dr. Gül İrepoğlu, Türk Resimde Bir Temel Taşı : Feyhaman Duran, http://www.antikalar.com/
  • [9] Prof.Dr. Gül İrepoğlu, Türk Resimde Bir Temel Taşı : Feyhaman Duran, http://www.antikalar.com/
  • [10] Prof.Dr. Gül İrepoğlu, Türk Resimde Bir Temel Taşı : Feyhaman Duran, http://www.antikalar.com/
  • [11] Kaya Özsezgin,Feyhaman Duran, felsefeekibi.com/sanat/isimle
  • [12] Anonim, Feyhaman Duran, https://turkiyekulturportali.gov.tr/Sayfalar/Kim,01-02-2012, son erişim
  • [13] https://edebiyatvesanatakademisi.com/turk-ressamlar/hikmet-onat-hayati-resim-sanati-ve-taplolari/2035
  • [14] Prof.Dr. Gül İrepoğlu, Türk Resimde Bir Temel Taşı : Feyhaman Duran, http://www.antikalar.com/
  • [15] Anonim, Feyhaman Duran, https://turkiyekulturportali.gov.tr/Sayfalar/Kim,01-02-2012, son erişim
  • [16] https://tr.wikipedia.org/wiki/Feyhaman_Duran
  • [17] Prof.Dr. Gül İrepoğlu, Türk Resimde Bir Temel Taşı : Feyhaman Duran, http://www.antikalar.com/
  • [18] Kaya Özsezgin,Feyhaman Duran, felsefeekibi.com/sanat/isimle
  • [19] https://tr.wikipedia.org/wiki/Feyhaman_Duran
  • [20] Nurullah Berk, 50 Yılın Türk Resim ve Heykeli, 1973
  • [21] Kaya Özsezgin,Feyhaman Duran, felsefeekibi.com/sanat/isimle
  • [22] Kaya Özsezgin,Feyhaman Duran, felsefeekibi.com/sanat/isimle
  • [23] Kaya Özsezgin,Feyhaman Duran, felsefeekibi.com/sanat/isimle

      

 İLGİ DUYABİLECEĞİNİZ  LİNKLER

1914 Çallı Kuşağı (Türk İzlenimcileri):   İbrahim ÇallıFeyhaman Duran  ,  Hikmet Onat Nazmi Ziya Güran ,  Namık İsmail ,  Hüseyin Avni Lifiç,  Sami Yetik',   Şevket Dağ,  Mehmet Ruhi Arel, Ali Sami Boyar

 Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği kurucuları :   Refik Epikman ,  Cevat Dereli  ,  Şeref Akdik , Mahmut Cûda,  Nurullah Berk  Hale Asaf , Ali Avni Çelebi  ,  Zeki Kocamemi  Muhittin Sebati  , Ratip Aşir AcudoğlU

Not: Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, Resim,Tablo, kaligrafi, ebru, Fotoğraf, minyatür, hat, sedef, el işi, oya, bezeme, Telkari, kazaziye  benzeri çalışma  ve araştırmalarınızı, sitemize üye olarak ,  bize başvurarak ESA'da paylaşarak kültürümüze katkıda bulunabilir, kendinizi ve ürünlerinizi tanıtabilirisiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya [email protected]

                                                                        

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar