istanbul, 1710- 7120, Levni, TSMK, Envanter no, H. 2164, 21b den detay
Kâkül
Osmanlıca yazılışı: kâkül : كاكل
Farsça kökenli bir isimdir. Türkçeye Farsçadan giren bu kelimenin sözlüklerdeki anlamları: Alna dökülen saç, alna düşen kısa kesilmiş saç, perçem kahkül şekillerindedir. ( bkzKâkül Gisu Perçem Nedir Edebiyatta Sevgilinin Saçları ) Kakül, perçem, gisu, saç, zülüf, bukle sözcükleri ile ya yakın anlamlıdır veya yanı anlamdadır. Dolayısı ile sevgilinin saçları fitne çıkaran Ayyârlara, , haramilere, aşığı darağacında sallayan iplere, urganlara benzetilir. Saçlar aşığın gönlünü çalar, gönlüne girer, aşığın gönlünü talan eder. ( bkz Ayyâr Nedir Bağdat Ayyârları - Harami Ayyar Nedir Ve Sevgilinin Gözleri ). Saçlar; kemende, Şahmaran ’a, Dahhak’ın yılanlarına benzetilir. ( bkzDahhak Efsanesi Şiirlerde Dahhak Gave Sahtiyan Önlük )
. Sevgili örgülü saçları, kâkülleri veya saç telleri ile aşığı yakalar, ona kement atar, esir eder. Sevgilinin saçları simsiyahtır ve çoktur.
Kâkül, divan şiirinde zülf ile aynı, eşanlamlı bir kelimedir. Kâkül, sevgilinin saç perçemi olarak şiir dünyamızda çok sık geçer. Saçlar veya perçemler divan şiirinde şekil itibari ile sümbüle, yılana, gün yüzün üzerine düşen kara cadılara, fitne çıkaran fitnecilere, yüzün ve gözlerin üzerine gölge salan kara bulutlara, şekil itibari ile de can alan hançere, kılıça, gerdan üzerinde dolanan kement’e ve idam iplerine, urgana vb pek çok şeye benzetilir. ( BKZ Dâr ve Berdâr Nedir Darağacı Sevgilinin Zülüfleri )
Derlese yâr ruhı kâküline tâb virür
Bâgbân nite ki şebbûya seher âb virür Bursalı Rahmi Şiirleri
Gül yüzüñ üzre ki düşmüş ca‘d-ı kâkül şâh şâh
Zînet itmiş bâğ-ı hüsnüñ tâze sünbül şâh şâh Avni Fatih Sultan Mehmet Şiirleri
O kâkül eyledi Fir‘avn gibi târı mâr
Sebeb yiter ki ide mahv tîgı Mûsî-vâr EMRÎ ( D. Edirne?, Ö. Edirne 1575 )
Âlem kırılır kâkül-i fettânın ucundan
Âdemler ölür hançer-i berrânın ucundan Veysî Şiirleri
Fitneler dağıtan kâkülün yüzünden bütün âlem kırılır keskin hançerinden nice insanlar ölür.
Kâkül, misk ve amber gibi kokar, Kokular gönderir ve aşığı baştan çıkarır. . ( BKZ Hoten Ahusu Şiirlerde Ahu- yu Hoten ve Misk ) Kâkülün rüzgârda savurması, misk, amber ve sümbül gibi kokular saçması aşığı deli eder. ( BKZ Misk Müşg Nedir Misk-i Ahu Misk-i Hoten ) Kâkül, her zaman siyah ve kesrettir. Aşığın canına meyleden, aşığa eziyet eden, canına kast eden, onu, idam etmek için hazırlanan, bir unsur olarak karşımıza çıkar.
Perîşân oldıgum ol âfetüñ kâküllerindendür
Neşâtum ‘ârızında cem‘ olan fülfüllerindendür Edirneli Kâmî Şiirleri
Tolaşup kâkül-i anber-şiken-i cânâne
Ne kadar hâtır-ı mahzûna tokandı şâne Şeyhülislam Yahya Şiirleri
Agladur erbâb-ı `aşkı ârzû-yı kâküli
Alemi bârân ider gâhi hevâ-yı sünbüli Şeyhülislam Yahya Şiirleri
Gerdenüñde kâkülüñ cân boynına salar kemend
‘Ârızuñ üstinde hâlüñ âteş üzre kor sipend EMRÎ ( D. Edirne?, Ö. Edirne 1575 )
Zülüf bazen de sevgilinin kulağına aşığın halini haber eden sayrı, haberci gibidir.
Zülf-i miskînün kulağuna egildügi bu kim
Söylemek ister benüm hâl-i perîşânum sana Revânî G 2/3