İrem Bağı Nedir Şiirde Bağ-ı İrem

30.05.2017

Sharie Hatchett Bohlmann (Amerika), https://tr.pinterest.com/pin/403987029072471793/

 

İrem Bağı

Âd kavmi hükümdarı Şeddâd tarafından, cennete benzetilerek Şam'da veya Yemen'de yapıldığı söylenen cennet bahçesi benzeri efsanevi bahçe.

Osmanlıca yazılışı:  irem :  ارم 

İrem Bağı ve Efsaneleri

İrem: Şeddad adındaki padişahın cenneti taklit ederek yaptırdığı bahçedir. Kur’an’da da sözü edilen Ad kavmi ve reisi Şeddad’ın yaptırdığı efsanevi yapay cennet bahçesidir. İrem’in Yemen’de Hadramut ile San‘a arasında Şeddâd tarafından inşa ettirilen şehir olduğu rivayeti daha çok benimsenmektedir (Yâkūt, I, 155; Nüveyrî, XIII, 61-70).[1]

Kıssalara göre Ad kavmi, Nuh Peygamber  ’in oğullarından Sam'ın torunlarından Ad'ın neslidir. Bu kavim, Hud Aleyhisselam’ın peygamber olarak gönderildiği kavimdir ve isyanları yüzünden kuvvetli bir rüzgârla helak  edilmiştir. ( bkz Şeddâd İlahlık İddiası Ad Kavmi İrem ve Şam

“Âd ve Semûd Kavmi leri ve Firavun  ’la birlikte sadece bir yerde “direkleri olan, ülkelerde benzeri yaratılmamış İrem” (el-Fecr 89/6-14) bağını yaptıran kibirli hükümdar Şeddad ile Ad Kavmi ne ait olan  bir bahçedir. Şeddad ve halkı olan Ad kavmi, kudretleri, yüksek binaları, İrem Bağları ve zenginlikleri ile kibirlenerek Hud peygambere karşı gelen ve sonunda kuvvetli bir rüzgâr ile helak edilen bir kavimdir. "Yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve bizden daha kuvvetli kim var (olabilir) ki dediler." (Fussilet suresi: 15)

Şeddad ise Hûd peygamber zamanındaki Âd kavminin reisidir.  Hûd Peygambere inanmayan Şeddad bin Âd, tanrılık iddiasında da bulunmuş,  Hud Peygamber,  insanları cennetle müjdeleyince Şeddad: “  Yâ Hûd! Senin ilahın o dünyada yaptığı cennetle öğünüyorsa, ben de bu dünyada bir cennet yapayım ki, onun cennetinden daha da güzel olsun” diyerek çok güzel bir bahçeyi yapay bir cennet olarak imar ve inşa ettirmiştir.

Yemen civarında;  içinde akarsuların çağladığı, çiçek bahçelerinin, türlü türlü ağaçların,  fıskiyeli havuzların, sürü sürü davarların, su kanallarının, barajların, su depolarının, sarayların, köşklerin bulunduğu yapay bir cennet yapmış, bu efsanevi bahçeye de İrem Bağı denmiştir.

Ad kavmi,  Samed, Semû , Sada ve Heba adlı putlara tapıyordu. İri cüsseli insanlardan oluşan bu kavim,  her tür dünya nimetine kavuşmuş bereketli topraklarla, kıymetli madenlerle,  yüksek kayaları yontarak yaptıkları devasa binalarla, büyük servetlere vb sahiptiler.  “Yüksek yerlere anıtlar inşa ediyorlar, ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları yapıyorlar…  Zayıf kavimleri,  zorbalar gibi yakalıyor” (Şuara, 123-140)” Zenginlik ve kudretlerinin kibri ile diğer kavimlere işkenceler ediyorlar, onları yüksek binalarından aşağı atarak zevkleniyorlardı.[2] Hud Peygamber elli sene boyunca onları imana davet etmiş ama onlar Hud Peygamber`i dinlememişlerdi.

 

Biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değillerdir.” (Şuara, 123-140)”İslami kaynaklardaki bir kıssaya göre Hz Muaviye zamanında Şeddad’ın taş kesilmiş bedeni ve kabrinin başında da bir kitabe bulunmuştur.  Rivayetlere göre Şeddad’ın kabrindeki kitabede şunlar yazılı imiş:

Ben Âd oğlu Şeddâd’ım! Kuvvetime ve malıma dayanırdım. Dünya mülkü benimdir sanırdım. Cihan padişahları benden korkularından emrime boyun eğerlerdi! Hûd aleyhisselâm geldi. Bizi azgınlık içinde buldu. Bizi dinine davet etti. Fakat biz kuvvetimize güvendik de, onun sözüne itibar etmedik. Ona asî olduk. Sonunda gökten bir hışım indi. Ordumu da, beni de helâk etti. Halimi göresiniz. Benden ibret alasınız!”[3]

Şiraz'ın tam orta bölgesinde Şiraz Üniversitesine giden yolun üstünde bulunan bağ, efsanevi İrem bağının kendisi değil, efsanelerdeki İrem bağının adının verildiği bir bahçedir.

Şiirlerde İrem

İslâm edebiyatında İrem (Bâğ-ı İrem); mutluluk verici, mâmur ve gösterişli binaları, evleri, Hud peygambere asi gelen halkı,  Şeddad’ın cennete nazire olarak yaptırdığı bahçesi, yalancı cennet, ma’mur, abad olmuş bahçe, neşe saçan yer  [4]anlamlarındaki bir mazmun olarak karşımıza çıkar.

İrem, cennete benzetilmek istenen bağları, rengârenk çiçekleri, çeşit çeşit ağaçları ile baharı; sevgilinin olduğu yeri,  gezindiği bahçeyi ve olduğu mahalleri hatırlatan bir durumdur.
Görmedik öyle melek-sûreti bu dünyâda
Belki Rıdvân kaçırıp kûy-ı İrem’den gelmiş   (Sünbülzâde Vehbî).

Zâg-ı miskîdür beñi konmış İrem gülzârına
 Âl tûtîdür lebi almış güher minkârına       EMRÎ

Nitekim Bağ-ı İrem mühr-i Süleyman gibi hem
Ruy-ı hubun pür-bahadır, la'l-i nabın bi-baha         Nâdiri

Cemalini gören ey Ravza'nın gülistanı
İrem sarayını ya sahn-ı gül-sitanı nider         Nesîmî

Çün çemen Firdevs olup ŝaģrā İrem bostānıdur
Ģūr u ġılmān ile˘işret ét ki dünyā fānidür        Tacizade Cafer Çelebi

Ey gül-i bâg-ı İrem mest-i ‘araknâk-ı gülün
Lâle-i gülzâr-ı cennetde ‘ızâr-ı sünbülün     Aşık Çelebi

Ol yüzi reşk-i gülistân-ı İrem vasfında
 Hâme âgûş-ı benânumda perîzâd olmuş    Semerkândî-i Âmidî Âgâh

Gördüm düşümde kûyuñı bâg-ı İrem gibi
Cennet nasîb ola varup aña girem gibi        Ravzi

Cemâlin dilberâ bâğ-ı İrem'dür de ne dersen de
Deken derdine emdür de ne dersen de             Aşık Ömer

Seni bağı iremden mi kaçırmış
Melek misin asumandan mı geliş
Gittikçe şevketin şanın yücelmiş
Bilmem tahtı Süleyman''dan mı geliş     Bayburtlu Zihni

“Tasavvufî edebiyatinda ise İrem,  “insanın gönlü, Tanrı’nın tecellîgâhı, Tanrı ile buluşma yeri” anlamında bir remiz olarak kullanılmıştır: “

“Cemâlini gören ey ravzanın gülistânı
İrem sarâyını yâ sahn-ı gülsitânı n’ider” (Nesîmî).

KAYNAKÇA

[1] Ömer Faruk Harman   , İrem, DİA, cilt: 22; sayfa: 443

[2] Mustafa Damlarkaya, Ad Kavmi ve İrem Bağları’nın Helâk Oluşu, https://www.erzurumgazetesi.com.tr/yazar/A

[3] Abdullah Aydemir, Tefsirde İsrâiliyyât, Ankara 1979, s. 216-222; 

[4] A.Talat Onay, Eski türk Edebiyatında mazmunlar, MEB, 1996- s. 282

[5] Ömer Faruk Harman   , İrem, DİA, cilt: 22; sayfa: 443

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar